İçeriğe geç

“Rahşan Affına” AKP’li İsimler Nasıl Karşı Çıkmıştı?

Koronavirüs salgını sebebiyle cezaevlerini boşaltmak için harekete geçildi. İnfaz Yasası denilen teklifin Meclis’te görüşmeleri devam ediyor.

Muhalefet; katillerin, hırsızların, Soma, Ermenek, Aladağ katliamları ile Çorlu, Ankara tren kazalarına ve Gezi’de ölüme neden olanların kurtarılıp, Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Hülya Kılınç ve Murat Ağırel başta olmak üzere yazdıklarından dolayı hapse atılanların içeride tutulmasına tepki gösterirken iktidar; “Terör suçlarına geçit yok” diyor.

Bu haliyle de paket, 2000 yılında çıkarılan “Rahşan affına” benzetiliyor ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal edeceği söyleniyor.

Neydi “Rahşan affı”? DSP, MHP, ANAP koalisyonu iktidardaydı. Başbakan merhum Bülent Ecevit’in eşi merhum Rahşan Ecevit ekmek çalan çocukları kurtarmak isterken, katiller kurtulmuştu.

Aslında o yasanın öncesi vardı. 20 Ağustos 1999’daki depremden birkaç gün sonra Meclis’e gelmiş, ancak dönemin Cumhurbaşkanı merhum Demirel, “Eşitlik ilkesine aykırı olduğu, kamu vicdanını zedelediği” gerekçesiyle veto etmişti.

İşte bundan 16 ay sonra, Aralık 2000’de cezaevlerinde yer kalmadığı için “Şartla Salıverme ve Erteleme Yasası” olarak yeniden Meclis’e geldi. Devlete karşı işlenen suçlar dışındaki tüm suçlara erteme veya şartlı salıverme öngörüyordu. 70 bin hükümlü ve tutukludan 23 bini ilk etapta bu aftan yararlanıp tahliye oldu. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı vermesiyle yasanın kapsamı genişledi ve tahliye olanların sayısı 45 bini buldu. Affın sonuçları sonraki yıllarda da sürdü. Hatta Erdoğan da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı sırasında “görevi kötüye kullandığı” iddiasıyla hakkında açılan davadan “Rahşan affı” sayesinde kurtuldu.

-Nasrettin Hoca’nın Yemeği-

“Rahşah affı” diye bilinen o yasa Meclis’teki görüşülürken, AKP’nin temeli olan Fazilet Partisi milletvekillerinin yaptığı konuşmalara gelmek istiyoruz.

Hüseyin Çelik, Nazlı Ilıcak gibi AKP’yle yollarını ayıranlar ile bugünkü İnfaz Yasası’na karşı tepkisini açıklayan Bülent Arınç’ı geçip, halen AKP’de olanların söylediklerini hatırlatalım.

AKP iktidarında Devlet Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Meclis Başkanlığı yapan, şimdi de Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi olan Mehmet Ali Şahin sözlerine, “Bir halk deyişi vardır, ‘gelen gideni aratır’. Aslında, gelenin gideni aratmaması lazım” diye başladı ve önce şu eleştirilerde bulundu:

“Ne görüyoruz bu kanun tasarısında? Nasrettin Hoca’nın hikâyesinde bahsettiği bir yemek vardır. Demiş ki Hoca; ‘Bir yemek keşfettim, ama tadını ben de beğenmedim’. Keşfettiği de karla, ekmek yemekmiş… Bu tasarı nedir, deve midir, kuş mudur? Bir genel af mıdır, bir genel af metni olabilir mi?.. O halde nedir? Şu cümleyi kullanabiliriz; bu düzenleme, adına şartla salıverme denilen, hükümetin, daha doğrusu, hükümeti oluşturan siyasi partilerin üç sayın liderinin resen tayin ve tespit ettiği bazı suçlar için, hükümlünün, tutuklunun veya sanığın hapishanede yatacağı sürenin azaltılması işlemidir. Niçin, bazı ceza maddeleri için şartla salıverme hükümleri uygulanmakta, diğerleri için uygulanmamaktadır? Bunun ölçüsü nedir? Hangi kritere göre bu tercihi, bu ayırımı yapıyorsunuz?”

-Bu Tasarı Sebebiyle Milletten Af Dilenmeli-

Ardından şöyle konuştu:

“Hükümet, millete, halka dönmüş diyor ki; ‘senin bir yakının öldürülmüş olabilir, bir suçtan zarar görmüş olabilirsin ey halkım. Bunları unut, affet; çünkü ben, senin adına bunları affediyorum. Ey halkım, lütfen, fedakârlık göster’. Başkalarından fedakârlık bekleyenlerin, fedakârlığı önce kendilerinin göstermesi gerekmez mi? Vatandaşından kendisine veya yakınlarına karşı işlenen suçları affetmesini isteyenlerin, hükümetin ve devlet erkinin, önce kendisine karşı işlenen suçlar için bu fedakârlığı göstermesi lâzım. Devlet, kendisine karşı işlenen suçlara affı asla düşünmezken, halkına karşı işlenen suçlarla ilgili af yetkisini kullanınca, bir affın, bir şartla salıvermenin amacına ulaşması, toplumda huzuru ve barışı sağlaması mümkün değildir. Bu tasarı bu şekilde yasalaşırsa, korkarım ki, yeni kargaşalar ve yeni huzursuzluklar olacaktır. Bir orman köylüsü bir ağaç kesse, şartla salıverme imkânından yararlanamıyor, ama dağ gibi bir adam, biri tarafından devrilse, öldürülse, o dağ gibi adamı deviren, bu şartla salıvermeden yararlanabiliyor. Bunu içimize sindirebiliyor muyuz? Düşüncesini açıklamış, fikrini söylemiş, bu nedenle suçlu bulunarak, ceza almış kimseler bu düzenlemeden yararlanamıyor, ama yalancı şahitler; nüfus cüzdanı, pasaport, diploma gibi resmi evrakta sahtekârlık yapanlar yararlanıyor. Uçak kaçıranlar, otobüs kaçıranlar, fuhşa teşvik edenler, hırsızlar, yağmacılar, yol kesenler, adam kaldıranlar yararlanabiliyor… Asıl hükümetin, bu Meclisten, bu milletten af dilemeye ihtiyacı var, böyle bir tasarı sebebiyle.”

Görüşmeler sırasında Bülent Arınç, Cemil Çiçek, Abdullah Gül, İsmail Kahraman, Abdülkadir Aksu, Salih Kapusuz gibi isimlerin birçok değişiklik önergesi verdiğini, ancak hiçbirisinin kabul edilmediğini belirtip, bir başka ismin konuşmasına geçelim.

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün kayınpederi ve halen Kamu Başdenetçisi (Ombudsman) olan Şeref Malkoç, o günlerde iktidarın milletin ve muhalefetin hassasiyetlerini dikkate almamasını, “Vurdumduymaz, Kel Ayvaz rolü oynamasına” benzettikten sonra özetle şunları söyledi:

“Bugünkü mevcut olan iktidarın en büyük yanlışlığı, Meclis’te var olan 350 kişisine güvenip, hukuku, Anayasayı ciddiye almamasıdır. Hükümetin bu vurdumduymaz tavrını sadece af konusunda görmüyoruz. Dış politikaya baktığımızda, aynı anlayış Türkiye’yi mahcup ve mağdur etmektedir. Ekonomik konulara bakıyoruz, hükümetin 350 kişisine güvenen bu anlayış, ekonomiyi perişan etmiş, esnafı mahvetmiş, memur ve işçiyi sokağa dökmüştür. 350 kişilik çoğunluğa sahip olabilirsiniz, ancak her şeyi parmak hesabıyla çözemez, her şeyi parmak sayısıyla halledemezsiniz. Çünkü, bu memlekette, kısmen de olsa hukukun üstünlüğünü kabul eden bir Anayasa var. Yine, bu memlekette, Anayasa Mahkemesi var ve hepsinden önemlisi, milletin vicdanı var. Siz, kendi parmak sayınıza güvenseniz, Anayasayı çiğneseniz de Anayasa Mahkemesi’nden kurtulamaz, milletin vicdanından kaçamazsınız… Bu tasarı Nasreddin Hoca’nın leyleğine benziyor. Nasreddin Hoca bir gün pazara gitmiş, bir leylek almış. Eve gelince hanımı sormuş, ‘Hoca, bu nedir?’. Hoca, ‘bu kuş’ demiş. Hanımı, ‘bu nasıl kuş? Gagası uzun, kuyruğu uzun, bacakları uzun’ demiş. Nasreddin Hoca makası eline almış, biraz gagasından, biraz kuyruğundan, biraz bacaklarından kesmiş. Hanımına getirmiş demiş ki, ‘bak hanım, işte kuşa benzedi’. İşte, siz de bu tasarıyı kuşa benzeterek, buraya getirdiniz, ama milletin vicdanı kanıyor, milletin vicdanı rahatsız. Gelin, yanlışta ısrar etmeyin. Özellikle, muhalefet partilerinin vermiş olduğu önergeleri dikkate alalım ve Anayasaya aykırı olan, milletin vicdanını rahatsız eden bu tasarıyı daha düzenli, daha güzel hale getirelim.”

Malkoç, sözlerini şöyle tamamladı:

“Bizim gönlümüz şunu arzu ediyor; Türkiye’nin, fikir ve ifade hürriyeti açısından, üzerinde yük olan, kambur olan, Ceza Kanunu’ndaki ilgili maddeleri bir an önce değiştirmesi gerekir. Türkiye’nin dünya hukuk standartlarına kavuşması gerekiyorsa, bunları düzeltmesi gerekir.”

-İlk Ombudsman Ne Diyor?-

“Acaba Cemil Çiçek, Mehmet Ali Şahin, Şeref Malkoç şimdiki İnfaz Yasası hakkında ne düşünüyor?” diye sormakla yetinip, devam edelim.

“Rahşan Affı”nda Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’tü.

Şimdi o da Meclis’te görüşülen İnfaz Yasası için, “Ne yaparsanız yapın, AYM iptal eder ve kapsamını genişletir” uyarısında bulunuyor.

Sadece o, diğer hukukçular veya muhalifler değil, bir isim daha aynı görüşte.

Bu isim, Yargıtay onursal üyesi ve ilk Kamubaşdenetçisi (Ombudsman) Nihat Ömeroğlu. İki gün üst üste Milliyet’te 70 maddelik İnfaz Yasası’nı ele aldı. Olumlu yönlerini ve “tekrar değerlendirilmesi gereken” maddelerle ilgili çekincelerini sıraladıktan sonra şöyle dedi:

“TBMM, yapıcı eleştirileri, yüksek mahkeme içtihatlarını mutlaka gözetmelidirler. Bu şekilde AYM’nin yasayı iptal ihtimali zorlaşır. Aksi durumda AYM kapsamı genişletirse, ‘makul mutabakatın’ asla kabul etmeyeceği, PKK, FETÖ Terör Örgütü vb. ögüt mensuplarının tahliyesi sağlanmış olacaktır.”

20 yıl önce, 20 yıl sonra; değişen ne var?

Sadece iktidar!.. Hukukun ve adaletin, siyasetin aracı yapılması anlayışı ise aynen sürüyor!..

Silivri’deki Barış’lar, Hülya Kılınç ve Murat Ağırel’e kucak dolusu sevgiler.

Müyesser YILDIZ

10 Nisan 2020

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/mecliste-infazi-gorusen-akpliler-bu-sozleri-hatirliyor-mu-10042017.html

Kategori:Uncategorized