Geçmişte rahmetli Eşref Bitlis ile Doğan Güreş’in veya Yaşar Büyükanıt’ın PKK’ya ABD yardımlarını ispatlamasını, ABD ve NATO kurumlarında “Kürdistan” haritalarının fışkırmasını geçip, sadece son 1 ayda ülkemizi yönetenlerin, ABD’nin PKK’nın Suriye uzantısı PYD’ye verdiği destekle ilgili açıklamalarına bakalım.
Erdoğan geçen ay BM Zirvesi için gittiği New York’ta ABD Başkan Yardımcısı Biden’le görüşmesi hakkında şunları anlattı:
“Şimdi biz tabii Amerikan yönetiminin PYD ve YPG’yi desteklemesini anlamakta zorlanıyoruz. Diyorlar ki ‘PYD ve YPG, DAEŞ’e karşı savaşıyor.’ PYD ve YPG, DAEŞ’e karşı savaşıyor da El Nusra savaşmıyor mu? Ama sen El Nusra’yı terör örgütü olarak ilan ediyorsun, o zaman PYD ve YPG’yi, Türkiye’nin bir terör örgütü dediği bu örgütü niye terör örgütü olarak kabul etmiyorsun? Daha üç gün önce iki uçak dolusu silah, PYD ile YPG’ye indirildi. Nereye, Kobani’ye. Daha önce de yine Kobani boşaldığı zaman oradaki PYD ve YPG’li teröristlere üç uçak indirildi ve bunların yarısı DAEŞ’e gitti, silahların yarısı da PYD ve YPG’de kaldı. Sayın Başkan ile bunları konuştuk ama dinletemedik. Şimdi ne yazık ki yine aynı oyun oynanıyor… Kusura bakmasınlar, dün de Sayın Biden’a söyledim, ‘Bundan haberin var mı?’ dedim. ‘Haberim yok’ dedi. ‘Benim haberim var’ dedim.”
ABD’den dönerken de, “Bu işin bitmesi için koalisyon ülkelerinin silahlarının benim tankıma değil, DEAŞ’a, PYD, YPG’ye yönelmesi lazım. Ama bakıyorsunuz teröristlerin elindeki Almanların Milan silahı benim tankımı vuruyor” dedi.
Malûm son günlerde ABD’nin müstakbel Başkanı Hillary Clinton’un, “Kürtlere silah desteği vereceğiz” sözleri tartışılıyor.
Erdoğan da 2 gün önce bu açıklamayı talihsiz bulduğunu belirtip, “siyasi acemilik olarak” nitelendirdi ya;
Bizimkiler geçen ay daha ABD’deyken, Savunma Bakanı Ashton Carter, “Suriyeli Kürtlere silah verdiklerini ve desteği sürdüreceklerini” açıklamadı mı?
Ne tepki verildi?
Erdoğan “es” geçti, Başbakan Binali Yıldırım da, “ABD, YPG’ye silah verirse, esefle karşılarız” demekle yetindi.
Devam edelim:
Yine Erdoğan 3 gün önce 9’uncu Avrasya İslâm Şurası’nda yaptığı konuşmada, şöyle yakındı:
“ABD bize söz verdi, burada PYD olmayacak. Bizzat Başkan bana söyledi, ancak sözünü tutmadı.”
2 gün önce de hakim ve savcı adaylarının kura töreninde şunları söyledi:
“Şu anda düşünebiliyor musunuz; Amerika, Suriye’nin kuzeyinde PYD’ye, YPG’ye destek veriyor, silah veriyor. Bunları bizzat Sayın Başkanın kendisine söylediğim için buradan da söylüyorum. ‘Yanlış yapıyorsunuz, Kobani’ye silah indirmeyin’ dediğimde, maalesef 3 saat sonra Kobani’ye silah indirildi üç uçak dolusu. Bunların yarısı PYD’ye gitti, yarısı DEAŞ’a gitti.”
ABD’nin buradaki politikasını özetlersek;
“PYD kara gücüm” diyerek, Türkiye’ye ölümü gösterdi, sıtmaya razı etti. Görünürde ABD’yi PYD’den vazgeçirmek için Suriye’ye girdik. ABD şimdi de IŞİD’e karşı, TSK-PYD’yi omuz omuza “kara gücü” haline getirmeye çalışıyor. Sonucu tahmine gerek var mı?
Bir de Beşika ve Musul üzerinde yürütülen “kavga” var. Sebebi, Musul operasyonuna katılıp, katılmamamız değil. Dünden razıyız zaten. Mesele, bu operasyonda PKK’nın olup olmayacağı.
Geçen yıl Musul’un Sincar (Şengal) bölgesinin IŞİD’den kurtarılmasını hatırlayın. Medyamız bunu, “Peşmerge güçlerinin başarılı askeri harekâtı” diye sundu, o peşmergeleri Türk Özel Kuvvetleri’nin eğitmesiyle gurur duyuldu. Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu Barzani’yi telefonla arayıp, kutlarken, yapılan resmi açıklamada da, “Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu sözkonusu operasyondaki başarının münhasıran Peşmerge güçlerine ait olduğunun herkesçe bilinmesi gerektiğini vurgulamış, IKBY’nin terörle mücadelesi çerçevesinde bugüne kadar sergilediğimiz dayanışma ve desteğimizi bundan sonra da sürdüreceğimizi belirtmiştir” denildi.
Oysa o operasyona PKK da katılmıştı ve o zaman biz bunu yazdık.
Peki bugün hem medyamız, hem Barzani ne diyor; Şengal bölgesinin PKK’nın elinde olduğunu…
İşte Musul’da uygulanmak istenen model de bu… Suriye’den sonra burada da TSK’yla, PKK’yı “fiilen” omuz omuza getirmek!..
İktidar medyasının son günlerdeki haberlerine bakın; PKK’nın Şii milis Haşdi Şabi maskesi altında Telafer’den Musul’a sokulmak istendiği yazılıyor… PKK-PYD’nin, “Münbiç Şahinleri Tugayı ve Kuzey Şahinleri” adlı paravan örgütleri devreye sokacağı bildiriliyor…
Bir fıkramızdaki gibi; Görünen ABD, PKK-PYD eşeğini boyayıp, bir şekilde Türkiye’ye satmaya kararlı!..
Son günlerdeki şu haberlerden devam edelim:
“Şırnak’ın Güçlükonak İlçesi’nde düzenlenen operasyonda, PKK’ya ait olduğu tespit edilen ve birinin üzerinde YPG amblemli bulunan 8 adet RPG-7 roketatar ile 2 adet biksi makinalı tüfek ele geçirildi.”
“İyice köşeye sıkışan PKK’lı teröristlerde, yeni nesil ABD ve NATO ülkelerine ait silahlar ele geçirildi. Uzmanlar, söz konusu silahların ABD Özel Kuvvetlerince kullanıldığını belirtiyor.”
“TSK’dan yapılan açıklamada 9 Ekim 2016’da icra edilen arama tarama faaliyetleri esnasında Hakkâri Kovan Tepe mevkiinde mağara içinde 624 adet 14.5 Doçka, bin 500 adet 12.7 uçaksavar, 11 bin 80 adet Kaleşnikof ve 952 adet 23 mm. top mühimmatı bulunduğu belirtildi. PKK cephaneliğinde Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği logolu çuvalların bulunması ise dikkat çekti.”
“ABD terör örgütü PKK/PYD’ye yönelik desteğini ilerletti. 7 ABD’li uzman son üç ayda 4 binden fazla teröriste taktik strateji, füze ve tank eğitimi verdi.”
Son haber de şu:
“ABD Donanması, kuruluşunun 241. yıl dönümü dolayısıyla sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, 1801-1805 yıllarında Trablus kıyılarında Türk bayrağıyla savaşan askerlerin öldürüldüğünü gösteren temsili tabloyu kullandı.”
Gerçek tabloya bakarsak; Bizimkiler “konuşuyor”, ABD “yapıyor”, yani bildiğini okuyor.
Eskiden en azından dost “muş” gibi görünen ABD’nin, özellikle son dönemde neden bu denli pervasızlaşabildiğini, bunun karşısında bizimkilerin nasıl “uysal koyun” gibi durduğunu, içeride “kükremek” dışında niye bir şey yapmadıklarını/yapamadıklarını sormayacağım. Zira, galiba hepimiz herşeyin farkındayız.
Şuraya geleceğim;
Biliyorsunuz ABD, geçen ay Suriye’nin kuzeyinde terör örgütü PYD’nin kontrolündeki Tel Abyad’da bir merkez açtı ve hem buraya, hem PYD’lilere ait evlere bayrağını çekti.
O bayraklar hâlâ duruyor.
Bir yetkilimizin çıkıp en azından, “ABD’nin artık ulusal güvenliğimizi tehdit ettiğini” söylemesi için daha ne olması gerekiyor?
Diyarbakır’a da ABD bayrağının çekilmesi,
Veya Suriye’nin paylaşımı için Lozan’da masa kurulurken, Türkiye’nin paylaşımı için de Sevr’de masa kurulması mı?
Müyesser YILDIZ
14 Ekim 2016
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/turkiyeyi-nasil-kandirdilar-1410161200.html