İsimsiz, imzasız bir ihbar e-mailiyle özel yetkili savcıların Gölcük Donanma Komutanlığı’nda elleriyle koymuş gibi bulduğu CD’lerle yüzlerce subay tutuklandı, ağır hapis cezalarına çarptırıldı. Sadece Balyoz değil, Poyrazköy, İzmir’deki “Casusluk”, hatta Ankara’da devam eden 28 Şubat davasının “delili” de Gölcük CD’leri oldu.
Peki Gölcük CD’lerinden en önemlisinin 9 Haziran 2008’de oluşturulduğunu üniversiteler veya bilişim şirketleri değil bizzat polis tespit etmişse, “Ağustos 2003 ve öncesinde darbe planladılar” diye tutuklanan subaylarla ilgili kararın yeniden gözden geçirilmesi veya yok hükmünde sayılması gerekmez mi?
Açıklayayım:
Biliyorsunuz, 6 Aralık 2010’da Gölcük Donanmaya baskın yapıldı, doğrudan girilen İstihbarat Şube Müdürlüğü İstihbarat Kısım Amirliği odasında karo taşlarının altında 10 adet poşet bulundu. Torbaların birisinden hard disk ve CD’ler çıktı. Bu CD’lerin imajları alınmadığı halde, sanki alınmış gibi hüküm tesis edildi. Yargıtay da onama kararını Mehmet Baransu’nun bavulundan çıkan CD’ler değil, Gölcük CD’lerini dayandırdı.
Balyoz avukatları, Profesörler, bilişim şirketleri bu CD’lerin 2007’den sonra oluşturulduğunu ispatladı. Önceleri, “Deşifre oldukları takdirde bu argümanı kullanmak için belgelerde bilerek hata yaptılar” şeklinde dalga geçildi. Mahkeme kararında, “Microsoft uzmanlarından görüş aldık, 2007’de kullanılmaya başlanan bir yazı karakteri otomatik olarak 2003 tarihli yazılara da yansır” gibi bir izahat yapılsa da bunun belgesi veya o uzmanların kim olduğu ortaya konmadı. Yine mahkemenin gerekçeli kararında, “güncelleme yapıldı” görüşü şöyle savunuldu:
“Özellikle darbe hazırlıklarının güncelleneceğine ilişkin talimatları içeren belgeler göz önünde bulundurularak, delil olarak kullanılan bu bilgisayar kayıtlarının sanıkların ya da sanıklardan bu çalışmaları devralmış dava dışı kişilerin elinde tutulmuş olduğu kabul edilmiştir.”
Başbakan Erdoğan’ın Hukuk Danışmanı Prof. İzzet Özgenç, temyiz duruşmaları sürerken Yargıtay’a gönderdiği görüşte, mahkemenin “güncelleme” gerekçesini şöyle çürüttü:
“Mahkemenin bu kabulüne göre, söz konusu plan çalışmaları, 2003 yılının Ağustos ayı itibarıyla son bulmuş değildir. Bu tarihe kadar oluşturulmuş olan bilgisayar kayıtlan üzerinde, bu tarihten sonra da güncelleme faaliyetinin icra edildiği, mahkemece kabul edilmiştir. Ancak, Mahkeme Kararında kullanılan ‘sanıklardan bu çalışmaları devralmış dava dışı kişiler’den kimlerin ve neyin kastedildiği anlaşılamamıştır. Ceza Muhakemesi hukukunda ‘dava dışı kişi’ diye bir kavram mevcut değildir. Darbeye teşebbüs edildiğinin, fakat ‘icra’sının 2003 yılının Ağustos ayında akamete uğradığının, söz konusu harekât planlarına ilişkin bilgisayar kayıtlan üzerinde bu tarihten sonra da güncelleme faaliyetinde bulunulmuş olduğunun kabulü karşısında, bu faaliyetleri icra eden ve sanıklar dışındaki kişilerin de ceza hukuku sorumluluğunun olup olmadığının tartışılmamış olması, Mahkeme Kararı bakımından önemli bir eksikliktir.”
Ancak bu itirazları dikkate almayan Yargıtay, 236 subayın cezasını onadı. Şayet “kumpas” ortaya çıkarılmazsa, büyük olasılıkla İzmir Casusluk, Poyrazköy ve 28 Şubat davalarının kararları da Gölcük CD’lerine dayandırılacak.
-10 No’lu CD’nin Tarihine Dikkat-
Gölcük’te ele geçirilen CD’lerden en önemlisi OFICA marka, seri numarasız tek CD olan 10 no’lu CD’ydi. Bu CD’de, “İllerden gelenler klasörü” içinde şu sözde listeler bulundu:
“Edirne, Tekirdağ, Kocaeli İl Jandarma Komutanlığı’ndan gelen bölücü ve sol görüşlü üniversite öğrencileri, arama yapılacak yerler, birinci sınıf kamu görevlileri ve destek durumları, irticai örgüt mensupları, görevlendirilecek personel listesi, gözaltına alınacak irticai faaliyette bulunan kişiler, siyasi parti üyeleri, harekâtın başlangıcında tutuklanacak irticai örgüt liderleri, ilişiği kesilecek irticai ve sağ görüşlü üniversite öğrencileri, tutuklanacak AKP üyeleri…”
O CD’de önemli bir “belge” daha vardı; Fatih, Beyazıt, İsmailağa ve Eyüp camilerine yönelik “Keşif ve gözlem faaliyetinde bulunan” Jandarma personelinin listesi. Bu liste yüzünden de 15 jandarma mahkûm edildi.
Özetle, davanın ve mahkûmiyet kararlarının temelini oluşturacak kadar önemli bir CD’ydi.
Bu ve diğer CD’lerin imajı alınmadı, ama bulunmasından 20 gün sonra, 28 Aralık 2010’da polisler tarafından incelenip, bir tutanak tanzim edildi.
İncelemeyi yapan tanıdık polislerdi. Savcı Zekeriya Öz tarafından özel olarak seçilip, Ankara’dan Emniyet Genel Müdürlüğü’nden geçici görevli İstanbul’a getirtilen, tüm davalarda bilgisayar ve CD’lerin raporlarını hazırlayan, birkaç haftalık kurslarla “bilişim uzmanı” sayılan, il adli komisyonlarında “bilirkişi” olarak isimleri yer almayan polisler…
Balyoz İddianamesi ek klasörlerinde yer alan tutanağa göre, işte bu polisler 10 no’lu CD’nin “9 Haziran 2008’de, saat 21.12’de oluşturulduğunu” tespit etti.
Peki Savcılar ve Mahkeme için böylesine “muteber” olan polisler bile -eğer “sehven” değilse- böyle bir rapor vermişse, o CD’yi 2008’de kim veya kimlerin hazırladığının sorulması, araştırılması gerekmiyor mu?
Yeniden yargılama için “yeni bilgi ve delillerin ortaya çıkması gerekir” deniyor ya, işte buyurun yeni bilgi veya delil…
Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer’e kucak dolusu sevgiler
Müyesser YILDIZ
14 Ocak 2014
O Tutanaklar:
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/kumpas-polis-tutanaginda-var-1501141200.html