Bu yılki Yüksek Askeri Şura kararlarıyla, Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na 1. Ordu Komutanı Musa Avsever atandı. Avsever’in yerine de 3’üncü Kolordu Komutanı Kemal Yeni, 1. Ordu Komutanı oldu.
Dört gün öncesine kadar tarihinin neredeyse tamamı boyunca başında bir orgeneralin bulunduğu 1’inci Ordu Komutanlığı gibi çok önemli bir göreve bir korgeneralin atanması ne dikkat çekti ne de bunun sebepleri sorgulandı.
Bunu şimdilik bir yana bırakıp yeni 1. Ordu Komutanımızın 15 Temmuz gecesi nerede olduğunu anlatmak istiyoruz.
Aktaracaklarımız bir dava dosyasından.
Meşhur Metin İyidil davasını hatırlarsınız. Uzun yıllar Genelkurmay Personel Başkanlığı yapan, 15 Temmuz esnasında Eğitim ve Doktrin Komutanlığı (EDOK)’nda görevli olan eski Korgeneral İyidil darbeden yargılandı, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Ancak bu ceza İstinaf’ta bozuldu; İyidil’in beraatıyla birlikte tahliyesine karar verildi. Ortalık karıştı. Bizzat Erdoğan tepki gösterdi ve İyidil yeniden tutuklandı. Dosya Yargıtay’a gittiğinde ise İyidil’in darbeye yardımdan cezalandırılması gerektiği yönünde görüş bildirildi. Yeniden yargılama sonucunda İyidil’e 12 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
Bodrumda Saklanan Paşa Dediler
İşte bu davada yargılanan birisi daha vardı. Bu isim EDOK Okullar Komutanı Korgeneral Abdullah Barutçu’ydu. O da 15 Temmuz’dan hemen sonra tutuklandı, 1 yıl hapis yattı.
Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava sonucunda Barutçu’nun beraatına karar verildi. İstinaf da beraatı onadı. Ancak Yargıtay, onun da İyidil gibi darbeye yardımdan cezalandırılması gerektiğini bildirdi. Sonuçta 12 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılan Barutçu hükümle birlikte duruşma salonunda tutuklanarak yeniden hapse kondu.
Sözkonusu davanın, yeni 1. Ordu Komutanı Korgeneral Kemal Yeni ile ilgisi ne mi? Abdullah Barutçu’nun onun hakkında anlattıkları.
Barutçu, gerek polis, gerek Cumhuriyet Savcılığı gerek Sulh Ceza Hakimliği ve gerekse de 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki ifadelerinde, 15 Temmuz gecesine dair özetle şunları söyledi:
“Eşim askeri hattan aynı bölgedeki lojmanlarda ikamet eden Özel Kuvvetler Komutanı Tümgeneral Zekai Aksakallı’nın konutunu aradı. Ben telefonu alarak Zekai Aksakallı ile görüştüm. Ona ne olup bittiğini sorduğumda o da bana, ‘Komutanım beni düğünde kaçırmaya çalıştılar, ancak direndim ve kurtuldum. Sonrasında eve ulaştım. Şu anda evdeyim ve kendi güvenliğimi almaya çalışıyorum. Ortada bir anormallik var muhtemelen bir grup asker tarafından müdahale gerçekleşiyor.’ dedi. Bunun üzerine Özel Kuvvetler Eski Komutanı olmamdan dolayı beni de kaçırmaya teşebbüs edebileceklerini değerlendirdiğimden karşı kapı komşum olan Tuğgeneral Rıza Çağatay’ın kapısını çaldım. Eşiyle birlikte bizi evlerine çağırdılar. Biz acele olarak evlerine girdik. Yaklaşık yarım saat evlerinde kaldık ve durumu algılamaya çalıştık. Uçakların ve helikopterlerin atış ve uçuş seslerinden durumun vahametinin arttığını anladık ve can güvenliğimizi korumak için eşim, kızım ve Rıza Çağatay ve eşi hep birlikte binamızın bodrum katındaki kapıcı odası tabir edilen bölüme sığındık. Bu arada Rıza Çağatay’ın eşi binaya giriş ana kapısını da içeriden kilitledi ve birer tane anahtarı bize verdi. Beş-on dakika sonra Tümgeneral Kemal Yeni, eşi ve oğlunun da binamızda olan ikametinde olduğunu öğrendik ve onları da yanımıza çağırdık. Üç aile hava aydınlana kadar bekledik. Saat 07.30 sıralarında herkes kendi dairesine çıktı.”
Barutçu’nun bu beyanlarının, İktidarı destekleyen birçok medya organı tarafından, “Bodrumda saklanan eski Özel Kuvvetler Komutanı… Kapıcı dairesine sığınan darbeci hain… Kapıcı dairesine saklanmış” başlıklarıyla aktarıldığını vurgulayalım.
Bodruma İndiğini Doğruladı
Peki Barutçu’nun, o sırada Genelkurmay’da Lojistik Daire Başkanı olan, 15 Temmuz’dan sonra MGK Genel Sekreter Yardımcılığı’na atanan, ardından Genelkurmay Harekât Başkanlığı’na getirilen Kemal Yeni’yle ilgili anlatımları doğru muydu; buna bakalım.
Yeni, Genelkurmay Harekât Başkanı iken, 11 Ocak 2018’de mahkemede tanık olarak dinlendi ve özetle şöyle konuştu:
“Gazi Orduevi’nde düğündeydik. İstanbul’da köprünün tutulduğu haberi gelince, bazı yerleri aradık. Uçakların sesleri duyulunca salon yavaş yavaş boşaldı. Düğün zaten çığırından çıkmıştı. Oğlum lojmanda tek başına kalmıştı. Biz de ona ulaşmak için arabamızla lojmana gitmeye çalıştık. Fakat tüm kontrol noktaları kesikti. Kontrol noktalarını ikna ede ede, atlaya atlaya, konuşa konuşa, yol değiştire değiştire içeri girdik. Ondan sonra olayların takibine başladık. Olayların bir darbe girişimi olduğunu gerek resmi açıklamalardan gerekse de değerlendirmemizden öğrenmeye başladık. Daha sonra da üst katta Rıza Çağatay Paşa, beni arayan komutanım, karşısındaki Abdullah Barutçu korgeneralimiz; onlar karşılıklı oturmaktadırlar. Bombalar çok yakınımıza düşmeye başlayınca, ailelerin korktuğunu değerlendirip, onlar aşağıya inmişler. Bizim de o anda lojmanda olduğumuzu öğrenince, bizleri de aşağıya davet ettiler. Sığınağa, bodrum katındaki kapıcı dairesinin olduğu yere. Dışarıdan arayanlar, ne oluyor diye soranlar olduğunu hatırlıyorum. Bu durumda içeridekiler kim, dışarıdakiler kim, polis kim, basın kim, nizamiyeler değişmiş vaziyette. Bu durumda komutanım dedim, bulunduğunuz yerde kalın. Nitekim bunu daha sonra ispatlayan ve değerlendiren bazı mesajlar da aldık. Hem basından aldık, hem de direkt. Şimdi keşke; silmişim, telefonu da değiştirdim. Bulunduğunuz yerde kalın, bu bir darbe girişimidir, şeklinde mesajlar geldi, gerek Cumhurbaşkanlığı’ndan, gerek Başbakanlığından geldiğini hatırlıyorum. Çünkü inanıyorum ki, bu olaylar geçtikten sonra devletimizin devam edeceğine. Bizim de bir oluşumda olmadığımız için devletimizin hizmetinde, verdiği hizmetlerle faaliyetlerimizi sürdüreceğimize. O nedenle ben o akşamı ailemle birlikte, onların himayesinde, onlara sahip olacak şekilde ve birkaç kişiyi de ‘Yerinde kal.’ diye ikna ederek geçirdim. Nitekim 16-17’sinde de ‘Genelkurmay’a gelmeyin.’ dediler. Abdullah Barutçu o gün ailesiyle beraber, sabah atışlar kesilinceye kadar, jetler terk edinceye kadar hava sahasını; birlikte, beraberdik. Bir bozuk televizyon vardı, kapıcımızın. Onunla tamamen gündemi ve WhatsApp’ımız çektiği kadar gündemi takip etmeye çalıştık. Hep değerlendirme yaptık. Havanın aydınlanmasıyla, 5-6-7 civarında hatırlıyorum, yukarı çıktık. Basından takip etmeye devam ettik. Daha sonra da WhatsApp’tan takip etmeye başladık.”
Duruşmada Yeni’ye, “Abdullah Barutçu’nun o gece ihtilale teşebbüse yaklaşımının ne olduğu” ve “sözde atama emirlerine nasıl yorumladıkları” da soruldu. Yeni, şu cevapları verdi:
“Tanrı katında söylüyorum, ‘Komutanım, şimdi gelip bizi de tutuklayacaklar.’ diye defalarca söylemiştir. Tutuklayacaklar kastıyla, muhtemelen darbecilerin tutuklaması diye düşünüyorum. Ben tam şeyi hatırlamamakla beraber; zaten ilk önce kendime baktım, biz hangi pozisyondayız diye. Orada, o konuyu hatırlamıyorum şu anda. Ama orada baktığım zaman Mehmet Partigöç ismini görünce, bu işin bir grup tarafından yapıldığını hemen anlayabiliyorsunuz zaten. Kendiniz de emire alınınca. Mehmet Partigöç’ün ismini gördüğünüz takdirde; bu kadar büyük bir görevlendirmenin Mehmet Partigöç tarafından yapılması, bir grubun onun mahiyetindeki bir grubun yapması konusundadır, diye düşünüyorum.”
Bu sözler üzerine, “Gruptan kastınız ne?” diye sorulan Yeni, “Onları bilemiyorum, içerisinde. Çünkü, görevlendirmelerde bakıyorsunuz, kimisi devam ediyor, kimisi emire, kimisi? Siz kendinize bakıyorsunuz. Siz diyorsunuz ki, ‘Bu grubun dışındayız.’.” açıklamasını yaptı.
Davanın 1 numaralı sanığı Metin İyidil’in, Yeni’ye, “Şu anda TSK’nın Harekat Başkanı’sınız, Genelkurmay bulunduğunuz yere 150 metre. Elinizde telefon var, ‘Arayalım.’ veya ‘Gidip bakalım.’ diye düşünmediniz mi? ‘Sabaha kadar bekleyelim, ailemizi muhafaza edelim.’ mi dediniz?” sorusunu yönelttiğini, İyidil’in Avukatının ise “Adı geçen, şu anda çok önemli bir görevdedir. Genelkurmay Harekat Başkanı’dır. Ancak 15 Temmuz’da belki komutanlık tercihi ile de olsa hiçbir faaliyette bulunmamış, sığınakta saklanmıştır. Mahkemeniz huzurunda bile örgütten ‘grup’ diye söz etmiş, ‘FETÖ/PDY terör örgütü’ olarak söz etmemiştir. Bu kişinin durumu ile o gece müvekkilimizin durumunu takdirlerinize sunuyorum.” sözleriyle dikkat çekici bir kıyaslama yaptığını da kaydedelim.
Sonuç? 15 Temmuz gecesi, iktidar medyasının ifadesiyle “bodrumda saklanmış” komutanlardan birisi hapse girdi, diğeri 1. Ordu Komutanı oldu!.. Ne garip tecelli, değil mi?!
Müyesser YILDIZ
29 Ağustos 2021