Dün ABD heyeti ile varılan anlaşma Trump’ın, Barış Pınarı Harekâtı’nın başladığı gün Erdoğan’a gönderdiği “Mafyavari” mektubu unutturmuşa benziyor.
Trump’ın mektubunda ikinci bir rezalet daha vardı; “General” dedikleri, YPG/PYD’nin “Çatısı” Suriye Demokratik Güçleri (SDG)’nin sözde komutanı Mazlum Kobani’nin mektubunu da Erdoğan’a gönderme cüretinde bulunmuştu.
Mazlum Kobani kim?.. İmralı’daki teröristbaşının manevi oğlu!..
Başka?.. 2015 yılında Suriye’de PKK’lılarla görüşüp, onlara “Akdeniz’e inme” söze veren dönemin ABD Merkez Kuvvetler Komutanı (CENTCOM) Votel’in yerine bu göreve gelen General Kenneth McKenzie’nin 3 ay önce, üstelik de Trump’ın Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey Ankara’dayken, görüştüğü kişi.
Hani Erdoğan, “ABD askeri ve güvenlik bürokrasisi Başkanlarının talimatlarını yerine getirmiyor” diyordu ya; Varsayalım ki, McKenzie onlardan biri. Ancak bizzat Trump’ın da 4 gün önce hem Erdoğan, hem Suriye’deki teröristbaşı Mazlum Kobani ile görüştüğü ortaya çıktı.
Ya dün anlaşma sağlandıktan sonra açıklama yapan Başkan Yardımcısı Mike Pence’in, “YPG, SDG ile de iletişim içindeyiz bugün. Kendilerinden teminat aldık, gideceklerini söylediler. Bu fırsatı, ateşkes fırsatını memnuniyetle kabul ediyorlar. Güvenli biçimde alandan çıkacaklar” sözleri?
Herhalde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’in de bulunduğu masadan kalktıktan sonra o sözde “general”le iletişime geçip, “Ateşkes” kararını bildirdi!..
-Suriye’deki Posterler-
Barış Pınarı Harekâtı sırasında morallerin bozulmaması için konuşulmayan çok şey oldu. Bunlardan birisi, medyaya büyük başlıklarla yansıyan şu haberdi:
“Barış Pınarı Harekatı’nda TSK’ya destek veren Suriye Milli Ordusu Rasulayn’ı terör örgütünden temizledi. Kentte güvenlik kontrolünü sağlayan birlikler, Öcalan posterlerini de indiriyor. İşte ilk görüntüler…”
PKK’ya Suriye’de 50 bin kişilik ordu kurması için mektup yazanın, SDG’yi kurduranın, Salih Müslim’i PYD’nin başına atayanın İmralı’daki teröristbaşı olduğunu acı acı hatırladık, ama o posterlerin de İmralı hikâyesi var.
İmralı ile müzakereleri yürüten ve “Öcalan’ın İmralı’dan örgütü yönettiğini, buna müsaade ettiklerini” söyleyen devlet görevlisi, “Suriye’deki evlerde resimlerin asılı” da demişti.
Birkaç yıl önce resimlerinin asılı olması övülüyordu, bugün indirilmesi!..
-Erdoğan: Orada Kimin Resimleri Var?-
5 gün önce Dolmabahçe Sarayı’nda medya temsilcileriyle biraraya gelen Erdoğan’ın, “Bazı devletler bizimle terör örgütü arasında arabuluculuk yapmaya kalkıyor. Bunlar nasıl başbakandır, nasıl devlet başkanıdır anlamak mümkün değil. Yahu siz ne zaman bir devletin terör örgütü ile masaya oturduğunu gördünüz? Önce yaklaşımını düzelt. Teröristlerle masaya oturmak gibi bir şeyi asla yapamayız. Bugüne kadar aldığımız siyasi terbiye ile bağdaşmaz. Cibilliyetimize de tarihi duruşumuza da uymaz” şeklindeki açıklamalarını geçelim.
Pazartesi günü Azerbaycan’da düzenlenen Dünya Türk İş Konseyi Toplantısı’nda, kelimesi kelimesine şunları söyledi:
“Şu an Suriye’de gerek Özgür Suriye Ordusu arama taramaları yaparken hatta cezaevini, DEAŞ’lıların kaldığı, çıkardılar, orada kimin resimleri var? Terörist başının resimleri var. İşte ispat… İşte buyrun PKK. Bunlar hala ‘PKK değil’ gibi ifadeler kullanıyorlar. Siz bizi ne zannediyorsunuz? Bütün gerçekleri biz istihbarat örgütlerimizle, her şeyiyle tepeden tırnağa gayet iyi biliyoruz, ama siz inadına bunu yapıyorsunuz. Niye? Güçlenen bir Türkiye karşısında böyle bir adımı atıyorsunuz. Onun için biz bu attığımız adımdan vazgeçmeyeceğiz, ne derseniz deyin.”
Demek ki, İmralı’da devlet görevlisi ile teröristbaşı arasında geçen o konuşmadan haberi olmamış!..
-O Akademisyeni İmralı’ya Kim Gönderdi?-
Trump’ın, teröristbaşının “manevi oğlu” Mazlum Kobani’li mektubu hepimizi sarstı. Ancak bundan önce Türkiye’yi sarsan bir mektup daha oldu; 23 Haziran’daki İstanbul seçimleri öncesi İmralı’daki teröristbaşının Anadolu Ajansı kanalıyla yayınlanan mektubu!..
Teröristbaşının hem o mektubu, hem öncesinde avukatları kanalıyla duyurulan açıklamalarında, Suriye konusu ve SDG’ye talimatları vardı, ancak HDP’ye yaptığı, “İstanbul seçimlerinde tarafsız kalın” çağrısı üzerinde duruldu.
Bugün gelinen nokta itibarıyla, teröristbaşının Suriye ile ilgili o “talimatlarına” yeniden bakmak gerekmez mi?!.
Bu bir yana; Teröristbaşının mektubunu Anadolu Ajansı’na ulaştıran Akademisyen Ali Kemal Özcan’ın Eylül ortalarında Al-Monitor’a verdiği röportaj da nedense dikkat çekmedi. Oysa şunları anlatmıştı:
“Öcalan ile iki kez Haziran ayında İmralı’da görüştüm. Yıllardır görüşmek için yoğun bir çaba içerisindeydim. Çünkü Abdullah Öcalan dışında bu meseleyi çözecek birini görmemekteyim… Aynı zamanda Sayın Erdoğan ile de görüşme talebim vardı. Çünkü Sayın Erdoğan’ın da ciddi şekilde şiddeti ve terörü siyasetin dışına taşıyarak Kürt sorununu kökten çözmek istediğine inanıyorum. 13 Haziran’da ilk görüşmem Sayın Erdoğan ile kendi talebim üzerine Ankara’da Beştepe’de gerçekleşti. Görüşmemizde MİT Başkanı Hakan Fidan da yer aldı. Öcalan ile neden görüşmem gerektiğini etraflıca anlattım. Görüşme bir saate yakın sürdü. Görüşme esnasında Erdoğan ile İstanbul seçimlerini çok az konuştum. Temel beklentisi sorunun çözümü yönünde bir adım atılmasıydı. Türkiye’de, hatta Orta Doğu’da Öcalan kadar Türk-Kürt ilişkilerinin sosyolojisini ve felsefesini çalışan başka kimse yoktur. Öcalan 20 yıldır bu konuları çok kapsamlı çalışan biri. Ben de kendisinin bu çalışmaları üzerinde çalışıyorum. Ve ben de bunu Hakan Fidan’a çok heyecanlanarak söyledim. O da, ‘Çok tarihi işler yapıyorsunuz hocam’ dedi. Görüşmenin yüzde 90’ı meselenin şiddetle siyaset boyutu ve Suriye üzerinde yoğunlaştı. Erdoğan’a Suriye meselesinin güvenli bölge, doğu Fırat operasyonuyla çözülemeyeceğini söyledim. Öcalan ile Türkiye’deki milliyetçi dinamiği rahatsız etmeden çözmenin mümkün olabileceğini anlattım. ‘Öcalan’la diyalogla her şeyi çözersiniz’ dedim Erdoğan’a. O da sessizce dinledi ve onaylamış olmalı ki, Öcalan ile görüşmeme engel olmadı… Bu mektubu devletsiz nasıl açıklardım? Beni İmralı’ya götüren irade bu açıklamayı yapmamı istedi. Ben de buna uydum. Bir ahlâksızlık yapmadım. Neticede Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bilgisi dahilinde İmralı’ya gitmişim. Yüz yıllık bir sorunu çözmek için gitmişim… Sonuçlar ortada. Ve o günden beri Cumhurbaşkanı’na, Hakan Fidan’a ulaşmaya çalışıyorum. Her ikisine mektup yazdım. Ulaştı mı, onu da bilmiyorum.”
Trump ve Mazlum Kobani’nin mektuplarına dönelim.
Ankara, bunları Türk Milleti’nden gizledi… Ortaya çıkınca da, “Çöpe atıldı” dendi…
O halde soralım; Mazlum Kobani’nin “babası” teröristbaşının mektubu neden çöpe atılmadı da yayınlandı?!.
“Baba”nın mektubunu yayınlayan AA, acaba irtibatları ve tablonun bütününü görmemizi sağlamak için “oğlunun” mektubunu yayınlamayı da düşünür mü?!..
Erdoğan, Azerbaycan’dan dönerken, “Bizim harekâtımız inanıyorum ki, Suriye’de siyasi çözüm sürecine de çok ciddi katkılar verecektir. Temennim odur ki, yarın ABD heyeti yapılacak olan görüşmeler bizler için hayra alamet olur” demişti.
İnşallah birileri de yapılan anlaşmaya ilişkin olarak, “Türkiye’de siyasi çözüm sürecine katkı verecektir” gibi bir hesap, plan ve beklenti içinde değildir!..
Müyesser YILDIZ
18 Ekim 2019
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/baba-abdullah-ocalanin-mektubunu-yayinlayan-anadolu-ajansi-ogul-kobaninin-mektubunu-da-yayimlayacak-mi-18101946.html