İçeriğe geç

Darbecileri Değil Erdoğan’a O Raporları Kimin Verdiğini Araştırdılar

Devletin en önemli “Gizli tanığı” kod adı “Abdullah” başta olmak üzere birçok açık veya gizli tanığın ifadelerinden; 2013’ten Haziran 2016’ya kadar Erdoğan’a TSK’daki “FETÖ’cüler” hakkında pek çok bilgi notu, iki kez de brifing verilip, “Bunlar en geç 2017’de darbe yapacak” denildiğini biliyoruz.

İşte onlardan biri.

2013’te verilen, 6.5 sayfa ve 20 maddeden oluşan ilk bilgi notu şu ifadelerle başlıyor:

“Ülkemizde 1970’lerden itibaren gelişerek son dönemde devlete dönük bir kısım eylemler içerisine giren bir yapılanma, önceleri ‘dini-irşadi’ maksatlarla yürüttüğü faaliyetlerini zaman içerisinde sosyokültürel, daha ileride de siyasi bir zemine taşımıştır. Bu faaliyetlerini hakikatte irşadi manadan öte bir anlam içermeyen ‘kardeşlerinin gözleri adedince gözleri, kulakları adedince kulakları vardır’ düstur-u hakikisine istinad ettirmişlerdir. Bilerek ya da bilmeyerek gittikleri zararlı ve hatalı yolda muvaffakiyetlerinin esas nedeni bu sır ve gösterdikleri samimi ihlaslardır.”

Notun devamında, “Müslüman kişi, kuruluş ve vakıfların” da yakın ilgi ve kolaylığı ile hangi imkânlara kavuştukları, TSK’da hangi yıldan itibaren nasıl örgütlendikleri, kendilerinden olmayanlara ne tür kumpasları kurdukları, kuvvet komutanlıklarındaki “FETÖ’cülerin” sayı ve isimleri, 2012 yılında, “5-6 yıl sonra kimin general olacağına cemaat karar verecek” denildiği vs. somut örnek ve olaylarla anlatılıyor.

Sonunda da şöyle deniliyor:

“TSK bünyesindeki bu cemaat müntesiplerine müdahale edilmesi dıırumunda; a- Gizli ses kayıtlarının yeniden ortaya çıkması, b- Hedef şaşırtmak maksadıyla dindar personeli, internet yoluyla sosyal medya ortamında veya isimsiz mektup göndermek yollarıyla (bu yapıdan olmakla) itham etmek, c- İçlerinden aşikar olmuş olanları ortaya atıp, kalanları kurtarmaya çalışmak tarzında çabalar içerisine girebilecekleri, d- Bunların çare olmaması durumunda ise erken ve olgunlaşmamış bir darbe girişiminde bulunabilecekleri değerlendirilmektedir.”

Bu not dışında aynı kalemden çıktığı anlaşılan 6.5 sayfalık bir rapor daha var.

Bunda da “Din Kisvesi Altındaki Örgütün (Fetullah Gülen hareketi) TSK’daki Kadrolaşma Faaliyetleri” başlığı altında, çok daha detay bilgi aktarılıyor. Sonuç bölümü şöyle:

“Son söz olarak; Kendi kanaatimce, çok tehlikeli bir süreç içinde olduğumuzu düşünüyorum. Şöyle ki, Türk Silahlı Kuvvetleri adı üstünde gerektiğinde kullanılmak için silahlı bir güçtür. Ben bu gücün savaş kabiliyetinin olmadığını veya bir süre daha bu cemaat kadrolaşması devam ederse, kalmayacağını düşünüyorum. Allah korusun gireceğimiz ciddi bir büyük çapta silahlı çatışma durumunda cemaat elemanları abilerinden emir bekler ve savaşmayın emri alırsa savaşmayacaklardır. Böylece ordunun en temel esası olan itaat zedelenecektir ve ordumuz savaş kabiliyetini kaybedecektir. Dış mihraklı bir menfi odağın ordumuza bu derece sızmasının en vahim neticesi budur veyahut bu odağın dış mihraklı ve menfi bir oluşum olduğunun en büyük delili budur, çünkü hiç kimse kendi ordusuna ve milletine böyle bir ihaneti yapmaz. Daha açık biçimde ifade edeyim, bugün itibariyle Ermenistan, Barzani, Yunanistan, Suriye vs. küçük çapta bile olsa herhangi bir silahlı güç Türkiye’ye savaş ilan etse ve eğer cemaat elemanları savaşmayın emri alırsa, düşman bir günde Ankara’ya girer. Diğer bir kanaatim de bu örgüt kendisini TSK’de yeterince güçlü hissettiği anda ihtilal yapmaktan (gerekirse bunun bedeli Türkiye’yi kaybetmek olsun) çekinmeyecektir. Çünkü silahlı bir güce tamamen hakim olmak mutlaka bir amaç içindir (Bu iki iddiamı teyit eden birçok olay biliyorum ve en geç 2017 yılında ihtilal veya savaş bekliyorum-Allah Korusun). Çözümün ne olduğu konusunda ise pek bir şey söylemek istemiyorum, çünkü çok etraflı düşünülerek tartışılması gerekir ve beni çok aşar kanaatindeyim. Söylediklerimi teyit etmesi açısından bu küçük çaptaki raporu 2013 yılı Haziran ayında hazırladığımı belirtmek isterim. O zaman ne paralel yapı söylemi vardı ve ne de bunların ipliği bu kadar pazara çıkmıştı. Yalnızca elimden geldiği kadar bu konuda bir şeyler yapabileceğine inandığım kimselere ulaştırmaya çalıştım.”

-Necdet Özel’e Nasıl Ulaştı?-

Dönemin Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’in bu notları, 30 Ocak 2014’te altını kırmızı kalemle çizerek okuduğunu, bazı bölümlerin yanına bir veya iki soru işareti koyduğunu, Jandarma’yla ilgili bölümün yanına da yine kırmızı kalemle, “Sn. J. Gn. K. İnceleyin/Araştırın/Tetkik edin/Sonucu bana arz edin” notunu düştüğünü biliyoruz.

Nereden biliyoruz?

Zira bu notların tamamı, 15 Temmuz’dan sonra Genelkurmay Karargâhı’nda yapılan aramalarda ele geçirildi ve Genelkurmay Çatı Davasının ek klasörlerine kondu.

Buradan çıkarılacak tek sonuç şu:

Bunlar devlet yöneticilerine sunulmuş, onlar da Genelkurmay Başkanına vermiş.

“Sizinkiler darbe mi yapacak, bir bakın, araştırın” dercesine!..

-Genelkurmay da Böyle Araştırdı-

Sonrası daha önemli.

Bu notlar üzerine neler yapıldığına, yine Genelkurmay davasının ek klasörlerinden ulaştık.

6.5 sayfalık, “Bilgi Notu-Değerlendirme” başlıklı bir karşı not hazırlanmış.

El yazısıyla kaleme alınmış olan bu “Değerlendirme”, şöyle başlıyor:

“1980’lerin sonlarına doğru TSK’de yer almaya başlamış… Son 20 yıldır giderek artan bir şekilde ve önemli bir ölçüde bu cemaatin eline geçmiştir ifadelerinden, bu yazıyı yazanın bu döneme şahitlik etmiş olması gerektiği değerlendirilmektedir. Bahse konu personelin kurmay olma olasılığının çok yüksek olduğu anlaşılmaktadır.”

Devamında, nota yer alan her bir madde tek tek yorumlanıp, şu tespitler yapılmış:

“7’inci maddede yazdıklarının kendi başından geçmiş olma ihtimalinin kuvvetli olduğu düşünülmektedir. Dolayısıyla 1997 yılı da dikkate alınarak, bu tarihlerde evlenmiş ya da hiç evlenmemiş olabilir.”

“8’inci maddede yazılanlarla ilgili, ya kendisinin bir yerde ses kaydı vs. çıkmış olması ya da kendisinin böyle bir işi başkası için yapmış olması gerektiği düşünülmektedir.”

“11’inci maddede KKK mensubu 1990 mezunu 7 subayı örnek göstermesi, yazısında özellikle J. G. Komutanlığı mensubu personel hakkında detay bilgi verip, diğerleri (Hava, Deniz hakkında yüzeysel değerlendirme yapması, kendisinin muhtemelen 1990 mensubu bir jandarma kurmay albay olduğuna işaret ettiğini düşündürtmektedir.”

“Bu KKK mensubu 7 subayla aynı dönemde eğitim aldığını düşünürsek, 5’i 2000-2002, Yediyıldız 99-2001 ve Salnur 2003-05 döneminde eğitim aldığından orada tanıştığını düşünmek çok isabetli olmayabilir. Bir ihtimal olsa da aynı devre olması daha yüksek bir ihtimaldir.”

O tespitlerin sonucu da şöyle toparlanmış:

“Özetle detay bilginin Jandarma Gn. Kom’lığı karargahı ile ilgili olması, diğer kuvvetlerle ilgili yalnızca değerlendirme yapılıp, KKK’lığından 1990 mezunu 7 subayın isminin ifade edilmesi, yazı içerisindeki muhtelif ifadelerden de yola çıkılması neticesinde, yazıyı yazanın yüksek ihtimalle J. Gn. K’lığı mensubu bir kurmay subay olduğu, kendi ses kaydı vs. çıkması nedeniyle terfi edemediği, muhtemelen de 1990 mezunu olabileceği değerlendirilmektedir.”

-Tarife Uyan İsimler-

Bu müthiş “Hafiyeliğin” ardından ise sözkonusu raporları kim veya kimlerin yazabileceği bulunmuş.

Nasıl mı?

Şöyle ki;

O yıl Jandarma Genel Komutanlığı’nda terfi değerlendirme sırası gelen 1990 mezunu 8 kurmay albayın kimler olduğu tek tek çıkarılmış.

Sonra nedense üçü için, “Bunlar listeden düşüldüğünde” denilerek, diğer isimlerin analizi yapılmış.

Ve nihayetinde halen önemli bir görevde olan bir isim seçilip, şu ifadelerde “fail” ilân edilmiş:

“Bunlar arasından … ….’in Balyoz davasından 16 yıl ceza aldıktan sonra AYM hak ihlali nedeniyle yeniden yargılama kararı üzerine tahliye edilmiş olması nedeniyle bu yazıyı intikam hissiyle yazmış olabileceği değerlendirilmektedir.”

Bitmedi. Başka “failler” de tespit edilmiş:

Halen çok önemli bir görevde ve general rütbesinde olan bir isim için, “Ayrıca daha önce Nurculuk nedeniyle Pergin’e (Personel Güvenlik İncelemesi) alınıp, daha sonra Pergis’e çıkarılan …… ……. (Kardeşinin de 1995 yılında irticai faaliyetler nedeniyle TSK’dan çıkarılması bazı iddialarını destekler mahiyettedir)” dendikten sonra şu sonuca ulaşılmış:

“Yine intikam hırsı ile hareket edebileceği değerlendirilen Balyoz davasından tahliye durumunda olan …… ….., …. ….. (Bu iki isim 15 Temmuz darbesinden sonra önemli görevlere getirildi, 1 yıl sonra ise kızağa çekildi), …… ….. ….. (Emekli edildi), …. ……. (Halen önemli bir görevde) ve Jandarma Kurmay Albay Mustafa Önsel’den biri veya bu kişilerden birkaç kişinin birlikte yazmış olabileceği değerlendirilmektedir.”

Bu araştırmaya sebep olan notların Haziran 2013’te yazıldığını, 2014’te “fail” gösterilen bu isimlerin ise o dönemde henüz cezaevinde olduğunu ve görüldüğü üzere “Fetö’cülerin”, Balyoz’culara hıncının hiç bitmediğini kaydedip, soralım:

Necdet Özel ve diğer komutanlar, ihbarları kim/kimlerin yaptığını soruşturdukları kadar, “FETÖ’cülerin” de peşine düşseler, 15 Temmuz yaşanır mıydı?

Müyesser YILDIZ

22 Mayıs 2018

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/fetoculerin-degil-fetoculeri-ihbar-edenlerin-pesine-dustuler-22051805.html

Kategori:Uncategorized