2009’da milleti ayağa kaldıran Habur görüntüleri, İmralı-Kandil-Ankara-Diyarbakır-Brüksel beşgeninde 4 aydır yaşananların yanında devede kulak kaldı.
Habur’da çadır mahkemesi kurulup, teröristlere karşılama törenleri düzenlendiğinde Başbakan Erdoğan önce “sevinç tablosu” dedi. Dönemin CHP Lideri Deniz Baykal ile MHP lideri Bahçeli, Habur’un nasıl bir rezalet olduğunu millete anında ve bıkmadan, yorulmadan anlatmaya başlayınca Erdoğan, “Görüntüler hoş olmadı” noktasına geldi, DTP ve PKK’lıları, “Yanlış yapmayın, başa döneriz, bizden de günah gider” sözleriyle uyardı.
Baykal’ın o günkü tespitleri unutulacak gibi değildi. Şunları söylüyordu:
“Artık resmen görülmüştür ki, İmralı’dan gönderilen yol haritası uygulamaya konulmuştur. Birileri bu senaryoyu yazdı. Sahneye kimne zaman girecek, hepsi belli. İstediğiniz kadar siz ‘Terörü muhatap almıyoruz’ deyin. Muhatap aldılar bile. Niçin indiler onlar? ‘Artık silahla bu işolmayacak’ diye gelmiyorlar. Müzakereye geliyorlar, teslim olmaya değil, teslim almaya geliyor.”
-Medya Susturucusu İle Cinayet İşleniyor-
Baykal’ın medyaya yönelik şu eleştiri ve uyarıları da tam isabetti:
“Bir süreden beri medyamız sanki bu ülkenin medyası değil gibi çıkmaktadır. Bizim medyamızın muhatabı milletimizdir, milletimizin değerleridir. Ne dışarıdaki güç odakları, ne içerideki iktidar bu milletin gerçek değerlerinin Türk medyasına yansımasını engellememelidir. Türk medyasına susturucu takılmış, millete yönelik cinayet işletilmektedir.”
İşte bu sözler Erdoğan’ı “titretti ve kendine döndürdü”!.. O da eleştiri ve uyarı kervanına şu sözlerle katılmak zorunda kaldı:
“Bu yaklaşımı kalkıp da olumsuza dönüştürmek ve bunu siyasallaştırmak için böyle bir havanın içine girmek, bundan adeta siyasi bir rant devşirme gayretine girmek… Arzu etmeyiz ama bu işi tamamen sil baştan yaparız. Bu giyim şekliyle Türkiye’ye girmeleri dahi, batıdaki vatandaşları rahatsız eden şeyler. Bunlar belli sinyallerdir. Medya bunu yakalamıştır. Boşuna yakalamadı. Ayakta Mekap, sırtlarında Diesel çanta, üstlerindeki elbisenin tek tip olması gibi. Bu bir sıkıntı veriyor…”
“Kırılma noktasına gelince, yapılan açıklamalar bellidir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin temel, değiştirilemez ilkeleri var. Bizim bu ilkelerden kalkıp taviz vermemizi, istenmeyecek şeyleri kimse bizden beklemesin, talep etmesin…”
“Bu devletin projesi, ama muhatabı da millettir. Bizden istenmemesi gerekenleri Anayasa ile belirledik. Bunları kimse bizden istemesin… Anayasa’nın değiştirilemez maddeleri var. Değiştirilmesi teklif bile edilemeyecek maddeler zaten belli. Bunu da konuşmaya gerek yok…”
-Davutoğlu’ndan Al Haberi-
2009 tablosu fersah fersah aşılmış, “olmaz” denilenler oldurulmuş, “konuşulamaz” denilenler masaya yatırılmışken; Habur da nereden mi çıktı?
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu NATO Dışişleri Bakanları toplantısı için gittiği Brüksel’den dönerken beraberindeki gazetecilere “süreçle” ilgili öyle önemli şeyler söylemiş ki, mecburen “Habur”u hatırladık.
Davutoğlu şöyle başlıyor:
“Bu süreçlerin yüzde 50-60’ı psikolojik faktörler, yüzde 30’u yöntemle ilgili. Psikolojik eşik aşılmamışsa en doğru yöntemi uygulasanız bile risk vardır…”
Süreçte geriye dönülmez noktaya gelindiğini belirtip, şöyle devam ediyor:
“Şu anda geriye dönme riskli, maliyeti de o kadar büyük. Ayrıca örgüt hangi gerekçeyle yarın bir gün ‘Ben geriye döndüm’ diyecek? Örgüt tekrar silaha sarılsa tabanına ne diyecek?..”
Benim notum: Terör örgütüne gerekçe mi yok? Bugün Anayasa, yarın “Kürt, Ermeni, Süryani soykırımının tanınması” der. Daha dün bu konularda Meclis’e teklifte bulunmadılar mı? Tüm inisiyatifin terör örgütüne bırakıldığının, terör örgütüne bel bağlandığının açık, seçik itirafıdır!..
Gelelim Davutoğlu’nun can alıcı, Habur’la ilgili sözlerine. Şunları anlatıyor:
“Hepimiz Habur’dan ders aldık. Orada kestirme bir yolla, meselenin doğrudan çözümü konusunda bir çaba vardı. Toplumun psikolojik olarak yeterli hazırlığı olmamıştı. Şimdi ise yaklaşık 4 aydır yavaş yavaş olgunlaşan bir süreç var. O iki süreci de biliyorum. Burada yöntem farklı…”
Affınıza sığınarak, “Habur’da bodoslama daldık, o yöntemle tecavüz gerçekleşemedi… Psikolojik hazırlıklar sayesinde, millet tecavüze hazır hale getirildi” gibi bir tercüme yapsak, acaba çok mu ağır kaçar?
Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer’e kucak dolusu sevgiler
Müyesser YILDIZ25 Nisan 2013