ABD’nin Irak işgalinde Genelkurmay Başkanı “demokrat” Hilmi Özkök’tü. Askerimizin başına çuval geçirilmesini “olağan” hadiselerden saydı.
ABD – İsrail ikilisinin hedefinde Suriye, İran ve beraberinde Türkiye var.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’in Bekir Çoşkun, İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal ve emekli astsubaylara muhtıra vermesine hiç şaşırmadım.
2010 YAŞ’ından beri kendilerinin başkanlığının önünü açmak üzere nasıl bir hızlandırılmış program uygulandığını bilip yazmış biri olarak hiç şaşırmadım.
Normalde 2013’te; yani gelecek yıl başkan olacaktı. O normal şartlar “anormalleştirilmese” Türkiye bugün böyle anormallikler yaşar mıydı?
Muhtırayı kastetmiyorum. Özel ABD’ye gitti; kendisine ABD’nin kozmik üssünü gezdirmişler. Kendi topraklarımızdaki -Kürecik’teki- Amerikan üssüne giremiyoruz; ama Amerika’daki en önemli üsse giriyoruz. Ne mutlu bize!
Yaşadığımız, yaşayacağımız her şey o malum “sivil anayasa”; yani Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter-milli yapısını ortadan kaldırmak için… Bunu bilmeyen, duymayan o “anayasa”nın nihayet Oslo’da gözümüze sokulduğunu anladı.
Genelkurmay Başkanı Özel’in şu ana kadar yaptığı tüm açıklamaları, mesajlarını, Anıtkabir defterine yazdıklarını dikkatle takip ettim. Türk milleti vurgusu bir elin parmaklarını geçmedi. Neyse ki “Türkiyeli” demedi. Gizli gizli sevindim buna.
Meclis’te bir Anayasa Komisyonu var. Plan belli; ama CHP ve MHP “ellerini taşın altına koymuş”, masadan kalkan taraf olmama mücadelesi veriyor. Yani o malum planı öyle ya da böyle meşrulaştırıyorlar.
Önüne gelen sivil anayasa önerisi yapıyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş esasları yerle bir. “Türk Milleti” kavramına sahip çıkmak da Fener Rum Patriği Bartholomes’a kalıyor. Önce -MHP’lileri bile mest ederek- Türk milletine sahip çıkıyor; sonra da kendi taleplerini sıralıyor!..
Herkes konuşuyor, herkes bir şeyler istiyor. T.C. Devleti’nin idam fermanı hazırlanıyor; ama Genelkurmay Başkanı’nın sesi çıkmıyor…
Abdullah Öcalan’ın idamdan kurtarılması sürecinde dönemin Genelkurmay Başkanı Kıvrıkoğlu: “Biz asker olarak tarafız.” demişti.
Kıbrıs’ta merhum Rauf Denktaş’ı tasfiye edecek Annan Planı refarandumunda tüm soydaşlar TSK’ya bakarken Başkan Hilmi Özkök görüş bildirmekten kaçınmış, son anda ayaküstü plana destek vermişti. Bunlar siyasal, yargısal konular değil; ülke güvenliğiyle ilgili konulardı. (Avrupa Birliği ve sivil paşalar kızmasın diye bu vurguyu yapıyorum)
Sivil anayasa, bu basamaklardan ayrı değil; o yıkım merdiveninin sonu ve Genelkurmay Başkanı Özel suskun. Yeni anayasayla ilgili olarak -önceleri- görüşlerini kamuoyuna açıklamadan bir şekilde gizli göndereceklerini duyduk. Sonra 23 Nisan resepsiyonunda Özel: “Hayır göndermiyoruz.” dedi. “Görüş istendi mi?” sorusuna da: “İstemeye gerek yok; her Türk vatandaşı gibi görüş bildiririz.” cevabını verdi.
“İplenmediklerini” düşünmedim. “Görüş bildirmeyerek Oslo Anayasası’nın meşrulaştırılmasına katkı vermek istemiyorlar galiba. Nihayet birileri oyunu gördü; ne güzel.” diye sevindim gizli gizli.
Ama lakin, fakat!.. Çanak çömlek patladı.
Askerin de artık iktidara gündem katkısı yaptığını düşünmek istemiyorum. Olabilir, muhtıra da verebilirler. Versinler de şu “özel” ABD ziyareti hakkında da bilgi versinler!..
“O muhtıra Bekir Coşkun ve Ümit Karasakal’a değil, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne verilmiştir.” dedikten sonra, “terör örgütü yöneticisi” olmaktan Silivri’de yatan selef İlker Başbuğ’un bana son mektubundan bir cümle aktarmak istiyorum.
Benim gibi Suriye, İran eksenindeki gelişmelerden endişe duyan Başbuğ diyor ki:
“Önümüzdeki ayların pek kolay geçeceğini söyleyemeyiz. Bütün arzumuz, isteğimiz Türkiye’nin bu olayların dışında kalabilmesidir…”
Silivri’den kucak dolusu sevgiler…
Müyesser YILDIZ
10 Mayıs 2012