Seçim sath-ı mailine girildiğinden beri AKP-MHP ittifakı ile iktidar medyası, CHP-İYİ Parti ve Saadet Partisi’nin HDP/PKK ile işbirliği yaptığını iddia edip, “HDP eşittir PKK” diyor.
Son olarak Erdoğan Salı günü Partisinin Meclis Grup Toplantısında şunları söyledi:
“Kandil’le iş tutanlarla, CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi iş tutuyor. Bunlar kıyamet alameti. Nereden nereye geldik.”
PKK’lılar için Habur’da çadır mahkemesi kurulması,
Oslo’da PKK’yla masaya oturulması,
İmralı’da teröristbaşı ile enseye tokat muhabbetler yapılması,
HDP’lilerin, İmralı-Kandil-Brüksel arasında turlayıp, teröristbaşının talimatlarını iletmesi,
Diyarbakır meydanında teröristbaşının mesajlarının okunması ve bunların naklen yayınlanması,
Teröristbaşının doğduğu evin adeta “türbe” muamelesi görmesi,
Teröristbaşının isteğiyle Meclis’te bir gecede “PKK’yla müzakere” yasası çıkarılması,
PKK şehirleri bombalarla doldururken, bizzat Bülent Arınç’ın söylediği gibi, “üzerinde silah olan teröristler, karakolun önünden geçip, onlara el sallayıp, alay ederken”, askerin bir şey yapamaması,
Mustafa Kemal Atatürk’ün milli mücadele için kurduğu devletin Anadolu Ajansı başta olmak üzere Türk medyasının anlı şanlı isimlerinin Kandil’de sıraya girip aranması ve Murat Karayılan’la fotoğraf çektirme yarışına girmesi,
HDP milletvekillerinin İmralı’dan çıkıp, soluğu Dışişleri, İçişleri, Adalet Bakanları ile MİT Müsteşarı’nın yanında alması,
Dönemin Kamu Güvenliği Müsteşarının, teröristbaşına, “Siz buradan örgütü yönetiyorsunuz. Buna müsaade ediyoruz. Heyetlerin geliş gidiş imkanlarını da sağlıyoruz” demesi,
Teröristbaşının, TSK ve MİT’ten kontenjan isteyip, MİT Müsteşarına, “50 gün kaldı. Hanya’yı Konya’yı göreceksiniz” mesajı göndermesi,
HDP’nin Parti, Meclis yöneticileri ile belediye başkanlarının ve akillerin İmralı’da belirlenmesi,
AKP-HDP heyetlerinin, Dolmabahçe’de ortak deklarasyon yayınlaması,
Dönemin Başbakanının, “Ne istedilerse verdik… Kandırıldık” itirafında bulunması vs.
Değil “kıyamet alameti”, bunların her biri “kıyametin kopması” anlamına geliyordu; ama, bildiğimiz üzere, hiçbir şey olmadı!..
Derdim, bugün “HDP’yle ittifak” konusunda suçlanan partileri savunmak ya da bu suçlamayı yapan partileri eleştirmek değil, sadece hafızamız ve aklımıza sahip çıkmak.
“HDP eşittir PKK” meselesine gelince; evet, dün de eşitti, bugün de, yarın da!..
Hadi dün bu gerçek kabul edilmiyordu, madem ki bugün anlaşıldı, o parti için neden kapatma davası açılmıyor veya buraya da kayyum atanmıyor da seçimlere girilmesine izin verildiği gibi, devlet yardımı yapılıyor?
1 Hafta Önce Mardin’de Ne Oldu?
Şuraya geleceğim; AKP-MHP ve iktidar medyası HDP-PKK üzerinden diğer muhalefet partilerine yüklenirken 1 hafta önce Mardin’de şunlar oldu:
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Mardin Milletvekilleri Mithat Sancar, Pero Dündar, Ebru Güney, Tuma Çelik ve Büyükşehir Belediye Başkan adayı Ahmet Türk’ün katıldığı aday tanıtım toplantısında, Buldan’ın konuşması öncesinde ölen teröristler için saygı duruşunda bulunuldu, PKK ve teröristleri öven marşlar okundu.
Bu rezalete ise sadece İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tepki gösterdi. Soylu, “Dün Mardin’de 300-500 kişiyle güya aday açıklayacaklar HDP’ciler. Hala kafaları, birilerinin talimatlarıyla aynı nokta üzerinden devam ediyor. Gerilla marşı okuyorlar. Biz gereğini yerine getiriyoruz ya şimdi, öbür taraftan milletimizi orada birtakım şeylere çağırıyorlar” derken, ne Erdoğan, ne de Bahçeli’den ses çıkmadı.
Buldan’ın sadece 2 ay önce bütçe görüşmeleri sırasında Meclis kürsüsünden, “İmralı’da sayın Öcalan 3 yıldır tecritte tutuluyor. İmralı’nın kapısına kilit vurulduğundan dolayı ülkede krizler, darbeler oldu” dediğini,
Birkaç gün sonra ise yine Meclis’te Bahçeli ile Buldan arasında “sıcak bir sohbetin” gerçekleştiğini hatırlatıp devam edelim.
Teröristbaşından Buldan’a: Önder, Lider Olabilirsin
Malûm, “müzakere sürecinde” İmralı heyetinde yer alan ve en aktif çalışan isimlerden birisi de Pervin Buldan’dı.
İmralı’ya gidenlerin tamamı tutuklanırken, Buldan HDP Eş Başkanı oldu.
Yanlış anlaşılmasın; “O neden tutuklanmıyor?” demek istemiyorum, sadece “özellik ve önemini” sorguluyorum.
Acaba bunun sebebi, teröristbaşının onunla ilgili düşünce ve planları olabilir mi?
“İmralı Notları” isimli kitaptan hatırlatalım; Görüşmelerde Pervin Buldan’a şunları söylediği yazıldı:
“Siz örneksiniz… Eski yaşamınız ortada. Feodal bir baskı vardı. Ama şimdi siyaset yapıyorsunuz. Siyaset alanında iyisiniz… Meclis’te izledim. Hitabetiniz, inandırıcılığınız ve etkiniz örnektir. Kürtçenizi de geliştirin. Onu hiç ihmal etmeyin.”
“Sabah aklıma geldi, ‘Pervin Hanıma ne diyeyim?’ diye biraz düşündüm. Siyasete bir gelin gibi başlayacaksınız. Sabah kalkıp giyinip süslenecek ve o günle evleneceksiniz. Yani siyaseti aşkla yapacaksınız.”
“Bir an Nefertiti’nin yaşamı aklıma geldi, sizinle bağlantı kurdum. Tek tanrılı dinler döneminde Mitannilerin kralı öldürülüyor. Yerine eşi Nefertiti geçiyor. Çok cesur bir kadın. Eşinin yapamadıklarını yapıyor. Senin eşin de öldü. Ama senin eşin bundan sonra Özgürlük Hareketi olacak. Çok cesur, çalışkan, inançlı ve asil bir kadınsınız. Gelişmeye de açıksınız. Her türlü görevi yapabilirsiniz… Kandil’deki kadınlara yine sizin şahsınızda örnekler vererek görüşlerimi ileteyim; Sen mesela kendine teorik olarak yaklaşmalısın. Nefertiti örneğini size vermiştim. Buna bir de Semiramis ve Puduhepa örneğini verebilirim.”
“İki ölümcül ilke. Kölelik ya da özgürlük. Buradan devrim çıkarmalısın. Nefertiti örneğini onun için verdim. Madam Bovary ve Anna Karanina’yı okuyabilirsin. Kendi çelişkilerinle orada yüzleşirsin. Kürtler için tarihi bir önderlik olabilir. Burjuva-liberal kadın olamazsın. Devrimci önderlik şansını zorlayacaksın. Cesur ol. Örgütün emirlerini bile dinlemeyebilirsin.”
“Pervin arkadaş mı desem, yoldaş mı desem? Nefertiti örneğini zaten vermiştim. Ondan bağımsız Simone de Beavouir, Fatmagül Berktay ve Serpil Sancar’ı da okuyabilirsiniz. Aşiret kadını olmayın, o kişiliği kültüre dönüştürün. Dönüştüğünü de görüyorum. Arkeolojisi yapılacak kadınsın… 20 yılda yeni bir kişilik oluşturdun. Bir anlamda yeniden doğdun. Yaratıcılığın gelişti, çalışkansın, kendini boyutlandırdın. Kapasiten de var. Bunlara yoğunlaş.”
“Bazen sizin durumunuzu günlük bile düşünüyorum. 20 yıl önce vahşice ölüm yaşadınız, ama bu yaşamın ne örgütlenmesi, ne kurumsallaşması var. Benden yardım isteyebilirsin, lider de olabilirsin, önder de olabilirsin, ama cesur olmalısın… Ben sana yardımcı olamazsam önderlik yapamam.”
“Güçlü bir kadınsın ve bu bizim siyasi çalışmamız kadar önemlidir. Liderlik rolüne soyunabilirsin.”
“8 Mart’taki konuşmanı izledim. Türkü de söylüyorsun, giyisileriniz de çok güzel. Tam kadın özgünlüğünde bir çalışmaydı, çok hoşuma gitti. Sesin de güzelmiş. Daha da geliştirebilirsiniz.”
Pervin Buldan’ı böylesine öven sadece teröristbaşı değildi.
Yine o kitapta yazdığına göre, bir görüşmede teröristbaşı, orada bulunan devlet yetkilisine şunu sordu:
“Sen nasıl görüyorsun Pervin Hanımı?”
Yetkili’nin cevabı şu oldu:
“Profili yüksek. Bulunduğu, doğduğu topraklara uygun. Halkı ve tabanının beklentisinin üstünde performansı, tabii hanımefendi görüntüsü de önemli.”
Doğruysa, acaba Buldan için bu değerlendirmeyi yapan “yetkili” kimdi?
Ve dahi bir hafta önce Mardin’de yaşanan rezalete rağmen Süleyman Soylu dışında hiçbir yetkilinin Pervin Buldan hakkında tek söz etmemiş olmasının sırrı nedir?
Müyesser YILDIZ
8 Şubat 2019
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/devletin-zirvesi-pervin-buldan-hakkinda-ne-dusunuyor-08021935.html
Odatv yeni link: https://www.odatv4.com/yazarlar/muyesser-yildiz/devletin-zirvesi-pervin-buldan-hakkinda-ne-dusunuyor-155588