İçeriğe geç

PKK’YLA ARABULUCUNUN İSMİ NASIL BELİRLENDİ?

Toplumsal hafızamızın zayıflığı, günlük yaşamamız ve duygularımızın esiri olmamız nasıl da sömürülüyor!..

Şu “Akil Adamlar” denen, Bağımsız Türkiye Komisyonu’nun Diyarbakır’dan başlatıp, İstanbul’da bitirdiği turdan söz ediyoruz. Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Finlandiye eski Cumhurbaşkanı Ahtisaari’nin başkanlık yaptığı bu ziyaretlere “arabuluculuk” anlamı yüklenmemesini istemiş. Hatta, “Milli egemenliği güçlü olan, demokratik kurumları yerleşmiş olan bir ülkeyiz. Bizim iç meselelerimiz için arabuluculuk gibi bir kuruma hiçbir zaman ihtiyacımız olmadı, olamaz. Ahtisaari Türkiye dostudur, objektiftir…” demiş.

Ahtisaari ve o heyet bal gibi “arabulucu”, üstelik de “taraf”tır. Bunun delilini ortaya koymadan önce PKK kanadıyla yapılması planlanan iki görüşmeyi daha listemize alalım ki, tabloyu toptan değerlendirebilelim.

Hakkari’de 10 vatandaşımızın ölümüne yol açan mayın saldırısı olmasa, Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, BDP eş başkanları Selahattin Demirtaş ve Gülten Kışanak’la buluşacakmış!.. Bir de Öcalan’ın talimatıyla kurulan, yine onun talimatıyla Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk’un başkan yapıldığı, fiilen “Kürdistan Parlamentosu” olduğu halde, “Demokratik Toplum Kongresi” diye yutturulmaya çalışılan heyetin, bir başka koldan yürüttüğü temaslar var. Referandumdan önce Barzani ve Talabani’yle görüşüp, “Türkiye’de barışın inşa edilmesi” için yardım istediler. Bugünlerde ise Cumhurbaşkanı Gül, iktidar ve CHP’den randevu bekliyorlar. Randevu talebinde bulunan kim? 1 Eylül’de BDP’nin Batman mitinginde, “Başbakan, ‘Öcalan’la görüşmedik’ diyor. Barış için görüşeceksin” diyen Ahmet Türk!..

Unutmuş olanlara, İmralı’daki zatın, “Ahtissaari arabulucu olabilir” ve “Benim muhatap alınmam şart değil, BDP’yle de görüşülebilir…” şeklindeki sözlerini de hatırlatalım…

15 GÜN ÖNCE NELER KONUŞULDU?

Başbakan Erdoğan, referandum sürecinde “ateşkes” için İmralı’yla görüşüldüğünü söyleyenleri “şerefsizlikle” suçladı. İktidarın böyle bir “şerefsizlik” yapmayacağını belirtirken de “İmralı’yla AKP’lilerin değil, devletin ve istihbarat birimlerinin görüştüğünü” açıkladı.

Öcalan’ın, “Benimle görüşmek şart değil” diyerek adres gösterdiği BDP, Başbakan Erdoğan’dan randevu istemiş, ancak Erdoğan programı uygun olmadığı için Yardımcısı Cemil Çiçek’i görevlendirmiş!.. Acaba Çiçek, BDP’lilerle kimin adına görüşecekti; Başbakan mı, AKP Genel Başkanı adına mı?.. Ya da iktidarı mı, devleti mi temsil edecekti?..

Niye soruyoruz? Tarih 21 Ağustos… Çiçek, BDP’nin “demokratik özerklik” talebiyle ilgili şöyle konuştuğu için:

“Demokratik özerklik denilen şey, Türkiye’de Kuzey Irak’taki yapıya benzer bir yapı oluşturmaktır. En kestirmesi, en anlaşılırı. Öyle demokratik özerklik, yerel yönetimler falan filan bu kadar lafa bu işi boğmayalım. Yapılmak istenen şey, Kuzey Irak’taki modele benzer Türkiye’de bir model oluşsun, sonra da şimdi bağımsızlık ilan etmek risklidir bunun bedeli var, konjonktür ileride uygun olduğunda da biz varmak istediğimiz yere varalım. Benim anladığım budur. Ama şimdi bu telaffuz edilmiyor. Bu riskli bulunuyor. Konjonktörün buna müsait olmadığı ifade ediliyor. Ama bu arada iş oraya gelebilsin diye, ‘Türkiye soykırım yapıyor’ deyin, ‘Türkiye şunu yapıyor’ deyin, konuyu siyasallaştırın, başka uluslararası güçleri bu işe müdahil edin…”

Bu görevi Çiçek’e, Erdoğan verdiğine göre, “elçiye zeval olmaz” deyip, Erdoğan’ın sadece 12 gün önce Diyarbakır’dan dönerken, yaptığı şu değerlendirmeleri kayda geçelim:

– Parlamentoda ne yaptıkları ortada. Estek köstek dışında, kavga çıkarmanın dışında bir katkıları yok. Bunlar maalesef bir türlü parti olamadılar. Türkiye’nin partisi olamadılar. Sandığın üzerine çarpı koyuyorlar, milli iradenin üzerine çarpı atandan parti olur mu?

– BDP’liler Kürtlerin tek temsilcisi olduklarını iddia ediyorlar, asla… Selahattin Demirtaş… Sen önce bir Kürt ol bakalım. Sen Diyarbakırlı değilsin bir defa. Akın Birdal, Niğdeli. Kürtlükle ne ilgisi var? Ufuk Uras aynı şekilde… Birçok şey şirazesinden çıkmış durumda. Oysa Türkiye bunları aşmış. Kız alıp vermiş. İngiltere-IRA, İspanya-ETA örnekleri ile karıştırmasınlar. Onlar apayrı. Çok yanlış düşünüyorlar. Yanlış yere kanalize oluyorlar. Dünyadan yanlış örnekler veriyorlar. Çok konuşmayayım ama bunun faturasını da öderler.

Sorması ayıp olacak ama “BDP’liler Kürtlerin temsilcisi” olmadığına göre, Cemil Çiçek onlarla kimin temsilcisi diye görüşecekti? PKK veya İmralı’nın mı? Ve dahi ne görüşeceklerdi? Sözde “ateşkes”in uzatılmasını, değil mi?

Gerçekten, “birçok şey” değil, artık her şey “şirazesinden çıkmış” durumda!..

“OBJEKTİF” ARABULUCUNUN 55 SAYFALIK RAPORU

“Akil Adam”, Finlandiya eski Cumhurbaşkanı Ahtisaari’nin el attığı tüm anlaşmazlıkları, “bölme” işlemi ile sonuçlandırdığı biliniyor. Kendileri PKK konusunda da arabulucudur ve Davutoğlu’nun iddiasının aksine, “objektif” değil, “taraf”tır. İşte belgemiz:

Tam 1 yıl önce yine Açık Toplum Vakfı ve British Council’in desteğiyle, “Avrupa’da Türkiye: Kısır Döngüyü Kırmak” başlıklı, 55 sayfalık bir rapor hazırladılar. Raporun ana teması Kıbrıs olduğu için Atina’dan yola çıktılar. Türkiye’ye gelip, Gül, Erdoğan ve diğer yetkililerle görüştüler. Ardından Kıbrıs’a, oradan da Brüksel’e geçtiler. Rapora göre, Türkiye’nin AB üyeliğini engelleyen sadece Kıbrıs değildi, “Ermeni soykırımı” ile “Kürt sorunu” da vardı. Onun için bunlara da değinildi.

Ve bakın Türkiye’nin “demokratikleşmesi” ve “Kürt sorunu”nun halli için hangi önerilerde bulundular:

– Yeni bir anayasa, AB’ye katılmak için gerekli değildir, ancak yeni bir anayasa yapmak, hem önemli reformların önündeki engelleri kaldırır, hem de Türkiye’nin gerçekten demokratik bir toplum ve modern bir AB devleti olma yönündeki niyetinin açık bir ifadesi olur.

– İfade özgürlüğü, Terörle Mücadele Kanunu’ndaki terör tanımı daraltılarak, mahkeme ve güvenlik güçlerinin kısıtlayıcı düzenlemelerinin yorum ve uygulanmasında Avrupa standartları temin edilerek sağlanabilir.

– Üst düzey generaller tarafından kamuoyuna yönelik uzun siyasi konuşmalar yapma uygulaması sona erdirmelidir.

– Bazı Kürtler özerklikten, çok daha az sayıda Kürt ise Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgeler için bağımsızlıktan söz etmektedir. Özerkliğin, ülkenin batısında yaşayanlar Kürtler için olumsuz sonuçları olabilir.

– Anayasa Mahkemesi’nin DTP’yi yasaklaması büyük olasılıkla Kürt sorununun çözümüne katkı sağlamayacaktır.

– Türk basınında uzun zaman boyunca bahsi geçen, Silahlı Kuvvetler ve güvenlik güçlerinin 1990’lı yıllarda Kürt milliyetçilerini ölüm timleriyle öldürmekten sorumlu olduğundan şüphelenilen bazı üyeleri, 2008 yılındaki Ergenekon örgütü duruşması sonrası cezaevine konmuş ve yeni deliller savcıların o yıllarda kaybolan Kürtler ile ilgili bazı davaları yeniden açmalarına imkan tanımıştır.

– Ekonomik kalkınma ve siyasi reformlar açısından Türkiye’de Türk-Kürt gerilimini azaltan önemli gelişmeler olmuştur. Ancak daha yapılması gereken çok şey vardır. Bu liberalleşme, Kürt dilinin yayında, kamu binalarında, okullarda ve siyasi konuşmalarda kullanılabilmesi için gerekli tüm yasal düzenlemeler ve anayasal güvencelerle desteklenmelidir. Kürtçe yer adları üzerindeki yasaklar kaldırılmalı ve üniversitelerde Kürt enstitülerinin kurulmasına izin verilmelidir.

– Anayasanın, bir etnik kökene diğerlerine göre daha çok ayrıcalık tanıyormuş gibi görünen maddeleri yeniden yazılarak, Türkiye’nin tüm vatandaşları için gerçek anlamda eşitlik sağlanmalıdır.

“Objektif Ahtisaari”nin raporunda, “PKK ve hapisteki lideri Öcalan meşru siyasi muhataplar değillerdir” denildiğini, “milli kurtuluş amacı gütmelerinin” değil, “kullandığı metotlar, haraç, uyuşturucu kaçakçılığı, ordu karakollarına, sivillere ve Avrupa turistlere yönelik bombalı saldırılar düzenlemesinin suç teşkil eden eylemler” olarak nitelendirildiğini de belirtelim.

Hakkını teslim edelim raporda, “Bazı AB devletleri, bilgi karşılığı istihbarat birimlerinin, örgütün elemanları ile anlaşmalar yapmasına izin vermiş, bilinen PKK elemanlarının AB üyesi ülkelerin kanunlarını çiğnedikten sonra adaletten kaçmalarına göz yummuş, bu kişilerin Türkiye’ye geri gönderilmesi veya ilgili ülkede mahkemeye çıkartılması konusunda Türkiye ile işbirliğinden kaçınarak, PKK’ya çok müsamaha göstermiştir…”  gerçeği tüm çıplaklığıyla ortaya kondu. Satır aralarına sıkıştırılsa bile!..

“Akil Adamlar”ın önerileri ile PKK-BDP’nin talepleri ne kadar da örtüşmüş değil mi?.. Bakalım, Türkiye’dekibu son turun ardından hangi “merkezlere” gidip, hangi yeni “önerilerde” bulunacaklar?!..

“Akil Adamlar”dan bahsetmişken; Referandum sürecinde Kılıçdaroğlu’nun “genel affa” ilişkin sözleri üzerine Başbakan Erdoğan’ın, “Akıl hocanız kim?” diye sorduğunu hatırlayıverdik… Niyeyse?!..

Müyesser Yıldız

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/turkiye-ile-ilgili-oyle-kritik-bir-madde-var-ki-31102003.html

Kategori:Uncategorized