İçeriğe geç

Suriyeliler Allah’ın Sınavı mı?!

Ankara 10 yılda nihayet Suriyelilerin geri gönderilmesi gerektiği noktasına geldi. Ülkemizin nüfusu ile kültürel, sosyal, ekonomik hayatı çoktan karanlık bir dehlize sokulmuş durumda; bir de önümüzdeki 10 yıl içinde de nasıl gönderileceklerine karar verirlerse tamamdır!..

Evvela bir hakkı teslim edelim. Cumhur İttifakı’nın ortağı Bahçeli Salı günkü grup toplantısında, “Bayramda Suriye’ye gidenlerin geri dönmesine gerek yoktur. Çatışmanın durduğu yerde bu mümkündür.” açıklamasını yapınca herkes adeta “şok” geçirdi. Bahçeli’nin sözleri “çıkış” olarak nitelendirilip “dikkat çekici” bulundu. TRT bile, “Bahçeli’den sığınmacı çıkışı” derken, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu da Bahçeli’nin “180 derece çark ettiğini” öne sürdü.

Oysa Bahçeli, çok değil, 9 ay önce Türkgün Gazetesi’ne verdiği röportajda, “Bayram münasebetiyle kendi ülkelerine gidebilenlerin, bu gidişlerinde sorun yaşamayanların geri dönüşlerine de lüzum yoktur.” demekle kalmamış, özetle şunları söylemişti:

Ülke olarak demografik istikbalimizi düşünmek zorundayız. Nüfus istiklâlimizi korumak mecburiyetindeyiz. Önümüzdeki 50-100 yıl için demografik bir projeksiyon hazırlanmalıdır… Suriyeliler bize emanettir… Ama ilanihaye burada kalmaları mümkün değildir… Bir yanda ülkesi için canını ortaya koyanlar varken, diğer yanda sığındığı ülkenin plajlarında keyif sürenler doğal olarak maşeri vicdanda sorgulanmaktadır… Düzensiz göç, adı konmamış bir istiladır, demografik yapımıza kumpastır. Küresel ve bölgesel güçlerin bu düzensiz göçteki parmak izlerini iyi araştırmak gerekmektedir. Tehlike alarm verici düzeydedir.

Erdoğan’ın “Dönüşü” AB için mi?

Bahçeli’den bir gün sonra Erdoğan da “sürpriz” bir çıkış yaptı. AKP TBMM Grubu toplantısından sonra gazetecilerin soruları üzerine, Biz sığınmacıları kovan değil, kucaklayan bir iktidarız. Bütün kuzey Suriye’deki briket evlerin bitişiyle birlikte onların oralara dönüşünü sağlayacağız. Huzurlu bir ortam sağlayınca zaten kendileri de gönüllü olarak oraya dönecektir.” dedi.

Demek ki, bütün mesele “briket evler” imiş… Bilsek, varımızı yoğumuzu ortaya koyar, işler bu noktaya gelmeden o evleri bitirirdik!..

İşte Erdoğan’ın o sözleri üzerine de, “Bugüne kadar söylediklerinin tam tersi açıklama… Cumhur İttifakı, kamuoyunda yükselen tepkilere kayıtsız kalamadı… Düştükleri hatayı anladılar… Seçim kozu” gibi değerlendirmeler yapıldı.

Sebebi neydi? Çünkü sadece 1 ay önce Kılıçdaroğlu’nun, “Seçimi kazanırsak, mültecileri ülkelerine göndereceğiz” açıklamasına cevap verirken şöyle konuşmuştu:

Biz göndermeyeceğiz. Çünkü biz ensarın ne olduğunu, muhacirin ne olduğunu peygamberi bir metot olarak çok iyi biliriz… Biz ev sahipliğine devam edeceğiz.

Oysa dikkatlerden kaçan önemli bir ayrıntı var. Erdoğan, önceki günkü o ifadelerinden evvel, Pazartesi günü AB ülkelerinin büyükelçilerine verdiği iftarda; AB üyeliğinin Türkiye’nin stratejik hedefi olmayı sürdürdüğünü, bunun için AB’den somut ve anlamlı adımlar atmasını beklediklerini vurguladıktan sonra şunları anlatmıştı:

Türkiye, 3,5 milyonu Suriyeli olmak üzere yaklaşık 5 milyon yerlerinden edilmiş kişiye geçici ev sahipliği yapmaktadır. Tek başına bırakılmış olsak da Suriyeli kardeşlerimizin gönüllü ve onurlu geri dönüşleri için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz.

Ez cümle; bize göre, Erdoğan’ın “dönüş” olarak nitelendirilen sözlerinin ana sebebi, AB’ye bir kez daha güvence vermektir, “Merak etmeyin, Suriyelileri size göndermeyeceğiz; mecbur kalırsak ülkelerine göndeririz” mesajıdır.

AB ile Pazarlıkları Unuttunuz mu?

Niye mi böyle düşünüyoruz? Erdoğan’ın Aralık 2015’te AB Konseyi Başkanı Donald Tusk ve AB komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker’le bir araya gelmesinin ardından 2 ay sonra ortaya saçılan görüşme tutanaklarını hatırlıyor musunuz?

Çetin pazarlıkta” Erdoğan’ın, “Yunanistan ve Bulgaristan sınırlarınnı açıp mültecileri otobüslere bindirip göndeririz. Eğer iki yıl için 3 milyar avro verecekseniz hiç konuşmayalım.” dediği ortaya çıkmış; AKP Sözcüsü Ömer Çelik de sözkonusu tutanakları, “Orada sadece gurur duyulacak sözler var.” ifadesiyle doğrulamıştı.

Erdoğan’ın, AB’nin Türkiye’ye vermeyi taahhüt ettiği 3 milyar euroluk ödemenin gelmemesi üzerine Şubat 2016’da yaptığı şu açıklamayı da unutmayalım:

Kusura bakmayın alnımızda enayı yazmıyor. Edirne’den insanları otobüslere bindirdik geri çevirdik. Bu 1 olur 2 olur. Kapıları açarız, hadi hayırlı yolculuklar deriz.

Bir de Ekim 2019’da AB’nin, Suriye’deki Barış Pınarı Harekâtı’mıza karşı çıkması üzerine söyledikleri var. Şöyle tepki göstermişti:

Ey AB kendinize gelin. Bizim operasyonumuzu bir işgâl hareketi diye nitelendirmeye çalışırsanız, işimiz kolay. Kapıları açarız 3,6 milyon mülteciyi sizlere göndeririz. Kalkmışlar para hesabı yapıyorlar. İkinci taksit olan 3 milyar euroyu göndermeyeceklermiş. Siz verdiğiniz sözü şu ana kadar yerine getirdiniz mi? 40 milyar doları biz harcadık. O kadar daha harcar yolumuza devam ederiz, ama kapıları da açarız.

AB’nin Yeni Bir Planı mı Var?

Pek dikkat çekmedi; 10 gün önce Belçika Göç ve İlticadan Sorumlu Bakanı Sammy Mahdi Türkiye’deydi. İçişleri Bakanı Soylu ile görüştü, bazı kampları ziyaret etti.

İçişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada; Belçikalı Bakanla, “Afganistan, Suriye ve Ukrayna’daki durum, göçmenlere yönelik uyum politikaları ile düzensiz göçle mücadele ve sınır güvenliği konularının değerlendirildiği” bildirildi.

Bakan Sammy Mahdi de şunları söyledi:

Şu anda Avrupa’nın gündemi ve karşılaştığı sorunlar büyük oranda Ukrayna üzerine odaklanmış durumda. Ancak Avrupa için göç konusu sadece bununla sınırlı bir olgu değil. Birçok konuda, göç ve iltica konularında çalışmalarımız devam ediyor. Bu çerçevede Türkiye ile diyaloğumuz önümüzdeki yıllarda da son derece önemli olmaya devam edecek bizim için… Dolayısıyla bu göçmen kriziyle baş edebilmek ve bu kadar kısa sürede sizin yaptıklarınızdan ders çıkararak, aslında özetle sizden bir şeyler öğrenmeye geldim diyebilirim.”

Konuyla ilgisi var mıdır, bilinmez; ama Mahdi ile görüşmeden iki gün sonra İçişleri Bakanı Soylu şöyle bir paylaşım yaptı:

Büyükelçilere açık açık söylüyorum: İki yüzlülük yapmayın. Yanımıza gelip, ‘Bu meseleyi çok iyi yönetiyorsunuz.’ derken, el altından ana muhalefete kışkırtıcılık yaptırmayın. Burası Türkiye, babanızın memleketi değil.”

Belçikalı Bakanın, 4 gün sonraki şu paylaşımı da hayli ilginçti:

Türkiye ziyaretinden çok şey öğrendim. Dünyada başka hiçbir ülke daha fazla mülteciye ev sahipliği yapmıyor. Evet, AB’den o ülkeye çok yatırım yapıyoruz. Ancak bu, Suriyeli ailelere daha iyi bir gelecek beklentisi sunabilmekiçin fazlasıyla gerekli.

Bakan Mahdi’yle ilgili bir başka ayrıntıyı daha hatırlatalım. Ağustos 2021’de Avrupa Komisyonu’na yazdığı mektupta, AB’nin Türkiye ile yaptığı göçmen ve sığınmacı yardımı anlaşmasının Afgan mültecileri kapsayacak şekilde genişletilmesini istemişti.

Son olarak Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun önce gece bir televizyon programındaki açıklamalarına bakalım. Şunları söyledi:

Yaklaşık 3.7 milyon Suriyeli göçmen var... Düzenli, düzensiz göçmenler 5 milyona yakın. Bazıları ülkelerine döndü, bazıları Batı ülkelerine gittiler. Uzun yıllardır süren uzun bir konu. BM, AB’yle yapılan insani bir işbirliği var. Bu soruna ne açıdan baktığınız önemli. Bu işi siyasete alet etmemek gerek… Şartlar oluştuğu zaman, insanların ülkelerine dönmesini de sağlamak lâzımÖnümüzdeki süreçte Türkiye’deki göçmenleri göndermek üzere bir proje başlattık. 4 ülkeyle beraber. AB ve Yüksek Temsilci artık bu konuda daha yapıcı bir işbirliği yapmak istiyorlar… Geçen sene 451 bin göçmenin sınırda geçişini engelledik. Burada duvarlar, çitler, optik kameralar var. AB de Türkiye’nin sınırdaki projelerimize destek veriyor. Çünkü Türkiye’den bu mülteciler geçmesin, Avrupa’ya gelmesin istiyorlar.

AB ile Ankara arasında yeni pazarlıklar olduğu anlaşılıyor da, acaba ne?!

Suriyeliler “Kumpas” mı “Rabb’imizin İmtihanı” mı?

BOP kapsamında Irak’ın işgâlinden sonra Suriye’nin niye karıştırıldığı, milyonlarca insanın ülkemize niye sokulduğu hepimizin malûmu; ama bir de iktidar medyasının bir yazarının daha bugünkü şu satırlarını okuyalım:

Türkiye’ye kurulan kumpastan da söz etmek istiyorum. Geçici koruma altındaki Suriyelilerin Türkiye’ye sürülmesinin bir plan dahilinde yapıldığını daha önce burada defalarca yazmıştık. Suriye’nin kuzeyinden Türkiye’ye sürülenlerin yerlerini kim doldurdu sorusunun cevabını bulduğumuzda bu planın neye hizmet ettiğini de görebilirizŞayet, Suriyeliler kitleler halinde Türkiye’ye sürülmüş olmasalardı, PYD/YPG, Suriye’nin kuzeyine bu kadar rahat yerleşemezdiTıpkı, Filistinlileri Ürdün’e sürüp İsrail’e alan açılması gibi, Suriyeliler Türkiye’ye sürülerek PYD/YPG’ye alan açılmıştır. Suriye’nin kuzeyinde demokrafik yapı değiştirilmiştir. Türkiye güneyinden kuşatılmak istenmiştir ve kısmen başarılmıştırDüzensiz göçmenlerin Türkiye’ye bilinçli bir şekilde yönlendirildiğini söylüyoruz. Böylece Türkiye’yi göç ve göçmen sorunlarıyla ‘durdurmak’ istiyorlar diye düşünüyoruz.”

Peki Erdoğan, önceki günkü grup toplantısında, ülkemizde yaşanan sıkıntılardan söz ederken neler söyledi? Şunları:

Rabb’imiz, Kur’an-ı Kerim’de müteaddit defalar bize mallarımız ve canlarımız konusunda imtihana çekileceğimizi hatırlatıyor. Güney komşumuz Irak can imtihanını 2 milyon, Suriye 1 milyon kayıpla verdi. Şimdi Ukrayna aynı imtihanla yüzleşiyor. Biz terörle mücadele imtihanımızı 40 bin canımızı toprağa vererek geride bıraktık. Yarın hangi ülkenin, hangi toplumun, neyle imtihan olacağını Allah bilir.

Yaşananların Allah’ın imtihanından evvel BOP’un gereği olduğu ortada. Ve ülkeyi yönetenlerin bu “bakış açısı” sürdükçe, yarın daha nelerle “imtihan” olacağımız da!..

MHP Lideri Bahçeli’nin Cumhur İttifakı’na katılmadan önceki şu uyarısıyla bitirelim:

AKP’nin dış politikası geri tepmiş, imha olmuştur. Bu kadar büyük bir göç hareketinin milli güvenlik ve huzurumuzu dinamitleyeceği çok nettir. AKP hükümeti mutlaka tedbir geliştirmek zorundadır. Ve bunu yaparken yabancı başkentlerin gözüyle değil, milli politikaların ve başkent Ankara’nın vizyonuyla hareket etmelidir.”

Müyesser YILDIZ
22 Nisan 2022

Kategori:Uncategorized