Emperyalizm Sevr’i 1990’larda, Sovyet Blok’unun yıkılmasıya raftan indirdi. 2000’li yıllardan itibaren ise Türkiye’nin önüne koymaya başladı. Sevr’de ne varsa, hatta daha fazlasını istiyorlardı.
1 Mart tezkeresi ve Türk askerine “çuval”dan sonra alenen harekete geçtiler. Türkiye’ye BOP eşbaşkanlığı görevini vermekle kalmayıp, iki maşayı kullanıma soktular. Bir yandan PKK terörü, öte yandan FETÖ’nün Ergenekon-Balyoz kumpaslarıyla hem devletin kurumlarını, hem milleti kurbağa gibi haşladılar.
Ve Türkiye’ye 15 Temmuz darbesini yaşattılar.
Hatırlarsınız; Balyoz kumpasında bir de “AKP ve Gülen’i Bitirme” planı vardı. Güya “darbeci askerler” kumpaslar kurup, AKP ve Gülen’i bitirecekti. Bu sözde plandan hareketle, ülkenin milli güçleri silindir gibi ezilip, “FETÖ”nün her türlü pervasızlığının önü açıldı.
Şimdi bir de darbeden sonra alınan “tedbirlere”, devletin temel sütunlarındaki yıkıma bakın. İş, FETÖ ve PKK’yla mücdeleden çıkıp, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’yle mücadeleye dönüşmüş gibi. Ne var, ne yok ya dağıtılıyor ya kapatılıyor ya, aklıma Erdoğan’ın Külliye yapımına dair gerekçesi geldi. Şunları söylemişti:
“Şu bina, şu külliye, benim şahsıma mı ait? Burası Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanlığı makamı. Çankaya’da şu an Başbakanlık makamı… İnanır mısınız ben göreve geldiğimde -malum Sayın Ecevit bizden önce başbakanlık yaptı- yani lavabo, böyle ıslak zemin diye bir şey yoktu. Muşambalar vardı, -teeddüb (utanma) ederim ama söyleyeceğim- karafatmalar dolaşıyordu. Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanlığı’na böyle bir makam yaraşır mı? Yani siz bir misafiriniz gelse, ‘elimi yıkayacağım’ dese onu oraya mı sokacaksınız? Oraya soktuğunuz zaman, o karafatmaların dolaştığını görse, bunu dünyaya reklam ederse, bunun bedelini, faturasını acaba millet olarak biz nasıl ödeyeceğiz?”
Sahi ne oldu Çankaya Köşkü’ndeki karafatmalara?.. Karafatmalarla mücadele için Çankaya Köşkü mü yıkıldı?
-ABD de Darbe İçin “Lütuf” Dedi-
Erdoğan daha darbe gecesi “Bu hareket Allah’ın büyük bir lütfu. TSK’nın temizlenmesine vesile olacak bir harekettir” demişti.
Bugün anladık ki, darbe ABD için de “lütuf”muş.
Suriye’ye gidip, PKK’lılardan plaket alan ve Erdoğan’ı bir hayli kızdıran Obama’nın IŞİD’le Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk’u tanıyorsunuz. Hürriyet Washington Temsilcisi Tolga Tanış’ın bugün McGurk’la ilgili müthiş bir haberi var.
“Türkiye, 15 Temmuz’dan sonra farklı bir ülke” diyen McGurk Suriye’de IŞİD’le mücadelemiz konusunda özetle şunları anlatmış:
“Türkiye’nin DEAŞ’a karşı bir şey yapmadığını çok duyuyorum. Size söyleyeceğim, şu anda yaptıkları, Türkiye şu anda bu teröristlere karşı savaşıyor, kayıp veriyor ve biz de sahada onların yanındayız. Bu belirgin bir gelişme. Uzun süredir onları bu konuda teşvik ediyorduk. Sonunda oradalar ve birlikte yapıyoruz. Bunun devam ettirmeliyiz.”
Darbeden önce Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun defalarca, “ABD, Suriye’ye girmemizi istiyor. Ancak müttefikler birlikte hareket ederse, olur” şeklinde açıklama yaptığını;
Ya da ABD eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey’nin darbeden bir ay sonra, “Erdoğan’ın da ötesinde Washington’da genel olarak Türklerden hoşlanmama durumu da var. Türk Ordusu çok zor, selam çakıp IŞİD’le savaşmaya gitmiyorlar, aylar süren müzakereler oluyor” dediğini hatırlıyorsunuz değil mi?
Bakmayın şimdi iktidar mensupları ve yandaşların, “Suriye’ye girmemizi FETÖ’cü askerler engelledi” iddiasına.
ABD 2011’den beri hem Suriye’nin üçe-dörde bölünmesini, hem Türk Ordusu’nun IŞİD’le mücadele için Suriye’ye girmesini istiyordu. TSK’nın PYD-YPG konusundaki “müzakerelerinden” bıkmıştı.
İşte darbenin ABD için ilk “lütfu”; TSK, Suriye’ye girdi. Sırada IŞİD’e karşı PYD-YPG’yle “omuz omuza” savaşması, ABD’nin buradaki “İsrail koridorunun” hamisi olmasının kabulü ve Türkiye’nin Suudi Arabistan’la birlikte “Halep Sünni devletçiğinin” garantörü yapılması, yani Suriye’nin bölünmesi var.
Obama’nın Özel Temsilcisi McGurk’un “Kürdistan”la ilgili açıklamaları da önemli. 15 Temmuz darbe girişiminin Türkiye’nin bölge politikalarına yaklaşımını değiştirdiğini ve Kürtlerin önünde birlik için tarihi bir fırsat olduğunu belirten McGurk, şunları söylemiş:
“DEAŞ’ın Kobani’ye yönelik saldırısı sırasında, tüm güçler ortak hareket etti. Kürt birliği için olağanüstü bir andı. Herkes birlikte çalışıyordu. O günden beri, DEAŞ tehdidi biraz geriledikçe, Irak’taki üç Kürt partisinin birbirleriyle ihtilaf içinde girdiklerini gördük. Erbil’de Kürdistan’da bir yıldır toplanamayan bir Meclis var. Çünkü Meclis Başkanı dışarı atıldı. Devam eden bir ihtilaf.”
Obama’nın temsilcisinin açık açık “Büyük Kürdistanı” savunmasını geçip, “Türkiye’nin bölge politikalarına yaklaşımının değişmesi” meselesine bakalım.
Barzani Kerkük’e el koyarken seyreden Türkiye, Musul’u IŞİD’den kurtarmak için savaşa hazırlanıyor. Masada olmalıymışız.
Masada olma konusundan başlayayım; Geçtim Kıbrıs’ı elimizden almaya çalışmalarını, Fırat-Dicle sularının uluslararası yönetime devrini istemelerini, ülkemizdeki tüm kaynak ve zenginliklere “özelleştirme-küreselleşme” kisvesiyle el koyanlar bize Musul’dan pay verecek, öyle mi?
Erdoğan’ın Lozan’ı küçümsemesi, Bakanlar Kurulu toplantısında, “Türkiye artık bu noktada kalamaz. Statüko bir şekilde değişecek. Ya ileri hamlelerle atılım yapıp kazanacağız. Ya da küçülmeye mahkûm olacağız. Ben kendi adıma ileri hamleler yapmaya kararlıyım” demesinin açılımı; “Barzani bölgesi bize bağlanacak ve Türkiye büyüyecek”tir. Yahu ABD’nin Irak’ı işgâlini öngören 1 Mart tezkeresinde Türkiye’nin önüne Musul-Kerkük havucu konduğunda, “Bölgeyi Türk askerine mezar ederiz” diyen bu Barzanı değil miydi?
Kusura bakmayın, Musul rüyalarının da, ABD’nin 11 Eylül için Suudi Arabistan’ı suçlayan yasasının da, Musul’daki Başika kampı konusunda Türkiye-Irak- ABD arasındaki “söz düellosunun” da hem birbirine bağlı projeler, hem de “cambaza bak” olduğunu düşünüyorum.
O yasa yüzünden Suudi Arabistan-ABD ile düşman olacak… Türkiye ve Suudi Arabistan yanlarına Katar’ı da alıp, ittifak kuracak… Türk ordusu, daha geçen yıl İsrail’le “Kürdistan’ı kurma ve Türkiye’yi bölme” planları yapan Suudi Arabistan’ın öncülüğündeki “İslâm Ordusu”nun emrine girip, Halep’i ve Musul’u kurtaracak… Bu hengamede bir de İsrail ve Suudi Arabistan’ın ezeli düşmanı İran’la karşı karşı karşıya gelinir, yani ABD’nin “Sünni dolunayı ile Şii hilâli” çarpıştırma projesi hayata geçerse, tamamdır!..
-Bahçeli de Başkan Yardımcısı Olur Artık-
İçeride-dışarıda bıçak kemiğimizi böyle kesmeye başlamışken, MHP Lideri Bahçeli’den “Başkanlık” atağı geldi. İktidar da iştahla sahiplendi, Bahçeli’ye teşekkürler yağdı.
7 Temmuz 2002’de Kocayayla Türkmen Kurultayı’nda erken seçim çağrısı yapıp, Kasım seçimlerinde AKP iktidarının önünü açması gibi büyük bir sürpriz. 14 yıl önce iktidar, şimdi de başkanlık…
Erdoğan zaten başkan… Değişecek olan ne; Türkiye’nin sistemi… “Başkanlık” derken, federasyon istendiğini, böyle bir referandumun bunu tetikleyeceğini bilmiyor mu Bahçeli?
Olası bir referandumda “Başkanlığa hayır” dedirtecek gücü var mı; Takdirlerinize sunulur.
Hele bir de bu referanduma, “Başkomutan”ın Halep ve Musul’u fethiyle gidilirse!..
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni bitirme planı resmen tamamlanır, “Anadolu İslâm Federe Cumhuriyeti” kurulur.
İşsiz kalacak olan Sayın Bahçeli’ye de bu yeni devlette Türklere ayrılacak bölümden sorumlu Başkan Yardımcılığı verilse; Ne dersiniz?!.
Müyesser YILDIZ
12 Ekim 2016
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/eger-o-degisiklik-olursa-turkiye-cumhuriyeti-devletini-bitirme-plani-resmen-tamamlanir-1210161200.html