İçeriğe geç

Mustafa Kemal’in İleri Karakolu Yahya Kaptan’ın Torunu: “İçimiz Kan Ağlıyor”

Benim için çok tarihi, onur vericibu buluşmayı 19 Mayıs’a özel yazmayı planlamıştım. Fırsat olmadı.

İki hafta kadar önceydi, AnkaraSakarya Meydanı’nda yine bir Sessiz Çığlık eylemindeydik. Dağ gibi, babayiğitbir adam yanıma geldi, Müyesser olup, olmadığımı sordu. “Benim” deyince, sarıldı, gözleri doldu. Şaşırdım. Avusturalya’dangelen bir vatansever olduğunu söylemekle yetindi önce. İsmini sordum; “Subutay Gürsel” dedi. Biraz dahadeştim; Avusturalya’dan birgün önce gelmiş, hemen İzmir’deki Casusluk davasınıizlemeye gitmiş. Oradan da Ankara’ya Sessiz Çığlık eylemine… Tutsakların konukomşuları bile bu davalarla ilgilenmez, eylemlere katılmaktan çekinirken, senAvusturalya’dan kalk gel, bu işlere bulaş… Bir acayiplik olduğu kesindi.

“Kimsiniz?” diyezorladım. Nihayet açıldı. Milli Mücadele kahramanlarından, Mustafa KemalPaşa’nın Kocaeli Yarımadasındaki ileri karakolu, Büyük Önder’in Nutuk’takiifadesiyle, “Millî müfrezelerin enönemlisi ve kuvvetlisi” Yahya Kaptan’ın torunuymuş.

Size Yahya Kaptan’ın kim olduğunu,nasıl şehit edildiğini kısaca anlatayım, ondan sonra yüreği vatan için çarpantorun Subutay Gürsel’e döneceğim.

Yahya Kaptan 1891’de MakedonyaKöprülü’de doğar. Balkanlarda Bulgarlarla, Irak’ta İngilizlerle savaşır.İstanbul’a döndüğünde Mondros Mütarekesi imzalanmış, ülke işgâl altındadır.İngiliz işgâl kuvvetleri birçok asker ve aydını tutuklayıp, Bekirağa Bölüğü’nekapatmıştır. Sık sık oraya gidip, tutsakları teselli etmeye çalışır. Ve nihayetHalil Kut Paşa’nın buradan kaçırılması ve saklanmasında önemli rol oynar.Bekirağa Bölüğü’ne bir ziyaretinde, arkadaşlarından birisi, Mustafa KemalPaşa’nın Çanakkale savaşlarındaki kahramanlıklarını anlatmış ve ülkeyikurtaracak tek kişinin o olduğunu söylemiştir. Bundan sonra Büyük Kurtarıcıylatanışma ve birlikte mücadele etme yollarını arar.

İzmit Müdafaa-i Hukuk Teşkilâtı 2Ekim 1919’da Yahya Kaptan’ı, Mustafa Kemal Paşa’ya tavsiye eder. Paşakendisiyle temasa geçmesini ister, o da 4 Ekim’de, “Bendeniz size iki gün önce İzmit’ten tavsiye edilen Yahya’yım. Telgrafbaşına emirlerinizi almaya geldim. Yarın akşama kadar Kuşçalıtelgrafhanesindeyim” der. Mustafa Kemal Paşa aynı gün, “Bulunduğunuz havalide kuvvetli bir teşkilât yapınız. AdapazarıKaymakamı Tahir Bey vasıtasıyla bizimle irtibatı devam ettiriniz. Şimdilikhazır bulununuz!” emrini verir.

Yahya Kaptan’ın bölgede Rum veErmeni çeteleriyle mücadelesi, işgâlciler ve İstanbul Hükümeti için sorunhaline gelirken, emirleri doğrudan Mustafa Kemal Paşa Paşa’dan alması da millimücadeledeki diğer gruplarda rahatsızlık yaratır. Hakkında çeşitli söylentilerçıkarılıp, iftiralar atılır. Suikast girişimleriyle ortadan kaldırılmayaçalışılır.

Neticede İstanbul Hükümeti YahyaKaptan’ın üzerine büyük bir jandarma kuvveti gönderir ve Yahya Kaptanyakalanır. Ancak yakalandıktan sonra öldürülüp, İzmit Tavşancıl Meydanında birağaca asılıp, gün boyu bekletilir. Jandarma birliğinin başında bulunan işbirlikçiAlbay Hilmi meydanda toplanan köylülere, “Padişahımız,efendimizin fermanını dinlemeyenin sonu budur. Mustafa Kemal’in hali de böyleolacaktır” der.

Mustafa Kemal Paşa, Yahya Kaptan’ınöldürülmesinin peşini bırakmaz. Kaçmak istediği için öldürüldüğü söylense debunun doğru olmadığını, ortadan kaldırılmak için öldürüldüğünü tespit eder.Nutuk’ta tam 14 sayfayı Yahya Kaptan’a ayıran Gazi Mustafa Kemal Paşa, onuşöyle anlatır:

“Millî müfrezelerin en önemlisi ve kuvvetlisi, Yahya Kaptan diye tanınmışolan fedakâr bir vatanseverin müfrezesi idi. Yahya Kaptan, aldığı emir üzerine,teşkilât kurdu ve aylarca İstanbul ile ilişkisi bulunan çevrelerde hain çetelerinfaaliyetlerine engel oldu. Sonunda, İstanbul Hükûmeti tarafından feci birşekilde şehit edildi…”

Yahya Kaptan şehit edildiğindeailesine göre 27, resmi kayıtlara göre, 29 yaşındadır. Geride iki kızı, 2.5yaşındaki Fikriye ve 1.5 yaşındaki Muzaffer kalır. Türkiye CumhuriyetiDevleti’nin kurulmasından sonra dayılarıyla birlikte Ankara’ya mektup yazıp, “Atambiz ne olacağız. Babamızı da kaybettik ve orta da kaldık. Ne yapmamızıistersiniz?”diye sorarlar. Atatürk, “Merak etmeyin, artık bu ülkenin himayesialtındasınız” şeklinde cevabi mektubundan sonra kızları ve dayılarınıAnkara`ya köşkün çok yakınındaki bir eve aldırıp, okutur.

İşteAvusturalya’dan Ankara’ya gelen Subutay Gürsel Fikriye Hanım’ın oğludur.Ailenin hikâyesinin devamını ondan dinleyelim:

“Annem İzmit’te dedemi şehit eden subaylarınçocuklarıyla aynı okula gitmiş. Atatürk Ankara’ya getirttikten sonra evlenenekadar burada kalmış. Makina Yüksek Mühendisi olan babamla evlenince de onlaraAnafartalar’da bir ev vermiş. Annem 1990 yılında vefat etti.”

Subutay Gürselçok uzun yıllar önce Avusturalya’ya göçmüş. Ama ne kendisi, ne çocuklarıTürkiye’yle bağını hiç koparmamış.

Gelelim canalıcı soruya; Türkiye’de olan bitenler, gelinen nokta Avusturalya’dan nasılgörünüyordu acaba? Subutay Gürsel’in acısı sesine yansıdı, “İçimiz kan ağlıyor… Ailecek mahvoluyoruz… Dişlerimizi sıkmaktandişlerimiz döküldü” diyebildi sadece.

Milli Mücadelekahramanı ve şehidi Yahya Kaptan’ın torunu Subutay Bey’in bir arzusu, dahadoğrusu gitmek istediği bir yer, görmek istediği birileri daha var; Silivri Mahkemeleri!.. Silivri Tutsakları!..

Silivri,Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer’e kucak dolusu sevgiler

Müyesser YILDIZ22 Mayıs 2013

Kategori:Uncategorized