Koronavirüs belası nedeniyle tüm ayrılık gayrılıkların bir yana bırakılması gereken şu günlerde Devlet’in başı Erdoğan’ın, “Biz Bize Yeteriz Türkiyem” sloganıyla başlattığı “Milli dayanışma kampanyası” sayesinde nurtopu gibi bir bölünme konumuz daha oldu.
Yargıtay’ından BOTAŞ’ına, Savunma Sanayi Başkanlığı’ndan Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne devletin tüm kurumları ile her dönemin starları Erdoğan’ın kampanyasına verdikleri destekle medyada boy gösterirken, İstanbul ve Ankara başta olmak üzere AKP’li olmayan belediyelerin düzenlediği kampanyalar için soruşturma açıldı.
Haliyle de sahipsiz ve yalnız milletimizin payına bir kez daha “bölünme” düştü!..
-1 Nisan Şakası Gibi-
Başa dönelim.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron, “Gaz, elektrik ve su faturaları askıya alınacak. Kapanan hiçbir dükkan, hiçbir şirket iflas etmeyecek. Hiçbir işçi işini kaybetmeyecek” dedi ve 300 milyar euroluk bir destek paketi açıkladı.
Almanya ilk etapta salgından etkilenen şirketlerin vergi ödemelerinin ertelenmesi, ücretsiz izne ayrılan ve işe gidemeyenlerin maaşlarının karşılanması için 614 milyar dolar ayırdı.
İngiltere, yine işe gidemeyen ve ücretsiz izne ayrılan çalışanların maaşının yüzde 80’inin devlet tarafından ödenmesini kararlaştırdı.
ABD, tamı tamına 2.2 trilyon dolarlık teşvik paketi çıkarttı.
Rusya da “Robin Hood” tasarısıyla zenginlerden alınacak vergilerin, zarar gören kişiler ile küçük işletmelere verilmesini kararlaştırdı.
Türkiye’de ne oldu? Erdoğan, 18 Mart’ta “Ekonomik İstikrar Kalkanı” adı verilen 100 milyar liralık bir paket açıkladı. Açıklama sırasında Erdoğan’ın TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’na dönerek, “Neşen yerinde” demesi, yaşlılara ücretsiz kolonya dağıtılacağını söylemesi ve de milletten “dua” istemesi, paketin özetiydi. Hemen belirtelim, bugün Yeni Şafak Gazetesi yaşlılara dağıtılacak kolonya işinde 8 üretici firmanın 1 milyon adetlik ilk teslimatı Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’na yaptığını müjdeledi!..
Pazartesi günkü Cumhurbaşkanlığı kabinesi toplantısında ekonomik ve sosyal anlamda daha önemli kararların alınması beklenirken, bilindiği gibi yardım kampanyası sürprizi çıktı.
O gün Koronavirüs’ten tam 37 kişi hayatını kaybetmiş ve toplam can kaybı 168’e yükselmişti.
Ancak manşetler, “Biz bize yeteriz Türkiyem… Türkiye seferber… Milli dayanışma” başlıklarıyla renklendi!..
Dün 46 can daha gitti. Toplam sayı 214 oldu…
Bugünkü manşetler ne? “Türkiye biz bize yeteriz sloganı ie kenetlendi. Kampanyaya yardım yağdı”… “İşte Türkiye. Ünlülerden destek yağdı”… “Başkanın çağrısına 7’den 70’e destek”… “Topyekûn dayanışma”… “Büyüksün Türkiyem”…
Ya can kayıpları? Çoğu gazetede pul kadar yer aldı, kiminde ise hiç yok!..
Özetle salgın belası bırakıldı, kampanya konuşuldu.
Dahası oldu; İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, muhalefet belediyelerinin başlattığı yardım kampanyalarını engellemek üzere harekete geçince, ülke karpuz gibi ortadan ikiye bölündü.
Milletin hem can hem gelecek kaygısına düştüğü bu zor günlerde hiç kimseyi güldürmeyecek 1 Nisan şakasına maruz kalmış gibiyiz, değil mi?
-7 Yıl Önce “Yanlışa” Son Vermişti-
Ortaya çıkan tablodan anladığımız; “Yeni Türkiye” devletinin yöneticileri, “Ancak biz kampanya düzenleriz ve herkes sadece bu kampanyaya destek verebilir” diyor.
Öyleyse, 7 yıl öncesine, “Açılım-saçılım” günlerine gidelim.
Tarih 30 Eylül 2013… Erdoğan merakla beklenen “Demokratikleşme Paketi”ni açıkladı. Açıklaması eşzamanlı olarak İngilizce ve Arapça’ya da çevrildi.
Paketin anlam ve önemini şu sözlerle anlattı:
– 11 yıllık bir sürecin sonucunda hazırlanan bu paketle şehitlerimizin arzularını bir kez daha yerine getiriyoruz. Terörün son bulması, akan kanın durması, gözyaşlarının dinmesi öncelikli olarak şehit ailelerinin, şehit yakınlarının arzu ve temennisidir.
– Paket, elbette Türkiye’yi bütün prangalarından kurtaracak, bütün tortuları temizleyecek bir paket değildir; ancak bu hedef doğrultusunda çok önemli bir aşama, nihai hedefe ulaşmak için de çok önemli bir eşik noktasıdır.
– Çetelere rağmen cesaretle reform süreçlerine sahip çıktık. Darbe senaryolarına, tertiplere rağmen kararımızdan vazgeçmedik. Demokratikleşme paketleri milletimizin yüzünü güldürür, darbecilerin ise uykusunu kaçırır.
– Son 11 yılda hukuk ve demokrasi alanında yaşadığımız sessiz devrimle ceberrut, kibirli devlet anlayışı tarihin çöp sepetinde yerini almıştır. Bütün vatandaşlarına eşit seviyede duran bir devlet var. Milletine efendi değil, hizmetkâr olmak için yola çıkmış bir devlet var.
– 11 yıl boyunca her reformla birlikte, “Türkiye bölünüyor, parçalanıyor, dağılıyor” iddiasını dile getirdiler. Göreceksiniz, bunları bugün de aynı şekilde söyleyeceklerdir. Türkiye’nin bölünme, parçalanma, gerileme diye bir meselesi asla yoktur, ama Türkiye’nin muhalefet diye bir sorunu vardır.
– Türkiye’de yaşayan 76 milyon kardeştir. Nasıl ki, her bir vatandaşın talep, arzu, istek ve ihtiyaçları bizim için önemliyse, her bir vatandaşın korkusu, endişesi, tereddüdü de bizim için son derece önemlidir. Siyasi görüşler, ideolojiler, diller, inançlar, mezhepler, yaşam tarzları farklı olabilir. Sorunlar, sıkıntılar, kaygılar, çözüm önerileri farklı olabilir. Ama ortak olan bir şey var: aynı geminin içindeyiz ve aynı istikamete, aynı limana, aynı büyük Türkiye hedefine birlikte gidiyoruz.
Neydi o reformlar? Yüzde 3’ü aşan partilere hazine yardımı yapılması, eş başkanlık sistemine geçilmesi, farklı dil ve lehçelerde özel öğretim kurumu açılması, farklı dillerde propagandaya izin verilmesi gibi onlarca “Açılım” yapıldı.
Bir şey daha vardı. Bunun ne olduğunu ise Erdoğan’ın ağzından aktaralım. Dedi ki;
“Yardım toplamadaki kısıtlamaları kaldırıyoruz. Yardım toplama konusunda zaman zaman özgürlükler sınırlama altına alınmıştı. Kurban derisi, fitre ve zekat toplama konusunda Türk Hava Kurumu’na yetki verilmiş. Aslında anayasa ve yasalara tamamen aykırı, insan hak ve hürriyetlerine ters bir durum oluşturulmuştur. Bununla ilgili yönetmelik geçtiğimiz hafta yayınlanmıştı. Şimdi yasal olarak bu yanlış uygulamaya son veriyor, ilgili kanunun 8. maddesindeki söz konusu hükmü kaldırıyoruz. Vatandaşımız bundan sonra yardımlarını hür iradesiyle, istediği yere verebilecektir.”
Unutmadan!..
Erdoğan’ın başlattığı yardım kampanyasının sloganı, “Biz Bize Yeteriz Türkiyem” ya…
Ve Erdoğan o konuşmasında, “Hiçbir virüs, bizim birliğimizden, beraberliğimizden, kardeşliğimizden daha güçlü değildir. Hiçbir hastalık, önümüzdeki aydınlık yarınların önüne geçemez. Hiçbir tehdit, bizi hedeflerimizden asla vazgeçiremez. Çünkü biz Türkiye’yiz, çünkü biz Türk Milletiyiz” dedi ya…
İlkokullarda Öğrenci Andı’nın okutulması uygulaması da 2013’teki o “Demokratikleşme paketi”yle kaldırıldı!..
Hani, “Türküm, doğruyum, çalışkanım” diye başlayıp, “Varlığım Türk varlığına armağan olsun. Ne mutlu Türküm diyene” sözleriyle biten And!..
Silivri’deki Barış’lar, Hülya Kılınç ve Murat Ağırel’e kucak dolusu sevgiler.
Müyesser YILDIZ
1 Nisan 2020
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/vatandasimiz-bundan-sonra-yardimlarini-istedigi-yere-verebilecek-diyen-kimdi-01042048.html