Konu, ülkemizdeki Suriyeli sığınmacılar…
Irak’ı böyle parçaladılar. Kürtleri ayaklandırdılar. Saddam saldırınca, yarım milyon Kürt, sınırlarımıza yığıldı. Türkiye güvenlik ve maliyeti düşünerek, sınırları kapadı. Sonra bu Kürtler için Özal’ın da önerisiyle “tampon veya güvenlik bölgesi” oluşturuldu. Onları korumak üzere yine Türkiye’nin desteğiyle ABD, İngiltere ve Fransız askeri kuvvetlerinden oluşan Çekiç Güç kuruldu. “Barzanistan” böyle doğdu!..
Suriye’nin parçalanmasında aynı senaryoyu uyguluyorlar. Farkı, 2 milyon Suriyeli içimizde, ülkenin her yerinde. Bazı şehirlerimizde yerli nüfusu dahi geçmiş durumdalar.
Bir fark daha var; Türkiye istediği halde koalisyon güçleri Suriye’nin kuzeyinde bir tampon veya güvenlik bölgesi kurulmasına, Suriyelilerin oralara yerleştirilmesine yanaşmıyor. Neden? Çünkü, burasını boydan boya bir “Kürt koridoru” haline getirip, başkalarını yerleştirecekler!..
Evet, Anadolu her mazluma-mağdura bağrını açmıştır… Evet, ırkçı değiliz… Evet, muhtemelen Suriyelilerle “kültürel, dinsel” uyum sorunumuz da olmaz…
Erdoğan, “3-5 çocuk yapın” dedi. Sözünü dinletemedi. Evet Suriyelilerin gelmesi, belki Erdoğan’ın Türkiye’nin nüfusunu gençleştirme hayallerinin gerçekleşmesini, hatta iddia edildiği gibi bazı bölgelerde seçmen sayısının AKP’nin lehine değişmesini de sağlayabilir.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş daha birkaç gün önce, “Geldiler ve giderler diye düşünülen kitlenin büyük bir kısmının burada kalması mukadder olarak görünüyor. 2 milyon 200 bine yakın sığınmacı belki uzun yıllar Türkiye’de kalıcı” demedi mi?
İyi de gerilim hatları, ateş topları içindeki ülkemiz için bu yükün çok uzun vadeye yansıyacak sosyal, ekonomik, güvenlik ve siyasi bedellerini kim, nasıl ödeyecek?
Merkel Bizi Fena Öptü
Ya, Türkiye’nin önüne “medeniyet projesi” diye konulan, elimizi verip gövdemizi kurtaramadığımız AB’nin “ahlâkı”; şimdi en azından bunu sorgulamayalım mı?
Suriyeliler, Türkiye’de kalmak istemeyip, AB’nin kapısına dayandığında lokomotif ülke Almanya’nın Başbakanı Merkel düğmeye bastı. Hayatında belki de ilk kez bizi övüp, “saygılarını” sunduktan sonra, “Ne şekilde yardım edebiliriz, birlikte nasıl hareket edebiliriz? Bu konularda Türkiye ile görüşmeler yapacağız. Türkiye’yle de bunu iyice konuşmalıyız” dedi.
Merkel’in kafasındaki İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere açık etti; “mülteci kamplarının Türkiye’de kurulması gerektiğini” söyledi… O mülteci kamplarından “seçmece” yapacaklarını da…
Rüşvet hazırdı; Türkiye, AB fonlarından yararlandırılacaktı!..
AB’nin ikinci lokomotif ülkesi, “Türkiyesever”(!) Fransa’nın Cumhurbaşkanı Hollande da aynı görüşteydi; “Sığınmacıların Türkiye’de kalmasını sağlamak için Suriye’deki kriz çözülene dek, sığınmacıların Türkiye’deki ihtiyaçlarının karşılanması için Türkiye ile çalışmak zorundayız” açıklamasını yaptı.
Merkel’in isteğiyle, AB özel zirvesi toplanması kararlaştırılırken, AB Konseyi Başkanı Donald Tusk da apar topar Türkiye’ye gönderildi. Tusk, Erdoğan ve Davutoğlu’yla görüştü. Erdoğan, AB’nin niyet ve talebinden haberdardı ki, Tusk’la görüşmesinde şunu söyledi:
“Hayatta kalma mücadelesi veren bu insanlar karşısında Avrupa ülkelerinin meseleye kendi konforlarını bozmama düşüncesiyle yaklaşmaları asla ahlâki bir tavır değildir. Bu tavır, Avrupa’nın üzerine kurulduğu tüm temel değerlere sırtını çevirmesi anlamına gelmektedir.”
Tusk’ın, Davutoğlu’yla görüşmesinden sonra yaptığı şu açıklama ise oldukça üst perdedendi ve AB’nin istediği tarzda bir anlaşma sağlandığını gösteriyordu:
“Bu özel zamanda Ankara’ya konferans vermeye veya konferans dinlemeye gelmedim. Mevcut durumu beraber değerlendirmek, işbirliğimizi güçlendirmek ve ileriye dönük olarak derinleştirmek için geldim… Bu ziyaretten, mevcut sığınmacı kriziyle başa çıkmak ve doğru politikalar üretmek konusunda bana ve diğer Avrupa liderlerine yol gösterecek çok önemli notlarla dönüyorum… AB, Türkiye gibi yakın ortaklarıyla daha önce de yaptığı gibi bu krizin üstesinden gelecektir.”
Tusk’ın ardından AB Dönem Başkanı Lüksemburg’un Dışişleri, Avrupa İşleri, Göç ve İltica Bakanı Jean Asselborn, Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier geldi. Lüksemburglu Bakan, AB ülkelerinin 120 bine ek 40 bin sığınmacıyı kabul edeceğini bildirdi.
Türkiye’yi öpme kuyruğuna Papa da girdi; “Doğduğu toprakları terk etmek zorunda kalan milyonlarca insan, endişe verecek derecede acil yardıma muhtaç” dedi ve ekledi:
“Lübnan, Ürdün ve Türkiye milyonlarca mültecinin yükünü taşıyor, onları cömertçe ağırlıyor. Silah tüccarları kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmeye devam ederken, böyle bir senaryo ve iç ve bölgesel dengeleri ürkütücü bir şekilde sarsan ve yayılan çatışmalar karşısında uluslararası toplum, yeterli cevabı verecek kapasiteye sahip gibi görünmüyor.”
AB, sözümona Suriyelilerin dramına çare ararken, AB üyesi Slovakya ve Çek Cumhuriyeti, “sadece Hıristiyanları alacağını” duyuruyor, bu kervana katılan Rum kesiminin İçişleri Bakanı Sokratis Hasikos da, “Adamız küçük. 300 mülteci kabul edebiliriz. Ama dürüst olmak gerekirse, mültecilerden Ortodoks Hristiyan olanları tercih ederim” diyordu. Tepkiler üzerine yaptığı ikinci açıklamada ise “Sadece biz değil, en az 5 AB ülkesi de mültecilerden Hristiyan olanları tercih edeceklerini bildirdi” itirafında bulunuyordu.
Öte yandan Macar Parlamentosu, orduya sığınmacı krizine müdühalede bulunabilme yetkisi veren bir tezkere çıkarıyor, Erdoğan’ın çok iyi anlaştığı Macaristan Başbakanı Victor Orban, yüzbinlerce, hatta milyonlarca sığınmacının Macaristan ve Avrupa’yı kuşattığını öne sürüp şunları söylüyordu:
“Avrupa’yı korumak, Macaristan’ın tarihi ve ahlaki zorunluluğu. Macaristan kendi sınırını koruduğu zaman Avrupa’yı da korumuş oluyor.”
1 Milyar Avro İçin
Evet, tablo kabaca netleşiyordu; Suriyelilerin “tampon veya güvenlik bölgesi” tüm Türkiye olacak, AB de karşılığında Türkiye’ye para verecekti.
AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker, sığınmacı meselesi için aktarılacak kaynaklara yönelik Konsey’e sundukları teklifi açıkladı. Teklif şuydu:
“Yakın çevremize istikrar kazandırmak için Türkiye’ye 1 milyar euro, Makedonya’ya 700 milyon euro verilmesi…”
Hürriyet’ten Güven Özalp, bu paranın ne parası olduğunu 18 Eylül’de yazdı. Söz konusu kaynak, zaten başka AB fonlarından Türkiye’ye tahsis edilen paraydı. Yani Türkiye’nin parasıyla Türkiye’ye yardım edeceklerdi. Özalp o günlerde, “Komisyon’un önerisine Ankara’nın henüz yeşil ışık yakmadığını” bildiriyordu.
Ve dün gece AB Liderler Zirvesi’nden, Türkiye’ye 1 milyar euro verilmesi kararı çıktı. Kararla ilgili bilgilendirmeyi de Türkiye’ye gönderilen AB Konseyi Başkanı Tusk ile Avrupa Komisyonu Başkanı Juncker yaptı. Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde bir güvenli bölge talep ettiğini belirten Tusk, bu hususun kapsamlı bir şekilde ele alınması gerektiğini vurguladı. Juncker de görüşmeleri “mükemmel” olarak niteledi ve “Beklediğinden daha iyi bir atmosferde geçtiğini” bildirdi.
Hani, Türkiye’yi ziyaretinde AB Dönem Başkanı Lüksemburg’un Dışişleri Bakanı Jean Asselborn, AB ülkelerinin 120 bine ek 40 bin sığınmacıyı kabul edeceğini söylemişti ya, dün geceki zirvede 120 bin sığınmacının AB ülkelerine dağıtılması planı da kabul görmedi.
Sonuç; AB, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde güvenli bölge talebini umursamadı… Alacağını söylediği sığınmacıları almaktan vazgeçti…
Tüm yük Türkiye’nin sırtına bindirildi… Zaten Türkiye’nin hakkı olan 1 milyar avro karşılığında…
Türkiye de bunu kabul etmiş olmalı ki, Erdoğan bu sabah Bayram Namazı çıkışında, AB’nin kararı için şu yorumu yaptı:
“Böyle bir kararın alınmış olması isabetlidir. Çünkü aslında bu Avrupa Birliği’nin bugüne kadar atmış veya atacak olduğu bir adımdır. Temennim odur ki, sadece Türkiye’nin sorunu değil bu sorun, tüm dünyanın sorunu. Şu anda bazı olumlu adımlar atılıyor, ama bunun icrası bizim için çok çok önemli. İcrayı gördüğümüz anda biz de tabii bundan Türkiye olarak memnun oluruz. Bu süreci bekliyoruz.”
Kararın icrası mı? Belli değil mi; Parayı veren, düdüğü çalar… PKK, Doğu ve Güneydoğu’dan sonra artık tüm Türkiye AB’nin “müdahale” alanı haline gelir, o kadar!..
1 Milyar Dolarlık Dubai Anlaşması Gibi
Sizi bilmem, ama AB’nin kararı bana 22 Eylül 2003’te dönemin Devlet Bakanı Ali Babacan ile ABD Hazine Bakanı John Snow arasında imzalanan Dubai Anlaşmasını hatırlattı.
ABD, 1 milyar dolar hibe veya 8.5 milyar dolar kredi karşılığında, Türkiye’den Kuzey Irak’a girmeme sözü almıştı.
O vakitler ülkede muhalefet vardı; Ayağa kalktı da bu “ahlâksız anlaşma” yürürlüğe girmeden iptal edildi.
Şimdi var mı AB’nin önümüze koyduğu 1 milyar avroluk bu “ahlâksız” karara itiraz edecek kimse?
İtiraz edilsin de hiç olmazsa, insanlıktan, medeniyetten, ahlâk ve adaletten nasibini alamadığı ortaya dökülen AB’nin üzerimizde yeni bir patronluk taslamasının önüne geçilsin ve onurumuz kurtarılsın!.. Türkiye bu kadar mı ucuz?!
Müyesser YILDIZ
24 Eylül 2015
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/ahlaksiz-teklif-turkiyenin-fiyati-1-milyar-avro-mu-2409151200.html
Odatv yeni link: https://www.odatv4.com/yazarlar/muyesser-yildiz/ahlaksiz-teklif-turkiyenin-fiyati-1-milyar-avro-mu-82113