İçeriğe geç

Dişli 42 Telefon Görüşmesini Rüyasında mı Yaptı?

Konumuz yine eski Tümgeneral Mehmet Dişli.

Önce Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun, 2015 YAŞ toplantısına ilişkin açıklamalarıyla gündem oldu. Davutoğlu, Erdoğan ile dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı ve müstakbel Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’la yaptıkları toplantıda, MİT’ten gelen rapor doğrultusunda Dişli’nin emekliye sevki konusunda ısrarcı olduğunu, ancak son gece kanaatin değiştiğini açıkladı.

Daha önce de vurguladım; Dişli, o YAŞ toplantısında Tümgeneralliğe terfi ettirildiği gibi, Davutoğlu’nun söz ettiği MİT raporuna rağmen her daim Hulusi Akar’ın en yakınında oldu.

Dişli, bugün de Sözcü Gazetesi’nde yer alan ilginç bir haberle gündeme geldi. Saygı Öztürk’ün aktardığına göre, 16 Temmuz sabahı Hulusi Akar ve Mehmet Dişli Akıncı Üssü’nden Çankaya Köşkü’ne geldiğinde, dönemin Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş’in odasına girmişler. Türkeş, Akar’ın yüzünü yıkaması için arka odayı göstermiş. Bu arada Akar Türkeş’e, Dişli’nin de darbeciler arasında olduğunu ima etmiş. Bunun üzerine Türkeş Dişli’ye, “Siz dışarıya buyurun” demiş. Dişli odadan çıkmış, hiçbir şey olmamış gibi başka odaya girmiş ve boş bulduğu bir kanepenin üzerinde yatmış. Ve saat 16.30 civarında kanepede yatarken, TEM ekibi tarafından uyandırılıp, gözaltına alınmış.

Saat 09.00 gibi Çankaya Köşkü’ne geliyorlar… Akar, onun da darbeci olduğunu ima ediyor… Ama saat 16.30’a kadar hiç kimse gözaltına alınması için harekete geçmiyor… Film gibi!..

-Dişli Neler Anlattı?-

Sadece iddianameleri okumadım. Akıncı ve Genelkurmay Çatı Davası’nda kritik tüm sanıkların savunmalarını dinlediğim gibi, yargılamalar sırasında dosyaya gelen resmi evrak ve tanık ifadelerini de takip ettim.

Önce Mehmet Dişli’nin savunmasında, Çankaya Köşkü bölümü ile ilgili neler söylediğini aktaralım. Özetle şu iddialarda bulundu:

“Akıncı’dan helikopter saat 08.50 civarı hareket etti. Helikopterde sadece ben ve Genelkurmay Başkanı vardı. Dışarıdaki kalabalık selam durumuna geçti. Komutan camdan onlara el salladı, elle selam verdi. Saat 09:05 sıralarında Çankaya’ya iniş yaptık. İndikten sonra Komutan, teknisyenle ve pilotla bir şeyler konuştu, ama ben duymadım. Selam verdiler, selamlarını aldı. Ben kendisine yardım etmek için önce indim. Sonra bizi karşılayan grubun yanına gittik. Televizyonlar bu anları zaten naklen verdiler. Pistte bizi Başbakanlık Müsteşarı Fuat Oktay ve Tuğrul Türkeş karşıladı. Daha sonra araçlarla Başbakanlık binasına geçtik. Sanırım gittiğimiz ilk oda Tuğrul Türkeş’in odasıydı. O esnada Başbakanlık Müsteşarı Fuat Oktay, eski Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz vardı. Daha sonra Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, İçişleri Bakanı Efkan Ala, yeni Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, Süleyman Soylu, Emrullah İşler geldi. Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz ile önceden tanıştığım için ona yaşananları anlatıyordum. Komutan, diğerleri ile konuşuyordu. Onlara ne dediğini duymadım, ancak beni tanıtıp memnuniyetini ifade etmiş olmalı ki, gelip elimi sıktılar. ‘Şaban Beyin asker kardeşi olduğunu bilmiyorduk’ diyenler oldu. Müsteşar Bey bana, kendisi ile görüşüp görüşmediğimi sordu. ‘Bende numarası yok’ dedim. Hemen Özel Kalemden birine Şaban Dişli’yi irtibatlamalarını söyledi. Önce kendisi görüştü. Genelkurmay Başkanı ile birlikte benim de orada olduğumu söyledi. Telefonu bana verdi. O da zaten yolda imiş, ‘Gelince görüşürüz’ deyip, telefonu kapattım. İsmet Yılmaz ve Sayın Müsteşarın anlattıklarından, o an itibariyle Akıncı dışında, Genelkurmay Karargahı ve 2’inci Ordu bölgesinde benzer sıkıntılar yaşandığını öğrendik. Genelkurmay Başkanı önce 2’inci Ordu Komutanı Adem Huduti ile görüştü. Karargâhtakilerle konuşmasını, onları ikna etmesini emretti. ‘Çatışma istemiyorum, konuş, anlaş’ vs. tarzında emirleri oldu. İlhan Talu’ya daha sonra Akıncı’ya Merkez Komutanı ve Askeri Savcı göndermesi emrini verdi. Saat 10:00 civarıydı, Akıncı’dan uçak ve helikopterlerin kalkışının engellenmesi için Milli Savunma Bakanı Fikri Işık Eskişehir’e kep görevi uygulaması talimatı verdi. Bu arada, Bakan Işık’la görüştük. Bana TSK-2033 konusunda kendisine yapacağım takdimi sordu. Gerek kendisine gerekse Meclis Savunma Komisyonu’na yapacağım takdimlerden bilgisi vardı. Ben hazır olduğumu, Sn. Cumhurbaşkanı’na sunmayı müteakip kendisine arz edeceğimi söyledim.”

-Bize Kahvaltı Hazırladılar-

Bir süre sonra bulundukları odanın kalabalıklaşması üzerine yan taraftaki Özel Kalem odasına geçtiğini belirten Dişli, iddialarını şöyle sürdürdü:

“Daha sonra MGK Genel Sekreteri ve bazı Bakanlar geldi. Orada hemen bize kahvaltı hazırlattılar. Ayak üstü onunla sohbet ederken kahvaltı yaptık. Sonra ilave tedbir olarak Akıncı’dan uçak kalkmasına mani olmak amacıyla pistlerin kullanılamaz hale getirilmesi konusunda karar verildi. Hatta üstteki helikopterlerin tahrip edilmesi tartışıldı. Müteakiben, sadece pistlerin tahribine karar verildi ve Eskişehir’e iletildi (saat 11.00 civarı). Bu arada aynı zamanda Kubilay Selçuk (Akıncı’da kalan ve darbeden tutuklanan general) ile de irtibatı sürdürüp gelişmeleri Genelkurmay Başkanına iletmeyi sürdürdüm. Personeli, silahları Üs Karargahı bölgesinde toplamaya başladığını, misafirhanede rehin olan personeli kurtarmakla ilgili faaliyetleri bana iletti, ben de kriz masasına bilgi verdim. Bir ara Akın Öztürk aradı ve Yaşar Güler’i bulduklarını söyledi. Bunu Genelkurmay Başkanına ilettim. ‘Sağlığı iyiymiş, sorun yokmuş’ dedim. Malûm kendisinden akşamdan beri haber alamıyorduk. Bir ara Akın Öztürk, Genelkurmay Başkanı’nın emirlerini yerine getirdiğini iletti ve Köşk’e gelmek için Komutandan müsaade istedi. Genelkurmay Başkanına arz ettim, ‘tamam gelsin’ dedi. Oradaki Başbakanlık Müsteşarı’nın Özel Kaleminden rica edip, Akın Öztürk için, helikopter pistine bir araç gönderdim. Akın Öztürk’e, ‘Tamam gelin, sizi bekliyoruz’ dedim. Bir süre sonra Akın Öztürk aradı. Çankaya’ya gelmek için havalandığını, ancak uçaklardan açılan ateşle inmek zorunda kaldıklarını, kendisinin ve teknisyenin yaralandığını, Yaşar Güler’in de yanında olduğunu, beraber Çankaya’ya gelmek istediklerini söyledi (12.30 civarı). Hemen Eskişehir’i aradım. Akın Öztürk’ün Genelkurmay Başkanının emriyle Çankaya Köşküne geleceğini, Sn. Bakan’ın bilgisi dahilinde olduğunu, kendisinin oradan ayrılmasına müsaade edilmesini ilettim. İlk önce bana bir cevap vermediler, daha sonra tekrar arayıp, aynı emri bir kez daha ilettim. Korg. Nihat Kökmen, ‘Bize Sn. Başbakan emir versin’ dedi. Bu sırada Korg. Kökmen’in Emir Astsubayı telefonu, kendisi de orada olan Hava Kuvvetleri Kurmay Başkanı Korgeneral Hasan Hüseyin Demirarslan’a verdi. O da aynı şekilde bana, ‘Sayın Başbakan’ın emri olmadan ateşi kesemeyiz’ dedi. Bu durumu Komutana arz ettim. Korgeneral Kökmen ile kendisini görüştürdüm. Korg. Kökmen’e Genelkurmay Başkanı sert bir dille, ‘Yaşar’la, Akın konusunu hallet’ dedi.”

-Saat 13.00 ile 16.30 Arasında Neler Oldu?-

Dişli, öğleden sonra yaşananlarla ilgili olarak da şunları söyledi:

“Saat 13.00’e doğru Sayın Başbakan da gelmişti. Daha büyük bir salona geçildi. Bu odaya artık girişler sınırlandırıldı, çünkü çok gelen giden olmaya başlamıştı. Komutan bana, ‘Sen Akıncı’yı takip et, an be an bilgi ver bize’ diye emir verdi. Ben Akıncı’yı aramayı, oradaki durumu takip etmeyi sürdürdüm. Aldığım bilgileri Sayın Genelkurmay Başkanı ve Başbakan’a, Sayın Başbakan ve Komutanın talimatlarını da, Kubilay Selçuk ve Akın Öztürk’e iletmeye devam ettim. Bilahare bir basın açıklaması yapılmasına karar verildi. Televizyonlar geldi, bu sırada benimle röportaj yapmak isteyenler oldu. Röportajı kabul etmedim. Sonra canlı yayına geçildi. En son saat 14.00’e doğru artık Genelkurmay Karargâhındaki faaliyetler sonlanmıştı. Komutan, İlhan Talu’ya, ‘Kanun, kitap, yönerge, ne varsa hazır edin oraya geleceğiz…’ şeklinde bir emir verdi. Yine sanırım saat 14.00 civarıydı, Akın Öztürk’ün telefonundan Yaşar Güler aradı. ‘Bizi buradan çıkarın, helikopterlere ateş ediyorlar. Bu ateşi kestirin, bu Eskişehir’deki söz dinlemiyor. Yüzde 100 garanti istiyorum. Emin olmadan çıkmayacağız. Bunu sağladıktan sonra bizi ara tekrar’ diye bana emir verdi. Ben konuyu Sn. Başbakan ve Komutana arz ettim. Orada durumu değerlendirdik. Sn. Başbakan uçakların kontrol riskini de dikkate alarak, ‘Bu safhada uçakların faaliyetlerini kestirmeyelim, ambulansla çıksınlar’ talimatını verdi. Bu talimatı arayıp Akın Öztürk ve Yaşar Güler’e ilettim. Daha sonra Komutan Kubilay Selçuk’u arattı ve bizzat kendisi görüştü. Yaşar Güler ve Fahri Kasırga’yı öncelikle tahliye etmesini emretti. Kendisinden son durum hakkında bilgi aldı. Nispeten uzun bir görüşme olduğunu hatırlıyorum.”

-MİT Müsteşarı Geldikten Sonra Nasıl Gözaltına Alındı?-

Dişli, son olarak nasıl gözaltına alındığını şöyle anlattı:

“Daha sonra MİT Müsteşarı geldi. O da gruba katıldı. Bir ara MİT Müsteşarı, Genelkurmay Başkanı ve Milli Savunma Bakanı ayrı bir odaya geçti, baş başa görüştüler. Sayın Başbakan da o odaya geldi. Ben yine Genelkurmay Başkanına faaliyetlerle ilgili bilgi vermeye, onun da emirlerini yerine getirmeye devam ediyordum, Akıncı’da yavaş yavaş toparlanma tamamlanıyordu. Bu sırada Başbakanlığa bağlı iki sivil koruma polisi yanımıza gelip, benim de tanıklığıma başvurmalarının gerektiğini söylediler. Bir alt katta ayrı bir odaya geçtik. Orada bir süre bekledim. Saat 16.30 civarı el yazısı bir tutanak getirdiler. Sabahtan beri görüştüğümüz emekli Albay Murat Aydın’ın (Başbakan Binali Yıldırım’ın Özel Kalem Müdürü) benimle ilgili şikayeti olduğunu, Sayın Genelkurmay Başkanına benim kelepçe taktırdığım anlamına gelecek bir şeyler yazan bir sayfa bir yazıyı bana imzalatmak istediler. Tabi şok oldum, kabul etmedim, ‘Karargâhta Murat Aydın yoktu! Bu ifade yanlış!’ dedim, tepki gösterdim. Tutanağı imzalamadım. ‘Siz bilirsiniz, gözaltı yapacağız’ dediler. Müteakiben, Başbakanlık korumaları oraya çağırdıkları sivil polislere beni teslim ettiler. Onlar da Ankara TEM Şubesine götürdüler. Saat 17:30’dan sonraydı sanıyorum.”

-Eskişehir’deki Komutanın İfadesi-

Darbe davalarına bakan bir Mahkeme Başkanının söylediği gibi, “Sanığın yalan söyleme hakkı var” deyip, bir başka ifadeye geçelim. Bu ifadenin sahibi ise Dişli’nin adından söz ettiği, o dönem Eskişehir Hava Savunma Komutanlığı görevini yürüten Korgeneral Nihat Kökmen.

Kökmen, darbe davalarında sanık veya şüpheli olmadı. 15 Temmuz’dan sonra Hava Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanlığına, 2017 yılında yurtdışı görevine atandı. Geçen yılki YAŞ’ta da emekli edildi.

Savcılığın 27 Temmuz 2016’da tanık sıfatıyla ifadesini aldığı Kökmen, 16 Temmuz günü yaşanan telefon trafiğiyle ilgili özetle şu beyanlarda bulundu:

“08.27’de bir helikopterin Genelkurmay Başkanımızı Akıncı’dan Çankaya’ya götüreceği bilgisi alınmıştır. Bunu Başbakanla teyid ederek, kalkışına müdahale yapılmadı. Saat 10.00 civarında Milli Savunma Bakanımız tarafından Akıncı’dan helikopter kalkışlarının engellenmesi için uçak bekletilmesi, kalkabilecek uçakların pistlerin vurulması talimatı alındı… Bu faaliyetler esnasında yalnızca Başbakanlık koordineli olarak Sayın Genelkurmay Başkanımızı taşıyan bir helikopterin Çankaya’ya Başbakanlığa gitmesine izin verildi, müdahalede bulunulmadı… Daha sonra emir subayı/astsubayları tarafından bize ifade edildiğine göre, darbecilerden Tümgeneral Dişli, Org. Akın Öztürk bizlerin bulunduğu telefon numaralarından görüşmek istediklerini belirtmişler. Bana ve Korgeneral Kadığoğlu’na ulaşmaya çalışmışlar. Bu bizim Akıncı Üssü’nden kalkış yapmaya çalışan iki helikopterin engellenmesi sırasında olmuş. Bu sırada 1. BHHM’de komuta heyetinin oturduğu yerin arkasındaki 5055 nolu telefondan Akın Öztürk’ün saat 11.15’te aradığını söylediler. Ben telefona baktım, Akın Öztürk telefonda bana, ‘Nihat, uçakları uzaklaştırın, biz Yaşar Paşa ile direk Çankaya’ya Başbakana gideceğiz’ dedi. Ben de bunları duyunca, cevap vermeden kapattım. Sonra hava almak için 15-20 dakika sonra dışarı çıkacakken, Komuta merkezinden bir alt kata inmiştim ki, arkamdan Korgeneral Kadıoğlu’nun emir subayı gelerek, ‘Komutanım bir telefon var, bakar mısınız’ diye söyleyince kimin aradığını sordum. Tümgeneral Dişli’nin aradığını söyledi. Telefonu aldım. Kendisi bana, ‘Genelkurmay Başkanının emri olduğunu, Akın Paşa’ya müsaade etmemizi ve Akın Paşa’nın helikopterle ayrılmasını engellemememizi istedi. Ben de cevap vermeden yine telefonu kapattım. Akın Öztürk’ün ve Tümgeneral Dişli’nin komuta merkezini aradığı telefon numarası ……….. dır. Aynı gün saat 13.30 civarı aynı telefon hattından Komuta grubunun bulunduğu hemen arkamızdaki 4111 nolu telefondan Şanver komutanın emir astsubayı Ömer tarafından Genelkurmay Başkanının aradığı söylenerek telefon bana uzatıldı. Telefonda Genelkurmay Başkanı bana hitaben, ‘Nihat, Akın-Yaşar konusunu çözün’ dedi. Başka bir şey söylemedi, telefon kapandı.”

-Ve HTS Kayıtları-

Şimdi de Dişli’nin dava dosyasına gelen HTS, yani telefon kayıtlarına bakalım.

15 Temmuz saat 20.02 ila 16 Temmuz saat 16.30 arasında toplam 82 iletişim kaydı gözüküyor.

16 Temmuz gününe ait olanların 16’sı Akıncı Üssü’nde, 42’si Çankaya Köşkü’nde iken yapılan arama veya aranmalar.

Bu 42 telefon görüşmesinden de 14’ünün Eskişehir’deki 1. Ana Jet Üs Komutanlığı, 28’inin Akıncı’da bulunan Kubilay Selçuk ve Akın Öztürk (Öztürk’ün Emir Subayı İsmail Keskin)’le yapıldığı görülüyor.

Saat detaylarını da verelim; Dişli, 11.47.23 ilâ 14.29.00 saatleri arasında Eskişehir’deki Korgeneraller Nihat Kökmen ve Hasan Hüseyin Demirarslan’la toplam bin 694 saniye görüşmüş.

Ez cümle; Hulusi Akar’ın iması üzerine odadan çıkarılan Mehmet Dişli’nin gidip uyuduğunu ve akşam saatlerinde uyandırılarak, gözaltına alındığını dönemin Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş mi anlattı bilmiyoruz; ama kritik bir tanığın ifadesi, bundan daha önemlisi HTS kayıtları böyle. Yani uyumamış!..

Kimseyi savunuyor değilim. Sadece olgular ve belgeler değil de algılar üzerinden konuşuldukça, 15 Temmuz’un giderek içinden çıkılmaz bir muammaya dönüştüğüne dikkat çekmek istiyorum.

Davutoğlu’nun açıklamaları ve “Uyuyan general” iddialarının ardından acaba Dişli’nin, Çankaya Köşkü’nde muhatap olduğunu öne sürdüğü diğer isimler de konuşmayı düşünür mü? Mesela dönemin Başbakanı Binali Yıldırım ve Milli Savunma Bakanı Fikri Işık…

Silivri’deki Barış’lara, Hülya Kılınç’a ve Murat Ağırel’e kucak dolusu sevgiler.

Müyesser YILDIZ

1 Haziran 2020

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/disli-42-telefon-gorusmesini-ruyasinda-mi-yapti-01062009.html

Kategori:Uncategorized