Dün akşam saatlerinde iki First Lady’nin buluşmasına ilişkin bir haber yayımlandı. Haberde, Paskalya Bayramı münasebetiyle İstanbul’a gelen Bulgaristan Cumhurbaşkanı Ruman Radev’in eşi Desislava Radeva ile Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın bir araya geldiği bildiriliyordu.
Buluşmayla ilgili diğer detaylar da şöyleydi:
“Görüşmede Radeva, 2018’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla restore edilen ve ardından açılışı yapılan Demir Kilise için Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ve eşi Emine Erdoğan’a teşekkür etti. Radeva, İstanbul’daki laleleri çok merak ettiğini ve özellikle Emirgan Korusu’nu ziyaret edeceğini iletti. Desislava Radeva, Bulgar güllerinin ününü bildiğini ifade eden Emine Erdoğan’a dondurulmuş Bulgar gülü hediye etti ve kendisini Bulgaristan’a davet etti. Paskalya Bayramı dolayısıyla hafta sonu İstanbul’a gelen Rumen Radev’in eşi Desislava Radeva’nın, Aziz Kiril ve Metodius Bulgar Okulu’ndaki çocukları da ziyaret ettiği öğrenildi.”
İki lider eşinin samimiyet ya da protokol gereği buluşmasını anlamlı ve önemli kılan olayı aktarmadan önce, Fener Rum Patrikhanesi ile Bulgar Kilisesi ilişkisinin tarihinden söz etmemiz gerekiyor.
AKP Fatih ve Osmanlı’nın İzinde mi?
Bunun için Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkilap Tarihi Enstitüsü’nden Tansel Topbaş’ın 2007’de yazdığı 259 sayfalık “Ekümeniklik ve Fener Rum Patrikhanesi” başlıklı yüksek lisans tezine müracaat edelim.
Tezde, Fener Rum Patrikhanesi’nin Mora isyanından sonra Balkanlar’daki rolü anlatılırken özetle şu bilgiler verilir:
“Balkanlar’daki ulusal benlikler Osmanlı Devleti’ne karşı kışkırtılırken, ortak dil olgusuyla Balkanlar’ın, Girit ve Batı Anadolu ile Trabzon merkezli Pontus’un Elenleştirilmesi çalışmalarına hız verilmiştir. Balkan uluslarını Bizans Devleti’nin asli unsuru olacak şekilde ‘Rum’ adı altında birleştirmek, başta Patrikhane olmak üzere burada yaşayan Rum azınlık için büyük bir amaç haline gelmiştir. Balkanlar’da dili Rumca olmayan bölgelerde Patrikhanenin nüfuzu kullanılarak, Rumca ibadet ve öğretim yapılmıştır. Bu amaçla başka dillerde yazılmış ibadet kitapları yasaklanmış, toplatılıp yakılmıştır. Balkanlar’ın her yerinde Rum tüccar, rahip ve öğretmenler egemen hale gelmişlerdir… Patrikhane’nin, Balkanlardaki Rumlaştırma politikasına en sert tepki Bulgarlar’dan gelmiştir. Ohri Bulgar Başpisikoposluğu’nun 1767 yılında Patrikhane tarafından kapatılmasından sonra Balkanlar’daki üst düzey din adamları tamamen Rumlar’dan atanmaya başlanmış ve bu durum Bulgar papazlar arasında her yönüyle kendi kültürlerine sahip çıkma ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. 18’inci yüzyılın ikinci yarısından itibaren milli benliklerini korumak adına harekete geçen Bulgar din adamları, 1840’ta teşkilatlanmalarının ardından 1849’da Papaz evi sahibi olmuşlarsa da Patrikhane, 1859’da bütün Bulgar papazlarını aforoz etmiş ve Papaz evini de kapatmıştır. Bu durum karşısında Bulgarlar da 1860’ta yaptıkları ayinde Patriği tanımadıklarını açıklamışlardır. Devam eden süreç sonunda Bulgarlar 1870 yılında Eksarhlık fermanını alarak dini bağımsızlıklarını ilân etmişlerdir. Bu bağımsızlıkla, Bulgar Kilisesi’nin Patrikhaneye bağlı cemaatin neredeyse yarısını alıp götürmesi karşısında Patrikhane, diğer milli kiliselerin aksine çok sert tepki göstermiştir.”
Sonrası mı?
Patrikhane, bağımsızlığa itiraz edip buna ancak ekümenik bir konsülün karar verebileceğini bildirir. Babıâli, yani Osmanlı yönetimi ise mevcut durumu destekler. Patrikhane’nin yardım istediği Rus Patrikliği de, “konunun, Osmanlı Devleti’nin iç hukukunu ilgilendirdiğini” belirterek tarafsız kalır.
Osmanlı’nın, kendilerine yakın bir politika izlemesinden cesaret alan Bulgarlar, 1895’te Ustrumca, Debre ve Manastır’da metropolitlikler açılmasını ister. Babıâli, bu istekleri kabul eder ve Patrikhane çok rahatsız olur.
Özellikle II. Abdülhamid zamanında uygulanan politika, iki kilise arasındaki olayları bilinçli olarak çözmeme, hatta körükleyerek bundan istifade etmektir.
Ancak İttihat ve Terakki döneminde uzlaşma politikası izlenerek iki kilise arasındaki ihtilaf kökten çözülmek istenir. Bu amaçla 3 Ekim 1910’da “Kiliseler ve Mektepler Kanunu” çıkarılır.
İyi niyetle çıkarılan bu kanunun sonucu ne mi olur?
Rum ve Bulgarlar arasındaki sorun çözülünce, kiliseler arasındaki ittifakı siyasi ittifak izler. Böylece Balkan Savaşları’nın en önemli sebeplerinden birisi olan Balkan ittifaklarının zemini oluşur!..
Tansel Topbaş’ın tezinden; tarihteki kiliseler savaşına ilişkin şu dikkat çekici tespiti de aktaralım:
“1459’da Sırp Devleti ile beraber Sırp Kilisesi de Fatih Sultan Mehmet tarafından ortadan kaldırılmış ve Ohri’deki Bulgar Kilisesi’ne bağlanmıştır… ‘Yani Balkanlar, daha Osmanlı yıkılmadan önce Fener’in ekümenlik iddiasını kabul etmediler ve peş peşe ayrıldılar.’”
AKP İktidarında Neler Oldu?
Fener Rum Patrikhanesi ile Bulgar Kilisesi arasındaki mücadele tarihte mi kaldı? Hayır. 1994’te neler olduğunu, yine aynı tezden okuyalım:
“1994’te Bulgaristan Ortodoks Kilisesinde, Fener Patriğini destekleyen Bulgar Patriği Maksim’e karşı büyük bir muhalefet hareketi gelişmiş, muhalefet eden grubun başkanı olan ve Bulgaristan’daki kilise çevrelerince milliyetçilik çizgisinde yürüyen ekip olarak bilinen Papaz Pimen ve arkadaşları bu muhalefetin liderliğini ele geçirmişlerdir.”
Devamında, AKP İktidarı döneminde yaşananlar var. Şunlar olur:
“Patrikhanenin ekümeniklik söylemleri ve diğer Ortodoks kiliseleri üzerinde söz sahibi olma çabaları ile ilgili diğer bir örnek, maalesef laik Türkiye Cumhuriyeti’nin bir mahkemesinde yaşanmıştır. Türkiye’de yaşayan 300 civarında Ortodoks Bulgar vatandaşın din hizmeti ihtiyacını karşılayan Bulgar Ortodoks Kilisesi’nde 1989 yılında göreve gelen Başrahip Konstantin Kostoff, 2003 yılı içerisinde Bulgar Kiliseleri Vakfı tarafından hiçbir sebep gösterilmeden görevden alınmıştır. Başrahip Konstantin, kararın kendisini 2002 yılında azleden Patrik ve 12 Sen Sinod üyesinin baskısı ile alındığı gerekçesi ile TCK’nın 175/1. maddesi olan ‘Dinlerden birine ait ibadet ve ayinden men etmek’ suçundan, 13 kişi adına dava açmıştır. İki kilise arasındaki ilk kriz 1994 yılında Patrikhanenin Bulgar kilisesinde kullanılan belgelerin Rumca olmasını istemesi ile başlamış, bu isteğin kabul edilmemesinin ardından istenmeyen kişi ilan edilen Başpapaz, 31 Ekim 2002 yılında Fener Rum Patrikhanesi tarafından azledilmiştir. Bulgar Ortodoks Kilise Vakfı yönetim kurulu üyesi Bojidar Çipof tarafından, Patrikhane tarafından üç ayda bir 1200 dolar vermek taahhüdü ile Bulgar vatandaşların vaftiz kâğıtlarının alınarak Ekümenik Patrik imzalı ve Rumca yazılmış yeni vaftiz kâğıtları verildiğini, bu suretle de Bulgar Ortodoks Cemaatinin Rum Ortodoksu haline getirilmeye çalışıldığı belirtilmiştir. Kostoff da, Lozan Antlaşması’nda sadece Rum azınlığın başı olarak tanımlanmasına rağmen Rum Patriği Bartholomeos’un bu antlaşmaya aykırı olarak yıllardır, Türkiye’deki tüm Ortodoksların başı olduğunu iddia ettiğini ve Bulgarların Rumlaştırılmaya çalışıldığını söylemiştir. 2004 Haziran ayı içerisinde Fatih 3.Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, Konstantin Kostoff’un tüm uyarılara rağmen ayinlerde, en üst makam olan ruhani liderin adını zikretmemesi sebebiyle 2002’de azledildiğini söyleyen Patrik Bartholomeos’a karşılık olarak Kostoff, ‘Beni ruhanilikten azlettikten sonra 1.5 yıl görevimi sürdürdüm. Çünkü yönetim kurulu benim yanımdaydı. Hiçbir ayinde onun adını anmak zorunda değilim. Çünkü kendisi benim dini liderim değil. Ekümeniklik taslıyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde böyle bir şey olamaz.’ demiştir.”
Bu anlatımdan sonra da şu önemli tespit yapılır:
“Ekümenikliğinin sadece diğer Ortodoks kiliseleri arasında koordine yetkisinden ibaret olduğunu belirten Patrikhane, Kudüs Patriğini İstanbul’da kurduğu şeriat mahkemesi ile görevden almakta, bir taraftan Moskova Kilisesi’ne karşı Estonya ve Ukrayna Kiliselerini desteklerken, diğer taraftan Türkiye’deki Bulgar azınlığın kilisesini dahi Rumlaştırmaya çalışmaktadır.”
Yıl 2015: Bulgaristan’da Patrik Krizi
Dahasına gelelim.
Sadece 6 yıl önce 11 Kasım 2015’te hem Hürriyet Gazetesi hem de Anadolu Ajansı özel bir haber yayımlar.
Hürriyet’teki “Fener Rum Patriği Barholomeous Bulgaristan’da krize yol açtı” başlıklı haber özetle şöyledir:
“[Bulgaristan] Cumhurbaşkanı Rosen Plevneliyev, Fener Rum Patriği’ni üst düzey protokolle karşılayarak, [ona] Bulgaristan’ın en yüksek ‘Stara Planina’ devlet nişanını takdim etti. Ancak nişan töreninde beklenmedik bir konuşma yapan Bartholomeos, ‘Ortodoks kiliseleri arasında yeniden sıkı bağlar kuruluyor. Ancak eski dönemi de gözden geçirmek gerek. II. Dünya Savaşı sırasında çalınan ve Patrikhane’ye ait aziz ikonalar gerçek sahibine iade edilmeli.’ dedi. Bartholomeos’un bu sözleri törende soğuk rüzgârlar estirdi. Bulgar Ortodoks Kilisesi temsilcileri, ‘Fener Rum Patriği bizi resmen hırsızlıkla suçluyor. Halbuki bahsettiği ikonaların gerçek sahibi bizleriz. Asıl Fener Rum Patrikhanesi yüzlerce yıl önce onları bizden çalmıştır.’ tepkisini gösterdi. Fener Rum Patriği Bartholomeos’un sözleri bir anda siyasi kriz boyutunu aldı. Salı günü Patrik ile randevusu bulunan Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov, yoğun programını gerekçe göstererek Bartholomeos ile randevunun iptal edildiğini açıkladı. Bulgar din adamları da Cumhurbaşkanı Rosen Plevneliev’in Patrik Bartholomeos ile çektirdiği fotoğrafta yer almayı reddetti. Bulgar din adamların tepkisi nedeniyle Bartholomeos’un dün akşam planlanan basın toplantısını iptal ettiği bildirildi. Bulgaristan’daki Ortodoks dini çevreler ise Fener Rum Patriği çıkışına şimdiden, ‘Bartholomeos aramızda yeni soğuk savaş başlatmış sayılır’ demeye başladı.”
Haberin devamında; Bulgaristan’daki araştırmacı ve siyasi gözlemcilerin, bu olayı Patrikhane’nin, Bulgar Ortodoks Kilisesi üzerindeki baskıların devam ettiğinin göstergesi olarak yorumladığı belirtilirken, Bulgar Kilisesi’nin 1870’te Sultan Abdülaziz’in fermanıyla bağımsızlığına kavuştuğu, Patrikhane’nin ise bu bağımsızlığı 1945’te tanımak zorunda kaldığı da hatırlatıldı.
Anadolu Ajansı’nın haberinde de Patrik Bartholomeos’un Bulgaristan ziyareti, “Fener Rum Patrikhanesi’nden Bulgar Ortodoks Kilisesi’ne baskı” başlığıyla duyurulup araştırmacılar ve siyasi gözlemcilerin yorumları aktarılır.
Bulgar First Lady’si Önce Nereye Gitti?
Emine Erdoğan ile Bulgaristan Cumhurbaşkanı Ruman Radev’in eşi Desislava Radeva’nın dünkü buluşmasına dönelim.
Radeva, Cumartesi günü Fener Rum Patriği Bartholomeos’u ziyaret etti. Patrikhane’nin, “Ekümenik Patrik Bartholomeos, Bulgaristan Cumhurbaşkanı Rumen Radev’in eşi Desislava Radev’i kabul etti.” diye duyurduğu ziyarete, “Şehir”, yani İstanbul’un Bulgaristan Başkonsolosu Vassil P. Valchev’in de eşlik ettiği ve “Samimi bir atmosferde gerçekleşen görüşmede, güncel konuların ele alındığı” bildirildi.
Nereden nereye, değil mi?
Aman dikkat!.. Rusya ile ABD/Patrikhane arasındaki Ukrayna Kilisesi savaşından sonra başımıza bir de Bulgar Kilisesi krizi sarılmasın!..
Müyesser YILDIZ
19 Nisan 2022