TSK imamı olduğu belirtilen Adil Öksüz’ün nasıl kaçtığını, uçtuğunu ve nereye gittiğini konuşuyoruz.
Konuşalım, ama en az bunun kadar önemli bir mesele daha var.
İddianamelere göre, 15 Temmuz gecesi Adil Öksüz ve diğer sivil imamlar Akıncı Üssü’ndeydi.
Bunun yanısıra o gece “derdest” edilip, Akıncı’ya götürülen Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın tutulduğu Üs Komutanı Hakan Evrim’e ait makam odasında da bir sivilin bulunduğu iddiası var.
Bu iddiayı ilk dillendiren ise Akın Öztürk’ün emir astsubayı İsmail Keskin’di. Tutuklu sanıklardan olan Keskin ifadesinde; Akar’ın bulunduğu odaya çay, kahve, kuruyemiş servisi yaparken gördüğü, kim olduğunu bilmediği ve asker olduğunu düşündüğü sivili, “45-50 yaşlarındaydı. Açık renk polo yaka bir tişört giymişti” diye tarif etti.
Akın Öztürk ise savunmasında odada hiç bir sivil görmediğini söyledi. Bunun üzerine bir mağdur/müşteki avukatı, Öztürk’e “çok güvendiğini” belirttiği İsmail Keskin’in tarif ettiği şahsın sivil imamlardan Nurettin Oruç olup olmadığını sordu. Öztürk yine, “Görmedim” cevabını verdi. Israrlı sorulardan sonra da, “İsmail Keskin’in lafına inanıyorum, o görmüştür. Ben görmedim. Genelkurmay Başkanı beni birkaç kez filolara gönderdi. Ben yalan söylüyor olabilirim. Genelkurmay Başkanının kendisine soralım. Böyle bir sivil girdi mi, girmedi mi? Ben görmedim. Keskin, görmüş olabilir” dedi.
Bu sivil şahıs iddiası, Akar’ın “kara kutusu” olarak bilinen Mehmet Dişli’ye de soruldu. Dişli’nin cevabı şu oldu:
“Sayın Genelkurmay Başkanı’nın yanında gördüğüm tek sivil giyimli Akın Öztürk’tü. Ben bir generalim. FETÖ imamlarının askeri birliğe girmesi, hele de böyle bir harekâtı yönetmesi bin yıl geçse aklımın ucundan geçmez. Hafsalam almaz. O adamları görmedim. Evet siviller vardı, sivil giyinmiş askerler mi, MİT’çi mi, polis mi bilmem.”
Akıncı Üssü eski komutanı, o odanın sahibi Hakan Evrim’e gelince;
Savunmasında, odada Akın Öztürk, Kubilay Selçuk, bir karacı general ile iki sivilin bulunduğunu, sonradan karacının Mehmet Dişli, sivillerden birinin ise Ömer Faruk Harmancık olduğunu öğrendiğini anlattı. İçişleri Bakanlığı Avukatının, içerideki sivilin başının arkasının açık olduğunu, Adil Öksüz’e benzediğini söylemesi üzerine Evrim, “Herhalde Adil Öksüz yanına gelse Genelkurmay Başkanı, ‘Adil Öksüz de oradaydı’ derdi” karşılığını verdi. Evrim, aynı konudaki bir başka soruyu da, “Hiç görmedim. Arkasında kaldığım içini yüzünü net olarak görmedim. O yüzden bir teşhisim yok. Adil Öksüz olsa Genelkurmay Başkanı teşhis ederdi. Çünkü onlar yüz yüzeydi” diye cevapladı.
-Tanıklar da “Bir Sivil Vardı” Dedi-
Bu isimlerin tamamı sanık; Yalan söylüyor veya Genelkurmay Başkanı Akar’a bir mesaj veriyor olabilirler.
Ancak odadaki sivilden bahseden iki de tanık var.
Bu tanıkların kimliklerine ve anlattıklarına geçmeden önce, o odaya nasıl ve niye geldiklerini açıklayalım.
Akın Öztürk’ün emir astsubayı İsmail Keskin ifadesinde şöyle bir olaydan da bahsetti:
“Genelkurmay Başkanı ‘Televizyonları çalıştırın’ diye bağırdı. Üs komutanının emir astsubayı telefonla arayarak, birilerini çağırdı. Gelenler hatları bağladılar. Bir tane tam teçhizatlı adam onlar karargâha geldiğinde birlikte odaya girdi ve hatları nerelerden kestiğini gösterdi. Bu gelen ekip onları tamir etti. 20 dakika veya yarım saat kadar sürdü. Emir astsubaylığındaki televizyon çalıştı, ancak üs komutanlığındaki televizyon çalışmadı. Genelkurmay Başkanı, ‘Halen televizyonlar neden çalışmıyor’ dediğinde, biz Can Başçavuş ile dışarıdaki televizyonu kablolarıyla birlikte içeriye taşıdık. İçerideki televizyonu söktük, bunu aynı yere astık.”
İşte tanık olarak ifade verenler, bu televizyonu tamir için gidenler.
Birincisi; Mithat Göbek. Akıncı Üssü MEBS Tabur Komutanlığı’nda hava muhabere Üstçavuş. 15 Temmuz’dan 5 gün sonra verdiği ifadede şunları anlattı:
“Gece saat 1 sıralarında operatör askerleri bana üs komutanımız Hakan Evrim’in odasındaki telefon, telsiz ve bilgisayarlarda arıza olduğunu, bu nedenle benim üs komutanlığına çağrıldığımı söylediler. Ben de teyid almak için emir astsubayın numarasını aradım. Normalde bu numaraya emir astsubayın çıkması gerekirken, telefonu direk Tuğgeneral Hakan Evrim açtı. Ben arızanın ne olduğunu sordum. O da bana, ‘Televizyonum çalışmıyor, internetim çalışmıyor, bilgisayarım çalışmıyor, telefonun kordonu arızalı’ dedi. Ben de telsizci hava muhabere Astsubay Çavuş Reşit Sikke’yi aradım. Hava muhabere Astsubay Çavuş Samet Şahin ve iki er ile birlikte Hakan Evrim’in odasına gittim. Kapıda 5 tane üzerlerinde hiçbir şekilde rütbe isimlik bulunmayan sol omuz üstlerinde 144. TİM yazılı Özel Kuvvetlerden gelen kim olduklarını bilmediğim, tam teçhizatlı silahlı kişilerin durdugunu gördüm. Bana, ‘Ekibin kıdemlisi sen misin?’ dediler. Ben de ‘Evet’ dedim. Bunun üzerine, ‘Arkadaşlar dışarıda kalsın, sen tek başına emir astsubayının odasına gel’ dediler. İçeriye girdiğimde içeride emir astsubayı üstçavuş Fatih Aslantaş, kimin emir astsubayı olduğunu bilmediğim soy adını bilmedğim İsmail Başçavuş isimli şahıs ile bir tane daha kim olduğunu bilmediğim emir astsubayı ve bir tane de siyah takım elbiseli koruma görünümlü bir şahıs vardı. İsmail Başçavuş bana emir astsubayının odasında sağ en köşede kesilmiş anten kablosu ile internet kablosunu gösterdi. Bu kablolar kasıtlı olarak kesilmişti. Daha sonra bina dışında Hakan Evrim’in odasının dışında üç tane daha anten kablosunun kesici alet ile kesilmiş olduğunu gördüm. Ben anten kablosu çok gergin olduğu için F konnektör gerektiğini, yoksa bağlanamayacağını söyledim. F konnektör olup olmadığını araştırdım, ancak atölyelerinde olmadığını öğrendim. İsmail astsubay da ‘Üstünkörü bağlayın’ dedi. Ben de o şekilde anten kablosunu bağladım. İnternet kablosunu ekleme aparatı ile bağladım. İnternet ve bilgisayarını, emir astsubayı odasındaki televizyonu faal hale getirdim. Daha sonra İsmail Başçavuş Özel Kuvvetlerden birini de başımıza vererek, üs komutanının odasının yanındaki televizyon arızasını gidermemiz için bizi dışarıya gönderdi. Jaluzilerden baktığımız kadarıyla Hakan Evrim’in odasında Hakan Evrim, Akın Öztürk, Çiğli 2. Ana Jet Üs Komutanı Tümgeneral Kubilay Selçuk, kim olduğunu bilmediğimiz denizci general vardı. Sonradan haberlerden izlediğimde yakalanan bir denizci generalin gözlüklü bir şahıs olduğunu ve o akşam odada gördüğüm şahıs olabileceğini düşündüm. Kim olduklarını bilmediğim karacı veya jandarmadan iki general daha vardı. Bir tane de sırtı cama dönük göbekli, kır saçlı, alnı açık bir şahıs vardı, onun yüzünü göremedim. Anten kablosunu faal hale getirdikten sonra emir astsubayının odasına döndük… Ben tamir için üs komutanının emir astsubayının odasında bulunduğum sırada Akın Öztürk, kim olduğunu bilmediğim bir şahıs ve generallerden biri dışındaki tüm şahıslar Hakan Evrim de dahil olmak üzere üs komutanının odasından çıkıp gitmişlerdi.”
İkincisi; Mithat Göbek’le birlikte bu tamiratı yapmaya giden hava muhabere Astsubay Çavuş Samet Şahin. Şahin de ifadesinde olayı aynı şekilde anlattıktan sonra, “İçeride Akın Öztürk generalin olduğunu görüyorduk. Deniz Kuvvetleri amirali ile bir karacı, bir havacı, bir jandarma, bir de üs komutanımızın olduğunu gördüm. Ayrıca arkası dönük, kimliğini tespit edemediğim, sivil saçının arka tarafları dökülmüş kır saçlı biri idi” dedi.
-Ford Minübüsteki Kır Saçlı-
Akıncı Üssü’nde olduğu belirtilen Adil Öksüz ve diğer sivil imamların buraya ne zaman, nasıl geldiği, nizamiye giriş kayıtlarının yapılıp yapılmadığı da merak ediliyor.
Bu kişilerin içeri nasıl girdiği henüz açıklığa kavuşmadı, ama “kır saçlı” birisinin girişiyle ilgili bir tanık ifadesi var.
Akıncı Güvenlik Taburu’nda görevli Üstçavuş Tolga Kul, timleri çıkarıp, kapının önünde güvenlik önlemleri almaya gittiklerinde kapının kontrolünün Özel Kuvvetler’den gelenlerin eline geçtiğini ve bunların istediklerini içeri aldığını anladıklarını belirterek, sigara içmek için kapının önüne çıktığında şunu gördüğünü söyledi:
“Bir ara önümüzden Ford Transit minübüs geçti. Minibüsün içerisinde kır saçlı, gözleri kapalı, kalabalık bir grup insan vardı. Bu aracın önünde Hakan Evrim’in emir astsubayı Fatih aracıyla bu minübüse eskortluk ediyordu, buna kıdemli çavuş Gökhan Bilen de şahittir.”
Üstçavuş Tolga Kul’un ifadesinden, bu olayın gece saat 12.30-01.00 civarında, yani Erdoğan’ın G3 bağlantısından sonra yaşandığı anlaşılıyor.
Acaba başta “kır saçlı” olmak üzere Ford Transit minübüstekiler Adil Öksüz ve sivil imamlar mıydı? O saatte ve Hakan Evrim’in emir astsubayının eskortluğu sayesinde nizamiyeden hiçbir kayıt yapılmadan mı girdiler?
Ve sadece sanık ifadelerinde değil tanık beyanlarında da geçen, gece yarısı Hulusi Akar’ın olduğu odada görülen, “Göbekli, kır saçlı, alnı açık” sivil kimdi?
Müyesser YILDIZ
28 Ağustos 2017
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/gobekli-kir-sacli-ve-alni-acikti…–2808171200.html