Ankara’da 28 Şubat davası sürüyor. Aynen Balyoz’daki gibi, bu davada da DVD ve CD’ler var. Ve aynen Balyoz’daki gibi bunlar da şüpheli. Dahası iddianamenin can damarı olan CD kayıp!..
Bu CD’de birtakım raporlar ve çizelgeler, çizelgelerde de BÇG’de görev yaptığı, bu birime giriş kartı verildiği söylenen askerlerin isimleri yer alıyor. Ama hiçbirinin altında isim, imza yok.
BÇG’nin kapısının önünden geçmeyen birçok subay, sırf o çizelgelerde adı geçtiği için tutuklandı. Yani Savcılık ve Mahkeme, o CD’ye itibar etti, iddianamenin de temeli yapıldı.
CD’nin üretim tarihi 2007. Yani 28 Şubat’ın üzerinden 10 yıl geçtikten sonra hazırlanmış, 28 Şubat öncesinde ve sonrasında ne kadar bilgi, belge varsa, iddialara göre “tahrifatlı veya sahte” yüklenmiş. Son kaydeden Genelkurmay’da üç sivil memur gözüküyor. Üçü de, kaydedicinin kendisi olduğunu söylüyor. Ama ne bu bilgi ve belgeleri toplayacak bir birimde çalışıyorlar, ne de bunu yapma yetki ve görevleri var.
Tutuklu askerler, Genelkurmay’a “Böyle bir CD’nin kaydının bulunup, bulunmadığını, bu marka CD’nin ne zamandan beri Genelkurmay’da kullanıldığını ve kimlere dağıtıldığını” sordu. Genelkurmay Başkanlığı, “1997 kayıtlarında böyle bir CD’ye rastlanmadığı, o marka CD’nin 2007’den sonra kullanılmaya başlandığı, boş CD’lerin kullanım için kimlere teslim edildiğine dair bir kayıt olmadığı” cevabını verdi.
Özetle, Genelkurmay’da o CD’nin izine rastlanamadı. Haliyle 28 Şubat sanıkları şunu soruyor:
“2007’de bu CD’yi oluşturmaya kim, neden gerek duydu?”
28 Şubat davasının hazırlıkları daha 2007’de mi başlamıştı yoksa?
Peki o CD, Savcılara nasıl ulaştı? İşte bu kısım tam bir yılan hikâyesi!..
Ankara Cumhuriyet Savcılığı’nın iddiasına göre, bu CD’ye meçhul biri YAŞ kararıyla TSK’dan ihraç edilmiş emekli Subay Dr. Tamer Tatar’a gönderiyor.
Tatar’ın 20 Aralık 2011’de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na verdiği ilk ifade şöyle:
“1997 yılı YAŞ’ında Ordudan ihraç edildikten sonra bazı gazetelere açıklamalar yaptım. Bu açıklamalarımı okuyan bir şahıs bana 28 Şubat’la ilgili gizli belgeleri gönderdi. Bana komplo yapılıyor endişesiyle belgeleri savcılığa teslim etmek istedim. Bu belgeler bana MNG kargoyla dün, yani 19 Aralık tarihinde hastaneye geldi. Sekreter bu belgeleri almış. Gönderici olan Ahmet Yılmaz isimli kişiyi ben tanımıyorum. Bu isimde tanıdığım ve arkadaşım yoktur. Yine bu belgelerin üstünde Sayın ile başlayan bir yazı vardı. Bu yazı ile birlikte bana gelen bu belgeleri ve 2 adet CD’yi tarafınıza ibraz ediyorum.”
Dava dosyası üzerinden gidelim; İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ne yapıyor? Bunları hiç incelemeden, içinde ne olduğuna bakmadan, hemen 1 gün sonra 21 Aralık’ta, “Balyoz, Ergenekon soruşturmalarında elde edilen ve Tamer Tatar tarafından ibraz edilen belgelerle, dijital verileri 5 klasör halinde” Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderiyor.
Gönderiyor da bunların herhangi bir kayda-kuydu gözükmüyor. Taa ki, 1 yıl sonra 5 Aralık 2012 tarihine kadar.
5 Aralık 2012 tarihli Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Hazırlık Bürosu Emanet Eşya makbuzunda şunlar yazıyor:
“20 Aralık 2011 günü İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına müracaat eden Tamer Tatar isimli kişinin ibraz ettiği 1 klasör içinde 187 sayfadan oluşan belgeler teslim alındı.”
Tamer Tatar’ın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na teslim ettiğini söylediği 2 CD nerede? Yok.
Ve Ankara Cumhuriyet Savcılığı da nihayet Tamer Tatar’ın ifadesini 16 Ocak 2013’te alıyor.Tatar bu defa şunları anlatıyor:
“Geçen sene 28 Şubat soruşturmasındaki gözaltılar başlamadan önce, bana tanımadığım bir kişi kargo yoluyla 28 Şubat dönemiyle ilgili bir kısım belgeler göndermişti. Ben de bunları o zaman ki CMK 250 madde ile yetkili İstanbul C. Başsavcılığına teslim etmiştim. Bana o belgeleri göndereni şu an hatırlamıyorum.”
Tatar, “hatırlamıyorum” diyor, ama sonra ifadesinin bir yerinde, “Kargo yoluyla Eray Karabay isimli yine tanımadığı bir kişinin kendisine bu belgeleri gönderdiğini” söylüyor. Savcılık da,“Müştekinin kendisine gönderildiğini belirttiği belgelerin poşet dosyalar içesirinde olduğu anlaşıldı” kaydıyla, şu tutanağı hazırlıyor:
“Poşet dosyalardan bir diğerinde; 7 Nisan 1997 tarihli irtica konusunda alınacak tedbirler konulu toplantı başlıklı ‘Yer:İnönü Salonu’ ifadesi ile başlayıp, ‘konusu incelensin’ ibaresi ile biten 7 sayfadan ibaret, üzerinde gizli ibareleri bulunan imzasız bilgisayar çıktısı şeklindeki belge, evrak, teslim formu başlıklı çizelge şeklindeki el yazısı ile doldurulmuş olan gönderilen, teslim alan, imza, tarih bölümleri bulunan belge ile ekinde 12 Eylül 1997 IGHD tarihli Batı Çalışma Grubu faaliyetleri (5-12 Eylül 1997) başlıklı, ‘Sayın Komutanım’ ibaresi ile başlayıp, ‘arz ederim’ ibaresi ile biten imzasız, gizli ibaresi bulunan bilgisayar çıktısı şeklindeki 3 sayfadan ibaret belge, Haftalık Brifing (12 Eylül 1997) başlıklı ‘Yunan deniz faaliyetten’ ibaresi ile başlayıp, ‘önemli kriz mümkün’ ibaresi ile biten 3 sayfadan ibaret imzasız bilgisayar çıktısı şeklinde belge olduğu şeklinde 3 sayfalık ifade ile birlikte belgeleri teslim etmiştir.”
İki ayrı Savcılık ifadesinde iki farklı ihbarcı isminin (Ahmet Yılmaz veya Eray Karabay) verilmesiyle ilgili olarak, “Hangisi doğru, bu kişiler kim, ifadeleri alındı mı?” gibi soruları geçelim. Görüldüğü üzere Ankara ifadesinde de CD’den eser yok.
Ortada CD yok, ama tüm sorgular bu CD’den alındığı belirtilen çıktılar gösterilerek yapılır. Kovuşturma aşamasında sanıkların, bu CD imajlarının kendilerine verilmesi yönündeki taleplerine cevap dahi gelmez.
İddianamede bolca bu CD’ye atıf yapılır. Nihayet dava aşaması. Geçtiğimiz Perşembe Çetin Doğan’ın Avukatı Hüseyin Ersöz, teknik inceleme yaptırmak için mahkemeden CD’nin imaj kopyasını ister. Üye Hakim Süleyman Köksaldı, “İddianame ekinde CD yok”, Başkan Tayyar Köksal da, “Kalemde varsa verilsin” der. Çetin Doğan, “Emanette gözüküyor” hatırlatmasını yapar. Başkan Köksal bu defa, “Bizde yoksa, emanetteyse gereği yapılır. Bunlar kalem işleri” cevabını verir.
Mahkeme, Cuma günü de “Sanık Çetin Doğan’ın Avukatı Hüseyin Ersöz’ün CD imaj kopyası talebinin, söz konusu CD’nin dosyada olup olmadığı araştırıldıktan sonra değerlendirilmesine karar verildi” şeklinde bir ara karar alır.
Bu arada bir başka sanık Avukatı, Mahkeme Kalemine CD için dilekçeyle başvurur, “Araştırmalarımız sürüyor” denir.
Neredeyse 2 yıl geçmiş. İnsanlar tutuklanmış, yargılama başlamış. Bu saatten sonra bulunsa ne olur? Velev ki, CD orijinaldi… Ama şimdi üzerinde oynanmadığını kim garanti edebilir ve delil sayılabilir mi?
İşte AKP’nin “özel” bir davasının daha hâli!..
Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer’e kucak dolusu sevgiler
Müyesser YILDIZ
25 Eylül 2013
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/28-subatin-kayip-cdsi-savciya-nasil-ulasti-2509131200.html