Erdoğan 16 Mayıs’ta Trump’la buluşmadan önce, Obama’nın PYD/YPG konusunda kendisini kandırdığını, Obama dönemi kalıntısı askerlerin Trump’ı da etkilediğini anlatıp, “Halen ABD’de bir geçiş süreci yaşanıyor. Trump’la yeni bir dönemin başlayacağına inanıyorum. Bu ziyaret, bir yeni milat olacak inşallah” dedi ve “nokta koymaya” gitti.
Erdoğan’ın geçmişteki, “Suriye’nin kuzeyinde Irak benzeri bir oluşuma izin vermeyiz” sözlerini bir yana bırakıp, Trump ziyareti öncesi birkaç açıklamasını hatırlatalım.
-Trump Öncesi-
11 Nisan’da Şanlıurfa’daydı. Bu ilimizin düşman işgâlinden kurtuluşunun 97. yıldönümünde, Harran, Akçakale, Birecik, Suruç, Ceylanpınar ile Cerablus, Tel Abyad, Haseke, Rakka’nın ayrı düşünülmesinin mümkün olmadığını belirtip, “Öyleyse, buraları asla terör örgütlerine terk edemeyiz. Adı ister DEAŞ, ister PKK-PYD olsun, hiçbir terör örgütünün sınırlarımızın dibinde bayrak sallamasına izin veremeyiz. Biz bu ülkeyi öyle masa başında, pazarlıkla kendimize vatan kılmış bir millet değiliz” dedi.
26 Nisan’da Reuters’a şöyle konuştu:
“Son terörist yok edilinceye kadar bu mücadelemiz içerde ve dışarıda sürecektir. Kandil’de, Kuzey Suriye, Kuzey Irak’ta sürecektir. Eğer biz bataklığı kurutmazsak, bataklık haline gelince bir daha burayı kurutmak mümkün değildir.”
28 Nisan’da Atlantik Konseyi Zirvesi’nde şunları söyledi:
“Güney sınırımız boyunca bir terör koridorunun oluşmasına asla izin vermeyeceğiz. Hele hele Kuzey Suriye’de bir devlet kurma teşebbüsü içerisine giren malum bazı cahiller var, ‘Cahil cesur olur.’ diyorlar ya o da o havalarda, kendine göre bakanlar kurulu oluşturuyor vesaire… Biz bunları karşılıksız bırakmayız ve Kuzey Suriye’de böyle bir devlet kuruluşuna da asla müsaade etmeyiz. Çünkü Suriye’nin bölünmesine karşıyız. Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasından yanayız…”
Ve son olarak 12 Mayıs’ta Çin’e hareketinden önce şu açıklamayı yaptı:
“Güvenlik güçlerimiz Gabar’da, Tendürek Dağlarında, Cudi’de, Bestler Dereler’de bölücü terör örgütüne karşı ölümüne bir mücadele veriyor… Bu işin mücadelesini kararlı bir şekilde vermeye devam edeceğiz. Kandil’de de vereceğiz, burada da vereceğiz, Suriye’nin neresi olursa olsun oralarda da vereceğiz, durmak yok… Bunu yapmazsak, bize olan tehdit devam edecektir.”
-Trump’tan Sonra-
Erdoğan-Trump görüşmesinde, Türkiye sadece maziyi değil, şehit General Aydoğan Aydın’ın Kato dağında bulduğu PKK cephaneliğindeki ABD silahlarını unutup, PYD-YPG’ye gönderilecek silahların PKK’nın eline geçmeyeceğine dair güvence istedi. ABD, dalga geçercesine verilecek silahların kayıtlarının Türkiye’yle paylaşılacağını bildirdi. Nihayet son 1 haftada YPG’ye tam 218 TIR silah gönderildi. Bu arada PYD ile IŞİD arasında nasıl bir danışıklı dövüş olduğunu bizler değil, bizzat iktidar medyası yazdı. Keza Rusya, bu iki terör örgütünün Rakka’da nasıl bir anlaşma yaptığını açıkladı.
İşte bu şartlarda aylardır konuşulan, Türkiye’nin ABD’ye, “PYD/YPG’yi alma alma beni al” dediği Rakka operasyonu dün gece itibarıyla başlamış oldu.
Trump görüşmesi sonrası Erdoğan’ın söylemlerine gelirsek;
18 Mayıs’ta TÜSİD toplantısında, ABD’nin Rakka operasyonunu PYD/YPG’yle yapmaya karar verdiğini belirterek, “Amerika bu iki terör örgütüyle beraber böyle bir operasyona giriyor. Bize düşen sadece ‘hayırlı olsun’ demekti. Ama şunu da arkadan söyledik: ‘Eğer bu terör örgütleri bizim ülkemize yönelik herhangi bir tehdit oluştururlarsa, biz angajman kurallarından kaynaklanan haklarımızı kullanır gereğini yaparız” dedi.
21 Mayıs’ta AKP Kongresi’nde, “Dış politikada da milletin izzetinden hiçbir zaman taviz vermeden gayretlerinin artarak devam edeceğini” anlattı.
26 Mayıs’ta Brüksel’den dönerken, yine ABD’nin Rakka operasyonunu YPG ile yapacağını hatırlatıp, şunu söyledi:
“Biz tekrar belirttik; ‘Ülkemize yönelik herhangi bir yanlışlık olursa angajman kurallarını uygularız’ dedik. Şu andaki süreç Irak için de geçerlidir, Suriye için de geçerlidir.”
31 Mayıs’ta Erdoğan’ın başkanlığında MKG toplantısı vardı. Toplantı sonrasında yapılan açıklamada, “Türkiye’nin beklentisi göz ardı edilerek, ‘Suriye Demokratik Güçleri’ kisvesi altında faaliyet gösteren PKK/PYD-YPG terör örgütüne uygulanan destek politikasının dostluk ve müttefiklikle bağdaşmayacağı” vurgulandı.
Erdoğan 1 Haziran’daki Muhtarlar toplantısında, ülkemizi bölmek isteyenler olduğunu belirtip, yurt içinde bölücü terör örgütüne karşı yürütülen mücadeleyi anlattı. Suriye konusunda da şöyle konuştu:
“Buradan yine söylüyorum; bundan sonra da eğer topraklarımıza oralardan en ufak bir taciz olursa, saldırı olursa, biz sağa-sola bakmadan gereğini yaparız, hiç kimse bundan endişe etmesin. Bizden sınırlarımız boyunca gözümüz göre göre, bir terör devleti kurulmasına sessiz kalmamamızı bekleyenler kusura bakmasınlar, bizi hiç tanımamış demektir.”
Ve dün MÜSAD Genel Kurulu’nda, içerideki terör mücadele operasyonları hakkında bilgi verip, ABD’ye yine, “Suriye’nin kuzeyinden ülkemize herhangi bir taciz olacak olursa, bu konuda hiç kimseyle görüşmeyiz, gereken adımı atarız” resti çekti!..
– AKP Devrinde İki “Kürdistan”-
Trump öncesi ve sonrası söylem değişikliği ortada. Suriye’nin kuzeyinde bir “terör devleti veya terör koridoruna” kesinlikle karşıydık. “Bizi taciz etmesinler” noktasına gelindi. Yani, Türkiye’ye saldırı olmadıkça dokunmayacağız, onlar da rahat rahat “Büyük İsrail”in ikinci ayağını tamamlayacak!..
Geçen hafta “bağımsızlık referandumu” için BM’ye başvuran, ABD’nin de “Irak’ta Kürt bağımsızlığı kaçınılmaz” diyerek açıkça destek verdiği “Barzanistan” ayağı da AKP devri iktidarında aynen böyle kurulmadı mı?
Haziran 2007; Irak’ın kuzeyine operasyon yapılması konuşuluyor, MHP, Habur’un kapatılmasını, Barzani’ye verilen elektriğin kesilmesini istiyordu.
Dönemin Başbakanı Erdoğan, Bahçeli’nin ambargo çağrısına, “Getirisini, götürüsünü hesaplamıyorlar” karşılığını verirken, Barzani için, “Geçmişteki tavırları ile şu anki tavırları arasında mukayese edilemeyecek bir fark var. Benim tavrım değişmedi. ‘Ben onunla görüşmem’ dedim. Ama başka kademelerdeki elemanlarımız görüşebilir” diyordu.
Erdoğan o dönemde, sınır ötesi operasyonun en son düşünülmesi gerektiği savunurken de şu ifadeyi kullanıyordu:
“Türkiye’deki 5 bin teröristle ilgili mücadele bitti mi ki, K. Irak’taki 500 kişiyle uğraşma safahatına gelinecek?”
Şimdilerde Erdoğan’ın önceliğinin yine yurt içi operasyonlar olması; “Dışarıdaki bataklığı kurutmaktan” vazgeçmek zorunda kalıp, 2007’deki politikaya dönüşün sinyali midir acaba?
Bir de; Erdoğan’dan sonra CHP’nin Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz ABD’ye gitti. Burada yaptığı açıklamada, aynen şunu söyledi:
“Biz şunu diyoruz; PYD ‘Ben PKK’yı kınıyorum ve faaliyetlerini desteklemiyorum, kesinlikle bir bağım yok’ diyorsa bu bir yol olabilir. Irak’taki Bölgesel Kürt Yönetimi PKK’yı reddettiği için onlarla ayrı bir kanal açtık. Aynı şey neden Suriye’de olmasın? Suriye halkı özerk bir yapı isterse bu, o bölgenin Türkiye ile ilişkilerini de kolaylaştırabilir ama tek bir şartla; PYD’nin PKK ile bağlarını kesmesi halinde. PYD’nin o bağı koparması mümkün. Hatırlayın Talabani ve Barzani de ‘PKK’yı kabul etmiyoruz. İşbirliği yapmıyoruz ve ofisini kapatıyoruz’ noktasına bir süreçle geldi. Halbuki ilk önceleri PKK ile Peşmerge ayrımı pek yapılmazdı.”
CHP’lilerin Gezi’nin yıldönümündeki mesajlarını bile, “Bölücü terör örgütüyle işbirliği” olarak nitelendiren Erdoğan’ın, CHP’nin bu “PYD açılımını” diline dolamaması ne kadar ilginç değil mi?
Son olarak;
Erdoğan AKP Başkanı olduğu kongrede, partisinin “menzilden” söz etti. İki gün önce de, “Bin kişi hedefe yürür, menzile belki tek bir kişi varır, ama o da asırlara sâri etkiler bırakır” dedi.
Sahi, AKP’nin ve Erdoğan’ın “menzili” nedir?
Müyesser YILDIZ
4 Haziran 2017
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/kurdistani-kurabilirsiniz…-yeter-ki-bizi-taciz-etmeyin–0406171200.html