İçeriğe geç

Bunun Adı ABD Kuşatmasıdır!..

Ülkemizin güneyini bölücü terör örgütü, batısını Yunanistan’daki Dedeağaç Üssü ile çevreleyen, Rusya-Ukrayna savaşı bahanesiyle Karadeniz’den kuşatmak için fırsat kollayan “stratejik müttefikimiz” ABD, Akdeniz havzasında da Kıbrıs üzerinden beklenmedik bir atağa geçip Rumlara uyguladığı silah ambargosunu bir yıllığına kaldırdı.

Erdoğan’ın, Biden’la olası görüşmesi öncesi alınan bu kararla Rum kesimininin saldırı silahları ve yeni “dostumuz” İsrail’den “Demir Kubbe” olarak bilinen hava savunma sistemini almasının önü açıldı.

Haberi ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken’in telefonuyla öğrenen Rum Lider Nikos Anastasiadis, ABD ile askeri alanda da stratejik ilişki kurduklarını belirterek ambargonun kaldırılmasının bir dönüm noktası olduğunu söyledi ve ambargonun kaldırılmasına katkı sağlayan Rum-Yunan lobisinin bir numaralı ismi Senatör Robert Menendez’e teşekkür etti.

Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias da şu değerlendirmeyi yaptı:

ABD’nin, Kıbrıs’a (Rum Yönetimi) silah ambargosunu tamamen kaldırmasından, büyük memnuniyet duydum. Bu karar, ABD ile Kıbrıs (Rum Yönetimi) arasındaki ilişkilerde siyasi bir dönüm noktasıdır… Yunanistan, ABD ve Kıbrıs (Rum Yönetimi) ile birlikte Doğu Akdeniz’de güvenlik ve istikrarın geliştirilmesi için çalışmaya devam edecektir.”

ABD’nin, yasağı kaldırma gerekçesi ise; Rusya’nın bölgedeki etkinliğini azaltma diye açıklandı.

Aynen burnumuzun dibindeki Dedeağaç’ta üslenmesi gibi.

Acı olan şu ki; tüm uyarılara rağmen gerek Erdoğan gerekse Savunma Bakanı Hulusi Akar, uzun bir süre Dedeağaç’taki üslenmelinin “tatbikat” amaçlı olduğunu anlattı.

Ancak 1 yıl sonra Erdoğan, gerçeğin adını koyup; “Şu anda 5+4, 9 Amerikan üssü nerede? Yunanistan’da kuruldu. Peki, bu üsler kime karşı kuruluyor? Verdikleri cevap şu, ‘Rusya’ya karşı.’ Bunu yemezler, kusura bakmasınlar.” dedi.

Ne “Kıbrıs Sorunu” Ya?

Rum kesiminin silahlanmasının önünü açan vahim karardan sonra Ankara’nın tepkisine bakalım.

Yazılı bir açıklama yapan Dışişleri Bakanlığı’mız; kararı “şiddetle” kınayıp şunları kaydetti:

Ada’daki iki tarafın eşitliği ilkesiyle çelişen ve Rum tarafını daha uzlaşmaz kılacak bu karar, Kıbrıs meselesinin çözülmesi yönündeki çabaları olumsuz etkileyecek; Ada’da bir silahlanma yarışına yol açacak ve Doğu Akdeniz’de barış ve istikrara zarar verecektir. ABD’yi bu kararı gözden geçirmeye ve Ada’daki iki tarafa karşı dengeli bir politika izlemeye davet ediyoruz. ABD dahil uluslararası toplum Kıbrıs Türk halkının 1959-1960 Antlaşmalarıyla da teyit edilen egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsünü tescil etmeli ve buna göre hareket etmelidir. Her halükârda Türkiye, garantör ülke sıfatıyla, Kıbrıs Türkünün varlığını, güvenliğini ve huzurunu sağlamak amacıyla, tarihi ve hukuki sorumlulukları çerçevesinde, gerekli adımları atmaya devam edecektir.”

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay da karar şöyle tepki gösterdi:

Bölge barışına zarar verecek ve çözümsüzlüğü kalıcı kılacak olan bu karardan bir an önce dönülmelidir.”

Allah aşkına, bunlar nasıl ifadelerdir?

50 yıldır Kıbrıs konusunda karşımızda duran emperyalist bloğu tanımadıklarını varsayalım. Bu son hamleyle, atı alanın Üsküdar’ı geçmek üzere olduğunu da mı görmüyor ve anlamıyorlar?

Nasıl olur da hâlâ onların ağzıyla bir “Kıbrıs meselesi”nin varlığını kabul edip “çözüm”den söz edebiliyorlar?

Altını bir kez daha, kalın çizgilerle çizelim:

Türkiye’nin Kıbrıs diye bir meselesi yoktur.

Emperyalistlerin bitmez tükenmez ayak oyunları karşısında da yegâne çözüm, dost ve müttefik ülkeler ile etkili olduğumuz uluslararası kuruluşlar nezdinde KKTC’nin tanınmasını sağlamaktır.

Ama maalesef, özellikle tek karar mercii” nezdindeki tablonun da aynı tas aynı hamam olduğunu görüyoruz.

Şöyle ki; Özbekistan’daki Şanghay İşbirliği Zirvesi’nde gövde gösterisi yapan Erdoğan’a, beraberindeki gazeteciler -nasıl olduysa- şu soruyu yöneltti:

Rusya Federasyonu’nun, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanıyabileceğine dair bazı yorumlar yapılıyordu bir süredir. Bu konu gündeme geldi mi ya da görüşmelerinizde geliyor mu? Tanıma veya mevcut pozisyonları biraz daha ileri taşıma yönünde bir yaklaşım ortaya koyabilirler mi? Geçenlerde de manidar karşılanan bir büyükelçi atamaları oldu Kıbrıs’a. Bunun ötesinde Türkiye ile Rusya’nın mevcut iş birliği alanlarını Doğu Akdeniz’de daha da genişletmeleri gibi ilave birtakım adımlar söz konusu olabilir mi?”

Erdoğan, bir cümleyle cevaplayıp; Kuzey Kıbrıs konusundaki tutumumuzu sadece Rusya’ya değil, tüm uluslararası topluma anlatıyoruz, beklentilerimizi gerekçeleriyle izah ediyoruz.” demekle yetindi.

Ankara’nın KKTC konusundaki tutumu ne; tüm uluslararası topluma tam olarak ne anlatılıyor, beklentimiz ne?.. KKTC’nin tanınması talebinde bulunuluyor mu, bulunuluyor ise örneğin Azerbaycan, Pakistan, Katar gibi muhataplarımız ne karşılık veriyor; şunlar tane tane, gerekçeleriyle birlikte bizlere de bir anlatılsa!..

Ez cümle; New York’ta Biden’la görüştüğü takdirde, Rumları silahlandırma konusunun “hamdolsun” gündeme gelmediğini duyarsak şaşırmayalım!..

Müyesser YILDIZ
19 Eylül 2022

Kategori:Uncategorized