İçeriğe geç

Soylu’nun PKK’dan Daha “Pespaye” Saydığı Kim?

Can, mal, ırz güvenliğimizden sorumlu olan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, bir paylaşımım sebebiyle beni nasıl hedef gösterdiğini ve nasıl iğrenç küfür ve tehditlere maruz kalmama yol açtığını biliyorsunuz. Beni “PKK seviciliği” ile suçlamıştı; ancak “üzüldüğü” konunun bu değil, “devlet gömleği giymiş pespayelerle iş tutmam” olduğunu vurgulamıştı.

Bölücü terör örgütü ile mücadelenin öncü ismi olmakla övünen Soylu’yu “PKK seviciliği”nden daha çok kızdıran “devlet gömlekli pespayeler” kim olaydı ki?

Olay yaşandığında Soylu’ya verdiğim cevapta “devlet gömleği” giymiş kimlerle irtibatım olduğunu anlatıp, “Onlarla görüşmem sizi ne ilgilendiriyor ve niye rahatsız ediyor?” demiştim.

Yine biliyorsunuz, Soylu hakkında suç duyurusunda bulundum. Ve 3 gün sonra da tutuklandım. Telefonumun dinlendiği ortaya çıktı.

Sağolsun, gazeteci-yazar ağabeyim Faruk Bildirici, Soylu’ya telefonumun dinlendiğinden haberi olup olmadığını sormuş. Soylu da aynen şu cevabı vermiş: “Bu manipülatif bir soru, önceden bilip bilmediğimi öğrenip de ne olacak?”

Ne demek “Ne olacak”?

Telefonum dinlenmişse bunu görmeye yetkili tek makam savcılık ve hakimliktir.

Evet, dinlemeyi ve görüşmelerin deşifresini yapan polis(ler) İçişleri Bakanlığı’na bağlı. Ancak tapeleri savcıdan önce bakana göstermişler/gösteriyorlar ise, bu hukuk devleti ve kuvvetler ayrılığı ilkesi açısından kıyamet alametidir.

Benimki önemli değil. Ya başkalarının, çok önemli insanların telefon dinlemeleri de bakanın “kontrolünden” geçiyorsa bu önemsiz, manipülatif bir olay mıdır?

Faruk Bildirici’nin “devlet gömleği giymiş pespayeler” sözünü hatırlatması üzerine Soylu’nun verdiği cevaba bakalım:

“Ben o astsubayı kastetmemişimdir. Başka birisidir.” demiş.

Soylu’nun söz ettiği astsubay, malum, birlikte “casusluk” yapmakla suçlandığım E.B. Telefonumun dinlenmesi kararı da tamamen bu şahısla ilgili; yani diğer görüşmelerimin dinlense de çözümünün yapılmaması, kimseye bilgi verilmemesi ve imha edilmesi gerekiyor.

Ama demek ki yapılmış ve Soylu’nun önüne götürülmüş – ya da ona bilgi verilmiş.

Sözümona demokrasi ve insan hakları adına yapılan bu kadar reformdan sonra geldiğimiz nokta bu mu olacaktı?

Ne demek istiyorum?

Bugüne kadar emin değildim; ancak madem bizzat Soylu bu itirafta bulundu, anlatayım.

Libya ile yapılan anlaşmanın geçmişi hakkında bir yazı yazdım ve bunun temelinin Kaddafi döneminde atıldığını, kimlerin emeği olduğunu hatırlattım. Nitekim daha sonra, Erdoğan da o anlaşmanın 2010’da hazırlandığını, ancak Kaddafi’nin ölümü üzerine sonuçlandırılamadığını söyledi.

İşte bu yazım üzerine, ismi lazım değil, Soylu’ya çok yakın bir komutanın; ülkemizin, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en değerli eski komutanlarından birisini arayıp, “Bu haberi siz yazdırdınız, telefonla görüştüğünüzden haberimiz var. Hemen bir açıklama yapıp bu yazıyı yalanlayın.” dediğini ve işi hakarete vardırdığını öğrendim.

Demek doğruymuş. Soylu’nun bu sözleri ile telefonumun ilgili-ilgisiz dinlenmesinin ötesinde, kayıtların adeta elden ele dolaştığı ortaya çıkmış oldu.

Tüm bunlardan daha önemli ve üzücü olan, adam gibi adam, komutan gibi komutan olan bir eski asker için “pespaye” ifadesinin kullanılabilmesi!..

Bu hıncın kaynağı ne?!..

O komutanın geçmişte Ergenekon kumpasına teslim olmaması mı?

Yoksa Soylu’ya yakın o komutanın, görevden alınmasından bizlerin sorumlu tutulması mı? Öyle ise tepkinin adresinin biz değil bu kararı verenler, yani Erdoğan ve Akar olması gerekmez miydi?

Not: Trump, polislerin “nefessiz bırakma” yöntemini uygulamasını yasaklamış. Acaba ülkemizde de yargı sopası, medya linci ve yetkililerin tehdit diliyle insanları nefessız bırakması yasaklanır mı ki?

Sincan’dan Silivri’deki Barışlar’a, Hülya Kılınç’a, Murat Ağırel’e ve açık cezaevindeki tüm dostlara kucak dolusu sevgiler…

Müyesser Yıldız

Sincan 3 Nolu L Tipi Cezaevi

D3 Blok

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/soylunun-pkkdan-daha-pespaye-saydigi-kim-21062040.html

Kategori:Uncategorized