Yarın tam 1 hafta oluyor; “Atı alan Üsküdar’ı geçse” de referanduma dair iddia, söylenti ve tartışmalar azalmıyor, artıyor.
YSK’nın mühürsüz oyları geçerli saymasıyla, referandumun kaderinin değiştiğinin ortaya çıkmasından sonra siyaset kulislerinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun referandumdan 15 gün önce yaşadığı bir olaydan söz edilmeye başlandı.
İddia şöyle:
Kılıçdaroğlu bir mitinge giderken aracı yolda güvenlik güçlerince durdurulur. Selamlaşma faslından sonra Kılıçdaroğlu’nun durduran ekipten bir görevli, özel görüşmek ister.
Kılıçdaroğlu araçtan iner. Bir köşeye çekilip, onu dinler.
Döndüğünde şaşkınlık içindedir. Beraberindekiler, ne olduğunu sorar.
Kılıçdaroğlu da anlatır. Güvenlik görevlisi şunu söylemiştir:
“3-3.5 milyon evet oyunu hazırladılar. Bir şekilde sisteme sokacaklar, dikkat edin.”
İddiayı gündeme getirenler, “kesin bilgi” diyor.
Öyleyse sormak gerek;
Acaba Kılıçdaroğlu bu ihbarı o günlerde niye kamuoyuyla paylaşmadı?
Ciddiye almamış, güvenmemiş veya yine bir manipülasyonla karşı karşıya bırakılmak istendiğini düşünmüş olabilir.
Ancak kamuoyuna duyurmasa bile her ihtimale binaen bir araştırma yaptırması, teşkilatlara bu konuda da tetikte olunması talimatı vermesi ve referandumdan sonra kendisine gelen o ihbardan söz etmesi gerekmez miydi?
-YSK’daki Sosyal Demokratlar Ne Yaptı?-
Bağımsız ve tarafsız olması gereken yargı adına ne acı bir tablo, ama gerçek şu ki, çok uzun süredir yargı ve savcıları nitelikleri değil, siyasi görüşleriyle konuşur olduk… “FETÖ”cü, AKP’li, sosyal demokrat, milliyetçi, muhafazakar gibi…
“FETÖ”den sonra sadece HSYK değil, yüksek yargı da böyle bir birlik veya koalisyonla yapılandırıldı.
16 Nisan referandumuyla ülkenin kaderini belirleyen YSK da böyle. Buraya da her “görüş”ten temsilciler seçildi.
Herhalde mühürsüz oyların geçerli sayılması kararında “sosyal demokrat” üyelerin tavrı merak ediliyordur.
Yargıtay kontenjanından YSK üyeliğine seçilen isimlerden ikisi sosyal demokratmış.
Ama bakın nasıl seçilmişler!..
Yargıtay’daki sosyal demokrat grup iki başka isim önermiş. Ancak Adalet Bakanlığı o isimlere karşı çıkıp, Bakanlıktaki “sosyal demokratlar” arasından iki ismi önermiş. Yani sosyal demokratları da Bakanlık seçmiş!..
Kararın neden ve nasıl 1’e karşı 10 oyla alındığı anlaşılıyor, değil mi?
-YSK Yargılanabilir mi?-
Seçimlerdeki usulsüzlük iddialarında ilk başvuru yeri ilçe seçim kuruludur. İlçe seçim kararını verir, konu ondan sonra YSK’ya gelir.
Lâkin 16 Nisan’da böyle olmadı. Doğrudan YSK’ya gidildi ve YSK da malûm kararı aldı. Yani ihsas-ı reyde bulundu. Böylece ilçe seçim kurullarına yapılan itirazların akıbetini ve kaderini de belirlemiş oldu.
Olmaz ya, bir veya birden fazla ilçe seçim kurulu yapılan itirazlar konusunda, “Evet usulsüzlük var” kararı alırsa, ne olacak?
Ne olacağı belli de acaba doğrudan YSK’ya gidilerek, bu yolun peşinen kapatılmasına neden imkân verildi?
Muhalefet, YSK’nın kararına karşı Anayasa Mahkemesi, AİHM, Danıştay yollarını deniyor.
Ancak yüksek yargı mensuplarının önerdiği bir yol daha var.
YSK Başkanı ve üyelerinin, “görevini kötüye kullanmaktan” Yargıtay 1. Başkanlık Kurulu’na şikâyet edilip, yargılanmalarının sağlanabileceği belirtiliyor.
“Erdoğan başkanlığında hep birlikte çay toplamaya gitmişlerken, ne mümkün” denebilir, ama bakarsınız burada da 1 üye, karşı oyuyla tarihe not düşebilir.
Müyesser YILDIZ
22 Nisan 2017