İçeriğe geç

Yargıda Işık Hızı; Tek Celsede Nasıl Mütalaa Verilir!..

Yargı sistemimizde “sürprizle” karşılaşmadığımız gün hemen hemen yok gibi.

Bugüne de Erzincan Ergenekon kumpasının “Efe” kod adlı meşhur gizli tanığı, eski savcı Bayram Bozkurt’un firar haberiyle başladık. Hakkında açılan “FETÖ üyeliği” soruşturmasında itirafçı olan ve aralarında Bülent Arınç’ın damadının da bulunduğu çok sayıda isim hakkında bilgi veren Bozkurt, bir süre tutuklu kaldıktan sonra adli kontrol şartıyla tahliye edilmişti.

Duyduk ki, Savcılık karara itiraz etmiş. Üst mahkeme, 3 Eylül’de Bozkurt’un tutuklanmasına yönelik yakalama emri çıkarılmasına karar vermiş. Ancak kararın üzerinden 25 gün geçtiği halde Bozkurt’un izine rastlanamamış!..

Yargımızın hallerinden yeni örnekler aktaralım.

Perşembe günü Sincan’da önemli davalardan birisinin 25’inci celsesi yapıldı. 15 Temmuz’da Özel Kuvvetler Karargâhı’nda yaşanan darbe teşebbüsüyle ilgili 68 sanıklı bu dava 2 yıldır devam ediyor.

İki kez Mahkeme Başkanı değişti. Tüm çabalara rağmen, dönemin Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı’nın, sanıklar ve avukatların da hazır olduğu duruşmada tanık olarak dinlenmesi sağlanamadı. Aksakallı, özel bir celsede mahkeme heyetine ifade verdi.

Sanıkların bir kısmı o gece Karargâh’ta olanlardı. Ancak Karargâh’ta bulunmadığı veya izinde olduğu halde tutuklananlar da vardı. Bunun sebebi, davanın ilk iki isminin üzerinde ele geçirildiği belirtilen listelerde isimlerin yer alması veya “FETÖ ile iltisaklarının” tespit edilmesiydi.

68 sanığın tamamı tutukluyken, peyderpey adli kontrol şartıyla tahliye kararları verildi ve nihayetinde 35 sanık tutuksuz yargılanır oldu.

Duruşmalar sırasında, ele geçirildiği belirtilen listelerin iddia edildiği gibi “darbecilerin” listesi olmadığı ortaya çıktı… Kendileri de “FETÖ” soruşturması geçiren ve bu davada yargılanan bazı kişilerin adlarını veren tanıklar, mahkemede daha önceki ifadelerini, “baskı altında” verdikleri gerekçesiyle reddetti vs.

-Duruşmaya İlk Kez Katıldı-

Perşembe günkü duruşmaya gelecek olursak; İki tanık daha dinlenecekti. Ancak tanıklar gelmedi. Bu arada duruşma öncesi sanıklara, üzerlerinde, evlerinde veya işyerlerinde ele geçirilen dijital materyallerle ilgili bilirkişi raporu gönderilmişti. Söz alan çok sayıda sanık, raporda belirtilen materyallerin kendilerine ait olmadığını, materyallerin birbirine karıştırıldığını, hatta arama tutanaklarında yer almayan malzemelerin gözüktüğünü söyledi.

Mahkeme Başkanı da, “Karışıklık olabilir. Binlerce materyal var. Tebliğ ettik ki, görün” diyerek, kararlarda önemli rol oynayan dijitaller konusunda yanlışlık yapıldığını kabul etmiş oldu.

Ancak anlatmak istediğimiz, yargılama sürecinde bu yaşananlar değil, bambaşka bir durum.

“Perşembe günü dinlenmesi kararlaştırılan iki tanık gelmedi” dedik. Belki davanın seyrini değiştirecek önemli bilgiler vereceklerdi. Olmadı. Ne mi oldu? Savcı, esas hakkındaki mütalaasını açıklayıp, tutuklu 31 sanık hakkında darbeye teşebbüsten ağırlaştırılmış müebbet, tutuksuz 35 sanık hakkında “FETÖ üyeliğinden” 15 yıla kadar hapis cezası, iki sanığın da dosyasının ayrılmasını talep etti.

Mütalaada, “FETÖ üyeliğinden” hapis cezası istenmesinin gerekçeleri şöyle sıralandı:

“Adı geçen sanıkların FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile irtibatlarının bulunduğuna dair dosya kapsamında dinlenen tanıkların beyanları… Darbe girişimi öncesi yapılan planlama çalışmalarında yer almaları… Bu planlamalara ilişkin listelerde bulunmaları…”

Yukarıda, listelerin ve tanıkların durumunu özetledik. İyi de “Darbe planlama çalışmalarında yer aldıkları” tespit edildiyse, sadece “FETÖ üyeliğinden” cezalandırılmalarının istenmesi, çelişki değil midir?

Pek çok davada ne kadar yargılama yapılırsa yapılsın, iddianamelerde yer alan suçlamalar ne kadar çürütülürse çürütülsün, esas hakkındaki mütalaa ve kararların yine iddianameye bağlı kalınarak verildiği biliniyor.

Anlaşılan, bu davada da benzer bir durum sözkonusu.

Ama bunu diğerlerinden ayıran çok önemli bir fark var.

Duruşma savcısı, 3-4 ay öncesine kadar aynı isimdi. Bir başka mahkemeye gitti. Perşembe’den önceki son iki celseye geçici bir savcı girdi.

Perşembe günkü duruşmaya ise bu mahkemeye yeni atanan savcı katıldı. Temmuz sonunda, üstelik Ankara’dan değil, bir başka ilden gelen savcının bu önemli davadaki ilk celsesiydi.

Ve işte bu ilk celsesinde de mütalaa verdi.

Gel de, “Yargı sistemimiz yavaş işliyor” diyenleri yalanlayan bu “hıza” şaşırma!..

-160’ın Yerine 3’e 2 Sistemi mi?-

Bir başka örnek, üst yargı organlarından olan Yargıtay’dan.

Bilindiği gibi “FETÖ”nün Yargıtay’a hakim olduğu dönemde, bir kalemde seçilen 160 blok üyesi vardı.

Yeni dönemde “FETÖ temizliği” kapsamında, tüm yargı organlarında yeni düzenlemelere geçildi. Bu kapsamda, birkaç ay önce Yargıtay’a 100 yeni üye seçildi. Seçimden sonra önemli dairelerin yapısı değiştirilirken, Hukuk ve Ceza Genel Kurulları üyeleri de sabitlendi.

Yeni üye seçiminde, bu dönemin gözde “Cemaat, tarikat ve vakıfları” ile belli siyasi görüşlere kontenjan ayrıldığının öne sürüldüğünü hatırlatıp, örneğimize geçelim.

İki hafta kadar önce geçmiş dönemin önemli bir isminin yargılaması yapılır. Heyet, iki eski üyeye karşı, yeni üç üyeden oluşmaktadır.

Duruşma sonunda, o önemli ismin tutukluluk halinin devamına karar verilir. Kararın, oy birliğiyle mi, oy çokluğuyla mı alındığı açıklanmaz.

Ancak iddialara göre, birkaç gün sonra belli bir cemaate yakın bir haber sitesinde, sözkonusu kararın ikiye karşı üç oyla alındığı bildirilmekle kalınmaz, kimlerin ne oy verdiği de ismen duyurulur.

İki eski üye tahliye, üç yeni üye tutukluluğun devamı yönünde oy kullanmıştır.

Tabii Yargıtay karışır, “mahalle baskısı” olarak değerlendirilen bu “sızdırma”, büyük rahatsızlık yaratır ve şu sorulmaya başlanır:

“160 blokun yerine, 3’lü sisteme mi geçiliyor?”

Müyesser YILDIZ

29 Eylül 2018

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/yargida-tarikat-yapilanmasi-bakin-hangi-noktaya-geldi-29091831.html

Kategori:Uncategorized