15 Temmuz darbe gözaltı ve tutuklamalarında, darbecilerin hazırladığı görevlendirme listeleri en önemli delil sayıldı.
Oysa ciddi karışıklıklar vardı.
Mesela; Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak’ın karşılığı boş bırakılmıştı. Nedenini sorgulayan çıkmadı, görevlerine devam ediyorlar.
Keza “FETÖ’cü” diye bilinen bazı isimler kuvvet emrine çekilmişken, “FETÖ’yle ilgisi yok” denilen bazı isimler önemli görevlere atanmış gözüküyordu.
Yıllardır “FETÖ’cü kaynadığı” öne sürülen yerlerden birisi de Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’ydi.
Darbecilerin burada görevli hakim ve savcılarla ilgili hazırladığı listeler de vardı. Kimi sıkıyönetim mahkemelerinde görevlendirilmiş, kimi Genelkurmay veya MSB emrine çekilmişti.
Sözkonusu listelere göre, Askeri Yargıtay’dan bazı isimler tutuklanırken, görevlendirilen hakim ve savcıların bir bölümü hakkında da soruşturma başlatıldı.
Bu soruşturmayı da askeri yargıyla ilgili tüm soruşturmaları yürüten Ankara Cumhuriyet Savcısı Selda Binboğa Kurtuluş (15 gün önce kendi isteğiyle Bölge Adliye Mahkemesi’ne tayin oldu) yaptı.
Savcı Kurtuluş, 48 şüphelinin yer aldığı sıkıyönetim görevlendirme listesiyle ilgili soruşturmayı geçen hafta tamamladı ve “Kovuşturmaya yer olmadığına” karar verdi.
Soruşturmanın konusu;
“Fetullahçı Terör Örgütü mensupları tarafından gerçekleştirilen darbe girişiminde yer alan darbeciler tarafından hazırlanan gizli mesaj formalarına ekli Askeri Yargı mensuplarına ilişkin sözde Sıkıyönetim Mahkemelerinde Görevlendirme Listesi ve listenin sonunda yer alan ‘Not 1” kapsamında görevlerine devam edeceği belirtilen personelin darbe sonrası kurulacak Sıkıyönetim düzeninde bir kısmına yeni görevlendirmeler yapılması, bir kısmının da mevcut görevlerine devam edecek olmaları göz önüne alınarak, Sıkıyönetim Gizli Mesaj Formları, Sıkıyönetim Mahkemeleri Görevlendirme Listesi kapsamında yer alan şüpheliler ile darbe girişiminde bulunan askeri kanat arasındaki fikir ve eylem birliğinin ortaya çıkartılması, şüphelilerin Fetullahçı Terör Örgütü üyesi olup olmadıkları, örgüt mensupları tarafından askeri yargıya yerleştirilip yerleştirilmediklerinin belirlenmesi”ydi.
Bu kapsamda ifadeleri alınan şüphelilerin anlattıklarının detaylarını aktarmayıp, sadece şu kadarını belirtelim; Geçmişte askeri yargıyı ve tabii kamuoyunu da sarsan pek çok iddianın doğru olmadığı, kişisel hesaplaşmaların yaşandığı sonucu çıkıyor.
Dosyada, darbeciler tarafından hazırlanan sıkıyönetim görevlendirme listesinde MSB emrine alınanlar ile sıkıyönetim mahkemelerinde görevlendirilenler hakkındaki iddia ve delillere ayrıntılı şekilde yer veren Savcı Kurtuluş, “Birkaç istisna dışında emre alınan hakimlerin hemen hepsinin kamuoyunda kumpas davası olarak bilinen Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk gibi davalarda yargılanan ya da fişlenmek suretiyle mağdur edilenler olduğunun, son dönemde Askeri Yargı’ya alınan genç askeri hâkim ve adaylarının ise Sıkıyönetim Mahkemelerinde ve Savcılıklarında görevlendirildiğinin, darbecilerin darbe başarılı olursa, tasfiye etmek istediklerini MSB emrine aldığı” şeklinde değerlendirmeler yapıldığını hatırlattı.
Savcı Kurtuluş, MASAK ve emniyetten gelen raporlar sonucunda şüphelilerin “FETÖ” ile aidiyet, iltisak veya irtibatına rastlanmadığının, şüpheli şahıs ve birinci derece yakınlarının ByLock listesinde yer almadığının, bunların “FETÖ/PDY” ile iltisaklı şirketlerde SGK kayıtlarının, Bank Asya’da hesapları, “FETÖ” ile bağlantılı yurt, ev ile burslarla ilişkisinin bulunmadığının anlaşıldığını, ayrıca Milli Savunma Bakanlığı’ndan gönderilen komisyon kararında, “Askeri Yargıtay Başkanlar Kurulu ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başkanlar Kurulu’nun şüpheliler hakkında FETÖ terör örgütü ile irtibatlı ve iltisaklı veya mensubu olup olmadıklarına ilişkin yapılan değerlendirmede haklarında ihraç kararı verilmesine yeterli delil bulunmadığından ihraç edilmediklerinin” bildirildiğine dikkat çekti.
-Yeterli Sayıyı Sağlayamadıkları İçin Yazdılar-
Dosyada, “Sıkıyönetim Mahkemeleri Görevlendirme Listesi’ndeki görevlendirmelerin kapsamı ve niteliğine ilişkin” olarak iki kişilik heyetten alınan şu bilirkişi raporuna da yer verildi:
“Sözde Sıkıyönetim Direktifi ile Sıkıyönetim Mahkemelerine ve adli teşkillerle yapılan görevlendirmelerin amacının FETÖ örgütü tarafından Askeri Yargı’yı kontrol altında tutmak, soruşturma, kovuşturma ve kanun yolu aşamasında yargıya müdahale etmek, Sıkıyönetim Komutanları’na Adli Müşavir/Hukuk Müşaviri desteği sağlamak, aynı zamanda da onları yönlendirmek olduğu, bunu sağlamak üzere Adli Yargı içerisinde kendilerine karşı çıkabilecek olanların ya da birlikte hareket etmeyecek olanların görevlerinden alındığı, yerlerine bu örgüte mensup olan veya onlarla birlikte hareket edecek olan ya da en azından onlara karşı çıkmayacak kişilerin Askeri Yargı sistemi içerisinde bırakıldığı değerlendirilmektedir.”
İşte bilirkişinin bu raporundan sonra Savcı Kurtuluş, şu çarpıcı tespitte bulundu:
“Bilirkişi tespitleri, şüphelilere ilişkin saptamalar, tanık beyanları ve savunmaları birlikte değerlendirildiğinde; Sözde Sıkıyönetim Direktifi ile Sıkıyönetim Mahkemelerine ve adli teşkillerle yapılan görevlendirmelerde yer alan göreve devam ve/veya yeni görevlendirmelerinin, FETÖ mensupları tarafından askeri yargı içerisinde yer alıp kendilerinden olmayan şüphelilerden bir kısmının en azından kendileri için tehlike arz etmeyeceklerini değerlendirdikleri veya yeterli sayıyı sağlayamadıkları için isimlerinin listeye yazıldığı değerlendirilmiştir.”
Değerlendirmesinin sonunda Terörle Mücadele ve Türk Ceza Kanunu’na atıf yapan Savcı Kurtuluş, bu yasalarda “Terör örgütünün tanımlandığını, böyle bir örgütün varlığını ve amaçlarını bilerek ve isteyerek mensup olan kişinin terör örgütü üyesi olarak kabul edilmesi gerektiğini, buna karşın örgütle organik bağ kurup örgütsel faaliyet yürüttüğü tespit edilemeyen failin örgüt üyesi olarak kabulünün mümkün olmadığını, dolayısıyla örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmasının gerektiği gibi eylem ve faaliyetlerinin sürekliliği, çeşitliliği ve yoğunluğu ölçütlerinin örgüt üyeliğini belirlemede kullanılacak ölçütler olduğunu” vurgulayarak, şu sonuca vardı:
“Somut olayda şüphelilerin TCK’nun 309. maddesi kapsamında Fetullahçı Terör Örgütü mensupları tarafından gerçekleştirilen darbe girişiminde bulunan askeri kanaatla aralarında fikir ve eylem birlikteliği bulunduğu ve adı geçen örgütün hiyerarşik yapısı içerisinde yer aldıkları hususlarında tarafımızca yeterli kanaat oluşturmadığı, dolayısıyla şüphelilerin yukarıda açıklanan ve belirtilen delillere göre, FETÖ silahlı terör örgüt üyeliğinde aranan organik bağ ölçütü ile eylem ve faaliyetlerin sürekliliği, çeşitliliği ve yoğunluğu ölçütlerini gerçekleştirdiğine dair yeterli delil elde edilemediği, tüm soruşturma evrakı kapsamından anlaşılmıştır. Şüphelilerin yukarıda anlatılan ve tespit edilen delillere göre FETÖ silahlı terör örgütünün hiyerarşik yapısı içerisinde yer alarak faaliyet yürüttüklerine ve darbe girişiminde bulunan askeri kanat arasındaki fikir ve eylem birliği içerisinde olduklarına dair yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilemediğinden haklarında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi.”
Ortaya atılan iddialardan dolayı askeri yargıyı “FETÖ yuvası” biliyorduk… Anlaşılan şu ki, o kadar da değilmiş… Ama 15 Temmuz sayesinde bir maksat daha hasıl oldu, yıllardır arzulanan askeri yargının lağvedilmesi projesi gerçekleşti!..
Müyesser YILDIZ
28 Mayıs 2017
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/darbe-gorevlendirme-listelerini-sarsacak-karar-2805171200.html