9 Ekim, Barış Pınarı Harekâtı’nın birinci yıldönümüydü.
O gün Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın Twitter hesabından şu açıklama yapıldı:
“Birinci Yılında Barış Pınarı Harekâtı’nda yaklaşık 600 yerleşim yeri terörden temizlenmiştir. Terörün izlerinin silinmesiyle bölgenin nüfusu yaklaşık 200 bini bulmuştur. PKK/YPG’nin tahrip ettiği okullar onarılarak eğitime elverişli hale getirilmiştir.”
Aynı gün Milli Savunma Bakanlığı’nın Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği Analiz ve Değerlendirme Subayı Binbaşı Pınar Kara tarafından bir bilgilendirme toplantısı düzenlendiği, toplantıda Binbaşı Kara’nın Barış Pınarı Harekâtı’nın yapılma gerekçelerini anlatıp, bir yıl sonunda durum hakkında bilgi verdiği duyuruldu. Kara özetle, “Bugüne kadar toplam 605 meskûn mahallin tamamı teröristlerden arındırılarak 4 bin 219 kilometrekarelik alanda kontrol sağlanmıştır” dedi.
Bu açıklamalardan çıkan sonuç; Barış Pınarı Harekâtı’nda amaçlanan hedeflere ulaşıldığıydı.
Aynı gün Resmi Gazete’de yayımlanan, Suriye ve Irak tezkerelerinin 1 yıl uzatılmasına ilişkin TBMM kararında yer alan, “Suriye’de sınırımıza mücavir alanlarda, PKK/PYD- YPG ve DEAŞ başta olmak üzere, mevcudiyetini sürdüren terör örgütleri ülkemize yönelik eylemlerini sürdürmektedir. PKK-YPG-PYD Fırat’ın doğusunda bölücü gündemine hız vermiştir” ifadeleri gerçek durumu ortaya koysa da 1 yıl önce, harekât başladığında Erdoğan’ın neler söylediğini hatırlayalım.
9 Ekim 2019’da Twitter hesabından İngilizce ve Arapça olarak da yaptığı paylaşımla harekâtın başladığını duyurup, “Barış Pınarı Harekatı ile ülkemize yönelik terör tehdidini bertaraf edeceğiz… Suriye’nin toprak bütünlüğünü koruyacak, tüm bölge halkını terörün pençesinden kurtaracağız” mesajını verdi.
10 Ekim 2019’da AKP Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda şunları vurguladı:
– “Bizim bu sınır ötesi harekâtımızın altında, güneyimizde bir terör devleti kurulmasını engellemek var, biz buna çalışıyoruz. Buna fırsat veremeyiz, buna eyvallah edemeyiz. Bunun daha ileri noktası var, onları burada konuşmaya şu anda dilim varmıyor.”
– “Aradan geçen uzunca bir zaman boyunca maalesef beklediğimiz adımlar atılmamış, sadece ülkemizi oyalamaya yönelik taktiklere başvurulmuştur… Şimdi buradan tüm NATO ülkesi olanlara sesleniyorum, başta Amerika, biz Türkiye’yiz ve biz bir NATO üyesi ülkeyiz… Siz Türkiye’yi birkaç tane zibidi terör örgütüne tercih etmeyeceksiniz öyle mi? Buna eyvallah edemeyiz. Dolayısıyla bunun da gereğini yapmaya mecburuz kim olursa olsun… kendi göbeğimizi kendimizin kesmesinden başka çare kalmadığını gördük.”
– “İnşallah çok kısa bir sürede Münbiç’ten Irak sınırına kadar tüm bölgeyi güvenliğe, huzura kavuşturup Suriye halkının üzerinde 8 yıldır dolaşan karabulutları dağıtacağız… İnşallah Barış Pınarı Harekâtıyla şanlı tarihimize yeni bir altın sayfa ekleyeceğiz.”
ASLA DURDURMAYACAĞIZ
11 Ekim 2019’da 3. Parlamento Başkanları Konferansı’nda şunları anlattı:
“Fırat’ın batısını olduğu gibi doğusunu da terör örgütlerinden temizleyerek, hem sınırlarımızın güvenliğini temin edeceğiz, hem de ülkemizdeki Suriyelilerin kendi evlerine huzuru kalple geri dönmelerini sağlayacağız… Biz Türkiye olarak 911 kilometre sınırımız olan ve Suriye rejiminin dahi kabul etmediği PYD, YPG karşı, evet, attığımız bu adımı asla durdurmayacağız, kim ne derse desin durdurmayacağız. Bize sağdan-soldan şu anda tehditler geliyor, bu gidişi durdurun diye. Ben Sayın Trump’a da söyledim, diğerlerine de söyledim, ‘Eğer bunu durduracaksanız durdurun’, dedik size; ama durdurmadınız. Ve şimdi biz kendi göbeğimizi kendimiz kesiyoruz, artık geri adım atmayacağız. Ve burada teröristlerin tamamıyla Sayın Trump’ın ifade ettiği 32 kilometrelik sınırdan daha güneye gidene kadar biz bu mücadeleyi sürdüreceğiz… başımızın çaresine bakma zamanı gelmiştir, geçiyor ve bu kararlı duruşumuzu da devam ettireceğiz.”
Harekâtın beşinci gününde medya genel yayın yönetmenleriyle yaptığı toplantıda şu ifadeleri kullandı:
– “Suriye’nin kuzeyinde bir terör devletinin kurulmasına müsaade etmiyoruz, müsaade etmeyeceğiz.”
– “Aylardır söylüyor olmamıza rağmen operasyonumuzun ardından ülkemizi ekonomik yaptırımlar ve silah ambargoları gibi konularla tehdit edenlere rastlıyoruz. Türkiye’yi bu tür tehditlerle yolundan döndürebileceklerini sananlar çok yanıldılar, çok yanılıyorlar… Bu mesele, değerli arkadaşlar, Türkiye için bir beka meselesidir.”
– “Bizimle terör örgütü arasında arabuluculuk yapmaya talip olanlar var. Bunlar nasıl başbakandır, nasıl devlet başkanıdır anlamak mümkün değil. Ya siz ne zamandan beri bir devletin terör örgütüyle masaya oturduğunu gördünüz, önce bunu bir defa bunların anlaması lazım… Tabii bizim kalkıp da teröristlerle masaya oturmak gibi Allah göstermesin kendimizi inkâr edecek halimiz söz konusu değildir, böyle bir şeyi asla yapamayız. Ve bu bizim bugüne kadar aldığımız siyasi terbiyeyle de asla bağdaşmaz. Bu bizim ne karakterimize, ne cibilliyetimize, ne de bizim tarihi duruşumuza asla uymaz. Ve bizim teröristlerle duruşumuz, onlar 30 kilometre derinlik ve en batıdan en doğuya bütün o havzayı bunlar terk edene kadar devam edecek.”
Harekâtın yedinci gününde, Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi’nde yaptığı konuşmada, “Bu sabah itibariyle yaklaşık bin kilometrekarelik alanı bölücü terör örgütünün işgalinden kurtardık. İnşallah kısa zamanda Münbiç’ten Irak sınırımıza kadar olan bölgeyi güvenli hâle getirip ilk etapta 1 milyon, daha sonra 2 milyon Suriyeli sığınmacının evlerine kendi tercihleriyle dönmelerini temin edeceğiz” dedi.
BOP’A TESLİM OLMAK YA DA OLMAMAK
Sekizinci gün, yani 16 Ekim 2019’da AKP Meclis Grup Toplantısı’nda Suriye meselesinin, Kuzey Afrika ve Orta Doğu coğrafyasının yeniden dizayn edilmesini amaçlayan bir projenin ürünü olduğunu belirtip şöyle konuştu:
“Bu durumda önümüzde iki yol vardı; ya Avrupa’da ve Amerika’da yazılan bu senaryoda bize biçilen role teslim olacak, yanı başımıza gelenlere ve geleceklere rıza gösterecek, kasap bıçağına boynumuzu uzatacaktık ya da mücadele edecektik. Türkiye’nin ve Türk milletinin mazisinde teslim olma seçeneği asla olmamıştır. Biz de yapmamız gerekeni yaptık, milletimizle birlikte mücadele bayrağını yükselttik, ‘Ya istiklal, ya ölüm!’ diyerek devletini kurmuş bir millete başka türlüsü zaten yakışmazdı.”
Ve Sonra
Sonrası malûm; Trump’ın, harekâtın başladığı gün Erdoğan’a o rezil mektubu, beraberinde Suriye’deki teröristbaşının mektubuyla birlikte gönderdiği ortaya çıktı.
17 Ekim’de de ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence başkanlığında bir heyet Ankara’ya geldi. ABD heyeti Saray’dan teröristbaşı Mazlum Kobani’yi aradı. Sonuçta Ankara harekâta ara verildiğini, ABD ise “ateşkes” sağlandığını duyurdu.
Yine Erdoğan’ın yaptığı açıklamaya göre harekâta verilen 120 saatlik arada, yani 5 gün içinde, teröristler “30 kilometrelik alanın dışına çıkacak”, “ellerindeki silahlar toplanacak”, “kurdukları tahkimat ve mevziler imha edilecek”, bu sürecin tamamlanmasıyla birlikte “ülkemize yönelik tüm yaptırımlar da ortadan kaldırılacak” idi!..
Ya olmazsa?
Erdoğan dedi ki;
“Bu söz bilaistisna yerine getirilmemiş olursa 120. saatin sona erdiği dakika Barış Pınarı Harekâtı’mız kaldığı yerden, çok daha kararlı bir şekilde devam edecektir.”
120 SAATTEN TAM 1 YIL SONRA
120 saatin üzerinden 1 tam yıl geçtikten sonra gelinen noktayı yine Erdoğan’ın ağzından aktaralım.
24 Ekim’de AKP’nin Kayseri İl Kongresi’nde şunları anlattı:
“Son dönemde, Suriye’nin Irak sınırı tarafında yeni bir terör oluşumu gayretlerine hız verildiğini görüyoruz. Daha açık söyleyeyim, yani bakıyorsunuz, orada bir terör devleti kurma gayreti var. Hiç eğip bükmeden açıkça söylüyorum: Türkiye, sınırlarının dibinde böyle bir terör bataklığı, böyle bir terör devleti kurulmasına asla izin vermeyecektir. Ne gerekiyorsa onu yapacak ve bu terör bataklığını kurutacağız. Bugüne kadar söylediğimiz her şeyi yaptığımızın da unutulmamasını istiyorum.”
Erdoğan’ın bu tespitlerine karşın, aynı gün aynı yerde Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın, “Terör koridoru yerle bir edilmiştir” dediğini de kaydedelim.
Özetle; 120 saat içinde terör örgütünün “tahkimat ve mevzilerinin imha edileceği” açıklanmışken, geçen 1 yıllık sürede “terör devleti inşa edildi”!..
TEHLİKENİN FARKINDA MIYIZ?
İnşa edilmekle kalınmadı, yeni bir aşamaya geçildi.
Şöyle ki; Suriye’nin kuzeyindeki PYD/YPG yapılanması ile Barzani’nin kontrolündeki ENKS (Suriye Kürt Ulusal Konseyi) arasında anlaşma yapılmasını sağlayan, Trump’ın “PKK Özel Temsilcisi” James Jeffrey, daha Ağustos ortasında “Kuzeydoğu Suriye’deki siyasi ve hükumet güçleri”, “özerk yönetim” ifadelerini kullanmıştı.
Jeffrey’den sonra, geçtiğimiz günlerde Avrupa Parlamentosu’ndaki 68 milletvekili, Parlamento Başkanı David Sassoli’ye bir mektup yazıp, “Kuzeydoğu Suriye otonom idaresi ile diyalog başlatılmasını” istedi.
Son olarak iktidarı destekleyen Yeni Şafak gazetesinin yazdığına göre, ABD Dışişleri Bakanlığı’nca her yıl yayımlanan Dini Özgürlükler Raporu’nu hazırlayan ABD Uluslararası Dini Özgürlükler Komisyonu’nun (USCIRF) Başkan Yardımcısı NadineMenza, beraberindeki Evangelist papazlarla Kamışlı’ya gidip teröristlerle görüştü. Görüşmekle kalmadı, ABD yönetimine, “Kuzey ve Doğu Suriye özerk yönetimi ile ilişkilerin genişletilmesi ve bölgesel bir hükumet olarak tanınması” çağrısında bulundu.
Ez cümle; maalesef birçok konuda olduğu gibi Ankara “konuştu”, onlar “yaptı”!..
Sincan’dan açık cezaevindeki tüm dostlara kucak dolusu sevgiler…
Müyesser Yıldız
Sincan Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu
G4 Blok
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/turkiye-ile-ilgili-oyle-kritik-bir-madde-var-ki-31102003.html