İçeriğe geç

Ve ABD’nin Beklediği O “Selâm” Çakıldı!..

Darbe, FETÖ operasyonları, TSK’nın “reorganizasyonu”, “Musul’un IŞİD’den kurtarılıp, Barzani’ye teslimi” derken, bu sabah Suriye’ye giriverdik.

Sürpriz mi?.. Tabii ki, değil… Emperyalistler Suriye’yi karıştırmaya başladıkları 2011’den beri hem Suriye’nin üçe-dörde bölünmesini, hem de Türk Ordusu’nun Suriye’ye girmesini istiyordu. Önümüze, aynen önce Körfez savaşı, sonra 1 Mart tezkeresinde Musul-Kerkük’ü koydukları gibi, Halep havucunu koyarak!.. O yüzden birileri “Emevi Camii’nde namaz kılmaya” heveslendi.

Olmadı, olduramadılar… Çünkü TSK bir şekilde direndi, özellikle PYD-YPG konusunda sıkı “müzakereler” yaptı. Bunun üzerine ABD, zaten yedeğinde olan PKK’nın Suriye kolu PYD-YPG’yi “kara gücü” haline getirerek, bir yandan “İsrail koridorunu” kurdu, bir yandan Türkiye’yi kuşatıp, teslime zorladı.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu defalarca, “ABD, Suriye’ye girmemizi istiyor. Ancak müttefikler birlikte hareket ederse, olur” demedi mi?

Peki biz bugün Suriye’ye “müttefiklerle” mi girdik? Sadece havada varlar…

Erdoğan PYD-YPG görünümlü “İsrail koridoru” konusunda defalarca ABD’yi uyarıp, “Değilse, kendi göbeğimizi kendimiz keseriz” demedi mi?

Peki biz bugün Suriye’ye “kendi göbeğimizi kendimiz kesmek” yani, PYD-YPG projesini engellemek için mi girdik, yoksa aynen ABD’nin buyurduğu üzere sadece IŞİD’le savaşmak için mi?

Operasyona “Fırat kalkanı” adı konulmasına bakınca, PYD-YPG’ye karşı gibi duruyor.

Ama hükümet yetkililerinin açıklamalarından, sadece IŞİD’e karşı olduğu anlaşılıyor.

Suriye’deki gelişi defalarca yazıp, “TSK-PYD’yi omuz omuza savaştırmak istiyorlar” öngörüsünde bulunduğum;

Ve dahi

Geçen yıl sonunda, Irak’ın Şengal kenti Peşmerge ve PKK ortaklığıyla IŞİD’den kurtarılıp, dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu Barzani ve peşmergeleri tebrik ettiğinde, “İnşallah yakın bir gelecekte ‘Cerablus’un fethi’ münasebetiyle PYD eşbaşkanı Salih Müslim’i de böyle kutlayıp, ‘Başarı münhasıran PYD-YPG güçlerine aittir’ demek zorunda bırakılmayız” dediğim için çok geriye değil, üç gün önceye gidelim. Başbakan Binali Yıldırım Pazartesi yapılan Bakanlar Kurulu’nun ardından şunları söyledi:

“Burada taraflar var, taraflar kim? Rejim. Diğer taraf kim? Suriye muhalifleri. Bir de terör grupları var, DEAŞ PYD YPG gibi. Diğer taraftan koalisyon güçleri var, bir de rejimin davet ettiği Rusya var. İran ve Suudi Arabistan’ı da dahil edebiliriz. Bütün bu tarafların aklı selimde bir araya gelip, Suriye’de akan kanın durması ve tekrar bütün Suriyelileri temsil edecek bir yönetim şeklinin oluşması esastır. Bizim önemle üzerinde durduğu konu çok nettir. Suriye’nin bölünmemesi, toprak bütünlüğünün muhafaza edilmesi. Herhangi bir etnik gruba avantaj sağlayacak yeni bir yapıya müsaade edilmemesi. Türkiye’nin güneyinde bir Kürt oluşumu meydana getirmek, başka bölgelerde de başka oluşumlar meydana gelmesine zemin hazırlamak…Bu asla bizim kabul edeceğimiz bir şey değildir. Esasen Suriyelilerin de kabul edeceği bir şey değildir. Bu esastan hareketle, Türkiye, yakından ilgili İran başta olmak üzere, Rusya, Amerika, hatta bazı körfez ülkeleri ve Suudi Arabistan’ın da rol alacağı bir modelle artık daha fazla zaman kaybetmeden Suriye’de yeni bir sayfanın açılması hayati öneme sahip.”

Bu uzun açıklama, Suriye’de hem ABD, hem Rus planlarının kabul edildiğinin sinyaliydi aslında.

Sonra? Önceki gece IŞİD’le beraber PYD’yi de top ateşine tuttuğumuz duyuruldu. Beyaz Saray Sözcüsü Josh Earnest hemen, “IŞİD’le mücadelenin herkesin önceliği olması gerektiğini” hatırlattı.

Dün de ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mark Toner, Türk yetkililer ve “Suriye Demokratik Güçleri” temsilcileriyle temas halinde olduklarını, tansiyonun yükselmemesi için çalıştıklarını belirterek, “Her iki tarafa da burada asıl düşmanın DAEŞ olduğunu hatırlatmaya çalışıyoruz” dedi.

Özetle şöyle buyurdu ABD; “Dokunma, PYD-YPG’me”!..

Bu “nazik” uyarılardan sonra dokunabilir miyiz? Göreceğiz, ama dokunmasak dert, dokunsak dert diyecektim ki, Erdoğan’dan son dakika açıklaması geldi. Erdoğan, “DAİŞ ve PYD gibi terör örgütlerine yönelik operasyonu ordumuz başlatmış durumda” dedi.

Şimdilik şunu hatırlatmakla yetineyim:

Esad yani Suriye Ordusu Haseki’yi kurtarmak için operasyon düzenlediğinde ABD, PYD-YPG’lileri korumak için anında jetlerini havalandırıp, Esad’ı tehdit ederek, PYD’yle anlaşmaya zorladı.

Şöyle düşünelim; Karada biz, havada İncirlik’ten kalkmış “müttefik” uçakları… Ve bu şartlarda PYD-YPG’ye dokunuyoruz. 15 Temmuz darbesinin üssü olan İncirlik’in bizi sırtımızdan vurmayacağının garantisi var mı?.. Veya aynen 1. Dünya Savaşı’nda Ermeni çetelerinin sırtımızdan vurduğu gibi PKK katliamlara girişirse, ABD jetlerinin burnunu Doğu-Güneydoğu’ya çevirip, “dokunma” demeyeceğinin?!.

15 Temmuz’dan sonra öyle bir sürece girdik ki; Bir vakitler, “Ortadoğu bataklığında ne işimiz var” diyen ve Erdoğan tarafından azarlanan muhalefet tam anlamıyla sus-pus… Daha iki gün önce Başbakan Binali Yıldırım’la buluştular. Mesajlar ve sinyaller ortadaydı. Geçtim, “Ne oluyoruz? IŞİD’le savaşa mı giriyoruz?” gibi soruları, acaba en azından, “Suriye konusunda sizi kim aldattı? Yine FETÖ mü?” diye sordular mı?

Ya şimdi; Tatile sokulan Meclis’i toplantıya çağırmayı düşünürler mi? Yoksa onlar da tüm yetkiye “Başkomutan” Erdoğan ve iktidara devrettikleri için gerek mi duymazlar?

-ABD’nin 9 Gün Önceki Mesajı Neydi?-

“Kürdistan” projesinin baş hamisi ABD Başkanı Joe Biden bugün Ankara’da… Meclis’te “darbenin” izlerini inceleyeceğini, devletin zirvesiyle ana gündeminin ise “Gülen ve IŞİD” olacağını biliyoruz. Biden’ın, Saray’a çıkacak ilk en üst düzey ABD’li olduğunu da kayda geçirelim.

İşte böyle “tarihi” bir günde Suriye’ye girdik.

9 gün öncesine gidelim. ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey Hürriyet’te yayınlanan röportajında aynen şunları söylemedi mi?

“Erdoğan’ın da ötesinde Washington’da genel olarak Türklerden hoşlanmama durumu da var. Türk Ordusu çok zor, selam çakıp IŞİD’le savaşmaya gitmiyorlar, aylar süren müzakereler oluyor.”

Peki, bunun üzerine bir hafta önce ne yazdım? Şunları:

“Demek mesele, Erdoğan’dan öte Türk Ordusu’ymuş ve ‘Selam çakıp, IŞİD’le savaşa gitmemesi, aylar süren müzakereler yapması’ymış… Darbeden sonra TSK açısından neler oldu? İtibarı dibe vurdu… ‘Türkiye’nin en iyi ihraç malı, askeridir’ diyen Soros’un yıllar önce hazırladığı plan doğrultusunda, kanun hükmünde kararnamelere tarumar edildi… Değil IŞİD’le savaş konusunda ‘müzakereler’ yapması, askeri okulların, kuvvet komutanlıklarının ve Genelkurmay Başkanının konumunu ‘müzakere’ ve ‘itiraz’ edecek hali dahi kalmadı… Tüm emir-komuta Erdoğan’a geçti… Öyle ki, belki Erdoğan ‘tak’ diye emredecek, Akar da ‘şak’ diye selam verip, PYD’yle omuz omuza IŞİD’le savaşa gidecek… Altı boşaltılmış, bugünkü kararnameyle bir süre sonra görevden alınması kesinleşmiş Akar’ın ‘son görevi’ yoksa bu mu olacak?”

Şimdi, tam da Biden’ın geldiği gün bu operasyonun başlaması, Jeffrey’ye söylettirilenin yapılması değilse, nedir?

-Ağababa Barzani Türkiye’yi Nasıl Tehdit Etmişti?-

Operasyonun başlamasının ardından PKK’nın Suriye kolu PYD’nin başı Salih Müslim’den tepki geldi. Müslim, “Türkiye Suriye batağındadır. DAİŞ gibi o da bozguna uğrayacaktır” dedi.

Erdoğan’ın açıklaması ile bu tehdit birlikte değerlendirildiğinde, “Demek sadece IŞİD değil, PYD’ye karşı da savaşılacak ki, Müslim böyle hopladı” yorumu yapılabilir.

Ama unutmayalım ki, PYD-YPG ABD’nin “kara gücü”… Dolayısıyla Müslim’in tehdidi, ABD’nin “uyarılarının” ete-kemiğe büründürülmesi olarak da değerlendirilebilir.

İkincisi; PKK ve PYD’nin ağababası Barzani de 1 Mart tezkeresi sürecinde, “Türkiye’nin K. Irak’a girmesi durumunda, bölgeyi Türk askerine mezar edeceğiz” tehdidi savurmadı mı?

Oradan, nereye? O Barzani daha dün en üst düzeyde ağırlamayla Ankara’da değil miydi?

-Biden’la Ne Görüşülecek?-

Erdoğan bu ayın ortasında El Cezire’ye, Suriye konusunda şu açıklamayı yaptı:

“Suriye bizim için çok önemli. Rusya, İran, Irak ve Türkiye’nin Suriye için birleşmesi lazım. Suudi Arabistan, Katar ve Ürdün’le de Suriye’yi görüşmemiz lâzım. Ancak Suriye ile ilişkisi olmayan ülkelerle artık konuşmamamız lâzım.”

Eee şimdi Biden, yani ABD’yle Suriye konuşulacak mı, konuşulmayacak mı? Ya da operasyon başladığına göre, artık bu konu da gündemden çıkmış mı oldu?

Öyleyse Biden’la, Fetullah Gülen’in iadesi dışında ne konuşulacak? Ya da Biden daha ne istemeye geldi?

Biden’in bugün Milliyet’te yayınlanan yazısına dikkatlerinizi çekmek istiyorum.

15 Temmuz darbesini kınayıp, halkın direnişini övdü… ABD’nin darbe girişimiyle ilişkilendirilmesine, “sorumsuz ve tehlikeli iddialar” diye tepki gösterdi… Gaziantep katliamı için üzüntülerini bildirdi… Gülen’in iadesinin siyasi değil, “hukuki” bir mesele olduğunu vurguladı.

Lütfen “açık mesajı” dediği, resmen tehdit niteliğindeki şu sözlerini de okuyun:

“Türk halkının, ABD’den daha iyi bir dostu ve daha güçlü bir müttefiki yoktur. Bu husus, 20’nci yüzyılın tehditlerine karşı yan yana durduğumuzda da geçerliydi; şimdi 21’inci yüzyılda karşılaştığımız çok sayıda tehditle başa çıkmayı sürdürürken de geçerli olmaya devam edecek. Türk halkı dayanıklıdır. Bu sınamanın üstesinden geleceğinizden ve paylaştığımız kalıcı değerlerin güvencesindeki ortaklığımızın günden güne güçlenerek devam edeceğinden hiç şüphem yok.”

“Daha ne istiyor”un cevabına gelince; Yazısının satır arasında o da var. Diyor ki;

“İnsan haklarına ve temel özgürlüklere saygı, hoşgörü ve eşitliğe bağlılık, bir azınlığın zor kullanılarak yönetilmesini mutlak şekilde reddetmek, bunun yanında azınlık haklarını da özellikle kriz zamanlarında aynı kararlılıkla korumak gibi demokrasilerimize zemin teşkil eden temel değerlerimiz de kök salıyor.”

Türkiye’de “azınlık” saydıkları kimdir, biliyoruz, ama “Azınlığın zor kullanılarak yönetilmesini reddetmek… Azınlık haklarını özellikle kriz zamanlarında aynı kararlılıkla korumak” ne demek?

Biden’ın en önce Kıbrıs için geldiğini yazmıştım… İkinci gündem maddesi de çok net bir şekilde anlaşılmış oldu, değil mi?..

PKK’yla “barış” isteyenler, sizi hiç PYD’yle savaştırırlar mı?

Kısacası; Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete!..

Müyesser YILDIZ

24 Ağustos 2016

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/bidenin-aciklamasindaki-zorla-yonetilen-azinlik-hangisi-2408161200.html

Kategori:Uncategorized