İçeriğe geç

Günümüz “Reis Bey”lerini De İzleyen Olsa!..

Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan’ın 10 gün önce “Anayasal Bir Güvence Olarak Silahların Eşitliği İlkesi” konulu sempozyumda yaptığı açıklamaları çok konuşuldu. Daha da konuşulmalı.

Çünkü iktidar “hukuk devleti” olma yolunda ne kadar ilerlediğimizi anlatırken AYM Başkanı Arslan, “Hukuk devletinin olmazsa olmaz unsurlarından birisi, yargılamanın hakkaniyete uygun olarak yapılmasıdır. Yargılamanın makûl sürede sonuçlandırılmasından, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine kadar adil yargılanma hakkının tüm unsurlarıyla korunması gerekmektedir.” dedikten sonra üzüntülerini ifade ederek şu acı tabloyu ortaya koydu:

Bireysel başvurunun uygulamaya başlandığı 23 Eylül 2012 tarihinden itibaren yapılan başvuruların büyük bir kısmı adil yargılanma hakkına ilişkindir. Mahkememize 2021 yılında yapılan 66 bin civarında başvurunun yüzde 73’ten fazlasında adil yargılanma hakkının ihlâl edildiği şikâyeti bulunmaktadır. 2012 yılından bu yana verilen toplam ihlâl kararları içinde de adil yargılanma hakkı ihlâli yaklaşık yüzde 77 ile birinci sıradadır. Bu sayı ve oranlar bize, adil yargılanma hakkı konusunda önemli bir meselemiz olduğunu söylüyor.”

Adil yargılanmadım” diye yapılan başvuruları geçelim. Bizzat AYM’nin 8 yıllık kararlarına göre, her 100 davadan 77’sinde adil yargılama yapılmamış!..

Avukatsız Karar

Bu vesileyle, henüz AYM’ye gitmemiş bazı kararlardan örnekler verelim.

Geçmişte KPSS sınavlarında soru çalma iddiasıyla açılan davalar çok önemli, değil mi? Peki böylesi bir davada ne oldu dersiniz?

Sanık hakkında avukatı olmadan ve de Ceza Muhakemeleri Kanunu (CMK) uyarınca avukat görevlendirilmeden hüküm verildi.

Sonuç? Bölge İstinaf Mahkemesi, diğer sebepler bir yana sırf bu yüzden “Anayasa’nın 36 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6’ncı maddelerinde teminat altına alınan adil yargılama ilkesinin ihlâl edildiğini ve savunma hakkının kısıtlandığını” vurgulayarak kararı bozdu.

Olayın daha da ilginç kısmı ise şu:

Avukatsız mahkûmiyet kararı veren Mahkeme Başkanı, “Türkiye’nin en iyi ağır ceza hakimlerindenim” diye övünen ve baktığı önemli davalardan sonra İstinafa Daire Başkanı olarak atanan birisiydi!..

Ergenekon Kumpası Hakimlerinin Suçu

İkinci örnek için de biraz geriye gidelim.

Ergenekon kumpasında sanıklara ceza yağdırıldı, ama 6 ay geçtiği halde gerekçeli karar yazılmadı.

Tam o süreçte 17/25 Aralık operasyonları olmuş ve iktidar, dönemin Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılması ve çeşitli kanunlarda değişiklik yapılması için harekete geçmişti.

Dönemin Adalet Bakanı, şimdinin TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Bekir Bozdağ, Ergenekon hakimlerinin gerekçeli kararı 6 ayda yazmamasını “hak ihlâli olarak gördüğünü” belirterek, CMK’ya göre kararların gerekçesinin en geç 15 gün içinde dosyaya konulması gerektiğini hatırlattı.

Bu arada Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, “Ergenekon davası gerekçeli kararını hâlâ yazmadıkları” için ilgili hakimler hakkında inceleme başlatırken, Anayasa Mahkemesi de eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ’un bireysel başvurusu üzerine, gerekçeli kararın yazılmamasının, Başbuğ’un kişi hak ve hürriyetlerinin ihlâl edilmesi olduğunu kararlaştırdı.

Halen yargılanan Ergenekon kumpası hakimlerine yöneltilen suçlamalardan birisinin, “gerekçeli kararın zamanında yazılmaması” olduğunu ve yine halen yürürlükte olan CMK’ya göre, “Hükmün gerekçesi ve varsa karşı oy gerekçesinin, tümüyle tutanağa geçirilmemişse, açıklanmasından itibaren en geç 15 gün içinde dava dosyasına konması” gerektiğini kaydedip bugünden örneklere gelelim.

Akıncı davasının gerekçeli kararı, hükümden 7 ay sonra yazıldı.

Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na ilişkin darbe girişimi davasında hüküm 30 Aralık 2020’de verildi. 1 yıl geçti, ama gerekçeli karar henüz açıklanmadı.

Yine darbe davalarından Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı davasında hüküm, 7 Nisan 2021’de verildiği halde gerekçeli kararın yazımı tamamlanmadı.

Gerekçeli kararın bu kadar gecikmesinin sonucu ne mi oldu? Sanıkların İstinaf, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi’ne başvurusu geciktikçe gecikiyor.

Düşünün; bir kişi bile olsa, belki bu üst yargı mercileri sanığın beraatına karar verecek veya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmışsa bu hükmü bozup, “Örgüt üyeliğinden yargılanması gerekirdi.” diyecek ve belki de yattığı süre dikkate alınarak onu tahliye edilecek. Ancak ortada gerekçeli karar olmadığı için hiçbir şey yapılamıyor.

Bu arada dosya üst yargı mercilerine gidiyor ve bozma kararı veriliyor da ne oluyor? İşte buna da bir örnek:

Deniz Kuvvetleri Komutanlığı darbe davasında verilen hükümlerin bir bölümü çeşitli gerekçelerle Bölge İstinaf’ta Mayıs 2019, Yargıtay’da ise 1 Aralık 2020’de bozuldu. Ancak Yargıtay’ın bozma kararının üzerinden 1 yıl 2 ay geçtiği halde ilk derece mahkemesinde yeniden yargılama yapılmadığı için, örneğin ağırlaştırılmış müebbete çarptırılmışken örgüt üyeliğinden cezalandırılması gerektiği bildirilen kimi sanıklar yatarı bittiği halde halen cezaevinde.

Tablo bu iken; adil yargılanma hakkının ihlâl oranın yüzde 77 olmasına nasıl şaşıralım?!

Günümüzün Reis Bey’leri

Çare mi?

Geçtiğimiz günlerde ilginç bir haber vardı.

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, 26. Dönem Adli Yargı Hakim-Savcı adaylarıyla birlikte Şair-Yazar Necip Fazıl Kısakürek’in ünlü tiyatro eseri “Reis Bey” adlı oyunu izlemiş. İzledikten sonra da, “Adalet yeri göğü ayakta tutan temel değer.” demiş.

Mâlum; bu oyunda, bir genci haksız yere idam ettiren ağır ceza hakiminin yaşadığı vicdan azabı anlatılıyor.

Keşke tüm ilgililer ve yetkililer, günümüz reis beyleri veya reis hanımlarını da bizzat mahkeme salonlarında izleyip gereğini yapsa!..

Müyesser YILDIZ
20 Ocak 2022

Kategori:Uncategorized