İçeriğe geç

Zincirleme Taciz… Zincirleme Hukuksuzluk…

Sadece akla hayale gelmez cinsel istismar olayları değil, sonuçta neredeyse hep kadının ve çocukların kaybettiği ne inanılmaz yargı kararlarıyla karşılaşıyoruz, değil mi?

İşte bunlardan, elimin aylardır adeta yazmaya varamadığı birini anlatmak istiyorum. Elim varamadı; çünkü olaylar “törelerin ve gücün” hüküm sürdüğü bir ilimizde yaşanmıştı. Bu yüzden değil; mağdur ve sanıkların, iki yıl boyunca inanılmaz istismarlara maruz kalan bu üniversite öğrencisini kardeşi gibi sahiplenerek adaletin tecelli etmesi için inanılmaz bir mücadele veren kadın avukatın adını bile yazmamam gerekiyordu.

Ama, ne olursa olsun, mutlaka yazmalıydım. Gün bu günmüş; öyleyse başlayalım.

Kurban/mağdur 18 yaşında, üniversite birinci sınıf öğrencisidir. 2018’de bir genç kendisine arkadaşlık teklifinde bulunur. Reddedilince durumu kuzenine anlatır. Yörenin hem siyasi hem de parasal anlamda en güçlülerinden birisinin oğlu olan kuzen de, “Ben senin intikamını alırım.” deyip genç kızın yakın çevresine girer, güvenini kazanır. Ve üniversiteden arkadaşlarıyla içki içtikleri bir gece, genç kızı evine bırakma bahanesiyle arabaya aldıktan sonra dağlık, ıssız bir bölgeye götürüp cinsel istismarda bulunur. Bunu da kayda alıp, “Ailene yollarız” tehdidiyle genç kızı diğer arkadaşlarıyla ilişkiye zorlar.

Görüntüleri Gören Polisler Bile

Bu tehdit, şantaj, istismar ve işkenceler tam 2 yıl devam eder, bunlar da kaydedilir.

Öyle ki;

İlk istismarı gerçekleştiren şahıs, bir gün onu yine tehditle yanına çağırır ve o yanındayken vurulur. Olayı soruşturan polisler, bu şahsın telefonunda sözkonusu kayıtları görünce, “Davada seni şüpheli yaparız.” diyerek kendileriyle de ilişkiye girmesi için onu telefonla taciz ederler.

İki yılın sonunda kendilerinden şikayetçi olacağını düşünen baş tacizci; kurbanını ortadan kaldırmayı planlar ve bir arkadaşıyla birlikte onu feci şekilde darp eder. Genç kadın evine zar zor ulaştığında kapının önünde yığılır, ailesi vücudundaki yaraları görüp zorlayınca da başına gelen her şeyi anlatır.

Neyse ki, aile meclisi toplanıp infaz kararı almaz; ama artık orada kalması, hele de şikâyetçi olması mümkün görülmez. Büyükşehirlerimizden birisinde yaşayan uzaktan tanıdıkları bir kadın avukatı arayan aile, evladını onun yanına gönderir.

Avukat olan biteni öğrendikten sonra Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurur, 2 yıl boyunca istismarda bulunanların tümü hakkında suç duyurusunda bulunur. Ancak Başsavcılık, dilekçeyi yetkisizlik kararıyla olayların yaşandığı ile gönderir.

Öte yandan Avukat, mağdurun okuduğu üniversiteyi bilgilendirerir; hem ona sahip çıkıp davayı takip etmelerini hem de başka bir okula naklini sağlamalarını ister. Ancak üniversiteden beklediği desteği bulamaz. Son çare olarak YÖK’ün kapısını çalar, buradaki bir kadın yetkilinin yardımıyla nakli gerçekleştirir.

Kadın Hakimin Soruları

Olayların yaşandığı ildeki soruşturma ve dava sürecine gelirsek;

Savcılık, önce pandemi gerekçesiyle soruşturmayı ağırdan alır. Bu arada yaşadıklarını kaldıramayan mağdur, intihar teşebbüsünde bulunur. Uzun süre yoğun bakımda kaldıktan sonra psikiyatri bölümünde tedavi görür. Avukatın bu durumu da bildiren sayısız dilekçeleri sonucunda sadece ilk istismarı yapan şahıs tutuklanırken, diğer şüphelilerin dosyası, tutuklu sanık ceza aldığı takdirde dava açmak, aksi halde takipsizlik kararı vermek üzere” ayrılır.

Görüntülere vakıf olduktan sonra mağduru taciz eden polisler hakkında da göstermelik bir idari soruşturma yapılır ve onların dosyası kapatılır.

Tutuklu sanığın yargılandığı davada ise şunlar yaşanır:

– Soruşturması şüpheli olarak devam eden diğer tacizciler tanık olarak dinlenir; gülerek nasıl tecavüz ettiklerini anlatırlar…

– Mahkemenin başkanı olan kadın hakim, duruşmaya can güvenliği nedeniyle bulunduğu ilden katılan mağdura, “Üzerinde nasıl kıyafet vardı, rahat çıkıyor muydu?.. Şu video olsaydı da izleseydik” gibi ifadeler kullanırken, tanıklara tanıklık ücreti isteyip istemediklerini sorar…

– Sonuçta ilk celsede, hem savcı hem bir üye hakimin aksi görüşüne rağmen iki kadın hakim, tutuklu sanığın vurulması olayı ile ilgili, mağdurun adının şüpheli olarak dahi geçmediği dosyanın istenmesini gerekçe göstererek tutuklu sanığın ev hapsi/elektronik kelepçe uygulamasıyla tahliyesine karar verir. Savcı tahliye kararına itiraz eder; ama sonuç değişmez…

– Sonraki celselerde ise mağdur ve avukatının bildirdiği tanıklar, onlar olmaksızın dinlenir. İsimleri ifşa edilen bu tanıkların, sanık ve diğer şüpheliler tarafından tehdit edildiği iddiaları gündeme gelir…

– Mağdurun avukatı, tahliye edilen sanığa elektronik kelepçe takılmadığını bildirince, Mahkeme 6 ay sonra bunu sorar. İlgili yer, “Tahliyeden 9 gün sonra elektronik kelepçenin takıldığı ve sanığın izlemeye alındığı” şeklinde yazı gönderir…

– Bir başka celsede sanık avukatı, mağdurun alkolik ve uyuşturucu bağımlısı olup olmadığı” yönünde rapor alınması için ildeki hastaneye sevkini ister. Mahkeme bu talebi kabul edecekken, avukatın “Ismarlama rapor alacaklar.” itirazı üzerine raporun bir başka ildeki hastaneden alınmasına karar verilir. O hastaneden, “Bağımlı değil, tecavüz mağduru, sözüne itibar edilebilir” raporu gelir…

– Sanığın da hazır bulunduğu bir celsede, gelen raporlar ve yapılan savunmalardan sonra Savcı yeniden tutuklama talebinde bulunur. Çok sayıda polisin de mahkemeye gelmesi üzerine sanığın yeniden tutuklanmasına karar verilmesi beklenirken herkes dışarı çıkarılır. Bu arada mağdurun avukatı, sanığın ablasının, orada bulunan amcasına, “Kardeşimi tutuklayacaklar.” dediğini, amcanın da, “Onlar kim oluyormuş da tutukluyormuş? O kadar kolay değil.” cevabını verdiğini duyar, o amcanın çok sayıda telefon görüşmesi yaptığına tanık olur. 1 saatlik beklemenin ardından, karar için salona girmeleri gerekirken, duruşma tutanağı taraflara kapı önünde verilir. Karar, sanığın elektronik kelepçe ile ev hapsinin devamı ve duruşmalardan vareste tutulmasıdır…

– Tüm bu süreçte mağdurun avukatı, mahkeme başkanı hakkında sık sık reddi hakim talebinde bulunur, ancak kabul edilmez. Nihayetinde sadece avukatı değil, mağdurun kendisi de Hakimler Savcılar Kurulu’na gönderdiği detaylı şikâyet dilekçesiyle olanı biteni anlatır. İşte bu aşamada avukatı aratan mahkeme başkanı, “Beni reddetsin, davadan çekileceğim” mesajı gönderir. Gerçekten de avukat reddi hakim talebinde bulunur ve başkan çekilir. Yerine yeni bir Başkan atanırken, HSK’daki şikayet dilekçesi işleme konmaz…

18 Yıl Hapis Cezası Verildi Ama

– Geçtiğimiz Eylül’de yapılan celsede esas hakkında mütalaasını veren Savcı, “Müştekinin aşamalarda alınan istikrarlı beyanları, sanığın tevil yollu ikrar içeren savunması, tanık beyanları, SİBER inceleme raporu, müşteki ve sanık tarafından dosyaya sunulan WhatsApp mesajlaşma görüntüleri, adli tıp raporu, müştekinin yaşanan bu olaylar nedeniyle intihara teşebbüs etmesi, ayrıca yine yaşanan olaylar nedeniyle psikolojisinin bozulmuş ve psikolojik tedavi görmüş olması, müşteki hakkında düzenlenen beyanlarına itibar edilebileceği tıbbi kanaat raporu birlikte değerlendirildiğinde, sanığın zincirleme suretiyle nitelikli cinsel saldırı, zincirleme suretiyle kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, zincirleme suretiyle şantaj, zincirleme suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal, zincirleme suretiyle tehdit, zincirleme suretiyle cinsel taciz suçlarını işlediğinin anlaşıldığını” belirterek sanığın 18 yıl hapisle cezalandırılmasını ve kaçma şüphesi” bulunduğundan tutuklanmasını ister. Mahkeme, vareste tutulduğu için duruşmaya gelmemiş olan sanık ile avukatının Aralık’ta yapılacak celsede esas hakkında mütalaaya karşı savunma yapmasını kararlaştırırken, sanık hakkında da yakalama emri çıkartır…

– Aralık’taki karar duruşmasında sanık 18 yıl hapis cezasına çarptırılır. Ancak iki ay önce çıkartılan yakalama emri infaz edilememiştir; çünkü sanık çoktan kaçmıştır…

-Nasıl mı? Yukarıda aktardık. Güya ev hapsindeydi ve elektronik kelepçe takılmıştı ya; yakalama kararından sonra denetimli serbestlik bürosunun, Savcılığa gönderdiği yazıyla cevap verelim: “Adı geçen yükümlünün ikametgâh adresine yapılan kontrolde şahsın konutunda bulunmadığı, adli kontrol tedbirini sürekli ihlâl ettiği tespitine varıldığı” bildirilip, “Yükümlünün adli kontrol hükümlerini herhangi bir mazeret bildirmeksizin yerine getirmemiş olması sebebiyle, Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliği’nin hükmü gereğince, kayıtların kapatılıp kapatılamayacağı konusunun değerlendirilerek, değerlendirme neticesinde alınacak kararın gönderilmesi” istenir…

Son durum ne mi?

3 yıl geçmesine rağmen diğer şüpheliler hakkında hiçbir dava açılmazken, kısa bir süre tutuklu kalmış olan sanık hâlâ firarda… Dosya ise Bölge İstinaf Mahkemesi’nde. Gerek mağdur gerekse avukatı, aynı “güçlerin” 18 yıl hapis cezasını bozdurup onu yine kurtarmasından endişe duyuyor…

Ailesinden ayrı, bir yandan okulunu bitirmeye çalışıp bir yandan adaletin tecellisi için mücadele eden mağdurun HSK’ya gönderdiği dilekçeden şu satırlarla bitirelim:

Ben hiç uyumuyorum. Gözümü kapattığım an bunlar gelip bana tekrar tecavüz ediyor. Sürekli karanlıktan bu adamlar, tanımadığım başka adamlar gelip, bana tecavüz edip beni dövüyor, yaralıyor hep çığlıkla kalkıyorum. Bu yüzden uyumaktan korkuyorum… Burası ******** [olayın yaşandığı il]; bunca kadın cinayeti ve intiharının nedenini şimdi çok daha iyi anlıyorum. Kadınları ya infaz edip intihar süsü veriyorlar ya da intihara mecbur ediyorlar, ama erkeklere hiçbir şey olmuyor. Bunca adamın karşısında benim hayatımın ne önemi vardı ki… Sizlerden isteğim; benim sesimi duyun ve bu dosyayı inceleyin, sorumluları cezalandırın. Benim savaşacak gücüm kalmadı. Ben hayatıma son verirsem bu insanlar başkalarına da aynı şeyleri yapacak ve hep arkalarında hatırlı birileri olacak. Adalet artık sesimi duysun istiyorum.”

Var mıdır, onun ve diğer kadınların sesini duyacak birileri?!

Müyesser YILDIZ
28 Mayıs 2022

Kategori:Uncategorized