Hava Kuvvetleri eski Komutanı emekli Orgeneral Abidin Ünal Hürriyet’ten Abdülkadir Selvi’ye konuşup, tabir-i caizse Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ı bombaladı.
Öncelikle şunu belirtelim; 1 haftadır Abidin Ünal’ın rehin tutulduğu Akıncı Üssü’ndeki görüntüleri tartışılıp, “Bunu kim sızdırdı” diye soruluyor. Nitekim Ünal da görüntülerin yayınlanmasının kendisi için bir sürpriz olmadığını ifade edip, “Bu görüntülerin servis edilmesini bekliyordum. Çünkü 15 Temmuz’dan sonra o kadar adamı ihraç ettik. 15 Temmuz kurgu bir darbedir tezini işlemek için bu görüntüleri servis ediyorlar” demiş.
Birincisi, o görüntüler sızdırılmadı. Akıncı davasının Ağustos’taki duruşmalarında mahkeme salonunda izlettirildi. İzleyenler arasında Erdoğan, Başbakanlık, TBMM başta olmak üzere çok sayıda kişi ve kurum avukatının yanısıra davaya mağdur/müşteki olarak katılan Ünal’ın avukatı da vardı. İzlettirildiği için de avukatlara verildi ve böylece kamuoyuna yansıdı.
Evet, sızdırma oldu mu, oldu. Ama ne zaman? İddianamenin hazırlanması aşamasında. Ankara’da neredeyse izlemeyen gazeteci kalmadı, ancak ne kimse yayınladı, ne de bundan bahsetti. Ki, o zamanki sızdırmadan Abidin Ünal’ın da bir şekilde haberi olmuştu.
-Ünal’ın İfadesindeki Farklılıklar-
Ünal’ın o görüntülerle ilgili anlattıklarına gelince;
Her defasında tuvalete gittiğini, kötü bir odada tutulduğunu, kendisini derdest edenlerin tümüyle yakın korumaları olduğunu, “muhtemelen daha fazla ileri gitmeye gerek görmedikleri” için ellerini bağlamadıklarını vurguluyor.
Doğrudur, lâkin burada dikkat çeken üç husus var: Birincisi, dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’e yapılan muamele ile kıyaslanarak, “Bu nasıl derdest durumu?” diye soruluyor. İkincisi, Ünal’ın tuvalete her gidiş gelişinde kendisine refakat eden “darbecilerin” sayısının azalmasına dikkat çekiliyor. Üçüncüsü ise darbenin 1 numarası olduğu öne sürülen Akın Öztürk’le kolkola ve gülen görüntüsü, ki Ünal bunu, “Akın Öztürk’ün çıkmaya çalıştığını hissettim. Yaşar Güler ile beni kalkan olarak kullanmaya çalışıyordu. Koluma girdiğinde ne espri yaptığını tam olarak hatırlamıyorum ama ‘Yaşar da burada, çıkıyor’ dediği hatırımda” sözleriyle açıklıyor.
Ünal, “Akın Öztürk’ün rolü neydi?” sorusunu cevaplandırırken de, “Hiçbir zaman Akın Öztürk’ün darbe ile ilişkisi olmadığı iddiasında bulunmadım. Bunu ayrıca Sincan Batı Savcısı’na verdiğim 2. ifademde de açıkça belirttim. Darbe girişiminin ertesinde şahsımı arayan Cumhurbaşkanı’na da şayet girişim başarılı olsaydı, Akın Öztürk’ün bu girişimin Cemal Gürsel’i olacağını tahmin ettiğimi belirttim” diyor.
Ünal’ın söz ettiği bu ifadeden önce 17 Temmuz 2016 tarihli ilk Savcılık ifadesine bakalım. O gece İstanbul’dan Akıncı Üs Komutanı Hakan Evrim’i aradığını belirttikten sonra şunları söylemişti:
“… bunun üzerine ben Orgeneral Akın Öztürk’ü aramayı planladım, ben Akın Öztürk’ün Akıncı’da torunlarının yanında olduğunu biliyordum. Akın Öztürk’ün damadı Hakan Karakuş’un Akıncı’daki 141. filonunu komutanı olduğunu biliyordum. Akın Öztürk’ün telefonuna uzun süre ulaşamadım, daha sonra Korgeneral Mehmet Şanver’den Akın Öztürk’e ulaşmasını söyledim. Mehmet Şanver Akın Öztürk’e telefonla ulaşınca telefonu bana verdi. Ben Akın Öztürk’e, ‘Ankara’da uçak uçuruyorlar, ne oluyor oralarda, senin emirlerin hilafına darbe mi yapıyorlar?’ diye sordum, kendisi bana, ‘ben sadece gece uçuşu olduğunu zannediyorum, ben bir araştırayım’ dedi. Ben de kendisine, ‘gece uçuşu değil, Ankara’da alçak uçuşlar olduğunu’ söyledim. Bundan sonra Akın Öztürk bana hiçbir şekilde dönüş yapmadı. Yapmaya teşebbüs etmiş ise de telefon bende olmadığından bana dönmeye teşebbüs edip etmediğini bilmiyorum.”
Ünal bu ifadesinin son bölümünde Akıncı’dan ayrıldıktan sonra ne yaptıkların anlatırken de, “Akın Öztürk Akıncı üssünden firar eden diğer darbecilerle birlikte araziye doğru kaçmadı, bizim arkamızdan Hava Kuvvetleri Komutanlığı karargâh merkezine tahminime göre Yaşar Güler’in arabasıyla geldi. Akşam 20.00 sıralarında karargahtan birlikte ayrıldık” demişti.
Ünal’ın işaret ettiği 30 Temmuz tarihli ek ifadesine gelince; “İlk beyanında bazı hususların eksik kaldığını ve bazı hususların da yanlış anlaşılabilecek şekilde zapta geçtiğini fark ettiğini”, bunlardan birisinin Akın Öztürk’e, “Senin emirlerin hilafına darbe mi yapıyorlar?” şeklindeki ifade olduğunu belirterek, bunu “Benim emirlerim hilafına mı?” olarak düzeltmiş ve yine bu ifadesinde, “Akın Öztürk’ün darbeye teşebbüs eyleminin içinde olduğunu tahmin ediyorum” demişti.
Ünal’ın ne ilk, ne ikinci ifadesinde, “Darbe girişiminin ertesinde şahsımı arayan Cumhurbaşkanı’na da şayet girişim başarılı olsaydı, Akın Öztürk’ün bu girişimin Cemal Gürsel’i olacağını tahmin ettiğimi belirttim” şeklindeki önemli bilgi ve tespitinin yer almadığının altını çizip, Ünal’ın açıkça Akar’ı hedef alan sözlerine geçelim.
-Genelkurmay’ın 21 Temmuz Açıklaması-
Malûm, Genelkurmay Başkanlığı 15 Temmuz’dan sonra biri 19 Temmuz, diğeri 21 Temmuz tarihli iki açıklama yaptı.
MİT’ten gelen bilgiden sonra alınan tedbirlerin sırasıyla anlatıldığı 21 Temmuz’daki açıklamanın maddelerinden birisi şöyleydi:
“Ayrıca Hv. K. Komutanı Ankara’da Akıncı Üssü lojmanları bölgesinde bulunan Orgeneral Akın Öztürk’ü arayarak kendisine 4’üncü Ana Jet Üssü Akıncı’dan kalkan uçakların yasa dışı olduğunu, ivedilikle Akıncı’ya giderek oradaki kalkışmada bulunanları ikna etmesini istemiştir.”
İşte Abidin Ünal bugün bununla ilgili olarak, “Açıklamaya Akın Öztürk ismini koymadım. Sonradan kim ekledi acaba?” diye soruyor, yani Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ı işaret ediyor.
Ünal’ın “kendi hilafına” olan bu işe o zaman neden hiçbir itirazda bulunmadığını veya en azından 30 Temmuz’daki ikinci Savcılık ifadesinde bunu açıkça düzeltmediğini sormakla yetinip, Genelkurmay kulislerinde o açıklamaya dair konuşulanları aktaralım.
O günün tanığı olan bazı isimlerin iddialarına göre, 21 Temmuz açıklaması hazırlanırken, Abidin Ünal dahil tüm kuvvet komutanları oradaymış. 19 Temmuz açıklamasının yeterli olduğu, yeni bir açıklama yapılmasına gerek bulunup, bulunmadığı tartışılmış. Akar bile tereddüt gösterirken, açıklamanın yapılmasını en çok Abidin Ünal istemiş ve savunmuş. Dahası Akın Öztürk isminin konulmasını da o önermiş ve “İfademde zaten var, niye çekiniyoruz. Sakıncası yok” şeklinde konuşmuş. İşte bundan sonra Akar, “yapılsın” demiş ve “mutabakatla” o açıklama yayınlanmış.
-Akar’ın Bulunduğu Yerde Kamera Yok mu?-
Abidin Ünal’ın, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ı hedef alan diğer sözü veya sorusu ise şöyle:
“İlginç olanı, sadece benim olduğum koridorda kamera vardı. Ama nedense Akıncı Üs Komutanı’nın odasının bulunduğu ve Genelkurmay Başkanı’nın tutulduğu yer ile darbecilerin olduğu yerde kamera yok. Darbecilerle müzakere orada yapılmış… Darbecilerle orada müzakereler yürüttüler. O görüntülerin ortaya çıkması lazım.”
Kısmen doğru.
Şöyle ki, sadece Ünal’ın tutulduğu 141. filo değil, 143. filo koridorunda da kamera var ve buna dair görüntülerin bir bölümü yine duruşmalarda izlettirildi.
Genelkurmay Başkanı Akar’ın tutulduğu Akıncı Üs Komutanı’nın makam odasına gelince;
Makam odasının tam girişinde kamera var mıydı, yok muydu şimdilik meçhûl, ama buraya uzanan bir koridordaki kameranın kayıtları var ve bu kayıtlarda o odanın önündeki bölüm, geliş gidişler uzaktan da olsa görünüyor. Dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler’in derdest vaziyette getirilip, konduğu odanın bulunduğu, Mehmet Dişli’nin de telefon görüşmeleri yaptığı koridordan söz ediyoruz. İşte bu koridor, Akar’ın tutulduğu makam odasının hemen yanında.
Akıncı Üssü’nü avucunun içi gibi bilen Abidin Ünal’ın birşeyler ima ettiği, bir yerlere mesaj gönderdiği anlaşılıyor da acaba ne?
Ve dahi; Genelkurmay Başkanlığı, Ünal’a bir cevap verir mi, vermez mi,
Ayrıca vakt-i zamanı geldiğinde o makam odasını doğrudan gösteren birtakım kamera kayıtları da bir şekilde ortaya çıkar veya sızdırılır mı bilinmez, ama şu kesin:
Komutanların “15 Temmuz dayanışması” çatlamıştır!..
Müyesser YILDIZ
23 Ekim 2017
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/abidin-unal-neyi-ima-ediyor-2310171200.html