İçeriğe geç

ABD Ayasofya Hakkında Ne Düşünüyor?

Erdoğan 2014’te Ortaköy Camii’ni açtığında Başbakandı. Konuşması sırasında, “Ayasofya açılsın” sloganı atılınca, “Yan tarafında Sultanahmet var. Önce orayı bir dolduralım. Ondan sonra gerisi gelir. Allah yar yardımcımız olsun” dedi.

16 Nisan 2017’de yapılan Başkanlık referandumundan iki gün önceydi. Atatürk düşmanlığıyla bilinen “tarihçi” Mustafa Armağan Diyarbakır’da düzenlenen bir konferansta, Ayasofya’nın bağımsızlığımızın sembolü olduğunu vurgulayıp, şunları söyledi:

“Bağımsızlığımızın önündeki engellerden birisi sembolik olarak Ayasofya’dır. İnşallah, 16 Nisan’da ‘evet’ çıkacak. Sayın Cumhurbaşkanımızın kararnamesiyle 5189 sayılı kararname iptal edilerek, Ayasofya ibadete açılacak.”

Yeni Zelanda’da camilere saldırıp, 50 insanı katleden caninin, “Ayasofya minarelerden kurtulacak” hezeyanından sonra Ayasofya meselesi geçen hafta yine gündeme geldi. Tekirdağ mitinginde bir vatandaş, “Ayasofya cami olarak açılsın” diye seslenince, Erdoğan şöyle tepki gösterdi:

“Sultanahmet’i bir doldurun, ondan sonra ona bakarız. Bak şimdi Büyük Çamlıca Camii’ni yaptık. 4 tane 5 tane Ayasofya eder. O kadar büyük. 60 bin kişiyi alabilecek kapasitede. Ve Anadolu Yakası’nda tüm İstanbul’da ve Türkiye’de en büyük camii oldu, buyurun. Mesele o değil. Bu işin siyasi boyutu var. Yan tarafta Sultanahmet’i doldurmayacaksın, Ayasofya’yı dolduralım diyeceksin. Bu oyunlara gelmeyelim. Bunların hepsi tezgâh. Biz, ne zaman neyin nasıl yapılacağını çok iyi biliyoruz. Bu namussuzlar böyle dedi diye biz adım atmayız. Adımı nasıl atacağımızı, biz çok iyi biliriz.”

İki gün sonra da bir televizyon programında özetle şu açıklamaları yaptı:

“Yeni Zelanda’daki teröristin 74 sayfalık manifestoyu yazması mümkün değil. Bu özel bir kurul tarafından hazırlanmış bir manifesto. Bunun arkasında çok ciddi bir kurul var. Çünkü Batı’nın niye sesi çıkmıyor? Batı’daki medyanın niye sesi çıkmıyor? Bunu bulmuşlar ve hazırlayıp eline de vermişler. Benim ülkemin adı geçiyor, şahsımın adı geçiyor, Ayasofya’nın da adı geçiyor. Ayasofya adeta sanki emanetmiş de onu geri alacaklar. Sıkıysa geri al. O ayrı mesele. Burada hâlâ ülkemizde birileri bakıyorsunuz ‘Ayasofya açılsın’. Kardeşim bir şeyi söylerken duygusallıkla, bu alçağın, teröristin sözlerine karşı böyle bir talepte bulunmanın bir anlamı yok. Bu oyunlara gelmeyelim. Çünkü bunlar da bir tahriktir. Tahrik unsurlarını bozalım diye açıklamasını yapmak durumunda kaldım. Orada mesela bir sergi yapıldı, orada Kur’an tilaveti de yaptık. Belli bir bölümünde şu anda namaz da kılınıyor. Bunları da aşmak bizim için sorun değil, aşarız ama getirisi, götürüsü nedir? Bunu da burada açıklamam doğru olmaz. Bunun bir götürüsü var. O, bizim için faturası çok daha ağırdır. Unutmayalım dünyanın çok çeşit ülkelerinde bizim binlerce camimiz var. Acaba bunu söyleyenler, bu camilerin başına ne gelir, bunu düşünüyor mu? Şu anda kundaklama hareketleri, bir çok şeyler yapılıyor. Bunları düşünmeden, bunların hesabını yapmadan söylüyorlar. Kusura bakmasınlar bunlar dünyayı tanımıyorlar, muhataplarını bilmiyorlar. Ben bir siyasi lider olarak bu oyuna gelecek kadar istikametimi kaybetmedim. İslâm dünyasının yükünü çekiyoruz. Nerede, ne oluyor, ne olabilir, bunların hepsini düşünmek zorundayız. Onun için hassas olacağız, dikkatli olacağız.”

Ayasofya ABD’nin de Gündeminde

Erdoğan’ın bu sözlerinden sonra ABD’nin Ayasofya hakkındaki düşüncelerini merak ettim ve her yıl Dışişleri Bakanlığı’nca yayınlanan “Dini Özgürlükler Raporu”na baktım.

Ülkemizdeki dini azınlıkların her türlü meselesinin madde madde sıralanıp, en sonunda ABD politikası ile bunların halli için Türk Devlet ve hükümet yetkilileriyle yapılan görüşmelerin anlatıldığı sözkonusu raporlarda, Ayasofya ilk kez 2013 yılında gündeme geldi.

2013 raporunda, “Bazı İslâmi grupların eski Ortodoks kiliselerini camiye dönüştürmeyi savunmaya devam ettiği” belirtildikten sonra 12’inci yüzyıldan kalma bir Bizans kilisesi olan ve son 50 yıldır müze olarak faaliyet gösteren Trabzon’daki Ayasofya Kilisesi’nin 2013’te camiye dönüştürüldüğü vurgulandı.

O vakitler bu karara Fener Rum Patriği Barthelomeos’un da, “Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesine ihtiyaç duyulduğunu düşünmüyorum. Ayasofya Kilisesi’nin müze olarak kalmasından yanayız. Zaten İslâmi önderlerin de belirttiği üzere burada halkın ibadet için ihtiyaçlarını karşılamak üzere birçok cami var ve bunların bir kısmı da boş durumda” diye tepki gösterdiğini hatırlatıp, devam edelim.

2014 ve 2015 yılı raporlarında da sadece Trabzon’daki Ayasofya’ya değinildi.

2016 raporuna gelince; İlk kez burada İstanbul’daki Ayasofya’dan şöyle söz edildi:

“Ramazan ayı boyunca devletin televizyon kanalı olan Diyanet Tv’de 1935 yılında müze haline getirilen Ayasofya’da Kuran okundu. Diyanet İşleri Başkanı buradan özel bir röportaj verip, Müslümanlara çağrı yaptı. Ekim ayında da hükümet, Osmanlı döneminde yapılmış olup, Ayasofya’dan ayrı bir bölümde olan Hünkar Kasrı’na tam gün görevli imam atadı. Burada günde 5 vakit namaz kılınmaya başlandı. 28 Mayıs’ta Anadolu Gençlik Derneği’nin İstanbul’un fethinin 563’üncü yıldönümü için düzenlediği etkinlikte, binlerce insanın katılımıyla Ayasofya’da sabah namazı kılındı. Ekim ayında Kanal A’da bir yorumcu, 1935’teki Ayasoyfa’yı müze haline getirme kararının İngiliz ve Amerikan komplolarının bir parçası olduğunu söyledi.”

Raporun son bölümünde de ilk kez, ABD Büyükelçisi ile İstanbul Başkonsolosu’nun devlet yetkilileriyle yaptığı görüşmelerde, “Ayasofya’nın birarada, barışçıl bir şekilde yaşama ve dinlerarası diyalog açısından tarihi ve olağanüstü önemli bir sembol olduğunu” vurguladığı bildirildi.

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın 2017 yılı raporunda ise Ayasofya’ya daha geniş şekilde yer verildi. 2016 raporunda yazılanlara ilave olarak;

Ağustos ayında iki kişinin Ayasofya’nın içinde İsrail’i protesto edip, “Burası cami, müze değil” diyerek, namaz kıldığı,

Çeşitli milliyetçi İslâmi grupların, 537-1453 yılları arasında Ortodoks kilisesi, 1453-1931 yılları arasında cami olan İstanbul’daki Ayasofya müzesi dahil bazı eski Ortodoks kiliselerinin camiye dönüştürülmesini istemeye devam ettiği,

Aralık ayında Trump’ın, “ABD Büyükelçiliği’ni İsrail’in Başkenti Kudüs’e taşıyacağız” açıklaması üzerine Alperen Ocağına mensup bir grubun, insanları Ayasofya’da namaz kılmaya çağırıp, namaz kıldığı, polisin bu “protestocuları” gözaltına aldıktan sonra serbest bıraktığı,

AKP Milletvekili Şamil Tayyar’ın da Twitter’dan, “Ayasofya ibadete açılsın. Cuma namazıyla başlangıç yapalım” diye tepki gösterdiği anlatıldı.

Şamil Tayyar’ın o mesajı tam olarak şöyleydi:

“Biz Cuma namazıyla Ayasofya’dan başlangıç yapalım, onlar Trump’et çalsınlar. Madem öyle. İnceldiği yerden kopsun. Ayasofya ibadete açılsın. Şiddete bulaşmadıkça ABD’nin Kudüs kararına gösterilen Ayasofya talebi gibi her türlü tepki, karar verici siyaset kurumunun caydırıcılık gücünü besler. İsrail’le diplomatik ilişkileri askıya almayı düşünürken, Ayasofya talebini provokasyon olarak görmek, meseleyi kavrayamamaktır.”

Ve 2017 raporunun son bölümü; Kıdemli ABD yetkililerinin, Türk Devlet yetkililerine “Barışçıl yaşam ve dinlerarası anlamlı diyaloğun sembolü olan Ayasofya’nın olağanüstü önemini anlatmaya devam ettiği” belirtildi.

2018 yılı Dini Özgürlükler Raporu’nun Mayıs ayında açıklanacağını, bu defa neler söyleneceğini o zaman göreceğimizi kaydedip, soralım:

Acaba Erdoğan’ın Ayasofya ile ilgili açıklamalarında, ABD’nin o telkinlerinin de herhangi bir etkisi olmuş mudur ki?

Müyesser YILDIZ
22 Mart 2019

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/abd-ayasofya-hakkinda-ne-dusunuyor-22031950.html

Odatv yeni link: https://www.odatv4.com/yazarlar/muyesser-yildiz/abd-ayasofya-hakkinda-ne-dusunuyor-158140

Kategori:Uncategorized