“Paralel devlet” savaşlarından başımızı kaldırıp, etrafımıza bakalım…
Irak bölündü, “Kürdistan” kuruldu… Kerkük ve Türkmenler Allah’a emanet… Suriye bölünüyor… PKK “devlet içinde devlet” oldu… Ermenistan “açılımları” bir kez daha kapıda… Çin ve Rusya Akdeniz’e inerken, ABD Karadeniz’e çıkıyor… Yunanistan Ege’deki adalarımızı gasp etti…
Ve Türkiye’nin en önemli “kırmızı çizgisi” Kıbrıs; Rumlar Doğu Akdeniz’e el koyuyor… Yunanistan, İtalya, İsrail ve son olarak Katar’la anlaşmalar imzaladı… Kıbrıs’ın garantör ülkelerinden İngiltere, ilk kez Rum tezlerini desteklediğini açıkladı… Türkiye’nin, Rumların “tek egemenlik” şartını kabul ettiği öne sürülüyor…
Bu yazıda sadece Kıbrıs’ı, AKP-Cemaat koalisyonunun devr-i iktidarında nereden nereye geldiğimizi çok çarpıcı bir örnekle anlatmak istiyorum.
Önce Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun ağzından, “Kıbrıs başarısını” dinleyelim. Geçen Pazar MÜSİAD’ın düzenlediği “Küresel ve Bölgesel Yeniden Yapılanma Sürecinde Güçlü Dış Politika” başlıklı toplantıda şunları anlattı:
“2004 mahalli seçimleri vardı. Biz Türkiye’nin yarım asırlık büyük derdi Kıbrıs sorununun çözümü için ve Kıbrıs Türklerinin de haklarını koruyan, Türkiye’nin de ufkunu açacak bir diploması yürütüyorduk. O günlerde açın gazeteleri okuyun, mahalli seçimler yapılıyordu. Biz sınava girdik, 1,5 yıllık bir iktidar olarak ama o günlerde yürüttüğümüz Kıbrıs diplomasisi sebebiyle ‘Yeni subaylar rahatsız’ diye gazeteler manşet atıyordu ve sanki Türkiye’nin çıkarları satılıyor gibi, öylesine manşetlerle, daha sonra ortaya çıkan bazı darbe teşebbüslerin arkasında Kıbrıs diplomasisinin olduğu hep söylendi. Büyük sancılarla 2004 seçimlere gidildi. Hemen seçimlerden önce bir kampanya başlatıldı ki, yıpratılsın. Halbuki Kıbrıs davası bugün 10 yıl önce olduğundan daha güçlüyse, daha sağlam temeller üzerinde yürüyorsa bunda Bürgenstock’ta yürütülen müzakerelerin büyük bir payı var. Referandumdan sonra dünyada hiç bir zaman, 10 yıllık süre içerisinde Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti suçlanamadı. Bu iradeyi orada koyduğumuz için Kıbrıs’ta parametreler değişti ve yine onurlu bir Kıbrıs politikasının takibi açısından söylüyorum, Kıbrıs’ta da milli gelir 4 misli attı ve Kıbrıs Rum kesiminin karşısında başı daha dik durabilen bir Kıbrıs Türk toplumu ortaya çıktı.”
Kıbrıs ve Kıbrıs politikamızın hali ortada. O yüzden Davutoğlu’nun çizdiği “başarı” tablosunun değil, “Yeni subaylar… Darbe teşebbüslerinin arkasında Kıbrıs diplomasisisin olduğu söylendi” sözleri üzerinde durmak istiyorum.
“Kumpas” olduğu ortaya çıkan sözde darbe davalarında en büyük darbeyi Deniz Kuvvetlerinin yemesi, Balyoz sanıklarının yüzde 43’nün denizci olması, ardından emperyalizmin Akdeniz’de, Ege’de, Karadeniz’de at koşturmaya başlaması tesadüf müdür? İşte Davutoğlu’nun sözleri, hiç de “tesadüf” olmadığının itirafıdır.
Bakın Rasim Ozan Kütahyalı gibi bir isim bile bugünkü yazısında, “Bahriyeye ve Donanma’ya kumpas kuruldu” diyor.
Günaydın!.. Balyoz’dan tutuklanan Gölcük Ana Üs Komutanı Tuğamiral Ali Sadi Ünsal mahkeme salonunda, “Hedefte 2 bine yakın denizci var” diye feryat ederken, sağır mıydınız?
Ya da AB 2009 Türkiye İlerleme Raporu’na, “Türk donanması, rapor döneminde birçok kez Güney Kıbrıs Rum Yönetimi için petrol arayan sivil gemileri engellemiştir…” şikâyeti yazıldığında neredeydiniz?
-AB’ye Bunu Yazdıran Komutan-
Türkiye’nin umutsuz “medeniyet” aşkı, şimdilerde AKP ve Cemaatin yanına çekmek için savaştığı AB’ye bu şikayeti yaptıran olayı öğrenmek ve olayın kahramanı “Genç Türk subayını” tanımak ister misiniz?
Sene 2008’in ikinci yarısı; Rumlar Akdeniz’de Brezilya bandıralı bir araştırma gemisiyle ilk petrol arama faaliyetlerini başlatır. Bu genç subayımız birlik fırkateyn komutanı olarak, emrindeki 3 fırkateynle Rumları durdurmakla görevlendirilir. Süratle bölgeye intikal eder, Brezilya bandıralı gemiyi uyarıp, “Türkiye’nin münhasır ekonomik bölgesinde bu faaliyeti icra edemeyeceğini” hatırlatır ve derhal bölge dışına çıkmasını ister. Brezilya gemisi ise Rum yönetimi ile sözleşme imzaladığını ve faaliyetlerine devam edeceğini bildirir.
Bunun üzerine genç komutan, fırkateynlerimizi uluslararası kurallar ve Denizde Çatışmayı Önleme Tüzüğü’nün öngördüğü şekilde mevkilendirip, “Denizde sürerek uzaklaştırma” denilen yöntemle Brezilya gemisini Türk sahasının dışına çıkarır. Sonrasında da tam 3.5 ay burada kalır ve Rumların bir daha sahamıza 1 cm. bile girmesine izin vermez.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’ndan genç komutana, “Sadece çocuklarımızın değil, torunlarımızın geleceği açısından tarihe altın harflerle yazılacak bir başarı gösterdiniz” şeklinde takdir mesajı gelir.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığımız memnundur, ama çok rahatsız olanlar da vardır. Mesela dönemin Rum Cumhurbaşkanı Hristofyas… Komutanları, genç subayımıza Hristofyas’ın kendisini ismen BM Genel Sekreterine şikâyet ettiğini de haber verir.
İşte AB İlerleme Raporu’ndaki şikâyetin sırrı budur!..
O komutanın kim olduğuna, hani “kumpasa” maruz kaldığına ve şimdi nerede olduğuna gelince:
2011 Ağustos’unda Aksaz Deniz Üs Komutanıyken, adı birkaç dijital belgede geçtiği gerekçesiyle hakkında yakalama kararı çıkartılır. Sözde Balyoz darbe planında görev aldığı, bu kapsamda 3 Ocak 2003’te Aksaz Üssü’nde bir toplantı yaptığı iddiasıyla tutuklanır.
Oysa “Aksaz’da toplantı yaptı” dedikleri tarihte O, TCG Giresun Fırkateyni’nin Gemi Komutanı olarak İsrail-Türkiye ve ABD’nin ortak tatbikatı çerçevesinde İsrail’in Hayfa Limanı’ndadır. Bunu da ispatlar. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’ndan, bir geminin hangi saat ve tarihte nerede olduğunu gösteren “deniz jurnalini” getirtir. Yetmez, o tarihte gemide verdikleri resepsiyona katılan dönemin İsrail Büyükelçimiz, şimdiki Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu’yla birlikte çekilmiş fotoğraflarını gösterip, Sinirlioğlu’nun tanık olarak dinlenmesini ister.
Hepsi nafile. Tam 18 yıl hapis cezasına çarptırılır.
Rum Cumhurbaşkanının ismen BM’ye şikâyet ettiği o genç komutan Tuğamiral Şafak Yürekli’dir. Ve O şimdi Mamak Askeri Cezaevi’nde.
2008’in genç “Kıbrıs fâtihi” Yürekli, 5 yıl sonra şunu söylüyor:
“Kıbrıs’ta altın harflerle yazılmış başarı, altın tepsiyle verildi…”
Fazla söze ne hâcet!..
Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer’e kucak dolusu sevgiler
Müyesser YILDIZ
28 Ocak 2014
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/ab-raporundaki-sikayetin-sirri-2901141200.html