İçeriğe geç

Amerika’ya Gönderdiğimiz Türk Papaz da “Pontus Soykırımını” Andı!..

Geçen yıl İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleri sırasında yaşanan tartışmalar, daha doğrusu AKP’lilerin, Ekrem İmamoğlu hakkında gündeme getirdiği iddiaları hatırlayalım.

İmamoğlu’nun “Pontuslu” olduğu öne sürülürken, aynı günlerde İsrail Başbakanı Netanyahu’nun oğlunun ve Yeni Zelanda’da camilere saldıran caninin İstanbul’a “Konstantinopolis” demesine bizzat Erdoğan tepki gösterdi.

Erdoğan, sözkonusu isimlere 31 Mart seçimlerinden önce şu karşılığı verdi:

“Bu ahlâksız İstanbul’a ‘Konstantinopol’ diyor. Bu millet var ya, bu can bu tende oldukça böyle bir şeye asla müsaade etmez… Tüm dünyanın gözbebeği olan İstanbul’a ‘Konstantinopol’ ifadesini kullanan Netanyahu, oğlunun kulağını çek. Eğer bu noktada biraz daha ileri giderseniz, terbiye metotlarımız farklıdır. Sizleri o tür de terbiye etmesini biliriz. Artık burası İstanbul’dur.”

Bilindiği gibi, YSK İstanbul seçimlerini iptal etti ve 23 Haziran’da yeniden sandığa gidildi.

İşte bu seçim öncesinde de Erdoğan şöyle konuştu:

“Burası İstanbul, bir diğer adıyla İslambol. Burası Konstantinopol değil, ama burayı böyle görmek isteyenler var. Böyle görmek isteyenlere karşı 22 günümüz var.”

İstanbul seçimleri bu tartışmalarla geçerken, iki şeye dikkat çektik.

İlki; Lozan Antlaşması’na göre, Fatih Kaymakamlığı’na bağlı bir Türk kurumu olan, ayrıca “siyasi ve idari işlerle iştigâl etmemek ve ülkemizdeki Rum Ortodoks vatandaşlarımıza sadece ruhani hizmet vermek koşuluyla” İstanbul’da kalmasına izin verilen Fener Rum Patrikhanesi’nin başı Bartholomeos’un, AKP iktidarı döneminde tüm dünyadaki Ortodoksların liderliği anlamına gelen “Ekümenik” unvanını kullanması, ayrıca kendisine, “Konstantinopolis-Yeni Roma Başpiskoposu” demesiydi.

İkincisi; Tüm ülke İstanbul seçimine kilitlenmişken, Patriklik Sen Sinod Meclisi’nin, Amerika Rum Ortodoks Başpiskoposluğu’na yaptığı atamaydı. Atanan isim, Elpidophoros Lambriniadis idi.

Lambriniadis kimdir ve ABD’ye atanması öncesinde, sonrasında neler yaptı; özetle bunları da hatırlatalım.

İstanbul doğumlu ve Türk vatandaşı.

2011’de yine Lozan’a aykırı olarak Patrikhane tarafından “Bursa Metropoliti” olarak atandı. Aynı zamanda daha geçenlerde ABD Dışişleri Bakanlığı’nın yayınladığı Dini Özgürlükler Raporu’nda, “Açılması için Türk yetkilileri zorluyoruz” denilen Ruhban Okulu’nun Müdürüydü.

Bursa Metropoliti yapıldığında ilk işi, Yunanca ve İngilizce broşürler bastırıp Bizans dönemi Bursa haritasını yayınlamak oldu.

Geçen yıl Şubat başında ülkemize gelen dönemin Yunan Başbakanı Çipras’ın Ruhban Okulu’na ziyaretine, Bartholomeos ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’la birlikte refakat edenlerden birisi de Lambriniadis’di. Okulu ziyaret giden ilk Yunan Başbakanı olan Çipras, “Dilerim bu okula yapacağım gelecek ziyaret, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la birlikte olur ve 48 yıldır kapalı olan okulun kapısını beraber açarız” demişti.

Lambriniadis’in bir diğer özelliği; Ukrayna Kilisesi’nin Rusya’dan ayrılarak Fener Rum Patrikhanesi’ne bağlanmasında önemli rol oynamasıydı. Nitekim Çipras’ın ziyaretinden hemen önce yaptığı açıklamada, 1990’dan beri Ukrayna Kilisesi üzerinde çalıştıklarını belirtip, şunları anlattı:

“Putin iki kez Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Ukrayna Kilisesi konusunda müdahale etmesini istedi. Biri 2008, diğeri 2018’de. Her iki zaman da Erdoğan, Patrikhanemize müdahale etmeyi reddetti. ‘Türkiye’de laik bir devlette yaşıyoruz, Patrikhanenin işleri din işleridir. Devlet din işlerine karışmaz, Patrikhane bağımsız bir Patrikhanedir’ tarzında bir tepkide bulundu. Biz bunu çok takdir ediyoruz.”

Amerika Rum Ortodoks Başpiskoposluğu’na atandıktan sonra ilk olarak Yunanistan’a gitti ve dönemin Dışişleri Bakanı Georgios Katrugalos tarafından Bakanlıkta ağırlandı.

Geleceğin Fener Rum Patriği

Türkiye’den ayrılmadan önce ise Fener Rum Patrikhanesi’nin dünyadaki 300 milyon Ortodoks’un temsilcisi olduğunu vurguladı ve bu göreve atanmasının “Stratejik önemini” şöyle açıkladı:

“Amerika Başpiskoposu, Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde ve Türkiye-Kıbrıs ilişkilerinde her zaman önemli bir rol oynamıştır. Amerika’daki tüm Rum kurumlarının da manevi lideridir. Yani siyasi bir etkinliği de var. Bu açıdan Türkiye için büyük bir fırsat bu, çünkü Türkiye’yi tanıyan, Türkiye’yi anlayan, Türkçe konuşan bir din adamı, şu anda ABD’deki Rum lobisinin başına geçiyor, bunun da önemi ortada. Bu durum, Türkiye-ABD-Yunanistan arasındaki ilişkilere de katkı sunabilir. Bir kere ABD’deki Başpiskoposluk’un, Beyaz Saray’la sürekli açık hattı bulunuyor, ayrıca Beyaz Saray’a girip çıkma kolaylığı var. ABD, insan hakları raporlarında Fener Patrikhanesi’ndeki sorunları da birçok kez dile getirdi, başta Ruhban olmak üzere bu sorunlara çözüm bulmak ne Ankara’da ne Atina’da çok kolay değil, ancak Washington’da aynı masa etrafında oturarak çözüm bulunması olasılığı daha yüksek. Özellikle Heybeliada’daki Ruhban Okulu açılırsa, göreceksiniz ki böyle bir gelişme Türkiye –ABD ilişkilerini de çok hızlı bir şekilde iyileştirecektir.”

22 Haziran’da New York’ta düzenlenen “görkemli” bir törenle yeni görevine başlarken yaptığı konuşmada, sık sık “Ekümenik Patrik, Konstantinopolis” ifadelerini kullandı…

Törene, Trump’ı temsilen ABD Sağlık Bakanı, Yunanistan Dışişleri Bakanı vs. katılırkan, Türkiye’yi de BM Daimi Temsilcimiz Feridun Sinirlioğlu temsil etti.

Lambriniadis’e ilk kutlama mesajı gönderen isim Rum kesimi Cumhurbaşkanı Anastasiades oldu.

Çok kısa bir süre sonra Trump tarafından Beyaz Saray’da ağırlandı; Trump’a, “Ekümenik Patrikliğe verdiği destek ve dünyadaki Hristiyanların korunmasında gösterdiği hassasiyet” için teşekkür etti.

Kıbrıs Barış Harekâtı İçin “İşgâl” Dedi

Trump’la görüşmesinden 2 gün sonra 20 Temmuz Kıbrıs Barış Harekâtı’nın yıldönümüydü.

Başpiskoposluk’tan, “Kıbrıs işgâlinin 45’inci yıldönümü” başlıklı şu açıklama yapıldı:

“Çoğunuzun bildiği gibi, bugün Yunan halkının tarihi için çok önemli bir olayın günü. Kıbrıs’ın Türk ordusu tarafından 45 yıl önce işgali, vatandaşlarının yerinden edilip kendi ülkelerinde mülteci haline gelmeleri ve adanın zoraki bölünmesi bugüne dek süren vahim bir adaletsizlik… Bu ada ulusu, on bin yıllık tarihiyle, zamanın elinde çok acı çekmiştir ve her türlü sınanmalara ve sıkıntılara direnmektedir. Sadece Ortodoks Hristiyan kardeşler olarak değil, ama insanlar olarak, Kıbrıs için adil ve süratli çözümler için dua etmek zorundayız… Amerikalılar olarak, temsili hükümetimiz aracılığı ile yapabileceğimiz çok şey var. Kıbrıs herkes için ahlaki bir sorun, ama onların inancını ve hatta kanını paylaşan bizler için çok daha fazla önemli.”

20 Temmuz’un ertesi günü de Lambriniadis, Kıbrıs Amerikan Örgütleri Federasyonu’nun düzenlediği, “Kıbrıs’ın işgâli yıldönümü törenine” katıldı.

Bu olan bitene Ankara’dan ses çıkmadığı gibi, Erdoğan Eylül ayında BM Güvenlik Kurulu toplantısı için gittiği New York’ta Lambriniadis’le “sürpriz” bir görüşme yaptı. AKP Sözcüsü Ömer Çelik’in de katıldığı basına kapalı görüşme hakkında hiçbir bilgi verilmezken, Başpiskoposluğun internet sitesinde, “daha önce programlanmayan bir toplantı” denilerek, “samimi görüşmede, Yunanistan ve Türkiye’deki azınlık sorunları, Büyükada’daki Yetimhanenin restorasyon ihtiyacı ile Ruhban Okulu’nun yeniden açılması beklentisinin ele alındığı; Lambriniadis’in dini özgürlükler ve insan haklarının korunmasına ilişkin tüm hususları vurguladığı, Erdoğan’ın da Başpiskoposluğun çalışmaları hakkında bilgi aldığı, ayrıca Türkiye’ye geldiğinde Lambriniadis’in kendisini ziyaret etmesi için davette bulunduğu” öne sürüldü.

Son İcraatı

Bunları hatırlatmamızın sebebi mi?

Milli Mücadelemizin başlangıcı olan 19 Mayıs’ı “Pontus soykırım” günü sayan Yunanistan’ın, bu yıl da hangi hezeyanlarda bulunduğunu dün yazdık.

Hadi onların Türkiye ve Atatürk’e tarihi düşmanlığı malûm.

Peki halen Türk vatandaşı olan ve yine bir Türk kurumu olan Fener Rum Patrikhanesi tarafından ABD’ye atanan Lambriniadis, bu iftiraya karşı nasıl bir duruş sergiledi?

17 Mayıs Pazar günü New York’taki Rum Ortodoks Kilisesi’nde düzenlenen ayinde, şu konuşmayı yaptı:

“Bugün iki önemli anma için biraradayız: Amerikan-Helen Eğitim Derneği’nin (AHEPA Sunday) kuruluşu ve Pontus soykırımını anma. Her ikisi de geçimişi ve geleceği olan bir topluluk olduğumuzu hatırlatır. Geçmiş unutulmamalı ve geleceği nasıl ele alacağımız şimdi her zamankinden daha önemli.”

Özetle, o da “Pontus soykırım” iftirasını sahiplendi.

Ankara’dakilerin haberi olmadıysa, buradan duyuralım ve de soralım:

Ülke içinden, özellikle de muhalefetten birileri, “Pontus soykırımı” dese neler olurdu?

Lambriniadis’e herhangi bir tepki gösterilecek mi?

Silivri’deki Barış’lara, Hülya Kılınç’a ve Murat Ağırel’e kucak dolusu sevgiler.

Müyesser YILDIZ
26 Mayıs 2020

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/amerikaya-gonderdigimiz-turk-papaz-da-andi-26052045.html

Odatv yeni link: https://odatv4.com/makale/amerikaya-gonderdigimiz-turk-papaz-da-andi-26052045-184655

Kategori:Uncategorized