İçeriğe geç

Macron Yine Boyunu Aşan İşlere Girmedi mi?

Bu yılın ilk 8 ayında Fransa’yla ilişkilerde nereden nereye geldik, ana başlıkları ile hatırlatalım.

Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Afrin operasyonumuzu “işgâl” olarak niteledi. Sert dille kınadık.

Trump, “Suriye’deki ortak stratejik zorluklara karşı Türkiye’yle işbirliğinin yoğunlaştırılması” görevini verince, YPG’li teröristleri ağırlayıp, “Türkiye ile SDG arasında arabuluculuk yapabiliriz” dedi ve Türkiye’ye karşı Münbiç’e asker gönderme sözü verdi. Gönderdi de. Erdoğan, şöyle tepki gösterdi:

“Fransa’nın yanlış bulduğumuz ve yanılgılardan kaynakladığını umduğumuz ifadelerinden fevkalade üzüntü duyuyoruz. Geçen hafta Macron’un kendisiyle görüştük. Baktım garip garip şeyler söylüyor. Garip garip şeyler söyleyince de frekansı da yüksek oldu, ama söylemek zorunda kaldım. Bizim Silahlı Kuvvetlerimizi asla kabullenemeyeceğimiz bir yere oturtmak kimsenin haddine değil. Terör örgütleri mensuplarını dün bir kez daha en üst düzeyde ağırlayanlar bunun Türkiye’ye karşı husumet hamlesinden başka bir anlamı olmadığını bilmelidir… ‘YPG’ye destek garantisi verdik’, lafa bak. SDG ile Türkiye arasında arabulucu olabiliriz lafı şayet doğruysa, bunu söyleyen kişinin haddini ve boyunu çok aşan bir beyandır bu. Bizde bir söz var ya gelin güvey olmak filan. Sana böyle bir görevi kim verdi. Bunu söyleyen kişinin haddini ve boyunu çok aşan bir beyandır bu. Boyunu aşan işlere girme. Türkiye’nin ne zamandan beri terör örgütleriyle bir masaya oturmak gibi bir sorunu var? Siz terör örgütleri ile beraber masaya oturabilirsiniz, ama Türkiye terör örgütleriyle mücadelesini Afrin’de olduğu gibi yapacak. Bu tavrından sonra Fransa’nın hiçbir terör örgütünden, hiçbir teröristten, hiçbir terör eyleminden şikayetçi olma hakkı kalmamıştır. Bizim bu konuda şakamızın olmadığını anlamaları için daha ne söylememiz gerekiyor?”

Fransa’da eski Cumhurbaşkanı Sarkozy dahil 300 kişi, “Kuran-ı Kerim’den bazı ayetlerin çıkarılması” talepli bir bildiri yayınlayınca da Erdoğan, şunları söyledi:

“Ey Batı bak!.. Kutsallarınıza saldırmayacağız, ama sizi alaşağı edeceğiz. Biz sizin ne denli aşağılık olduğunuzu biliyoruz. Bunu zaten her yerde yaptınız, yapıyorsunuz, yeni tanımadık sizi. 1. ve 2. Dünya Savaşlarını hatırlayın. Tek dertleri pastadan daha çok pay almak isteyen muhterisler, dünyamızı yakıp yıkarken geride on milyonlarca kurban bıraktılar. Sadece Ruanda mı? Cezayir’de, Fransızlar 5 milyon Müslümanı orada katlettiler. Libya’da aynı Fransızlar orada da yine devasa bir katliam yaptılar. Dünyanın sesi çıktı mı? Çıkmadı, yine sessiz kaldılar. Çünkü yapı, karakter, cibilliyet bu.”

Mayıs ayı sonunda Fransız Le Point Dergisi kapaktan, Erdoğan’ı “Diktatör” başlığıyla verdiğinde, Macron Twitter hesabından, “Basın özgürlüğüne paha biçilmez. Onsuzluk, diktatörlüktür” mesajını paylaştı. Fransa’ya sadece Paris Büyükelçimiz İsmail Hakkı Musa ve bu ülkede yaşayan Türkler tepki gösterdi.

Sonuç?.. Bu “meydan okumalar”, ABD’yle ilişkimiz bozulunca bitti. Yüzümüzü yeniden AB’ye çevirip, Merkel’i ve Macron’u arayarak, “Stratejik işbirliği”nden söz ettik.

17 Ağustos’ta da Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Fransız Finans Bakanı Bruno Le Maire biraraya gelip, ABD’nin uygulamalarına karşı birlikte hareket etme kararı alarak bu işbirliğini taçlandırdı!..

-Macron Değil Micron-

Yeniden Nisan’a dönelim.

Ankara’da Erdoğan, Putin ve Ruhani arasında Suriye konulu üçlü zirve yapıldıktan hemen sonra 14 Nisan’da ABD, İngiltere ve Fransa, Suriye’nin Doğu Guta bölgesindeki Duma’da kimyasal silahlarla saldırı düzenlediği gerekçesiyle bu ülkedeki birçok tesisi vurdu. Rusya, “Önceden planlanmış bir senaryonun” uygulandığını öne sürdü.

Erdoğan bu operasonla ilgili olarak, Suriye rejiminin gerek kimyasal gerek konvansiyonel silahlarla gerçekleştirdiği zulmün sona erdirilmesi ve Suriye halkının kalıcı barış ve huzuru için tek yolun siyasi çözüm olduğunu belirterek, bölgede gerilimin daha fazla tırmandırılmamasının önemini vurguladı. Dönemin Başbakanı Binali Yıldırım da, “Bunu olumlu bir adım olarak görüyoruz. Kimyasal silah kullanıldığı zaman mı insanlığınız aklınıza geliyor? 7 yıldır insanlar ölüyor, bugüne kadar neredeydiniz?” dedi.

İşte bu değerlendirmeler üzerine Macron, “Biz bu operasyonla Türkler ve Rusları ayırmayı başardık. Türkler kimyasal saldırıyı kınadılar ve ardından operasyonu desteklediklerini söylediler” iddiasında bulundu. Suriye kriziyle ilgili olarak Fransa’nın tüm ülkelerle konuştuğunu ve yeniden inisiyatif alacağını bildiren Macron, “Siyasi çözüm için Türkiye ve Rusya’nın da dahil olacağı bir müzakere başlatmak istiyoruz. Eğer Doğu Guta’daki kimyasal saldırı ve çatışmalardaki yoğunluk artmasaydı, ben Türkiye’ye giderek, Erdoğan, Putin ve Ruhani’yle bir araya gelmeyi planlıyordum. Bu buluşmayı gerçekleştirmek için yeniden girişimde bulunacağım” diye de ekledi.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Macron’un bu iddialarına cevap verirken, şu önemli detayı paylaştı:

“Maalesef bir çok Avrupalı dostumuz işin ciddiyetinden uzak popülizmi tercih ediyorlar. Fransa Cumhurbaşkanı’nın yaptığı açıklamalar da farklı ülkeler tarafından yalanlandı. Cumhurbaşkanı’na yakışır şekilde açıklama bekliyoruz. Macron, Ankara’da üçlü zirve yapılmadan önce Ankara’ya gelmek istediğini ve bu zirveye katılmak istediğini söyledi. Cumhurbaşkanımıza söyledi. Cumhurbaşkanımız da Putin’i aradı, Ruhani’yi de aradı. Rusya, ‘Mahsuru yok gelebilir’ dedi. İran ise, ‘Üçlü toplantımızı yapalım. Daha sonra da 3+1 Fransa ile toplantımızı yaparız’ dedi. Fakat bu gelişmeler, Doğu Guta’da kimyasal silahların kullanılmasından önceydi. Bundan bağımsız gelmek istedi ve üçlü toplantıya dahil edilmeyince de tabi gelmedi. Olayı başka yere çekmesin. Doğruları söyleyelim ki, herkes bilsin. Bunları açıklamak durumunda kalmamalıydık, ama bir Cumhurbaşkanı gerçeği söylemeyince, biz söylemek zorundayız.”

Çavuşoğlu’nun verdiği bu bilgi medyamızda, “Macron değil Micron… Macron bu fotoğrafta olmak istemiş… Türkiye ifşa etti! ‘Macron Ankara’ya gelmek istedi!’… Şımarık Macron’a tokat gibi cevap… Mevlüt Çavuşoğlu’ndan Macron’a ayar… Çavuşoğlu Macron’un karın ağrısını açıkladı” başlıklarıyla yer buldu.

-7 Eylül Zirvesi Niye İptal Oldu?-

Nisan’daki Suriye operasyonunu ve Macron’un o iddialarını niye mi hatırlattık?

Şimdi de Türkiye’yi yakından ilgilendiren, yüzbinlerce insanın ülkemize göçüne yol açabilecek İdlib operasyonu gündemde. Yine ABD, Fransa ve İngiltere üçlüsü, “Kesin kanıt olmamakla” birlikte Suriye’nin İdlib’de kimyasal silah kullanabileceğini öne sürerek, “Harekete geçmeye kararlıyız” açıklamasını yaptı. Rusya ise yine bir “senaryo” uygulanmak istendiği görüşünde.

Erdoğan 29 Temmuz’da İdlib’le ilgili bir soru üzerine, “Rusya, Almanya, Fransa ve Türkiye olarak 7 Eylül’de İstanbul’da bir zirve gerçekleştireceklerini” duyurup, “Neler yapabileceğimizi görüşeceğiz. İstanbul’daki dörtlü buluşmada, bölgesel konuları ele alacağız” dedi.

Medyamız bu gelişmeyi de, “Trump’a karşı İstanbul zirvesi” başlığıyla sundu.

Zirveye ilişkin ilk yalanlama Alman hükümetinden geldi. Rus basınına konuşan bir yetkili, Almanya’nın Suriye için farklı formatlarda çözüm arayışını desteklediğini, ancak 7 Eylül’de yapılacağı belirtilen zirveye katılımı henüz doğrulayamayacağını bildirdi.

Ardından Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, böyle bir görüşmenin henüz gündemde olmadığını belirterek, “Böyle bir görüşme olmayacak, zira üzerinde anlaşılmamıştı. Bu nedenle iptal edilen bir şey yok. Planlanmamış ve üzerinde anlaşılmamış bir şeyi iptal edemezsiniz” dedi.

Almanya Başbakanı Merkel de, “Rusya-Türkiye-Almanya-Fransa formatındaki bir görüşme, anlamlı olabilir. Bunun için iyi hazırlık yapılmalı ve bundan dolayı da net bir tarih yok. Danışmanların bu doğrultuda bir ön görüşme yapması ve zirvenin anlamı olup olmayacağını tespit etmesi üzerinde çalışıyoruz” sözleriyle bu toplantıyı doğrulamadı.

Putin-Merkel görüşmesinin ardından yapılan açıklamada ise, “İkilinin öncelikle yardımcılar ve uzmanlar düzeyinde görüşme yapılması konusunda anlaştığı” bildirildi.

Fransa’ya gelince; Alman haber ajansına konuşan Cumhurbaşkanlığı kaynakları, “Dört ülke liderinin, bu görüşmenin zirve seviyesinde gerçekleşmesi için çok erken olduğu” konusunda anlaştığını öne sürdü. Aynı kaynaklar ayrıca, Fransa’nın “Zirveye dahil olmadan önce ateşkes ve politik reformların gündeme alınacağına dair anlaşma sağlanması konusunda garanti istediğini” açıkladı.

Şimdi sorulara geçelim:

1- Erdoğan neye dayanarak, kesin bir dille 7 Eylül’de o zirvenin yapılacağını açıkladı?.. Yine mi “kandırıldı”?..

2- Türkiye böyle bir zirvesi gündeme getirerek, Macron’un sert sözlerle yalanlanan Nisan ayındaki planının önünü açmış olmadı mı?..

3- Suriye’de terör örgütünü desteklediği bilinen Fransa’nın, böyle bir zirve için şart koştuğu “ateşkes ve politik reformlarda anlaşma”dan kast edilen nedir?..

4- Zirve projesi yattığına ve ABD-İngiltere-Fransa üçlüsünün saldırmaya kararlı olduğu da görüldüğüne göre, İdlib planımız nedir?

Müyesser YILDIZ

26 Ağustos 2018

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/sahi-bizim-idlib-planimiz-ne-26081845.html

Kategori:Uncategorized