İçeriğe geç

Emperyalizmle Sakal-Kol Kesme Mücadelesi ve Kıbrıs

Erdoğan emperyalizme “meydan okurken” son 2 yılda üç kez, “Onlar bizim sakalımızı kesti, ama biz onların kolunu kestik” ifadesini kullandı.

İlki, Rusya ile yaşanan uçak krizinin ardından oldu. Rusya, “Türkiye, Erdoğan ve ailesi IŞİD’le petrol ticareti yapıyor” iddiasında bulununca Erdoğan, bu sözü kullanıp, Putin ve hükümetinin iddialarını yalanladı. Ardından ispatlanması durumunda Cumhurbaşkanlığından ayrılacağını belirtip, aksi halde Putin’in koltuğunda kalıp kalmayacağını sordu.

O günden bugüne;

PYD/YPG Moskova’da ofis açsa da… Sadece PYD/YPG değil, PKK’yı da terör örgütü saymadıklarını açıklasa da… Putin’in, Erdoğan’ın önüne koyduğu Rus askerleri ve PYD ittifakını gösteren fotoğraflarla ilgili araştırması sürse de… Rusya Suriye’de PYD/YPG’ye kol kanat gerse de… Suriye için hazırlanan anayasa taslağında “Kürtlere özerklik” yer alsa da… Moskova öncülüğünde düzenlenecek toplantıya PYD’nin de çağrılması planlansa da… Kaporasını verdiğimiz S-400 füzelerinin komuta kontrolünün kendilerinde olacağını bildirse de…

İlişkilerimiz, “kriz öncesi seviyeye” yükseldi ve domates ihracatımızın artacağı müjdelendi!..

-ABD’li Albaya Had Bildirecek Bir Albay Aranıyor-

Erdoğan, sakal-kol meselesine ikinci kez 15 Temmuz darbesinden sonra değindi.

Darbecilerin bombaladığı, 50 polisimizin şehit olduğu Gölbaşın’ndaki Özel Harekat Başkanlığı’nı ziyaretinde, “İçeri alınanlar arasında irtibat halinde olduğumuz, görüştüğümüz üst düzey komutanlar var” diyen ABD Merkez Kuvvetleri Komutanı Joseph Votel’e tepki gösterirken, Fetullah Gülen’in ABD’de olduğunu hatırlatıp, şöyle konuştu:

“Şu gördüğümüz bina ile bu yaptıkları bu tahribatla bunlar bizim sakalımızı kestiler. Unutmayın, kesilen sakal çok daha gür biter.”

O günden bugüne ABD ile ilişkilerimizin geldiği noktayı hatırlatmaya gerek yok, ama kısaca özetleyelim:

Fetullah Gülen halen orada… Üstüne Rıza Sarraf ve vize meselesi geldi… PYD/YPG/PKK’yı gözümüzün içine baka baka silahlandırdı… Suriye’de terör koridorunu hemen hemen tamamladı… Rusya’dan alınacak S-400 füzeleri için, “Bu, Türkiye’nin egemen kararıdır. Ancak NATO sistemleri ile çalışmayacak, dolayısıyla bu konuda ilerlerken bunu hesaba katacaklar” dedi vs.

Tüm bunlara rağmen Başbakan Binali Yıldırım ABD’ye gidip, Başkan Yardımcısı Pence ile “verimli bir görüşme” yapıp, “İlişkilerimizi daha ileri bir düzeye taşıyacağımızı ve olumlu gündem üzerinde çalışmaya devam edileceğini” söyledi.

Hemen sonrasında daha dün ABD, PYD-IŞİD anlaşmasına “saygı duyduğunu” bildirdi… Ve İncirlik Üssü’nü kullanmaya devam eden IŞİD’e Karşı Uluslararası Koalisyonun Sözcüsü ABD’li Albay Ryan Dillon, Türkiye’nin Afrin’deki PYD/YPG’lileri hedef alması halinde karşısında kendilerini bulacağını açıkladı…

Sadece şunu merak ediyorum; Türkiye’de bu Albaya haddini bildirecek bir Albay çıkmaz mı?

-KKTC’nin 34. Kuruluş Yıldönümü-

Erdoğan son olarak geçen hafta AKP Meclis Grup toplantısında, Türkiye’nin Kurtuluş Savaşı’ndan bu yana belki de ilk defa önceden yazılmış senaryolara karşı direndiğini anlatırken, aynı örnekten bahisle, “Sokullu Mehmet Paşa’nın, Venedik Büyükelçisine söylediği şöyle bir söz vardır; ‘Biz Kıbrıs’ı almakla sizin kolunuzu kestik, siz ise İnebahtı’da bizim sakalımızı tıraş ettiniz. Kesilen sakal daha gür şekilde büyür, ama kesilen kol yerine gelmez’. Gizli-açık ambargolar, ayaklarımıza takılan çelmeler, hemen her konuda maruz kaldığımız ikiyüzlü tavırlar elbette bizi sıkıntıya sokmaktadır. Ama bu sıkıntılar, sakalımızın tıraşı mesabesindedir. Buna karşılık biz asırlık bir planı bozarak onların kollarını buduyoruz” dedi.

Yani sakal-kolun kaynağı Kıbrıs. Ve bugün KKTC’nin 34’üncü kuruluş yıldönümü olduğu için de esas konumuz bu.

Emperyalizmin Türkiye planlarında 3-4 meselesi kaldı. Bunlardan ikisi Yunanistan’la ilgili; Kıbrıs’ın Rumlara teslimi ve Ruhban Okulu’nun açılması.

Önce Yunanistan’la ilişkilerimizi de özetleyelim:

Balyoz kumpası ile savaş planlarımız Yunanistan’ın eline geçti… Meclis’in “savaş sebebi-casus belli” kararına rağmen Ege, Yunan gölü oldu… Adalarımıza el kondu, buralara silah yığınağı yapıldı, mangal partileri düzenlendi… 19 Mayıs “Pontus soykırım günü”, Atatürk de “soykırımcı” ilân edildi… PKK, DHKP-C’lilerden sonra FETÖ’cüler de Yunanistan’a sığındı… Batı Trakya’daki soydaşlarımıza yönelik haksızlık ve hukuksuzluklar ise aynen devam ediyor…

Bunlara rağmen bir iki kuru söz dışında bu ülkeye kaşımızı dahi kaldırmadık. Kaldırmadığımız gibi daha geçenlerde Yunanistan Dışişleri Bakanı Kocias Ankara’da en üst düzeyde ağırlandı. Erdoğan Kocias’a, “6 milyar euro ticaret hacmimiz, önümüzdeki yıl 10 milyara çıkmalı” demiş!.. Kocaias da, Türkiye’nin AB üyeliğini desteklediklerini söylemiş!..

Ardından Erdoğan’ın yakın zamanda Atina’ya gideceği duyuruldu. Yunanistan bu ziyarete çok önem veriyor, çünkü 65 yıl aradan sonra Cumhurbaşkanlığı seviyesinde yapılacak olan ilk ziyaret olacak!..

Bu arada muhtemelen Erdoğan’ın ziyaretinin alt yapısını hazırlamak üzere Yunanistan’a giden Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu da iki ülke arasında işbirliği devam ettiği sürece “azınlık sorunlarının masaya getirileceğini” müjdeleyip, “Neyimiz varsa söyleyeceğiz, onlar da söyleyecek. Biz biliyoruz ki, karşılıklı anlayış ve dostane ilişkiler içerisinde ve komşuluk ilişkileriyle tüm sorunlar çözülebilir” dedi.

-Avrupa Ordusu Ne İçin?-

Kıbrıs’a gelirsek; ABD, Rusya, Almanya, Fransa, İsrail cümle emperyalist, Rum-Yunan tezlerinin yanında. 50 yıldır uğraşıyorlar.

Sadece bu ay başından beri yaşanan bazı gelişmelere bakalım:

Erdoğan’ın yakın dostu Fransa Cumhurbaşkanı Macron ile Rum Lider Nikos Anastasiadis Paris’te buluştu. Görüşmeden sonra Kıbrıs müzakerelerine ilişkin BM çatısı altında Yunanistan, Türkiye ve İngiltere’yi birleştiren bir müzakere yürütüldüğünü belirten Macron, “Bu müzakere süreci, birkaç sene önce hiç kimsenin düşünemeyeceği bazı tarihi ilerlemeler kaydedilmesini sağladı” dedi ve Fransa’nın bu müzakerelerin sonuca bağlanması için elinden geleni yapacağını bildirdi. Anastasiadis de Fransa’nın Kıbrıs müzakereleri ve bölgedeki sorunlara çözüm bulabileceğine inandığını vurgulayarak, AB’nin yeniden yapılanmasına ihtiyaç duyulduğunu ve GKRY olarak buna destek vermeye hazır olduklarını söyledi.

Bu arada iki liderin Kıbrıs’ta Fransa’ya üs verme konusunda anlaştığı duyuruldu. Rum Yönetiminin, üs verme karşılığında 20 AB ülkesinin yer aldığı Avrupa savunma grubuna dahil olmak istediği bildirildi.

Önceki gün de Almanya ve Fransa’nın öncülüğünde AB’nin 23 üyesinin, savunma alanında işbirliği ve koordinasyon için Kalıcı Yapılandırılmış İşbirliği Savunma Anlaşması (PESCO)’nı imzaladığı açıklandı.

Bir tür Avrupa Ordusu. Bilindiği gibi daha önce Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası (AGSP) adı altında NATO-AB işbirliğiyle planlanan Avrupa Ordusu, Türkiye’nin veto etmesi sebebiyle hayata geçirilememişti. Türkiye veto etmişti, çünkü Rum kesimi karar mekanizmasında yer alırken, Türkiye olmayacak ve bu ordu “kriz bölgelerinde” görev yapacaktı. O bölgelerden birisi de Kıbrıs’tı.

Kıbrıs müzakerelerinde, Türkiye’nin garantörlükten vazgeçmesi karşılığında güvenlik ve garantörlüğü BM veya AB’nin üstlenmesinin konuşulduğu malûm.

AB neyle sağlayacak? Demek ki, PESCO’yla!..

Nitekim anlaşmanın imzalanmasından sonra Rum kesimi Savunma Bakanı Kristoporos Fokaides’in “PESCO ile ülkesinin daha güvenli hale geleceğini” söylemesi, herhalde tesadüf değil.

Niyetler ayan beyan ortada. Güya emperyalizme karşı “mücadele” veriliyor, ama KKTC’nin tanınması için parmağını oynatan, bunu ağzına alan yok.

10 Kasım’dan beri AKP’nin “Atatürkçülüğünü” konuşuyoruz ya, acaba ilgililer Atatürk’ün Kıbrıs’la ilgili vasiyet niteliğindeki şu sözünü de hatırlar mı?

“Efendiler, Kıbrıs düşman elinde bulunduğu sürece ikmal yollarımız tıkanır. Kıbrıs’a dikkat ediniz. Bu ada bizim için çok önemlidir…’’

“Kim kimin sakalını, kim kimin kolunu kesti/kesiyor/kesecek, bunun görüleceği son meydan Kıbrıs olacaktır” diyor, Kıbrıs Türklüğünün yılmaz savaşçıları Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş ile şehitlerimizi rahmetle anıyor, KKTC’nin kuruluş yıldönümünü can-ı gönülden kutluyorum.

Müyesser YILDIZ

15 Kasım 2017

Kategori:Uncategorized