İçeriğe geç

“Eline Beline Diline Sahip Çık”!..

Dün Resmi Gazete’de bir Cumhurbaşkanlığı genelgesi yayımlandı.

Erdoğan imzalı genelgede; “Halk arasında ‘Mevlid’ olarak anılan Vesiletü’n-Necât’ın yazarı Süleyman Çelebi’nin vefatının 600. Yılının, UNESCO tarafından anma ve kutlama yıldönümleri arasına alındığı” bildirildi.

Yani bu yıl Süleyman Çelebi Yılı olarak kutlanacak. Bu kapsamda Diyanet İşleri Başkanlığı, Kültür ve Turizm ile Milli Eğitim Bakanlıkları koordinasyonunda çeşitli etkinlikler, ayrıca Cumhurbaşkanlığı himayesinde çeşitli etkinlikler düzenlenecek.

Erdoğan, geçen yılı da İstiklal Marşı, Yunus Emre ve Hacı Bektaş-ı Veli yılı ilân ederken şunları söylemişti:

Bu sene İstiklâl Marşı’mızın kabul edilişinin 100’üncü yıl olmasının yanı sıra Hacı Bektaş-i Veli Hazretleri’nin ebediyete irtihalinin de 750’nci seneyi devriyesidir. Yine 2021 senesi Yunus Emre’nin vefatının 700’üncü yıldönümüne de tekabül ediyor. Bizim için böylesine mühim bir yıl olan 2021 senesini biz de manasına yakışır şekilde idrak etmek istedik.”

Hacı Bektaş Sevgisi

Konumuz, Erdoğan’ın Hacı Bektaş-ı Veli sevgisi.

Açılım-saçılım” süreci başta olmak üzere birçok seçimde en çok kendisinin, “Bir olalım, iri olalım, diri olalım” sözü kullanıldı. Kullanılmakla kalmadı; o üç ilkeyi beşe çıkardığını açıklayıp “Ne diyor o, bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız. İşte mesele bu.” dedi.

Hacı Bektaş-ı Veli’nin başta hangi sözlerinden yararlandı ve onunla kendisi arasında nasıl bağlantı kurdu? İşte bazı örnekler:

İnsanı insana dost olarak gören bir medeniyetin mensupları olduğumuzu” belirtirken şöyle konuştu: “Ne diyor Hacı Bektaş-ı Veli Hazretleri, ‘Hırslar, kinler yok olur, aşkla meydanımızda/Arslanlar ceylanlar, dosttur kucağımızda.”

Hacı Bektaş gibi vakur olmadan, bu millete hizmet edemezsin” diye buyurdu.

Gençlere, “Köklerini Ahmet Yesevi’nin hikmetlerinde, Yunus’un, Mevlana’nın, Hacı Bayram-ı Veli’nin, Hacı Bektaş-ı Veli’nin öğütlerinde aramalarını” tavsiye etti.

Millet olarak içinden geçilen bu imtihan günlerinde, “Hazreti Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli, Hacı Bayram Veli, Karamanlı Alaeddin Halveti, Molla Fenari, Şeyh Edebali gibi manevi kandillerin tavsiyelerine daha sıkı sarılmak gerektiğini” vurguladı.

Millet olarak “Kuvvetini mazluma değil, zalime kullan” diyen Hacı Bektaş-ı Veli geleneğinden geldiğimizi hatırlatıp, “Kimseyi ötekileştirmeden, hiçbir vatandaşı ötelemeden, insanların etnik kimliğine, inancına ve kılık kıyafetine bakmadan hepsini bağırlarına bastıklarını, fitneyi değil kardeşliği büyüteceklerini, Türkiye’de husumeti değil, muhabbeti güçlendireceklerini” anlattı.

AKP’yi, “Bizim hareketimiz, Ahmet Yesevi’den Mevlana’ya, Hacı Bektaş-ı Veli’den Yunus Emre’ye, Fuzuli’den Ahmedi Hani’ye, Mehmet Akif’tan nice gönül sultanlarına kadar medeniyetimizin tüm tatlı pınarlarından kana kana içmiş, o bereketli pınarlardan beslenmiştir. Bu hareket, bu dava, Selçuklu’nun kalbi, Osmanlı’nın vicdanı, Cumhuriyet’in aklıdır. Milletimiz yürüyüşümüze işte böyle bir istikamet belirlemiştir.” sözleriyle tanımladı.

Er meydanlarında şehit ve gazilerimizin fedakârlıklarıyla kazandığımız zaferleri Yunuslarla, Ahi Evranlarla, Hacı Bektaşlarla ve daha nice evliyanın sözleri, davetleri ve amelleriyle tahkim ederek, kalıcı hale getirdiğimizi” söyledi.

Hoca Ahmet Yesevi, Yunus, Mevlana, Hacı Bektaş-ı Veli gibi ruhlarımızı tezyin ederek, insanın özündeki güzelliği ortaya çıkartmak için çalışırız.” dedi.

Dahası şu iddiada bulundu:

Yunus’u bilmeyen, Mevlana’dan haberi olmayan, Hoca Ahmet Yesevi’yi duymayan, Hacı Bayram Veli’yi, Hacı Bektaş Veli’yi, Ahi Evran’ı tanımayan bir nesil, engelliyi de saymaz, yaşlıya da hürmet etmez, kadına da değer vermez.”

Veli Hazretlerinin Dilinden “Milletin Diline”

Erdoğan’ın konuşmalarında rast gelmesek de; biliyoruz ki, Hacı Bektaş-ı Veli’nin en ünlü sözü, “Eline, beline, diline sahip çık”tır.

Nedir bu sözün anlamı?

Bugünkü anlayış ve kabulle; adeta ahlâkın temel ilkeleridir… Yani çalıp çırpmamak, ahlâksızlık yapmamak ve kötü söz söylememektir.

O dönemdeki anlamının ise; “yaşadığın çevreye, toprağa (beline), ülkeye (eline) ve konuştuğun dile sahip çıkmak olduğu” belirtilir.

Hangi açıdan bakılırsa bakılsın, halimiz ortada; yolsuzluk, hırsızlık, ahlâksızlık diz boyu… Topraklarımız parsel parsel satılıyor… Vatanımız yağmalanıyor… Türkçemiz katlediliyor.

Ve bizatihi; millete -dili başta olmak üzere- her haliyle örnek olması gereken ülkenin yöneticileri, milletin bir kesimine karşı küfre varan ifadeler kullanıyor.

Çürük, sürtük” denmesinin üzerinden üç gün geçti.

Özür dilenmesi” beklenirken bugün de, ne yazık ki, o küfürlerin arkasında durulup şunlar söylendi:

Biz bunlara teşhisi koyduk. Onlara bu söz neye karşılık geliyor bilmiyoruz, ama dediğimiz çok açık… Milletimiz Gezicileri nasıl tanımlıyorsa biz de aynı sıfatları kullanıyoruz. Elebaşlarını, vandalları, polisimize kurşun sıkan şehir eşkiyalarını, yağmacıları, ibadethanelerimizi bira kutularıyla kirletenleri, aziz milletimizin iradesine kast eden darbe heveslilerini bu millet nasıl tarif ediyorsa biz de aynı şekilde tarif ediyoruz. Vandala vandal, haine hain, çapulcuya çapulcu demekten geri durmayacağız.”

Yani, bir kez daha “Biz milletimizin diliyle konuşuyoruz.” denilip bu çirkin sözlerin faturası adeta millete kesildi.

Bir avuç insan dışında bizim milletimiz böyle bir dil kullanmaz… Doğrudan namus meselesi sayıldığından, kullananın başına ne geldiği/geleceği de bilinir!..

Velev ki, bu milletin dili; defalarca örnek gösterilen Hacı-ı Bektaş-ı Veli’nin o dili, o öğütleri nereye gitti?

Ez cümle; bu millet bu dille mi “iri, diri, kardeş ve hep birlikte Türkiye olacak”?!

Müyesser YILDIZ
4 Haziran 2022

Kategori:Uncategorized