Daha karantina cezaevindeyken gelen ilk mektuplardan birisi, gazeteciliği bıraksa da benim gözümde hala çok iyi bir gazeteci olan Fatma Orhan’a aitti.
Sevgili Fatma’nın 17 Haziran (tutukluluğumun 5. günü) tarihli mektubu şu satırlarla başlıyordu:
“Seninle Sadi Somuncuoğlu’nun Basın Müşavirliği dönemimizde tanışmıştık. Çok heyecanlı ve samimi halinle sanki yıllardır tanıyormuş gibi yakın hissetmiştim. O dönemde parti içi bir çekişme olmuş ve Sadi Bey Genel Başkan adayı olmuştu. O parti için mevcut Genel Başkan’a rakip çıkmak ‘Partiye ihanet’ sayılıyordu. Sadi Bey’e inanılmaz saldırılar oldu. Hem fiziki hem sözel. Fiziki saldırılardan birinde sen tam Sadi Bey’in önünde durdun. Bütün o saldırı boyunca hiç kımıldamadın. Senin Sadi Bey’in önünde hiç kımıldamadan direnişin, beni inan çok etkiledi. Cesaret ve kararlılık. İnandığın ve güvendiğin birine gözünü kırpmadan siper oldun, korudun. Sadi Bey o hareket içinde, o hareketin ‘kamuoyuna yansıyan kültürüne’ hiç benzemeyen biriydi zaten. Senin o durumdaki cesaretin hala gözümün önünden ve aklımdan silinmiyor.”
Hafızası biraz yanıltsa da Fatma’nın söz ettiği olay 20 yıl önce, 25 Nisan 2000 gecesi TBMM Şeref Kapısı’nın önünde yaşanan bir saldırıydı.
DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümetinde MHP’nin önemli isimlerinden Sadi Somuncuoğlu Devlet Bakanı, ben de kendisinin basın müşaviri idim.
Konu Genel Başkanlık adaylığı değil, Cumhurbaşkanlığı adaylığıydı. Merhum Ecevit, Bahçeli ve Mesut Yılmaz, Ahmet Necdet Sezer’in Cumhurbaşkanı adayı yapılmasına karar vermişti. İşte bu karar o dönem 2. büyük parti olan MHP’de ciddi rahatsızlığa yol açmıştı. Çok sayıda milletvekili, ‘ağabey’ dedikleri Somuncuoğlu’na gelip Meclis Başkanlığı’nın ardından Cumhurbaşkanlığı iddiasından da vazgeçmenin ve MHP’nin bir aday çıkarmamasının kabul edilemez olduğunu anlatıyordu. Tepkili milletvekillerinden birisi de Cemal Enginyurt’tu.
Partideki bu nabız üzerine Somuncuoğlu, Bahçeli ile görüşüp en azından koalisyon ortaklarından birinin ya da vazgeçmesi ihtimaline karşı dönemin MHP’li Milli Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu’nun aday gösterilmesini teklif etti. Ancak Bahçeli kabul etmedi. Bunun üzerine MHP’yi adaysız bırakmamak adına başvuru süresinin bitimine dakikalar kala Somuncuoğlu’nun adaylık dilekçesini vermek üzere Meclis’e gittik. Araçlarımızdan indiğimizde bir anda etrafımız MHP’li milletvekilleri tarafından sarıldı. Önce korumalar tartaklandı, ardından Somuncuoğlu’nun üzerine yüründü. İşte tam o anda ben Somuncuoğlu’yla ona saldırmak isteyen Cemal Enginyurt’un arasına girerek bir rezaleti önlemeye çalıştım. Gece 00.00’da yaşanan bu saldırıyı da tüm Türkiye televizyonlardan naklen izledi.
Saldırının gerekçesi, Somuncuoğlu’nun “töre”ye aykırı hareket etmesiydi. Oysa sadece ve sadece bir anayasal hakkını kullanıp partisinin itibarını kurtarmaya çalışmıştı.
Tabii dilekçeyi veremedik. Bakan Bey’le benim arabama binip Ayrancı kapısından yeniden Meclis’e girdik. Güvenilir birisi ile dilekçeyi TBMM Genel Sekreteri’ne ulaştırdık. Sonrasında aynı milletvekilleri Genel Sekreter’in odasını basıp Somuncuoğlu’nun dilekçesini yırttı, faksla dilekçenin fotokopisini göndermek durumunda kaldık.
Bitmedi, bu olaydan sonra Somuncuoğlu önce bakanlıktan azledildi, ardından da MHP’den ihracına karar verildi.
Peki saldırıda ön planda olan milletvekillerinden Cemal Enginyurt ve Ahmet Ersoy hakkında ne işlem yapıldı?
Disiplin soruşturması sonucunda partiden 2 yıl uzaklaştırılmaları kararlaştırıldı; ama bu karar kamuoyuna açıklanmadı. Çünkü Enginyurt kendisine bir ceza verilmesi halinde daha sert tepkiler ortaya koyacağını söylemişti.
Nitekim zamanla o soruşturma ve kararı unutturuldu.
Ancak korumaların darp edilmesiyle ilgili davalar açıldı. Onların sonucunu da kısaca aktarayım. İki milletvekilinin Somuncuoğlu’nun 2 koruma polisine o günün parasıyla toplam 10 milyar 500 milyon TL tazminat ödemesine parar verildi.
Açılan ceza davasında ise Cemal Enginyurt, “siyasi hürriyeti tahdit, görevli memurlara cebir ve şiddet, tehdit ve mukavement ile kamu malına zarar verme” suçlarından 20 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Yargıtay’ın onamasından sonra Ekim 2009’da Esenboğa Havaalanı’nda yakalanan Enginyurt, Kalecik Cezaevi’ne kondu. Kaç ay yattı, bilmiyorum.
AKP’yi Eleştirdiği İçin İhraç, Öyle Mi?
Türk demokrasi tarihine her anlamda kara bir leke olarak geçen bu olayı anlatmamın sebebi mi? Tesadüf, Fatman’nın o mektubundan 1 ay sonra MHP Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un yeniden ihracı gündeme geldi.
AKP’li bazı isimleri eleştiriyordu. Son olarak Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli’nin fındıkta rekolteyi yüksek açıklamasıyla fiyatın düşük tutulmasının hedeflendiğini belirtip, şunları söyledi:
“Tarım bakanı ne istiyorsun sen bizden? Niye davet etmiyorsun bizi? AK Partililer niye çağırmıyorsunuz bizi. Ne yaptık size? Muhafet mi ettik? Her yerde savunuyoruz, her yerde anlatıyoruz. Cumhur İttifakından başka bir şey söylemiyoruz. Biz her söze başladığımızda Sayın Cumhurbaşkanı diye başlıyoruz. Ama bu arkadaşlar bizi yok sayıyorlar. Her yerde yok sayıyorlar. Belediyelerde, sokakta, siyasette yok sayıyorlar. En son bugün tarım bakanı… Biz anlatamıyor muyuz projeleri. Muhalefet mi ettik size? Bakan üreticiye ihanet etmiştir. Allah’ın aslanı olsa üreticinin hakkını yedirmem.”
İşte bu sözlerden sonra MHP Enginyurt’u kesin ihraç talebi ile Disiplin Kurulu’na sevketti. Grup Başkanvekili Erkan Akçay ihraç talebinin gerekçesinin, “Enginyurt’un basına açıklamaları”olduğunu duyurdu.
Enginyurt da Twitter hesabından, “Fındık üreticisinin hakkını savunmak, vatanı savunmak gibidir. Fındıkta oynanan oyunlara karşı durmanın bedeli ağır da olsa, bu bedeli ödemek Ordulular adına şereftir. Şerefin tavizi olmaz. MHP, vazgeçilmez sevdamdır.” mesajını paylaştı.
Sonuçta Enginyurt MHP’den ihraç edildi.
Şuraya geleceğim;
Yıl 2000; koalisyon hükümeti çok önemseniyordu ve Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda merhum Ecevit’e söz verilmişti. Bu yüzden anayasal hakkını kullanan MHP’li bir bakan, MHP milletvekillerinin fiziki saldırısına maruz kaldı. Saldıranlar değil, saldırıya uğrayan ihraç edildi.
Yıl 2020; AKP ile Cumhur İttifakı’na çok önem veriliyor. Bu nedenle de fındık üreticisine sahip çıkan, kendi ifadesiyle bir anlamda “vatan savunması” yapan aynı milletvekili, sırf AKP’li bakanı eleştirdiği için partiden atılıyor.
Yorum yok!.. Sadece şunu hatırlatayım:
2002’de bir yaz günü bir yaylada, “Erken seçime gidilsin”diyerek yoluna çok önemli bir bakanın tereddütsüz feda edildiği merhum Ecevit ve hükümetinin ipini çeken de yine MHP olmuştu.
Hayırdır inşallah!..
Sincan’dan Silivri’deki Barış Pehlivan’a, Hülya Kılınç’a, Murat Ağırel’e ve açık cezaevindeki tüm dostlara kucak dolusu sevgiler…
Müyesser Yıldız
Sincan Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu
G4 Blok
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/mhp-nereden-nereye…-01082037.html