Türkiye bugüne Erdoğan’ın, Meclis onayıyla yürürlüğe giren ve uluslararası bir sözleşme niteliğinde olan İstanbul Sözleşmesi’ni “Cumhurbaşkanı kararnamesiyle” feshetmesinin şokuyla uyandı.
Son 1 hafta içinde; önce bir sosyal medya paylaşımı sebebiyle HDP’li Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun milletvekilliği düşürüldü… Ardından HDP hakkında kapatma davası açıldı… Ve bugün de kadına şiddeti önlemek amacıyla, Meclis’teki tüm partilerin desteğiyle kabul edilmiş olan İstanbul Sözleşmesi, Erdoğan’ın bir imzasıyla feshedildi?
Ankara, ABD ve AB ile yeni “beyaz sayfa” açmak isterken, acaba bunlar ne demek oluyor?
Emperyalizmin tepkilerinden kaygılandığımız düşünülmesin. Biliyoruz ki Türkiye’de insan hakları, özgürlükler, hukuk vs. onların umurunda değil. Onlar alacaklarına bakar!..
Gariplik şu:
Ankara, ABD, AB ve NATO’yu memnun etmek için Doğu Akdeniz’de faaliyet gösteren gemilerini Antalya Limanı’na çekti.
Erdoğan, neredeyse 1 senedir çok ağır ifadelerle eleştirdiği Fransa Cumhurbaşkanı Macron’la birden bire dost oldu. 2 Mart’ta yaptıkları telefon görüşmesinde Erdoğan’ın, “İki güçlü NATO müttefiki olarak Avrupa’dan Kafkaslara, Orta Doğu’ya ve Afrika’ya uzanan geniş coğrafyada güvenlik, istikrar ve barış çabalarına önemli katkılar sağlayabiliriz. Terör örgütleriyle mücadelede de ortaklaşa atabileceğimiz adımlar var. Tüm bu hususlarda Türkiye ve Fransa’nın dayanışma içinde hareket etmesini arzu ediyoruz.” dediği duyuruldu.
Macron da bu görüşmeden sonra, “Erdoğan’ın Batı’ya yönelik tavrını yumuşatmasından oldukça memnun olduğunu” belirtip, şunları söyledi:
“Şimdi Libya’da Türk askerlerinin çekilmesiyle, Dağlık Karabağ’da, Suriye’de ve Doğu Akdeniz’de tansiyonun düşürülmesiyle iyi sonuçlar alacağımızı umuyorum.”
Macron’un ardından Almanya Başbakanı Merkel’le görüşen Erdoğan, 18 Mart Mutabakatı’nın güncellenmesine değinirken, “Türkiye’nin Doğu Akdeniz ve Ege konularında yapıcı tutumunu sürdürdüğünü” de vurguladı.
Başımıza Biden Düştü
Başka neler oldu?
Ankara, İsrail ve Mısır’la ilişkilerin normalleştirileceği mesajı verdi.
Her gün Lozan’ı çiğneyen Yunanistan’la görüşmeler hız kesmedi. Dahası, yakın zamana kadar “Görüşmem için Yunan-Türk ilişkilerinde yeni bir iklim yaratılması gerekir.” diyerek, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’yla görüşmeyi reddeden Yunanistan Dışişleri Bakanı Dendias geçtiğimiz günlerde birden bire Nisan’da Türkiye’ye gelmeye karar verdi.
Tüm bunlardan sonra, iki gün önce AB yetkilileri, Reuters aracılığıyla 25-26 Mart’taki Zirve’de Türkiye’ye yaptırım kararı alınmasından vazgeçildiğini müjdeledi!..
Bu müjdenin sebebi, “Suriyeli göçmenlere bakmaya devam edecek olmamız, Doğu Akdeniz’deki sondaj faaliyetlerimizi durdurmamız, AB’ye gönderilen sıcak mesajlar” diye yorumlandı.
Ancak AB’nin kararında çok önemli bir ayrıntı vardı; Avrupalı ve ABD’li diplomatların Reuters’a verdiği bilgiye göre, Türkiye’ye yaptırım uygulanmamasını Biden tavsiye etmişti. Sebebi de Biden’ın, Ankara’yı, “taviz vermeye açık görünüyor” bulmasıydı!..
Bu iddiadan sonra dün Ankara’dan ne beklenirdi?
“Eyyy Biden, sen ne demek istiyorsun? Türkiye’nin hangi hâl ve tavrından ‘taviz vermeye istekli‘ sonucunu çıkardın?” diye kükremesi, değil mi?
Heyhat!.. Bu vahim ifade görmezden gelindi… Türkiye’nin gündemine İstanbul Sözleşmesi bombası konuldu… Hem de ABD ve AB ile böylesine “olumlu bir atmosfer” yaratılmışken!..
Demek ki, sadece ABD ve AB’den değil; sözleşmenin sahibi, kurucu üyesi olduğumuz Avrupa Konseyi’nden de herhangi bir tepki gelmeyeceği düşünülüyor veya gelecek tepkiler umursanmıyor.
Bunun her halükarda bir sebebi olmalı, değil mi?
Meclis Yetkisinin Lağvı
Bu sebebe ilişkin tahminlerimizi paylaşmadan önce milli iradenin tecelligâhı Meclis’in neredeyse yüzde 100’ü tarafından onaylanmış bir sözleşmenin, yüzde 51 oyla seçilmiş Erdoğan tarafından feshinin ne anlama geldiğine bakalım.
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, “TBMM Başkanı bu yetki gaspına dur demeli, Meclis’in hukukuna sahip çıkmalıdır.” çağrısında bulundu.
Hukukçu Turgut Kazan, “Böyle bir sözleşmeden ancak TBMM kararıyla çıkılabilir. Meclis yeni yeni bir yasa yapmadıkça İstanbul Sözleşmesi yürürlüktedir, yürürlüğünü sürdürecektir. Hukuksal durum budur.” açıklamasını yaptı.
ABD ve AB Gerçekte Ne İstiyor?
İstanbul Sözleşmesi’nin bir imzayla feshi, diğer uluslararası anlaşma ve sözleşmeler bağlamında, özellikle de “beyaz sayfa” için peşinden koşulan ABD, AB ve NATO ile ilişkilerde ne gibi gelişmelere yol açabilir; şimdi de buna bakalım.
Sözkonusu güçlerin, S-400’lerin depoya kaldırılmasından Kıbrıs’ta Türk askerinin çekilmesine, Ruhban Okulu’nun açılmasından Avrupa Konseyi Ulusal Azınlıklar ile Azınlık Dilleri Çerçeve Sözleşmesi’nin imzalanmasına, keza BM “İkiz Sözleşmesi”ndeki çekincelerimizin, ayrıca Yunanistan’ın Ege’de karasularına 12 mile çıkarması arzusuna karşı Meclis’in aldığı “savaş sebebi” kararının kaldırılmasına kadar bir dizi talebi var ve artık “söz” değil, “somut adım” bekliyorlar.
Örneğin Kıbrıs’ı konuşalım.
AB’nin 17 Aralık 2004’teki Zirvesi’ni hatırlayalım önce. Erdoğan ve Gül’ün katıldığı bu zirvede, bir ek protokol imzalandı. İmzalayan dönemin Devlet Bakanı Beşir Atalay’dı. Ek protokolde, “Rum kesiminin” tanınması, NATO üyeliğine onay verilmesi gibi önemli maddeler vardı. Tepkiler üzerine bu protokol Meclis onayına sunulmadı. Bildiğimiz kadarıyla iptal de edilmedi, 17 yıldır beklemede.
AB, başka ne istiyor? Kıbrıs’ın garantörleri belliyken ve de Rum kesimi üyesiyken, görüşmelerde resmen taraf, yani yeni “garantör” olmak istiyor.
ABD’nin Kıbrıs politikasını uzun uzadıya anlatmaya gerek yok. Biden’in 2014’te Başkan Yardımcısı iken, “Türk hükümetinin, Ada’daki fiili durumun ekonomik, askeri veya siyasi açıdan çıkarına olmadığını -soylu amaçlarla değil, ama pratik nedenlerle- anlamaya başladığı kesindir.” dediğini hatırlatmakla yetinelim.
Keza ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, geçtiğimiz günlerde Başkan Biden’ın çok uzun zamandır Kıbrıs meselesini yakından takip ettiğini belirtirken, şunları söylemedi mi?
“Kıbrıs’ı iki bölgeli ve iki toplumlu olarak birleştirecek kapsamlı bir anlaşmayı güçlü şekilde destekliyoruz. BM’in kritik rolünün desteklenmesi de dahil bu yaklaşımı güçlendiren çabaları destekleyeceğiz. Bu çabalarda, doğrudan Amerikan angajmanını göreceksiniz.”
Tüm bunlarla, İstanbul Sözleşmesi’nin başına gelenden sonra dikkat çekmek istediğimiz şu:
Erdoğan örneğin, Kıbrıs Ek Protokolü başta olmak üzere ABD’nin ve AB’nin talep ettiği diğer sözleşmeleri de bir Cumhurbaşkanı kararıyla yürürlüğe koyar mı, koyar!..
Yani şayet Biden’ın telefonu bekleniyor, AB ile “yeni sayfa açma” arzusundan vazgeçilmiyorsa; “Ver İstanbul Sözleşmesini, al bu sözleşmeleri.” gibi çok tehlikeli bir sürecin önü açılmış olmuyor mu?
O Kararnameye Dikkat
Peki böyle bir şey mümkün mü? Evet, maalesef mümkün.
İstanbul Sözleşmesi’ni fesheden karara bakalım. Neye dayandırıldı? 9 Numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 3’üncü maddesine.
15 Temmuz 2018’de Resmi Gazete’de yayımlanan bu kararnamenin 3’üncü maddesi ne ? Şu:
“Milletlerarası andlaşmaların onaylanması, bunların feshini ihbar etmemek suretiyle yürürlük süresini uzatma, Türkiye Cumhuriyetini bağlayan bir milletlerarası andlaşmanın belli hükümlerinin yürürlüğe konulması için gerekli bildirileri yapma, milletlerarası andlaşmaların uygulama alanının değiştiğini tespit etme, bunların hükümlerinin uygulanmasını durdurma ve bunları sona erdirme, Cumhurbaşkanı kararı ile olur… Bir milletlerarası andlaşmanın veya Türkiye Cumhuriyetini bağlayan bir milletlerarası andlaşmanın belli hükümlerinin Türkiye Cumhuriyeti bakımından yürürlüğe girdiği, bir milletlerarası andlaşmanın uygulama alanının değiştiği, uygulanmasının durdurulduğu ve sona erdiği tarihler; Cumhurbaşkanı kararı ile tespit olunarak Resmî Gazete’de yayımlanır. Bir milletlerarası andlaşma, yürürlük tarihinin tespitine dair Cumhurbaşkanı kararında belirtilen yürürlüğe giriş tarihinde kanun hükmünü kazanır.”
9 Numaralı Kararname’de, bunun dışında bakın başka neler var:
– Milletlerarası andlaşmaların parafe edilmesi, imzalanması, nota teatisine konu teşkil etmesi veya bu andlaşmalara katılma bildirilerinin yapılması için atanacak Türkiye Cumhuriyeti temsilcileri ve bu temsilcilerin yetkileri, Cumhurbaşkanı kararıyla belirlenir. Bu kararlar, Resmî Gazete’de yayımlanmaz.
– Milletlerarası bir andlaşmaya dayanılarak yapılan uygulama andlaşmaları ile kanunun verdiği yetkiye dayanılarak yapılan ekonomik, ticari veya teknik andlaşmalar Cumhurbaşkanı tarafından doğrudan onaylanır.
– Ekonomik, ticari veya teknik münasebetleri düzenleyen ve süresi bir yılı aşmayan andlaşmalardan; Devlet maliyesi bakımından yüklenme gerektirmeyen, kişi hallerine ve Türk vatandaşlarının yabancı memleketlerdeki mülkiyet haklarına dokunmayan andlaşmalar Cumhurbaşkanınca doğrudan onaylanır.
– Milletlerarası bir andlaşmaya veya kanunun verdiği yetkiye dayanılarak Cumhurbaşkanınca yapılan teknik veya idari nitelikteki andlaşmalar; a) İktisadi veya ticari nitelikte olmamak, b) Özel hukuk hükümlerine tabi gerçek ve tüzel kişilerin haklarını ilgilendirmemek, c) Türk kanunlarına değişiklik getirmemek kaydıyla Resmî Gazete’de yayımlanmayabilir. Bu fıkrada belirtilen andlaşmaların onaylanmasına ilişkin Cumhurbaşkanı kararları da Resmî Gazete’de yayımlanmayabilir.
Lütfen, “NATO ile ilgili andlaşmaların yapılmasında Cumhurbaşkanının yetkisi” başlıklı şu maddeye de dikkat:
“18/2/1952 tarihli ve 5886 sayılı Kanunla onaylanmış olan Kuzey Atlantik Andlaşmasının gereği olarak bu Andlaşmaya taraf olan devletlerle ve Kuzey Atlantik Andlaşması Örgütü ile yapılan ikili veya çok taraflı andlaşmalardan Türk kanunlarına değişiklik getirmeyenler, Cumhurbaşkanınca doğrudan onaylanır.”
Ez cümle; İstanbul Sözleşmesi’nin feshi, Erdoğan’ın bir imzasıyla sadece kadın haklarına vurulan büyük bir darbeden ibaret değildir… Daha vahim ve tehlikeli bir sürecin başlangıcıdır!..
Müyesser YILDIZ
20 Mart 2021
Odatv link: https://odatv4.com/istanbul-sozlesmesinin-feshi-oyle-bir-darbe-ki…-21032154.html
Odatv yeni link: https://www.odatv4.com/makale/istanbul-sozlesmesinin-feshi-oyle-bir-darbe-ki…-21032154-204113