İçeriğe geç

Genelkurmay Çırpındıkça!.. Şimdi de “Komutanlar Suçlu, Astlar Masum” Mesajı…

Ağır eleştirilere maruz kalan Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’i savunma çabaları hızlanırken, kelimenin tam anlamıyla çam üstüne çam devriliyor.

Dün Milliyet Genel Yayın Yönetmeni Fikret Bila’nın kaleminden, Özel’in Başbuğ ve tutuklu askerler için nasıl “üzüldüğünü ve çırpındığını” okuduk. Okurken de, kamuoyu önünde susan Özel’in kapalı kapılar ardında “bağımsız yargıya” yönelik ne tür girişimlerinde bulunduğunu öğrendik.

Özel’i savunma bayrağını bugün Vatan Gazetesi Ankara Temsilcisi Murat Çelik devr alıp, “TSK’da Necdet Özel döneminin kodlarını” çözdü. Çelik’in yazdıklarının kaynağı da yine “askeri kaynaklar”.

Murat Çelik’in yazdığına göre, meğer Özel hiç de tutukluluklarla ilgili Adalet Bakanı, Başbakan veya Çankaya Köşkü’yle Bila’nın aktardığı gibi, öyle çok özel görüşme ve toplantılar yapmamış. Denk geldikçe görüşlerini aktarmış, o kadar.

Özel’in çabaları hakkındaki bu çelişkili hususa dikkat çektikten sonra Murat Çelik’e verilen diğer bilgilere geçelim.

“Orgeneral Özel, önceki dönemlerde gündemdeki konularda TSK adına yapılan açıklamaların, hem Silahlı Kuvvetler’i, hem iktidarları yıprattığına, dolayısıyla ülkeye zarar verdiğine inanıyor”muş.

Soru: Bahse konu açıklamalar İlker Başbuğ ve Işık Koşaner’in dönemlerinde yapıldı. Bu süreçte Özel de komuta kademesindeydi. Acaba açıklamaların ülkeye zarar verdiği görüşünü, o zamanki komutanlarıyla paylaşıp, “yanlış yapıyorsunuz” uyarısında bulundu mu?

Özel döneminde de hem Balyoz, hem Ergenekon kararlarının ardından açıklama yapıldı. Bunlar neydi derseniz, “askeri kaynaklar”, şu izahatta bulunmuşlar:

“O açıklamaların her kelimesi büyük bir özenle ve hukukçular ile de istişare edilerek, yazıldı. Son Ergenekon açıklamasının bir benzeri, Balyoz davası konusunda da yapılmıştı. Her iki açıklamada da, bağımsız yargıya müdahale olarak algılanacak hiçbir unsur yok. Yapılan sadece TSK’nın temennilerini dile getirmek ve yargılanan mensupları ile ailelerine moral destek vermekten ibarettir.”

Bu açıklamaların tutuklulara ve ailelerine moral vermediğini, aksine moral bozduğunu, “hangi bağımsız yargı, hangi hukukun üstünlüğünden söz ediliyor?” tepkisiyle karşılandığını hatırlattıktan sonra geçelim daha önemli yeni izahatlara.

“Genelkurmay, devam eden davalarda görev yapan savcı ve hakimlerin, TSK’nın iç işleyişine ilişkin yeterli bilgiye sahip olmadığını düşünüyor”muş. Son açıklamadaki “yargılamada hakkaniyet” vurgusu da işte buradan kaynaklanıyormuş.

Anlaşılan Genelkurmay, hakim ve savcılara TSK’nın iç işleyişini anlatmış, o kadar.

İyi de Fikret Bila’ya bilgi veren kaynaklar resmen, “28 Şubat davasında gerçekleşen 38 tahliye ile Balyoz davasında ve temyiz aşamasında emir-komuta altındaki, görece düşük rütbeli sanıklar lehine verilen kararlarda, Genelkurmay’ın bilgi, belge ve görüşleriyle hukuki ve yasal dayanak sağladığını” açıklamıştı. Hangisi doğru?

-Belge Yok, Ama Darbe Planı Var mı?-

Necdet Özel savunmasında, Murat Çelik aracılığıyla dillendirilen bir husus daha var ki, kelimenin tam anlamıyla şok edici nitelikte.

Askeri kaynaklar demiş ki;

“Komuta kademesi, yargılanan TSK mensuplarından (özellikle de general seviyesinin altındaki rütbelerde bulunan personelin) büyük bölümünün sadece verilen emirler gereği yaptıkları çalışmalar sebebiyle (Ergenekon’un yanı sıra özellikle Balyoz ve 28 Şubat davalarında) hüküm giydikleri görüşünde ve bu konudaki rahatsızlığını yasal platformlarda muhataplarına iletti, iletiyor. Yani Genelkurmay Başkanı; davalarda ‘sap ile samanın ayrılmasını’, ‘kuruların yanında yaşların da yanmamasını’ istiyor. (Ergenekon da geçerli, ama Özellikle Balyoz ve 28 Şubat davalarında)”

Bunun tek anlamı var; Özel ve ekibi, Ergenekon, Balyoz ve 28 Şubat’ta suç işlendiği hükmüne katılıyor, ama sadece komuta kademesindekilerin cezalandırılmasını istiyor. Alt kademede olanların ise sadece verilen emirleri yerine getirdiğini, dolayısıyla suçsuz olduğunu düşünüyor!..

“Genelkurmay’ın, hakim ve savcılara TSK’nın iş işleyişi hakkında bilgi vermesinin ve yargılamada hakkaniyetin” kodları da böylece çözülmüş oluyor.

Doğruysa, Genelkurmay’ın bu görüşünün hem tutukluların akıbetini, hem de devam eden yargılama sürecini etkilmemesi mümkün mü?

Acaba Genelkurmay Karargâhı, hangi bilgi ve belgeyle bu kanaate vardı. Daha 7 ay önce Balyoz darbe planıyla ilgili kendilerinde belge bulunmadığını açıklayan, hatta bu yüzden Balyoz’a bakan 10.Ağır Ceza Mahkemesi’ne kamuoyu önünde cevap veren Genelkurmay değil miydi?

Hatırlayalım; Balyoz’un Ocak ayında açıklanan gerekçeli kararında şöyle deniliyordu:

“Gazeteci Mehmet Baransu’nun teslim ettiği yazılı belgelerle asıllarının Genelkurmay Başkanlığı tarafından askeri birimlerde bulunduğu belirtilen, taranmış belgelerin digitaller içinde yer alması delillerin doğruluğu konusunda sanıkların aksi yöndeki savunmalarını bertaraf ederek, mahkemede tam bir kanaat oluşturmuştur.”

Mahkemenin, “Belgelerin asılları Genelkurmay’da” ifadesi, tutuklular ve avukatların büyük tepkisine yol açtı. “Böyle bir orjinal belge yok” denilerek, Genelkurmay’ın açıklama yapması istendi. Bu tartışmalar üzerine Genelkurmay’dan şu açıklama geldi:

“Bazı basın yayın organlarında, ‘Balyoz davası olarak bilinen davanın tüm delillerinin asıllarının Genelkurmay Başkanlığında bulunduğu ve sanıkların, sahte olduğunu iddia ettikleri belgelerin orijinallerinin Genelkurmay Başkanlığınca Mahkemeye gönderildiği’ yönünde haberler yer almaktadır.

Davanın soruşturma aşamasında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine, Genelkurmay Başkanlığının 22 Şubat 2010 tarihli yazısı ile, 1’nci Ordu Komutanlığında yapılan Plan Seminerinin ‘Balyoz Güvenlik Harekat Planı’ adlı bir bölümünün veya ekinin mevcut olmadığı; ayrıca, ‘Oraj’ ve ‘Suga’ isimli eylem planlarının ise bulunmadığı bildirilmiştir.

Mahkemenin gerekçeli kararında ise; ‘Gölcük Donanma Komutanlığı ve Eskişehir’de sanık Hakan Büyük’te ele geçirilen dijitallerde bulunan taranmış belgelerin asıllarının ilgili birliklerde mevcut olduğu, Genelkurmay Başkanlığınca Mahkememize bildirilmiştir’ ibaresine yer verilmiştir. Bu ibareden yola çıkılarak, dava konusu tüm delillerin asıllarının bulunduğu ve Genelkurmay Başkanlığı’nca Mahkemeye gönderildiği şeklinde basında yer alan iddialar asılsızdır.”

Genelkurmay’ın açıklaması üzerine Mahkeme Başkanı Ömer Diken de şu bilgiyi verdi:

“Genelkurmay Başkanlığı’nın yaptığı açıklama doğru. Bizim kararımızın doğru okunmamasından kaynaklı bir tartışma var. Önce herkes kararı doğru okumalı. Kararın hiçbir yerinde ‘Oraj, Suga darbe planlarının orjinal hali Genelkurmay’dan geldi’ diye bir ibare yok. Dijitallerin doğruluğunu denetleme yönünde gerekçeli kararımıza 23 madde yazdık. O maddelerden birinde de Genelkurmay’a ‘Eskişehir ve Gölcük’de taranmış belgeler size mi ait?’ diye sorduk. Genelkurmay Başkanlığı da bu belgelerinlerin çoğunun asıllarının kendilerinde olduğunu ve bazılarının imha edildiğini söyledi.”

Bu açıklamalar ortadayken, üstelik avukatlar Yargıtay’daki temyiz duruşmalarında Genelkurmay’ın o yazılarına sık sık atıfla savunma yaparken, acaba ne oldu da “askeri kaynaklar”, Genelkurmay Başkanı Özel’in Balyoz ve diğer davalarda, “sapla samanı ayırmaya, kuruların yanında yaşların da yanmamasını” sağlamaya çalıştığını söylüyor.

Mutfakta neler pişiyor Allah aşkına?!.

Dün de belirttiğim gibi; Ya birileri Genelkurmay Başkanı Özel’i savunuyormuş gibi yaparak, fena halde köşeye sıkıştırıyor ya da tam bir çırpındıkça batma hali sözkonusu.

Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer’e kucak dolusu sevgiler

Müyesser YILDIZ

11 Ağustos 2013

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/cirpindikca-batma-hali-1108131200.html

Kategori:Uncategorized