İçeriğe geç

Ünlü Bir Firma Aleyhine Açılan Dava Dosyası Üniversitede Nasıl Kayboldu?

2011 yılında ülkemizin ünlü firmalarından birisine ait helikopter düşer. Kazada yardımcı pilot hayatını kaybeder.

Önce ceza davası açılır. Kaptan pilotun yanısıra yasal sorumluluğu sebebiyle şirketin Genel Müdürü de yargılanır. Dava sürecinde, Genel Müdürün kazada açık ihmali olduğu yönünde iddialar gündeme gelir. Ankara’dan alınan bilirkişi raporu iddiaları doğrular niteliktedir. Sanık avukatları itiraz eder ve dosya, aralarında daha önce bu firmada çalışmış birisinin yer aldığı yeni bir bilirkişi heyetine verilir. Ancak bu heyet de sanıkların kusurlu olduğu sonucuna varır.

Neticede her iki sanık hapis cezasına çarptırılır.

İstinaf’ta ise Genel Müdürün beraatine, kaptan pilotun hapis cezasının paraya çevrilmesine karar verilir.

Ceza davası boyutunu böylece özetleyip, daha ilginç gelişmelerin yaşandığı tazminat davası kısmına geçelim.

-1 Ay Sonra Fark Edildi-

Kazada hayatını kaybeden yardımcı pilotun yakınları 2014 yılında hem firma hem de kaptan pilot hakkında “Ölüm ve cismani zarar sebebiyle” tazminat davası açar.

2017 yılında bilirkişi aşamasına gelinir. Mahkeme İstanbul’daki büyük bir üniversiteden bilirkişi isimleri ister. Aralık 2019’da da 3 isim belirlenir.

O isimlerden bir profesör 8 Ocak’ta Mahkemeye gidip, davaya ilişkin 2 dosya ile 4 klasörden oluşan evrakları alır. Üniversitedeki odasına götürür. 3 gün boyunca inceler. Ardından aynı bölümde görevli diğer bilirkişi profesöre verilmek üzere bunları bölüm sekreterliğine teslim eder.

Ne mi olur?

İkinci profesör, yaklaşık 1 ay geçtikten sonra 25 Şubat’ta 2 dosya ve 3 klasörün kaybolduğunu fark eder.

Durum, ilgili mahkemeye de bu fark edişten 1 hafta sonra, 3 Mart’ta bildirilir.

Koca üniversitenin hem de Uçak ve Uzay Bilimleri gibi son derece kritik bir fakültesinde böyle bir olay nasıl yaşanmıştır? Bundan sonrasını doğrudan mahkeme kayıtlarından aktaralım.

Her iki profesör 3 Mart’ta mahkemeye gidince, önce “Bilirkişiye verilen dosyanın eksik bir şekilde iadesine ilişkindir” başlığıyla şu tutanak tutulur:

“Mahkememiz 2014/… E sayılı dosyasında 8 Ocak 2020 tarihinde bilirkişi kurulundan bilirkişi … ….’e 2 adet dosya ve 4 adet klasör halinde bilirkişi teslim tutanağı ile teslim edilen mahkememiz dosyası, 3 Mart 2020 tarihinde sadece 1 klasör halinde (İçinde 16 Nisan 2018 tarihi ile 11 Aralık 2019 tarihleri arasında dosyamız içine alınan; yetki belgesi, türlü kurumlardan celp edilen belgeler, ara kararlar, duruşma zabıtları vs. evraklar) eksik olarak teslim alınmıştır.”

Ardından duruşma açılır. Ara karara ilişkin tutanağın başlangıcında, yukarıda aktardığımız süreç anlatılıp, “Dosyanın kaybolduğunu 25 Şubat 2020 tarihi itibarı ile fark ettiklerini, Üniversite Dekanlığına sözlü olarak müracaat ettiklerini, ancak fakültenin kamera kayıtlarının saat 17.00’den sonra devreye girdiğini öğrendiklerini, dosyayı çalanın tespit edilemediğini şifaen bildirdiklerini, bugün itibarı ile durumu anlatmak üzere mahkemeye geldiklerini beyan etmeleri karşısında…” denilir ve şu kararlar alınır:

– Her iki bilirkişinin başvurularının bir tutanak ile tespiti ile Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’na üst yazıya bağlanarak gönderilmesine…

– Tutanaklar ve bu kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğe gönderilmesine, bu ara kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde, bilirkişiler tarafından geri getirilen ana dosyayı inceleyerek beyan vermelerinin istenmesine, tarafların kendilerinde olan ve UYAP’ta örnekleri bulunan kısımların yeniden temini ile dosyaya eklenmesine…

– 4473 sayılı kanun (Yangın, Yersarsıntısı, Seylap veya Heyelan Sebebiyle Mahkeme ve Adliye Dairelerinde Ziyaa Uğrayan Dosyalar Hakkında Yapılacak Muamelelere Dair Kanun) gereğince ziyaa uğrayan dosyaların yenilenmesine dair hüküm çerçevesinde işlemlerin bundan sonra başlatılmasına…

Duruşmadan hemen sonra “İstendiği takdirde dosyanın elde kalan fiziki son bölümünün de gönderilebileceği” belirtilerek, başvuru ihbar tutanağı, bilirkişilerin ifadeleri ve ara karar İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına iletilerek, şu talepte bulunulur:

“Bilirkişilere tevdiine karar verilen ve bilirkişilerden … ….’e teslim edilen dava dosyamızın bilirkişi heyetinde yer alan Prof. … ….’in Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesindeki makam odasından çalındığını bildirmeleri nedeni ile öncelikle ve özellikle 15 Ocak 2020 tarihinden 1 Mart 2020 tarihine kadar olan ve adı geçen fakültede … nolu odayı gösterir kamera kayıtlarına en konulmak sureti ile gerekli tahkikatın başlatılması rica olunur.”

Dosyaları kaybeden profesörlerin peşinen, “Kamera kaydı yok” bilgisini verdiğini hatırlatmakla yetinip, bu iki ismin ifadelerine de bakalım.

-“Kasıtlı Bir Durumla Karşı Karşıyayız”-

Mahkemeden evrakları teslim alan Profesör, şunları söyler:

“Ben 20 yıldır mahkemelere bilirkişilik yaparım. Bilirkişiliğin ne şekilde yapılacağına ilişkin yeterli deneyimim, bilgim ve tecrübem vardır. Bu sebeple teslim aldığımız dosyaların özenle korunacağını da bilirim. Bu sebeple mahkemenizin teslim ettiği 2014/… esas sayılı dosyasını bizzat gelip mahkeme kaleminden 2 dosya ve 4 klasör olarak teslim aldım. Aldığım gün itibarıyla doğrudan fakültedeki … kapı nolu odama götürüp, koydum. Bu oda Profesör unvanına sahip olduğumdan kendi makam odam olup, bu odanın anahtarı kendimde olduğu gibi, fakülte idare amirliğinde bulunmakta, bu iki yer dışında başka bir yerde anahtar bulunmamaktadır. İdari İşler Müdürünün adı …. Beydir, soyadını hatırlamıyorum. 8 Ocak 2020 tarihinde aldığım dosyayı 3 gün kendim inceledim ve sonra aynı fakültede, aynı binada bir kat aşağıda yine Prof. olan diğer bilirkişi …. …..’e teslim edilmek üzere Bölüm Sekreterliğine teslim ettim ve yaklaşık 1 ay sonra …. ….. Hocamız bana telefonda dosyaların yok olduğunu bildirdi. Bunun üzerine fakülte sekreterliğine gidip, dosyaların akıbetini sordum. Dekanlığa da telefon ettim, durumu anlattım. ‘Kameraları inceleyin, bildirin’ dedik, ancak Fakülte Sekreteri …. ….. bana temizlik elemanları ile görüştüğünü, video görüntülerini incelediğini, herhangi bir bilgiye rastlanmadığını söyledi. Aynı kişi gündüz vaktinde güvenlik kameralarının görüntü almadığını, 17.00’den sonra kameraların görüntü aldığını beyan etti. Dolayısı ile kendi imkanlarımız ile yine araştırmaya devam ettik. Üzerinden 1 hafta geçip, bulunamayınca, durumu anlatmak üzere dosyanıza bizzat birlikte müracaat ettik dedi. Üçüncü bilirkişi ….. …..’ü tanımıyoruz. Henüz dosyayı çalışma aşamasındaydık, onunla bir irtibatlanmamız sözkonusu değildir. Kanaatimce, kasıtlı bir durum ile karşı karşıyayız, dosyayı saklamakta bir kusurumuz yoktur.”

Dosyaların kaybolduğunu 1 ay sonra fark eden Profesör ise şunları anlatır:

“Ben de bu tarihten 10 yıl öncesinden bu yana alanımla ilgili olarak mahkemelere bilirkişilik yapmaktayım. Bilirkişiliğin nasıl yapılacağına ilişkin yeterli deneyimim, bilgim ve tecrübem vardır. Bu dosyadan aynı fakültede olmakla çok önce tanışık olduğumuz Prof. … ….’in, diğer bir üçüncü bilirkişi ile birlikte görevlendirildiğimizi söylemesi üzerine dosyaya vakıf oldum. Dosya … …. Beyde bir müddet kalıp, o inceledikten sonra, yani yaklaşık 8 Şubat 2020 günleri civarında benim dosyayı okumam ve incelemem için bölüm sekreteri …. Hanıma 2 dosya ve 4 klasör halinde bırakması üzerine birkaç gün sonra sekreter …. Hanımdan dosyayı aldım ve … numaralı odama götürdüm. Odam bana ait ve müstakil bir odadır. Dosyayı bölüm bölüm çalıştığım için bu tarihten 1 hafta evvel son kısmını arabama alıp, okumalarımı sürdürüyordum ki, dosyaların geri kalan kısmının odamdaki yerinde bulunmadığını fark ettim. Bunun üzerine fakülte sekreteri …. Hanıma bizzat giderek durumu anlattım, odamdaki dosyaların yerinde bulunmadığını bildirdim. …. Hanım kamera kayıtlarına baktıracağını ve temizlik elemanlarına soracağını söyledi. Aynı günün gecesi telefonla arayıp, dosyanın akıbetini sordum. Cevaben; temizlik elemanlarının dosyayı atmadıklarını, kamera kayıtlarında da birşey görülemediğini beyan etti. Bunun üzerine …. Hanım ile birkaç kez daha görüştüm, etrafımda kendimce araştırma yaptım, ayrıca hocam … ….’i bilgilendirdim. Sonuç alamayınca da bugün birlikte dosyaya başvuru yapmaya karar verdik.”

Profesör, odanın anahtarları ve temizlik elemanları hakkındaki soruları da şöyle cevaplandırır:

“Benim odamın anahtarı da iki adettir. Birisi bende, diğeri ise İdari İşler Müdürü …. Beydedir. Temizlik elemanları bizim binadaki odaları haftada bir temizlerler. Temizleyecekleri zaman da anahtarı …. Beyden alıp, temizleyip, anahtarı yerine teslim ederler. Temizlik elemanlarının adını, çalıştıkları firmayı bilmeyiz. Ben de kasıtlı bir şekilde odamdan çalındığı kanaatindeyim. Çalınan yer makam odamdır, devlet dairesidir. Ayrıca odamın kapısına çok yakın yerde kamera da vardır. Bu kayıtlar incelendiğinde durumun aydınlanacağını düşünüyorum.”

Özetle; İstanbul’un ortasındaki koca bir üniversitede, 10-20 yıldır bilirkişilik yapan profesörlere tevdii edilen dava dosyasının “Kaybolduğunu” veya “Çalındığını” görmüş olduk.

Böyle bir skandalın ne anlama geldiğine ve kime yarayacağına bakacak olursak;

Kaybolan dosya ve klasörlerde özellikle davacı tarafın mahkemeye sunduğu, ama taranmadığından tek nüsha olan belgeler yer aldığı için öncelikle tüm bunların yeniden oluşturulması gerekecek…

Bu da sona gelmiş sürecin, en başa dönmesi, muhtemelen talep edilen tazminat tutarının değerini yitirmesi ve belki de davanın zamanaşımına uğraması demektir.

Bunların ise kim veya kimlere yarayacağı belli!..

Silivri’deki Barış’lar, Hülya Kılınç ve Murat Ağırel’e kucak dolusu sevgiler

Müyesser YILDIZ

18 Mart 2020

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/unlu-firmaya-acilan-dava-dosyasi-universitede-nasil-kayboldu-18032001.html

Kategori:Uncategorized