Başbakan Erdoğan Eskişehir-Konya yüksek hızlı treninde “süreçle” ilgili medyadan “büyük büyük” beklentilerini şöyle özetledi:
“Gelinen nokta çok çok önemli bir nokta. Burada benim özellikle medyadan beklentim, doğrusu çok çok büyük, onu söyleyeyim. Eğer bu işi taçlandıracaksak bunu medya ile birlikte taçlandıracağız. Medyanın benzinle değil, hep suyla gelmesi lazım… Halkı buna hazırlamak önemli. Eskiden o psikolojik harekât denen ifadeler vardı ya. İşte bundan farklı olarak toplumsal algıyı akil adamların hazırlaması lazım. Bu eğer hazırlanırsa, birisi Meclis’te kürsüye gelip, bayrak açmaz, mikrofona bayrak asmaz.”
Değerli kalem Yeniçağ Yazarı Selcan Taşçı bu sözleri, “Eğer gerçekten söylediyse Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına savaş ilanıdır! Tayyip Erdoğan -eğer gerçekten bunları söylediyse- pazar günü itibarıyla Türk Milleti’ne gayrı nizami harp ilan etmiştir; ‘Psikolojik harekat’ bu demektir! Erdoğan medya ve Öcalan’ın talebiyle oluşturulan ‘akil adamlar’ grubu eliyle, topluma ‘operasyon’ düzenlediklerini itiraf etmiştir!” diye yorumladı.
Altına imzamı atıyorum.
Erdoğan aynı açıklamasında, “Pişmanlık Yasası dışında yeni bir yasal düzenleme düşünüyor musunuz?” şeklindeki bu soru üzerine şunu da söyledi:
“O yasa zaten çok verimli güzel bir yasa. Bazıları Meclis diyor, ama zaten var.”
İşte bu cevap , teröristbaşı başta olmak üzere PKK’lılar için, “kesinlikle… asla…” dedikleri af veya “özgürleştirme” hazırlıklarının sürdüğünün delilidir. Günü gelince, daha doğrusu medya ve akil adamlar, “halkı buna hazırladığında” o da olacaktır.
2003’ten beri kapıdan-bacadan dolanarak, bu işi halletmeye çalıştılar. Ama olmadı… olamadı… olduramadılar!..
Kısaca hafıza tazeleyelim:
Başbakan Erdoğan’ın Eskişehir’de bahsettiği “Pişmanlık Yasası”, 2003’te ABD’nin isteğiyle “Topluma Kazandırma Yasası” adıyla çıktı. Yasa kapsamında lider kadrosu da vardı. Başbakan Erdoğan imzalı tasarı gerekçesinde, “önceki düzenlemelerden, örgütün lider kadrosunun kapsam dışında bırakılması yüzünden sonuç alınamadığı” açıkça vurgulanıyordu. Ancak dönemin İçişleri Bakanı Aksu’nun söylediği gibi, “tepkiler de dikkate alınarak, doğrudan eyleme sevk eden lider kadro kapsam dışı” bırakılmak zorunda kalındı.
Başbakan ve Dışişleri Bakanı olduğu dönemde bu işin öncülüğünü yapan Cumhurbaşkanı Gül de yıllar sonra o yasa hakkında, “2003’teki kanun kadük çıktı. Daha iyi çıkacaktı. Komisyonda çok değiştirildi. Sonra çok işe yaramadı…” serzenişinde bulundu.
Sonraki yıllarda Terörle Mücadele Kanunu, TCK, CMK’daki tüm değişikliklerin bir şekilde teröristbaşı ve adamlarını kapsamasına, “etkin pişmanlıktan” yararlanmalarına teşebbüs edildi, ama yine millete ve Meclis’e tosladı.
Tüm bunlardan sonradır ki, medya ilk kez açıktan görevlendirildi. İşte 8 yıl önceye ait o görevlendirmenin delili:
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Mayıs 2005’te teröristbaşının yeniden yargılanmasına karar verecekti. Kararın açıklanmasından 2 ay önce Başbakan Erdoğan Vatan Gazetesi’ne konuştu; “AKP MYK’sı ve Bakanlar Kurulu yeniden yargılamaya sıcak bakmıyor. Buna rağmen eğilim yoklaması yapıyoruz” dedikten sonra formülünü açıkladı:
“Bu konuda medyadan gümbür gümbür destek istiyoruz…”
“Yüksek hızlı trene” binmiş, tam gaz gidiyorlar. Yegâne hikmet-i sebebi de medyanın bu gani gani desteği!..
Düşman başına!.. Allah milletimizi ve ülkemizi böyle medyalardan korusun!..
Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer’e kucak dolusu sevgiler
Müyesser YILDIZ
25 Mart 2013