İçeriğe geç

Özerklik mi İstedin? Başüstüne!..

BDP-PKK geçtiğimiz hafta sonu teröristbaşının talimatıyla Diyarbakır’da,“Kuzey Kürdistan Birlik ve Çözüm Konferansı” yaptı. Sonuç bildirgesini İmralı postacılarından Aysel Tuğluk okudu. 10 maddelik PKK fermanı içinde şu iki “buyruk” da vardı:

-Kürdistan halklarının kendi tercihleriyle statülerini (özerklik-federasyon-bağımsızlık gibi) belirleme hakkına sahip olduğu, Kürdistan halklarının kendi kaderini tayin hakkının sadece Kürdistan halkının kararına ve onayına bırakılması konferansımızda ortaklaşılan bir ilkedir. Konferansımız, Kürdistan’ın bir statüsü olmadan Kürt sorununun nihai olarak çözülemeyeceğini karar altına almıştır.

-Konferansımız; BM, İKÖ, AB ve dünya halklarını Kürdistan halkının adalet, özgürlük, eşitlik için verdiği mücadelesine karşı sorumlu davranmaya davet eder.

İktidardan tek kelime gelmedi. Sustuysa, sebebi varmış!..

-Bermuda Şeytan Üçgeni-

Hafta başında iktidarla, AB arasında sözüm ona Gezi Parkı eylemleri yüzünden kriz çıktı. Erdoğan ve bakanları, başta Merkel, AB ülkelerine ağzına geleni söyledi. Almanya’nın başını çektiği bazı ülkeler yeni bir müzakere başlığının açılmasını engelleyecekleri mesajını verdi. Bizimkiler yollara dökülüp, “Yanlış anlaşıldık… Espri yaptık” diyerek, bir diklenmeden dik durma örneği daha sergiledi!..

Ve müjde bu sabah Davutoğlu’ndan geldi; AB,“Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu” başlıklı 22’inci faslın açılmasını kararlaştırmış. Bu faslın anlam ve önemi ne? AB’den sorumlu Bakan Egemen Bağış’ın “kriz” günlerinde yaptığı izaha bakın, anlarsınız:

“Faslın, çözüm süreciyle ilgili doğrudan bir bağlantısı var. Çünkü bu faslın amacı, kurulan kalkınma ajansları aracılığıyla Türkiye’nin farklı bölgeleri arasında gelir dağılımdaki makasın kapanması ve bu farklılıkların giderilmesiyle ilgili çalışmaların yapılmasıyla alakalıdır. O yüzden bu faslın açılmasını çözüm sürecinin desteklenmesi adına da çok önemsiyoruz. Faslın açılmasının engellenmesinin, çözüm sürecine faydası değil, zararı olur. Sürece herkesin bu bilinçle yaklaşmasında yarar var.”

Geliyoruz üçüncü gelişmeye.

Erdoğan’ın sesi Yeni Şafak’ın Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi dün, “Bugünkü Bakanlar Kurulu’nda çözüm sürecinin ikinci aşaması için hazırlanan çözüm paketi görüşülecek. Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan, ‘Çözüm paketi’ bir dizi reformu öngörüyor. Görün bakalım, ana dilde eğitim dahil olmak üzere, sizin ‘diktatör’ diye göstermeye çalıştığınız adam neler getiriyor” demişti.

Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, “Bakanlar Kurulu’nda demokratikleşme paketiyle ilgili bir görüşme, tartışma ve sunum olmadığını” açıkladı, ama Abdülkadir Selvi bugün de şunları yazdı:

“Dünkü Bakanlar Kurulu’ndan sonra çözümün ikinci aşaması başlıyor. İkinci aşamanın dört ayağı var. 1-Ana dilde eğitim. 2-Yerel yönetimler şartındaki şerhin kalkması. 3-Terörle Mücadele Yasası, Türk Ceza Kanunu, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’nda yer alan cezalar bire indiriliyor. Peki dördüncüsü? O da PKK’nın silahlı mücadeleyi bıraktığını ilan etmesinden sonra gündeme gelecek. Hemen Öcalan’la irtibatlandırmayın canım. Eve Dönüş Yasası’nın kapsamı genişletilecek.”

Selvi’nin açıkladığı paketten, “Yerel Yönetimler Şartı’ndaki şerhin kaldırılması” maddesini çekip alalım. Bahsettiği anlaşmanın tam adı, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı. Türkiye’nin buna koyduğu şerh de 1 tane değil. Tam 7 maddesi ve 10 paragrafına çekince koyarak, imzaladık.

İşte onlardan, PKK’nın “Kuzey Kürdistan” ilânı ve AB’nin, Türkiye’yi adeta yalvartarak, lütfen açtığı “Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu” faslıyla doğrudan ilgili olanlar:

-Yerel makamları doğrudan ilgilendiren konulara ilişkin planlama ve karar alma süreçlerinde kendilerine olanaklar ölçüsünde zamanında ve uygun biçimde danışılacak.

-Kanunla düzenlenmiş daha genel hükümlere halel getirmemek koşuluyla, yerel makamlar kendi iç idari örgütlenmelerini bunları yerel ihtiyaçlara uyumlu kılmak ve etkin idare sağlamak amacıyla kendileri kararlaştırabilecek.

-Yerel makamlara sağlanan kaynakların dayandığı mali sistemler, görevin yürütülmesi için gereken harcamalardaki gerçek artışların mümkün olduğunca izlenebilmesine olanak tanımaya yetecek ölçüde çeşitlilik ve esneklik taşımalı.

-Yeniden dağıtılan kaynakların yerel makamlara tahsisinin nasıl yapılacağı konusunda kendilerine uygun bir biçimde danışılacak.

-Yerel makamlara yapılan hibeler belli projelerin finansmanına tahsis edilme koşulu taşımayacak. Hibe yerel makamların yetki alanları içinde kendi politikalarına ilişkin olarak takdir hakkı kullanmadaki temel özgürlüklerine halel getirmeyecek.

-Her devlet, yerel makamların ortak çıkarlarının korunması ve geliştirilmesi için birlikte üye olma ve uluslararası yerel makamlar birliklerine katılma hakkını tanıyacak.

-Yerel yönetimler kendi yetkilerinin serbestçe kullanımı ile Anayasa veya ulusal mevzuat tarafından belirtilmiş olan özerk yönetim ilkelerine riayetin sağlanması amacıyla yargı yoluna başvurmak hakkına sahip olacak.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu Mayıs 2011’de Hakkari mitinginde, “Avrupa’da kabul edilen yerel yönetimler özerklik şartını aynen kabul edeceğiz. Böylece yerel yönetimlerin güçlenmesi, halka daha sağlıklı hizmet vermesi, sağlıklı gelire kavuşması, belediye başkanlarının Ankara’ya gidip, para dilenmemesi gibi bütün onları savunacağız” demişti.

İnşallah bu gelişmelerden sonra Avrupa Özerklik Şartı’nı kabulün, PKK’nın hafta sonu aldığı “özerklik-federasyon-bağımsızlık” kararını otomatikman tanıma anlar da şu “şeytan üçgenini” bozmak için mücadele eder!..

Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer’e kucak dolusu sevgiler

Müyesser YILDIZ

25 Haziran 2013

Kategori:Uncategorized