Dışişleri Bakanlığı’nda yıllarca eski bakanlar Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nun Özel Kalem Müdürlüğünü yapan, sonrasında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün dış politika başdanışmanlığı görevine getirilen, şimdi ise “FETÖ üyeliğinden” tutuklu olan eski büyükelçi Gürcan Balık’ın mahkemede kendisini savunurken yaptığı açıklamaları aktarmaya devam edelim.
Aleyhinde ifade veren, eski “FETÖ’cü” olarak bilinen Hayati Küçük hakkında, “Bu adam FETÖ’cü. ‘Ben Fetullah Gülen’i özel temsilcisisiyim. Bana özel davranmanız gerekir’ diyordu. Haddini bilmeyen biriydi. Haddini bildirdim” diyen Balık, Fatih Koleji’nde okuması konusunda ise şunları söyledi:
“Evet, ben Fatih Koleji’nden mezunum. Bunu gizlemedim ki!.. Bu okuldan mezun olmam, çekirdekten FETÖ’cü olduğumun göstergesiyse, tüm Fatih Koleji mezunlarını çıkaralım. Şu anda çok gözde yerlerde oldukları görülecektir.”
Balık, sosyal medyada Akıp İpek’le takipleştiği yönündeki suçlamaya karşılık olarak da kabinenin yarısı ile takipleştiğini bildirip, “Ömer Çelik, İbrahim Kalın dahil” diye vurguladı.
-VIP Umreye Kimler Gitti?-
Gürcan Balık’a yöneltilen suçlamalardan birisinin, Akın İpek’in annesi Melek İpek’in 2011’de organize ettiği Umre programına katılacakların vize problemini çözmesi, bunun sonrasında da Akın İpek’in otelinde kalması olduğunu belirtmiştik.
Balık’ın bu suçlamalara ilişkin savunmasından önce arşivlerden bir “VIP Umre” haberini hatırlatalım.
Şubat 2009’da medyada yer alan haberlerde özetle; “Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in eşi Şahsenem Çelik’le yakınlığıyla bilinen Koza İpek Holding Yönetim Kurulu Üyesi Melek İpek’in organizasyonu ile aralarında bakan eşleri ve sosyetenin tanınmış simalarının da bulunduğu 180 kadının Suudi yönetiminin özel izni ile umreye gideceği, kadınlara özel umreye Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in eşi Gülten Çiçek ile yeni evlenen kızı İclal Cicioğlu ile kayınvalidesi Fatma Sevil Cicioğlu, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in eşi Şahsenem Çelik, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler’in eşi Mehtap Güler ile Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın eşi Semiha Yıldırım’ın da katılacağı, TBMM Başkanı Köksal Toptan’ın eşi Saime Toptan ile Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın eşi Şeyma Akdağ’ın ise umreye katılmayacağı” duyurulmuştu.
Sözkonusu haberlerde, “Umre ziyaretine Cumhurbaşkanı Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül’ün de davet edildiği, ancak önemli bir programını gerekçe göstererek katılmadığı”, ayrıca “VIP Umre ziyareti için devreye giren Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, Suudi Arabistan Kralı Abdullah ile görüştüğü, Kral Abdullah’ın özel izniyle VIP konuk statüsünde gerçekleşecek 10 günlük Umre gezisinde kadınların Mekke’deki Hilton Oteli’nde konaklayacağı” şeklinde bilgiler de yer almıştı.
2009’daki bu program için 180 kişiden söz edilirken, Gürcan Balık davasında, sene 2011 ve 600 kişi gözüküyor. Ya bir karışıklık var ya da Melek İpek iki farklı Umre organizasyonu yapmış.
-İpek’in Oteline Cumhurbaşkanı Gül de Gitti-
Her neyse, Gürcan Balık’ın savunmasına dönelim. Şunları söyledi:
“600 kişiydi. Hüseyin Çelik, Cemil Çiçek’in eşleri, yakınları, çocukları vardı. Vize sorununu ben çözmedim. Ahmet Davutoğlu, Suudi mevkidaşına söyledi, öyle çözüldü. Konuyu Bakana ben mi getirdim? 2011 yılında otele ben gitmemişim, ama herkes gitmiş. Cumhurbaşkanı Gül dahil. 2012’de tekrar çağırdılar. ‘Ücretsiz kalmam. Beleş tatile ihtiyacım yok’ dedim. O otelde kalanları getirmeye kimsenin gücü yetmez. O zaman, otelde kalanların hepsi FETÖ üyeliği ile suçlansın. Peki Akın İpek’in uçağı ile para ödemeden Hacca gidenler ne olacak?”
-Davutoğlu Esad’la Görüşürken de Terörist miydim?
Gürcan Balık, “2 senedir kendime şunu soruyorum; Ben ne zaman terörist oldum?” dedikten sonra da savunmasına şöyle devam etti:
“Davos’ta ‘One minute’ olayından sonraki basın açıklamasını Ahmet Davutoğlu ile birlikte kaleme alırken mi?.. Mavi Marmara olayındaki açıklamaları hazırlarken mi?.. Davutoğlu’nun, Esad’la son görüşmesine katılırken mi?.. Afrin, Zeytindalı operasyonlarının temeli olan 2012 Suriye tezkeresini hazırlarken mi?.. TBMM’nin gizli oturumlarına katılmasına izin verilen ender bir kişiyken mi?.. Gezi olaylarında, herkes bir kenara çekilirken -şimdi herkes farklı hikaye anlatsa da- yabancı medya kuruluşlarına gönderilen açıklama ve makaleleri kaleme alırken mi?.. Mısır’daki darbeyle ilgili Davutoğlu adına açıklama yapıp, makaleler yazarken mi?.. Hakan Fidan ve Ahmet Davutoğlu ile çok kritik temasları yürütürken mi?.. Ben hiçbir zaman terörist olmadım, asla da olmayacağım.”
Savunmasının sonunda, “Tüm bunların birinci tanığı” olduğunu vurguladığı Ahmet Davutoğlu ve Feridun Sinirlioğlu’nun mahkemede dinlenmesini isteyen Balık, 17 Temmuz’daki duruşmada mal varlığı üzerindeki tedbirin kaldırılması kararı verildiği halde bunun uygulanmadığını da kaydedip, tahliye talebinde bulundu.
Duruşmanın sonunda, 17 Temmuz’daki celsede Balık’ın tahliyesine karar veren heyet, bu defa tutukluluğunun devamı yönünde karar aldı… Daha önce verilen Hayati Küçük’ün dinlenmesi kararından vazgeçildi… Gelecek celsede Mehtap Yılmaz’ın dinlenmesi ve Gürcan Balık’ın Bank Asya hesaplarının sorulması kararlaştırıldı… Bu aşamada sonuca bir etkisi olmayacağından, Ahmet Davutoğlu ve Feridun Sinirlioğlu’nun dinlenmesi talebi ise reddedilip, duruşma 9 Kasım’a ertelendi.
Dünkü yazının başlangıcında bu duruşmayı, “Yargılamalarda medyanın etkisi, dillerden düşürülmeyen yargı bağımsızlığının durumu, bilhassa yıllardır aranıp da bulunamayan ‘FETÖ’nün siyasi ayağı kısmı ve bir sanığın psikolojisi açısından” baştan sona detaylı şekilde anlatma gereği duyduğumu belirtmiştim.
Sondaki “Sanığın psikolojisi” boyutuna gelince; Bir döneme ait ve en tepedeki isimlere dair böylesine önemli iddiaları gündeme getirdiği halde nedense Gürcan Balık’ın bunların medyaya yansımasını istemediği şeklinde bir izlenim edindim. “Gündeme gelirsem, tahliye olamam” kaygısı mıdır, başka bir şey mi, bilemiyorum!..
Müyesser YILDIZ
13 Ekim 2018
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/yandaslarin-sakladigi-durusmada-neler-oldu-13101848.html