Fotoğrafı çekelim; Bugün ülkemizde ve bölgemizde her ne yaşanıyor ise 2013’te “Kürdistan”ın resmen kurulması, 2015’e kadar da emperyalizmin Ermenistan “rövanşı”nın alınmasıdır.
PKK’nın ölüm oruçlarından başlayalım. Planın parçası olanlar, bu eylemin ne için yapıldığını gayet iyi biliyorlar. Dağlarda, ovalarda, şehirlerde “vurarak-vurdurarak” varamadıkları hedeflere, cezaevleri üzerinden varmaya çalışıyorlar. Sanırsınız ki, adamlar cezaevi şartlarından, hukuksuzluklardan muzdarip. Hayır, İmralı’daki efendilerinin bırakılması için ölüme yatırılmışlar. İstekleri karşılanıp, o bebek katili için Türkiye, Türk Milleti ölüme terk edilecek, öyle mi? Evet bu eylem ciddidir ve PKK’nın esiri olan insanların ölmesine rıza gösterilemez. Lâkin çare, terör örgütünden aman dilemek veya Başbakan Erdoğan’ın yaptığı gibi ailelerinden yardım istemek değil, ölüme zorlananları PKK’nın elinden kurtarmaktır. Anladık, terör başları “mağaralarda” olduğu için birşey yapamıyorsunuz, iyi de cezaevleri ne zamandan beri PKK’nın hâkimiyetinde?!..
Ölüm oruçları ve “Kürdistan” bağlantısı mı; BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, cezaevlerindeki eyleme destek amacıyla düzenlenen mitingde, “Ortadoğu’da Kürt devleti kuruluyor” duyurusu yapmadı mı?
“Mağaralardaki PKK”lar demişken; Başbakan Erdoğan’a, PKK ile Bin Ladin tarzı operasyon önerdiklerini, ancak reddedildiğini ABD Genelkurmay Başkanı Dempsey açıkladı. Erdoğan’ın cevabi gerekçesi, “PKK liderleri Bin Ladin gibi evde değil, mağaralarda yaşıyor. Bu nedenle Bin Ladin modeli doğru değil” oldu.
ABD’nin üslûbunu az-çok öğrendik; Acaba Dempsey’in teklifinin açılımı şu muydu?
“Öcalan’ı bırakın, PKK’yı bitirelim!..”
Bu klasik numaralara artık Erdoğan bile inanmıyor olmalı ki, ABD öneriyi deşifre etti, Erdoğan’ı köşeye sıkıştıracak başka ataklar ve dahi “ölüm oruçları” başladı.
ABD, PKK’yı bitirir mi? Asla. Sadece mekân değiştirtir.
Peki ABD ve diğerleri Öcalan’ın serbest bırakılmasını neden istiyor, PKK’yı bitirecekmiş gibi yapıyor? Çünkü yumurta kapıya dayandı. Bu yumurta hem Barzani “Kürdistan”ı, hem de Suriye’nin kuzeyi meselesidir.
Barzani “Kürdistan”ın bağımsızlığını ilân etmesi ve resmen tanınması Haziran’dan beri erteleniyor. Şimdi son süre yılbaşı. Geçenlerde ABD’nin Irak Büyükelçisi ile Barzani buluşup, “İki ülke ilişkilerinin nasıl olacağını” konuştu. Keza, petrol baronu Exxon Mobil şirketi, Irak’taki tüm faaliyetlerine son verip, tamamen Barzani bölgesine yerleşti. Irak merkezi hükümeti, ABD’den bu konuda Exxon Mobil’e baskı yapmasını istedi, ancak ret cevabı aldı. Barzani’nin, Kerkük’ü kendi bölgesine katma çabalarını hızlandırması, Talabani’nin de sus payı niyetine, Türkmenlerin yoğunlukta olduğu Telafar ve Tuz Hurmatu’yu vilayet yapma havucu uzatması cabası.
İşte tüm bunların “sorunsuz” halli için, kendini kurtarmaktan başka derdi olmadığını çok iyi bildikleri Öcalan’ı serbest bıraktırarak, bir süreliğine PKK’yı durdurmanın, bu arada da terör örgütünün Barzani bölgesinden, Suriye’nin kuzeyine yerleşmesinin planlarını yapıyorlar.
Barzani, AKP Kongresi’nde “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye ağırlandı. PKK’nın, PYD adı altında Suriye’nin kuzeyine yerleşmesinin önlenmesi konusunda ona çok güveniyorlardı. Öyle ki Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Barzani ile bu konuda mutabakata vardıklarını müjdeledi!..
Ama o çok güvendikleri Barzani şimdilerde Türkiye’nin desteği ile Esad’a karşı savaşan muhaliflerle, PYD ve diğer Kürt gruplarını uzlaştırmaya çalışıyor. Şu “şeytan denklemine” bakar mısınız; Türkiye ile PKK uzantılarını, Esad’a karşı aynı cephede birleştirecek!..
Aslında Başbakan Erdoğan’ın Almanya’dan dönerken, Suriye’deki gelişmelerle ilgili yaptığı şu değerlendirme herşeyi orta yere döküyor:
“Bu durum Irak’taki gibi değil; Suriye farklı noktada. Irak gibi olacağına ihtimal vermiyorum. Biz Türkiye olarak Irak senaryosunu çok iyi biliyoruz, ama burada böyle senaryonun oynanmasına müsaade etmeyiz. Bunu Barzani’ye de söyledik. ‘Orada artık farklı gelişmeler olabilir, farklı adımlar atılabilir.’ dedik, bunu bilmesini istedik. Barzani ise böyle bir şey olmadığını, olamayacağını, PYD’nin PKK olmadığını anlatmaya çalıştı bize. Böyle bir şey olması halinde tavrımız Irak gibi olmaz, dedik.”
Gelin bu itirafları açalım:
Irak senaryosunu biliyorlarmış ve buna müsaade etmişler… İşte Irak’ın geldiği nokta, bölündü bölünecek. “Kürdistan” ateşi, Suriye, Türkiye’ye, Ortadoğu’ya sıçratıldı. Böyle bir senaryonun oynanmasına üstelik taammüden neden ve nasıl izin verildi?
Ama Suriye’de böyle bir senaryoya izin vermeyeceklermiş… Irak’ta nasıl müsaade ettirdilerse, Suriye’de de müsaade ettirirler efendim!..
“Gurur duydukları” Barzani, kendilerine PYD’nin, PKK olmadığını anlatmaya çalışmış… Hani, PYD’ye karşı ortak mücadele için mutabakat sağlanmıştı ve PKK’nın Suriye’ye yerleşmemesi konusunda Barzani’den güvence alınmıştı?
PKK Suriye’nin kuzeyine yerleşirse, tavırları Irak gibi olmazmış, bunu Barzani’ye söylemişler… Birincisi, “Irak’taki PKK’ya göz yumduk” diyor. Peki neden? İkincisi, Suriye’deki terör örgütü için bile Barzani’yle konuşulduğuna göre, PKK’nın gerçek “patronu”nun o olduğu kabul ediliyor. Öyleyse, böyle biriyle nasıl “gurur” duyuluyor?
“Kürt sorununda güzel gelişmeler olacak”ın mimarı “uzlaşmacı” tavrıyla bu gelişmelerin keyfini sürerken, Erdoğan’ın önündeki fatura kabardıkça kabarıyor. Merkel’e gidip, AB için destek beklemeler, Putin’den Şangay Beşlisine katılmayı istemeler hep bu çırpınışın sonucu.
Lâkin vakit öyle geç ki!.. Bir yanda Başkanlık hayalleri, öte yanda, o “güzel“ planlar. Çözdü çözdü… Çözemedi, yolcudur Abbas!.. Belki Esad’dan da önce, kimbilir!..
Silivri, Hasdal, Hadımköy ve Maltepe’ye kucak dolusu sevgiler…
Müyesser YILDIZ
2 Kasım 2012