15 Temmuz gecesi darbenin üssü Akıncı’da olduğu belirtilen “sivil imamlar” Adil Öksüz, Kemal Batmaz, Harun Biniş ve Nurettin Oruç’u konuşuyoruz. Tanık erlerden birisinin ifadesine göre, meğer o gece Akıncı’da “Çantalı, sivil ve sakallı” birisi daha varmış.
Akıncı İddianamesi ek klasörlerinde yer alan bu önemli ifadeye geçmeden önce okunması planlanan “darbe bildirisi” hazırlıkları sırasında yaşanan ve bugüne kadar gündeme gelmeyen bir detayı aktaralım.
Bilindiği gibi, Çiğli 2. Ana Jet Üssü eski komutanı Kubilay Selçuk’un Akıncı Üs Komutanlık Karargâhı Şeref Salonu’nda kurulan bir kürsüde “darbe bildirisini” okuma provası yaptığı, bu sırada Selçuk’un yanında da “uzun saçlı, sivil birisinin” olduğu iddia ediliyor.
Kubilay Selçuk Savcılık ifadesinde, konuyla ilgili olarak şunları söyledi:
“Şeref salonuna geçtiğimde uzun saçlı, sivil kıyafetli biri bana, sunumu yapacak kişinin gelemediğini söyledi ve benden bu sunumla ilgili kürsünün üzerinde bulunan metni okuyup okuyamayacağımı sordu. Ben de ‘Bir bakayım’ dedim. Kürsünün başına geçtim. Burada A4 kâğıdının ilk paragrafını genel tavrım itibarıyla sesli bir şekilde okuduğumda bunun bildiri olduğunu anladım. Bunun üzerine devamını okumadan uzun saçlı sivil kişiye ‘Böyle bir şeyi ne ben gördüm ne de sen bana verdin. Buradan çık git’ dedim. Akabinde ben tekrar üs komutanının makamına geçtim. Kendisinden bir araç isteyip üsten ayrılacaktım. Bir müddet sonra makamın kapısı açıldı. İçeriye önde Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar girdi. Yüz ifadesinden sinirli olduğu ve kızgın olduğu anlaşılıyordu.”
Geçen ay başlayan Akıncı Davası duruşmasında da benzer şeyleri anlatan Selçuk, “Metnin ilk paragrafını sesli şekilde okudum. Bunun bir bildiri olduğunu anladım ve beni sunum için davet eden sivil kişiyi, ‘Ne ben sizi, ne de siz beni gördünüz’ diyerek yanımdan uzaklaştırdım” dedi.
Selçuk olay sırasında şeref salonda kendisi ve o uzun saçlı sivil dışında üçüncü bir kişinin daha bulunabileceğini, bunun dışında salonda başka kimsenin olmadığını da kaydetti.
-Uzun Saçlı Sivil Karargâha Nasıl Geldi?-
Galiba Selçuk’un söz ettiği “üçüncü kişi”yi Akıncı İddianamesi ek klasörlerinde bulduk. Bu kişi, Akıncı’da askerliğini yapan bir er.
Ancak tablonun tamamlanabilmesi için bu erin ifadesinden önce, o gece karargâh binasında nöbetçi olan ve “uzun saçlı sivilin” gelişini gören bir başka er Mehmet Durdu Bozkurt’un ifadesini okumamız gerekiyor. Bozkurt’un anlattıkları şöyle:
“Saat 21.30’da nöbet yerim olan karagâh binasına araçla gittim. Nöbeti devraldım. Saat 22.20-22.30 sıralarında Harekat Komutanı Ahmet Özçetin makam odasının olduğu koridorda yaklaşık 5 dakika bekledi. Ondan sonra oradan çıkarak karşıda bulunan koridordaki bir odaya girdi. Ondan sonra bir hareketlilik başladı. Bir er gelerek bana, ‘Sakın kımıldama, duruşunu bozma, generaller gelecek’ dedi. Yaklaşık 10 dakika sonra kamuflajlı birisi geldi. Ben göz ucuyla baktığımda, rütbesinde bir çelenk iki yıldız vardı, ancak yarbay mı, tümgeneral mi olduğunu göremedim. Bu şahsı ben daha önce hiç duymadım. Sürekli telefonla konuşuyordu. Bir ara bulunduğum yerin karşısında bulunan koridor içerisinde telefonla konuşurken, ‘Paşa ve Hakan Fidan’ dediğini duydum. Bu şahıs daha sonra benim nöbet tuttuğum yerin yanında bulunan bir odaya girdi. Biraz sonra kır saçlı, uzun boylu, mavi gömlekli, lacivert pantolonlu bir tümgeneral geldi. Ben bu tümgenerali daha önce hiç görmedim, bizim üsde görevli değildi, ilk defa gördüm. Bu generali kapıda Hakan Evrim’in emir subayı Fatih karşıladı. Generalin yanında bir astsubay vardı. Ondan sonra başka bir araçla uzun saçlı, gözlüklü, elinde fotoğraf makinası olan bir şahıs geldi. Bu şahıs da içeri girdi. Bu arada ortalık baya bi karışmıştı, içeri dışarı girip çıkmalar başladı. Bu içeri girip çıkanlar arasında Tümgeneral, emir astsubayı ve Fatih subay vardı. Tümgeneral dışarıdayken üs komutanını Fatih astsubaya sordu. Fatih de üs komutanı Hakan Evrim’in 143. filoda oldğunu söyledi. Bu arada hatırlamadığım bir şahıs dışarıya, ‘Bir telefon olsun, ancak IPPHONE olmasın Android olsun’ diye seslendi. Bir araç gelerek, tümgenerali alıp götürdü. Yaklaşık 10-15 dakika sonra geri gelerek içeri girdiler. Yine ortalıkta bir kargaşa oldu. Herkes birisini karşılayacak şekilde hazırola geçmeye başladı. Bu arada mavi renkli transit marka bir araç geldi. Araç içerisinde iki takım elbiseli şahıs, üç SAT komandosu, bir de pilot kıyafetiyle general geldi. Bunlar da makam odasına girdiler. Bunların isimlerinin ne olduğunu bilmiyorum, bunları ben ilk defa gördüm.”
-Provayı Önce Bir Ere Yaptırmışlar-
Şimdi yine aynı yerde nöbetçi olan er Ali Küçük’ün ifadesine bakalım. Küçük de, “Uzun saçlı, kısa boylu, zayıf ve sivil giyimli” diye tarif ettiği kişiyi Kubilay Selçuk’un emir astsubayının karşıladığını belirttikten sonra şunları söyledi:
“Elinde kamera ile şeref salonuna geçtiler. Bir süre sonra beni çağırdılar. Kamerayı elinde tutuyordu, kürsüye geçmemi ve konuşmamı istedi. Ben de sıra künyemi bağırarak bir kere söyledikten sonra ‘Yeter’ dedi ve beni şeref salonundan gönderdiler. Telefonlara bakmak için emir astsubayının odasına geçtim. Ben telefona bakarken bir tane tuğamiral aradı, komutanım Hakan Evrim’i sordu. Ben de ‘Yok, cep telefonundan bağlayayım’ dedim. O da ‘Yok’ dedi ve kapattı. Kubilay Selçuk general geldi, ‘Sen telefonlara bakma’ dedi. Ben de çay ocağına geçtim.”
-Sakallı Sivil Nasıl Girdi, Kiminle Konuştu?-
Gerek sivillerin, gerekse de yüzlerce SAT ve MAK komandosunun Akıncı Üssü’ne nasıl girdiği merak ediliyor.
Ek klasörlerdeki tanık ifadeleri okunduğunda, Özel Kuvvetler personelinin Akıncı nizamiye ve lojman girişlerini kontrol altına almasından sonra adeta herkesin elini kolunu sallayarak Üssü geldiği, sivillerin ise daha çok lojman nizamiyesini kullandığı anlaşılıyor.
İşte bu girişlere tanık olan o gece lojman nizamiyede nöbetçi bir uzman çavuş ile 141. filoda görevli olup, komutanının verdiği yemek siparişini almak için nizamiyeye giden bir askerin ifadelerinde “sivillere” dair önemli detaylar var.
Hava Piyade Uzman Çavuş Ömer Çetin 19 Ağustos 2016 tarihli ifadesinde saat 19.00’da lojman nizamiyedeki görevini teslim aldığını belirterek, MAK ve SAT komandolarının gelmesinden sonra yaşananları şöyle anlattı:
“Başlarında bir yarbay vardı. Elinde birkaç kağıtla beraberinde 3-4 subay emri okuyalım diye konuşuyorlardı. Bu sırada 10 araçlık bir konvoy geldi. Araçlar kendilerinin kontrolünde içeriye girdi. Araçtakilerle konuşurlarken bize uzaklaşmamızı söylediler. Biraz sonra bir iki araç eskortluğunda bir ambulans geldi. Ambulansın yuvaya gideceğini bana bir pilot yüzbaşı ile beraber yuvaya gitmemi söylediler. Yüzbaşının fluence marka aracı ile yuvaya gittik. Bana tabura gitmemi, geri dönerken beni alacağını söyledi. Daha sonra lojmana geri döndük… O akşamki vardiya Astsubayı, lojman nizamiyede nümayiş olayı olduğunu oraya gitmemiz gerektiğini söyledi. Biz de lojman nizamiyeye geldik. Geldiğimizde çok büyük bir kalabalığın üsse doğru geldiğini gördük. Bize bu sırada merkezden emir geldi, halka hiçbir şekilde kendi canımıza bir kasıt olmadıkça ateş açmamamızı söylediler. Biz de emre istinaden bütün teçhizatımızı araca alıp, beklemeye başladık. Başlarındaki yarbay bir siville beraber gelip, sivili 143. filoya götürmemizi söyledi. Ben de götüremeyeceğimi söyledim. Rütbesini kullanıp, bana hakaret ve baskı kullanarak götürmek zorunda bıraktı. Sivili 1 nolu nizamiyeye götürdük. Buradan sonra götüremeyeceğimi söyledim. Onunla da münakaşa ettik ve orada bıraktım, lojmana geri döndüm.”
Komutanının sipariş ettiği yemekleri almak üzere 141. filodan nizamiyeye giden Yusuf Ören’in ifadesine gelince; Yemek gecikince orada bir süre bekleyen Ören, “Hem üst nizamiye, hem de lojman nizamiyenin girişinde toplu şekilde oturan teğmenler ile sivil plakalı araçlar, normal rutin halk otobüsü ve ticari taksilerle ellerinde bavul, çanta, valiz ile inen sivil kıyafetli sakallı ve sakalsız insanların üsse giriş yapmasının dikkatini çektiğini” vurguladıktan sonra şunları söyledi:
“O sırada yemekler geldi, yemekleri aldım. Bu esnada Teğmen Mahmut Sil lojman nizamiyeye geldi. Buraya gelenleri isim listesine bakarak karşıladı, arabalarına bindirdi. Bize gelerek, ‘nereye gidiyorsunuz’ dedi. Biz de, ‘Yemek siparişi var, onu götüreceğiz komutanım’ dedik. ‘Acil mi?’ diye sordu. Arkadaşım Uğur ise yemek beklediklerini söyledi. ‘Orada arabaya binemeyen, ellerinde çantası olan sivilleri acil olarak 143. filoya götürün. Bu daha önemli’ dedi. Mahmut Sili ile birlikte sivilleri götürürken, üst nizamiyeye geldiğimizde orada bekleyen teğmenler isim listesine bakarak kontrol ettiler. Bunları bırakmak için 143. filoya gittik. Sivilleri buraya bırakıp, Mahmut Sil teğmenle birlikte 141. filoya hareket ettiğimiz esnada Özçetin Albay (Harekat Komutanı Ahmet Özçetin) o sırada tahsisli araçla çıkmaya hazırlanıyordu. Bu gelenlerden sakallı, elinde çanta olan sivil kişi Özçetin Albay ile konuştu. Konuştuktan sonra Özçetin Albay hareket etti.”
Besbelli Akıncı Üssü yol geçen hanına dönmüş, ama nedense sadece hep “sivil imamlar” olduğu belirtilen Adil Öksüz ile diğer üç isme odaklandık.
Peki bu sakallı, çantalı ve darbe sanıklarından Ahmet Özçetin’le konuşan sivil kim? O da mı “imam” ya da ne?!.
Müyesser YILDIZ
2 Eylül 2017
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/darbe-gecesi-akincida-bir-de-sakalli-sivil-varmis-0209171200.html