Silah arkadaşı Levent Göktaş Ergenekon’dan tutuklanınca, Avukatı olarak “kumpas”ın peşine düştü. 3 ay sonra o da kendini Silivri’de buldu. Tam 4 yıl 9 aydır hapisteydi, dün gece çıktı ve dedi ki;
“Bu millet için ölemedik, ama 5 yıl hapis yattık. Helâl olsun. Türk Milleti herşeye değer.”
Emekli Gazi Üsteğmen Serdar Öztürk vücudunun yarısını Güneydoğu’da bırakmıştı. Sevdiği mesleğine veda etmek zorunda kalınca, hukuk okudu, Avukat oldu.
Vücudunda şarapnel parçalarıyla Silivri, Sincan zindanlarında kaldı. Ölümcül uyku apnesi hastalığına yakalandı. Devletin kapı gibi raporlarına rağmen malum mahkeme tarafından tahliye edilmedi.
Hayatı, özellikle de Ergenekon sürecinde yaşadıkları tam Nihat Genç’lik senaryo, roman konusu…
Arkadaş kontenjanından ziyaretçisiydim. Geçen Cumartesi açık görüşe gittiğimde, cezaevi görevlilerine, “Beni özlemişsinizdir” diye takıldım. “Müyesser Hanım sizi özlemeyelim” dediler. “O zaman Serdar’ı gönderin, hep ben geliyorum, artık o gelsin” karşılığını verdim. Gülerek, şunu söylediler:
“Az kaldı… Göndereceğiz…”
Aynı minvaldeki espriler görüşte Serdar Öztürk’le de sürdü. “Hepiniz aynı anda çıkmayın. Sincan, Mamak hanginizi almaya geleceğim?” dedim.
“Abla Ankara’da Ergenekon’da yatan sadece benim. Tahliye olursa, şimdilik sadece ben çıkacağım” hatırlatmasını yaptı.
Bunamamıştım elbette. Gönlümden geçen, dilime vuran tüm cezaevlerinin aynı anda boşalmasıydı demek!..
Dün gece Nihat Genç’le Serdar Öztürk’ü Sincan’dan almaya giderken bunları düşündüm. Cumartesi günkü espri ve dilekler gerçekleşmişti, Sincan’a şimdilik son kez gidiyordum.
F-1’in kapısının önünden geçerken, arabanın camını açıp avazım yettiğince, “Engin Paşam sizi de alacağız” diye bağırdım.
Dün gece sadece Serdar Öztürk’ü alabildik.
Bir yanında 17 yaşındaki oğlu Bilge Kağan, öte yanında küçük oğlu Seçkin Berkay şunları söyledi:
“Oğlumun yaşında, 17 yaşında silaha ve bayrağa el basarak, gerekirse bu vatan uğruna ölmeye yemin ettik. Tarih 13 Eylül 1985’ti. Bu Millet için ölmedik, ama 5 yıl hapis yattık. Helâl olsun. Bu Millete herşey değer.”
Ne bir öfke, ne bir kin emaresi!.. Ama sözlerinin devamı sertti:
“Kimse Türk askerinin, Mustafa Kemal’in askerlerinin bileğini kalleşlikle bükemez. Bu coğrafyada Mustafa Kemal’in askerlerine kabadayılık yapmak kimsenin haddine değildir.”
Serdar Öztürk çıkar çıkmaz nereye gitmek istedi biliyor musunuz? Hayır evine değil, Mamak Askeri Cezaevi’ne. Jandarma Kurmay Albay Mustafa Önsel ve diğer silah arkadaşlarını ziyaret edecekti. Avukat sıfatıyla da olsa gecenin yarısı girmesinin mümkün olmadığı söylenince ziyaretini bugüne erteledi.
Sincan’dan dönerken, 1 nolu F tipi cezaevinin önünden geçerken bir kez daha arabanın camını açıp, haykırdım:
“Engin Paşam sizi de alacağız!..”
Bilmem gecenin o sessizliğinde sesim Sincan tellerini, duvarlarını, kapılarını aşıp, Engin Alan’a ulaştı mı?
Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer’e kucak dolusu sevgiler
Müyesser YILDIZ
12 Mart 2014
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/kumpasi-gordu-5-yil-yatti–1203141200.html