19 Eylül Gaziler Günü, aynı zamanda TBMM tarafından, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’e “Gazi”lik unvanı ve “Mareşal” rütbesi verilmesinin 98’inci yıldönümüydü. Böyle olduğu için de tüm il, ilçelerde törenler yapıldı, devlet erkânı mesajlar yayınladı.
Örneğin Erdoğan, şunları söyledi:
“Aziz milletimiz şanlı zaferlerle tarihin akışını değiştirirken, ‘Ölürsek şehit, kalırsak gazi oluruz’ düsturuyla büyük mücadeleler vermiş; Bayrağını, vatanını ve istikbalini canı pahasına korumuş; Bizlere kahramanlıklarla dolu bir geçmiş emanet etmiştir. Milletimiz 1071’de Anadolu’nun kapılarını açarken, Çanakkale ve İstiklâl Savaşlarında vatanına sahip çıkarken, terörle mücadelede ve 15 Temmuz’da hainlere karşı istikbalimizi korurken gaza anlayışını tüm değerlerin üzerinde tutmuştur. Göğüslerini vatanlarının selameti için siper etmiş olan şehit ve gazilerimiz, milletimizin nezdinde en muteber mertebeye erişmişlerdir. Şehitlik ve gazilik unvanları, hiçbir maddi değerle, hiçbir dünyevi payeyle ölçülemeyecek derecede büyük bir şereftir. Bu gazi milletin bir ferdi olmak hepimiz için büyük onur ve gurur kaynağıdır. Bugün aynı inanç ve kararlılıkla vatanımıza sahip çıkarken, bizim de en büyük arzumuz, şehit ve gazilerimizin emanetini muhafaza etmek, ay yıldızlı bayrağımızı bu topraklar üzerinde ilelebet özgürce dalgalandırmak ve aziz milletimizle dayanışma içinde, bu emaneti çok daha yükseklere taşımaktır.”
TBMM Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop’un mesajına geçelim; Gaziliğin anlam ve önemini şöyle vurguladı:
“Lüzumu hâsıl olduğunda, şerefini ve vatanını eşine az rastlanır bir cesaretle savunan asil bir milletin mensupları olarak bizler, gazilik ve şehitlik payelerini hakkı üstün tutmak ve hak uğruna mücadeleyi hayat düsturu saymak bakımından en büyük şeref olarak addederiz. Uğruna büyük bedeller ödenerek kazanılan bu vatan, bizlere şehit ve gazilerimizin en kutsal emanetidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, onların paha biçilmez fedakârlıkları sayesinde daha güçlü bir şekilde yoluna devam etmektedir. Gazilerimiz ve aziz şehitlerimizin yakınları milletimize tevdi edilmiş en kıymetli emanetlerdir. Vatanseverlikleri, cesaretleri ve unutulmaz hizmetleriyle örnek aldığımız gazilerimize, saygın kişiliklerine yaraşır yaşam koşulları sunmak devlet ve millet olarak bizim en büyük sorumluluğumuzdur. Bugün millet olarak, birlik ve beraberlik içinde, bağımsız ve hür yaşıyorsak, bunu aziz şehitlerimize ve kahraman gazilerimize borçlu olduğumuzun bilinci içinde, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, aziz şehitlerimizi ve ebediyete intikal eden gazilerimizi rahmet ve minnetle anıyor, hayatta olan gazilerimize, aileleri ile birlikte sağlıklı ve huzurlu uzun ömürler diliyorum.”
Son olarak Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın mesajını aktaralım. Bugünün, “Asil Türk Milleti’nin egemenlik ve bağımsızlığını, kutsal vatan topraklarının bölünmez bütünlüğünü korumak için, üstün bir cesaret ve fedakârlıkla canları pahasına mücadele eden kahraman gazilerimizin gurur günü” olduğunu belirten Akar, şöyle devam etti:
“Ecdadımız, Orta Asya’dan Anadolu’ya uzanan yolculuğunda, en büyük fedakârlıkları göze alarak, kan dökerek, can vererek bu toprakları bizlere vatan kılmıştır. Bugün, cennet vatanımızda başımız dik, onurlu, rahat ve huzur içinde özgürce yaşamamızı şehitlerimize ve kahraman gazilerimize borçluyuz. Şehit ve gazilerimiz; şanlı tarihimizin, vatan, millet ve bayrak sevgimizin ölümsüz abideleri; Türk kahramanlığının, Türk fedakârlığının gurur timsali; mazisi şan ve şerefle dolu Türk ordusunun ilham kaynağıdır. Bugün şehit ve gazilerimizden aldığımız ilhamla 780 bin km2 vatan toprağımızın, 462 bin km2 mavi vatanımızın, semalarımızın ve 82 milyon vatandaşımızın huzur ve güvenliği için gece gündüz, yaz kış, dağ bayır demeden başta FETÖ, PKK/KCK/PYD-YPG ve DEAŞ gibi terör örgütleri olmak üzere, vatanımıza yönelen her türlü tehdit ve tehlikeye karşı azim ve kararlılıkla mücadelemizi sürdürüyoruz.”
-Foça’da Ne Oldu?-
Ülkeyi yönetenlerin “Gazi”likle ilgili bu duygu ve düşüncelerinden, samimiyetlerinden şüphelenecek değiliz. Ancak onlar gibi düşünmeyen birisi çıktı.
Bu kişi ve “Gazi”liğe ilişkin inanılmaz değerlendirmelerine geçmeden önce 19 Eylül’de Foça’da yaşanan olayı özetleyelim.
Gaziler Günü burada da kutlandı. Devlet erkânı, gaziler ve yakınları, Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği Foça Şubesi yetkilileri, siyasi parti temsilcileri ile vatandaşların katıldığı törenin sunuculuğunu başörtülü bir öğretmen yaptı.
Bunun üzerine 10 kişilik bir gazi grubu, öğretmenin kıyafetinin uygun olmadığını savunarak, protesto için tören alanını terk etti. Grup adına konuşan Gazi Emekli Deniz Piyade Albay Nabi Duru da, “19 Eylül Gaziler Günü için Cumhuriyet Meydanı’na törene geldiğimizde, törenin başlangıcında gaziler olarak sunucu hanımefendinin kıyafetinin Cumhuriyet değerlerine uygun olmadığını görünce, çok üzüldük. Bu protestomuzu toplu olarak Kaymakam ve tören alanında bulunanlara ileterek, tören alanını terk ettik” dedi.
Özetle, herhangi bir olay, hakaret vs. yok. Törenler devam etmiş. Nitekim Foça İlçe Milli Eğitim Müdürü Yüksel Akar da sonradan yaptığı yazılı açıklamada, protestonun ferdi yapıldığını, törenin Gaziler Günü’ne yakışır şekilde icra edildiğini belirtip, tüm katılımcılara teşekkürlerini sunmuş.
İktidar medyasının olayı, “Skandal… Gazilerden başörtülü öğretmene saygısızlık… İzmir’de başörtüsü hazımsızlığı… Laikçi nefret… 28 Şubat zihniyeti Foça’da” başlıklarıyla aktarıp, protestoculara tepki göstermesini geçelim.
-Engin Ardıç Vak’asından Sonra-
Ancak iktidarın gazetesi Star’ın yazarlarından Selahaddin E. Çakırgil, bugün güya olayı ve protestocuları eleştirirken, öyle ifadeler kullandı ki, hem Gaziler Günü’nü hem de gaziliği hedef aldı.
Hiç duymamış veya bilmiyor olmalı ki, yazısına, “19 Eylül ‘Gaziler günü’ymüş” diye başlayan Çakırgil, önce “Gazi”likle ilgili şunları anlattı:
“Gazi, İslâm uğrunda yapılan ‘gazve’ye, savaşa katılana denilir. Yaralanması şart değildir. Ama birçok İslâmî terimlerimiz gibi bu terim de Müslüman halkın zihinlerindeki değerlerin çarpıtılması için İslâmdışı ve hattâ İslâm’a savaş açan sistemler tarafından çalınmış olup; birçok İslâmî terim yerli yerinde kullanılmıyor. Dahası, sadece İslâm sistemi içinde bir mânâsı olan terimler, laik emel ve hedefler için de kullanılıyor.”
Ardından sözü Foça’daki olaya getirip, şöyle devam etti:
“İzmir- Foça’da, -hangi din uğrunda yapılmış nasıl bir savaşta yer almışlarsa- ‘gazi’ denilen bir kısım kimseler de ‘Gaziler Günü’ törenine katılmışlar. Ancak, o -sözde- ‘gazi’lerin tahammül edemedikleri bir tablo çıkmış ortaya.”
Çakırgil’in, protestocu gazileri “Sözde gaziler” olarak nitelendirmekle kalmayıp, “Diktatör ruhlu birileri… Kendilerini hâlâ 1930’ların tepeden inmeci devrimcileri gibi darağaçlarından çare uman histeri hecmesi içinde gören kişiler” dediğini de kaydedelim. Acaba bu sözlerin adresi kim?
Protestocuları eleştirebilirsiniz, ama Gaziler Günü, gazilik ve gaziler için şu ifadelerin kullanılması nedir? Terörle mücadele, 15 Temmuz, hatta Milli Mücadele gazilerini topyekûn “Yok sayma” değil midir?
Ne yani, devlet yöneticilerinin yayınladığı o mesajlar baştan sona hikâye miydi?!.
Özetle, iktidar medyasında ikinci bir “Gazilik” skandalı ile karşı karşıyayız.
Hatırlanacağı gibi, 2 yıl önce iktidarın bir diğer gazetesi Sabah’ın yazarlarından Engin Ardıç da gazilerin milli bayramlara kalpak, ayyıldız, madalya ile katılmalarını eleştirirken, “Malul gaziler… Milli şef bebeleri… Çakma” ifadelerini kullanıp, “15 Temmuz gazileri törenlerde kılık değiştirmediler, kendilerine ‘şekil’ yapmadılar. Çünkü şaklaban değillerdir” diye yazmış ve büyük tepki çekmişti.
Gaziler, Sabah Gazetesi önünde protesto eylemi yapmakla kalmamış, Ardıç hakkında suç duyurusunda bulunmuştu.
Sahi o suç duyurusu nasıl sonuçlandı, bilen var mı?
Görünen o ki, iktidar medyası cephesinde maalesef değişen hiçbir şey yok!..
Müyesser YILDIZ
22 Eylül 2019
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/akp-medyasinda-sozde-gaziler-skandali-22091929.html