İçeriğe geç

Özel’e APS’yle “Eş” Mektubu: “Ordu El mi Değiştirdi?”

Asker kızı… Tutuklu asker eşi… Fotoğrafını gördüğünüz 3.5 yaşındaki İdil’in annesi… Ve vatansever bir öğretmen.

2.5 yıldır hapiste olan, 16 yıl hapis cezasına çarptırılan Deniz Binbaşı Ayhan Üstbaş’ın eşi Ebru Üstbaş Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’e öyle bir mektup yazdı, öyle sorular sordu ki!.. Bakalım APS ile gönderilen bu “eş mektubuna”, Genelkurmay, “görülmüştür” damgası vurabilecek mi!..

İşte Ebru Üstbaş’ın o yazılı çığlığı:

-Kızımı Kime Emanet Edeceğim?-

“Sayın Genelkurmay Başkanımız Necdet Özel Beyefendi,

Ben şahsınıza, kurumunuza yıllarca emek vermiş, emekli ve merhum 1965 mezunu Tankçı Emekli Binbaşı Muzaffer Karakuş’un emanetiyim. Emanetiyim diyorum, çünkü babam bana böyle öğretmişti. Sizin ya da sizden önce hiçbir büyüğümü hiçbir konuda bugüne kadar rahatsız etmedim. Hayat bana onurlu ve dik duruşun bertaraf olabileceği nedeni, annelik duygusunu da yaşattı, Rabbime şükürler olsun. Şimdi ben de babam gibi, kızımı emanet edebileceğim bir muhatap arıyorum. Babam hep derdi ki, ‘ah kızım, bu evden subaya kız verilmez. Bilirsiniz kızlar babasının biriciğidir ve seçecekleri eşin de modelidir aslında. Ben anlamazdım mesleğine bu kadar sadakatle bağlı bir şahsın neden böyle bir kaygı taşıdığını.

Üstelik ‘babam iyi ki erken ölmüş’ dedirtten, son günlerde yaşanmakta olan büyük senaryo da yoktu ortada. 35 yaşında bir subaya aşık olunca anladım ki, babamın içinde bizimle geçiremediği geceler, gündüzler, yemekler, tatiller, bize veremediği yüreği, bize uzatamadığı eli, okşayamadığı saçlarımız, aşkına tutsak annemin hayatından istemeden aldıkları ve yerine hiç koyulamayan herşey ukte olmuş da; bir subayın asla vatan aşkından vazgeçemeyeceğini anlamış. Vatana duyduğu kutsal aşkın bedelini, aslında bizim de onunla ödediğimizi anlamış. Ben, yaşasaydı babama o günlere büyük özlem duyduğumu, yanımızda hiç olamasa da, bedenen olduğunda dahi ruhunu bize açamasa da şükrettiğimi söylemek isterdim. Babam yoktu yanımızda ama halk vardı, saftı, içtendi, vatanseverdi! Devlet bizim babamızdı! Orduya emanet, güvendeydik! Sırtımızı emanet ettiğimiz devlet, namusumuzu koruyan ordu, toprağından güç aldığımız vatan vardı. Bize geleceği vaad eden babalar vardı! Belki bunun içindir ki, çok güçlü bir karakterim oldu. Annesiz, babasız, dayısız, bir gruba, derneğe, oluşuma dahil olmadan benim caddem, benim sokağım, benim ülkem diye adımlarım sağlam, yüreğim aydınlıktı. İçimdeki bu özgürlük duygusu bana saygıyı, hürmeti, inancı, sevmeyi ve hoşgörüyü öğretti. Gurbet vardı, ama memleket vardı. Paramız yoktu, ama huzurumuz vardı. Akrabalarımız uzaktı, ama komşularımız vardı. Bize hayır duaları eden nur yüzlü insanlar vardı. Bütün bunlar bizim can damarlarımızdı.

-Kızımı Yollarda Emzirdim-

Paşam, kızlar annelerinin kaderini yaşarmış. Babam emekli olmadan ben 7 yaşındayken yani sivil darbeden tam 20 yıl önce ihtilâl olmuştu. Babam ondan sonra hiç eski haline dönemedi. Hiç konuşulmamış olsa da evimizde hissettiğim odur ki, inanmadığı birşeyleri yaşamıştı. Ve 1985’de ailemizin geçimini çok zorlayacak bir maaşla emekli oldu. Artık evdeydi, ama o gerçekten hiç bizim olmadı. Yani ben de babasız büyüdüm sayılır. Yıllarca evlenmedim. Evlilik, çocuk çocuk ise onu babasız bırakmamak demekti! Yıllar geçti aradan… Babamın hasretini dindirecek, benden daha namuslu, inançlı, temiz kalpli bir adama, babama bunun için kabrinde dua ettiğim bir günde rastladım. Bir subaydı! Babam gibi, önce vatan diyen bir subaydı. Dünyaya bir kız çocuğu getirdim ve evliliğimin ikinci yılında bu vatansever subayı İstanbul’a uğurladım. Hem de avukatların, dostların, düşmanların inanamadığı garip bir nedenle. Seçim öncesi hükümete darbe!

Kızım bir yaşındaydı, sadece onu babasız bırakmamak için sokaktaki herkesi dünya ahiret kardeşim sayarak yollarda emzirerek, altını temizleyerek, saatlerce soğukta bekleyerek ve işime yetişip ekmek paramı kazanmaya çabalayarak. Kilometrelerce yolu eşime, ‘Kalbini kirletme. Ben subay kızıyım. Koskoca ordu sana daha dün başarı belgesi vermiş. Koca kurum, aklı selim bu sorunu çözecektir’ demek için. Yaşadıklarımı sayfalarca romana yazsam okuyanlar günlerce kendine gelemez, ama yine de anlamak için bu acıları yaşamak gerek. Ben kalbimi hiç kirletmedim. Çünkü kızım da bu vatana emanet!!!

-Özel’e 12 Soru-

Sizden bana ya da kamuoyuna cevabını vermenizi istediğim bazı sorular var. Çocuğuma, dinimizinin kutsal saydığı anne sütünü dahi mani eden bu haksızlıkları anlayabilmeyi istiyorum. Bu benim annelik sorumluluğum herşeyden önce.

1-Allaha şükür ki, ordumuzun gücü dünyada tartışılmaz. Ordu gücünü, kurumdaki disiplinden alır. Bunun gereği de her bir personelin ve ailesinin attığı adım bilinir. Eşim 2002 yılında tanımadığı insanlarla darbe planlamak üzere nerede, ne gibi icraatlarda bulunmuş ve bu bilindiği halde neden şahsına bir dolu takdir vb. ödüller verilmiş, iyi sicil almıştır ? Ya da eşim nasıl bir güçtür ki, bu kadar yıl kendini gizlemeyi başarmıştır? Sorumun cevabı son derece önemli, çünkü devletine ve milletine ihanet içinde olan bir adam benim çocuğumun babası da olamaz. Benim çocuğum da benim gibi onurlu bir geleceği hakkediyor.

2-Yaşanan tüm olaylar ülkemiz üzerinde oynanmakta olan asırlık bir oyunun son perdesi midir? Yoksa bizi vatandaşlık, inkılap tarihi, tarih ve milli güvenlik dersleri ile zehirlediler mi? Çocuğuma bundan sonra öğreteceğim değerler neler olmalıdır?

3-Eğer bunun bir komplo olduğuna inanıyorsanız, işbirlikçileri kimlerdir? Biz nerede, nasıl ne şartlarda güvenli bir hayat sürebiliriz?

4-Babam bana Kuranı Kerim’in, Ordunun ve Vatanın kutsal olduğunu, canımı, malımı ve namusumu Silahlı Kuvvetlerin koruduğunu söylerdi? Babam ve hatta onu yetiştiren değerli komutanlar neyi eksik ya da neyi yanlış biliyorlardı? Çünkü benim namusum malım ve canım şimdi dört duvar arasında. Neden orada olduğunu soruyor ve sadece Rabbimden medet umuyor.

5-Kızım erkeklerden nefret ediyor. Bana sık sık ‘baba’ diyor. Üzüntüden kayınvalidem demans hastası oldu. İki kaynım işsiz. Kayınpederim 700 lira emekli maaşıyla yaşıyor. Eşimle birlikte üç oğlu işsiz olan kayınpederim de 73 yaşında ve aklını yitirmiş halde. Herşeyden önce kızım babasız, kardeşsiz büyüyor. Benim ailemin, akrabalarımın yaşadıklarını saymayacağım. Müslümanlıkta masum insanlara yapılan zülmün karşılığını bir din bilginiyle kamuoyuna açıklar mısınız? Çünkü dinimizin gereği bize öğretilenler de mi yalan, çocuğuma neleri öğretmeliyim bilmiyorum.

6-Pedagoji eğitimi almışsınızıdır. Türk insanı çok sabırlıdır. Özellikle analar… Sabırlar taştığında anaların canı, canlarına taşıdığı suları ekmekleri canlarını verdileri vatanları için neler yapabileceğini ölçme konusunda sayın hükümet yetkililerine telkinde bulunuyor musunuz?

7-Halk ordudan neden nefret ediyor? Ordu ile halkı bütünleştirmek adına, sizlerin konfor içinde saltanat sürmediğini anlatacak neler yapıyorsunuz? Çünkü ben 40 yıldır bu camiada hep para sıkıntısı yaşadım. İnsanların bana sürmediğim saltanatın hıncını duymasından ve bu hırslarını kızıma miras bırakmaktan endişe ediyorum.

8-Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste diyen Atalarımız da mı bize yalan yanlış şeyleri miras bıraktılar?

9-Olup bitenden rahatsız vicdanlar, hâlâ hükümete yükleniyor. Hükümet kendisinden bekleneni yapıyor, davasını ortaya koydu ve bunun için çalışıyor. Takdirle izliyorum. Ben hükümete öfke duymuyorum. Acaba Silahlı Kuvvetler de kendisinden bekleneni mi yapıyor?

10-Hükümetler millet iradesiyle gelir ve el değiştirebilir. Ordu el mi değiştirdi ve böyle bir lüksü var mıdır?

11-Bizler, sizlere inanarak bugünlere geldik. Şimdi aslında dünyada efendiler ve kullar vardır ve yüzyıllardır böyledir felsefesine inanıp boynumuzu büküp oturalım mı ? Yoksa sizi de mi bulamayız birgün!.. Rolümüzü özümsetmek için miydi bunca oyalanışımız?

-Sizi Tesiri Altına Alan Şeytanları Kovun-

12-Bir baba evlâdından vazgeçtiğinde, dinimizde cezası nedir? Evlatlârınızdan vaz mı geçtiniz paşam? Onlar yetim ve öksüz çocuklar gibi, paraları olmadığı için okutamadığı ailelerinin, ocağınıza teslim ettiği çocuklardı. Vatan sevgisi, disiplinli eğitim vs. vs. deyip de elinizde adam olsunlar, serseri olmasınlar diye yüreklerinden kopardıkları canlarıydı. Onlar serseri olmadılar, ama derbeder oldular. Vatan sevgisiyle yoğrulan ve başka hayat bilmeyen bu insanlardan, sizin evlâtlarınız olup, gece yarılarına kadar bodrum katlarda, gemilerde, dağda çalışan emir kullarınızdan vazgeçtiniz mi? Oğullarınız neyse, vatan oydu paşam!.. 13.300 kurban neyin adağıydı? Hepsi yoksul ailelerin kolayca beyni yıkanabilecek yaşta kurumunuza emanet edilen, nereye çekerseniz oraya gidecek çocuklardı. Şimdi, ‘bunlar eğitim zaiyatı’ mı diyorsunuz?

Babamın kemikleri sızlıyor mezarında. Size bir babaya, kızının yalvarığı gibi yalvarıyorum; Sizi tesiri altına alan şeytanları vicdanınızdan kovup da bir kez daha düşününüz. Bize bugüne kadar maddi ve manevi hiç kimse destek olmadı. Ben hiçbir şeyin tarafı olmadım. Söz konusu kızıma bırakacak şehit topraklarıyla sulanmış bu topraklarda elbette tarafım. Ben kızıma, yaşlı anneme, eşime yetmeye çalışırken, maddi manevi ayakta kalmak için uğraşırken bilin ki, yediğiniz her lokmada bizim gözyaşımız var. KIZIMIN BAŞKA BABASI YOK… KIZIMIN BAŞA VATANI YOK… Sizleri anlamak, desteklemek, sizlere inanmak için geceleri sabahlara kadar empati kuruyorum. Şahsınıza derin saygı duyuyorum. Makamınıza derin saygı duyuyorum. Bir anne olarak kendi kendime konuşmaktan, hiçbir şey yokmuş gibi davranmaktan yoruldum. Başta izah etmeye çalıştığım gibi, ben size emanetim ve size anlatmak zorundaydım. Yolunuz açık, kaderiniz aydınlık olsun. Saygılarımla Ebru ÜSTBAŞ 04/11/2013”

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/necdet-ozele-apsyle-es-mektubu–1311131200.html

Kategori:Uncategorized