İçeriğe geç

Darbenin “1 Numara”sından İlginç İddia: “Savcılar ‘Akın Öztürk Masummuş’ Diyormuş”

15 Temmuz darbe teşebbüsü sırasında 250 vatandaşımızın şehit edilmesinden sorumlu tutulan, ancak Genelkurmay Çatı Davası’nda sadece 42 şehitle ilgili cezaya çarptırılan, geri kalan 108 şehit için ise haklarında ayrıca dava açılan “Yurtta Sulh Konseyi” üyelerinin yargılanmasına devam edildi.

17. Ankara Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Sincan Cezaevi kampüsü içerisindeki duruşma salonunda görülen davanın bugünkü dördüncü celsesinin başlangıcında, Ankara dışında olup SEGBİS’le bağlanan bir sanığın, “Arkadaşlarımızı sağa sola dağıtıyorlar da hep böyle gidecek sanıyorlar. Bir gün devran dönecek.” dediği duyuldu.

Celsenin başlangıcında Mahkeme Başkanı, 15 Temmuz şehitlerinin asli faillerinin yargılandığı dava dosyalarının sonucunu beklediklerini, ayrıca Genelkurmay Çatı Davası dosyasının henüz Yargıtay’dan dönmediğini hatırlatarak, “Bunları bekletici mesele yaptık. Henüz bir cevap olmadığı için ilerleyemiyoruz. Çünkü onların sonuçlarına göre bizim sanıkların hukuki durumu netleşecek. Beklemeye devam edeceğiz.” açıklamasını yapıp herhangi bir talebi olana söz vereceğini bildirdi.

İlk sözü alan eski Tuğgeneral Erhan Caha, İçişleri Bakanlığı’na 15 Temmuz gecesi nerede, kimlere silah dağıtıldığının sorulup kayıp silahlarla ilgili tüm bilgilerin istenmesini, Milli Savunma Bakanlığı’ndan da kayıp silahlara ilişkin envanterin getirtilmesini talep etti.

Dönemin Akıncı Üs Komutanı eski Tuğgeneral Hakan Evrim ise beyanının başında, Genelkurmay Çatı Davası’nda ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan eski Korgeneral İlhan Talu’nun oğlunu kaybettiğini, Kemal Mutlum’un da yoğun bakımda olduğunu belirtip, “Bilmeyen arkadaşların haberi olsun.” dedi. Evrim, davaya ilişkin olarak özetle şunları söyledi:

15 Temmuz gecesi ben Akıncı Üssü’nde bulunduğum halde Genelkurmay davasında yargılandım. Mahkeme Başkanı Selfet Giray beni oraya nasıl gönderdi anlayamadım. Genelkurmay davasında öldürme ve yaralamalar hiç konuşulmadı. Gerekçeli kararda da buna ilişkin hiçbir delil konmadı. Ben yönetici olarak ne yapmışım, kimlerle temasım olmuş, kime ne emir vermişim; yok. Dosyada ölüm ve yaralamalara ilişkin bilgi olmadığını siz de biliyorsunuz. O yüzden bu yargılamanın yeni bir iddianame kapsamında yapılmasını talep ediyorum.”

Evrim’in bir diğer talebi; Adnan Tanrıverdi, Nihal Olçok, Ümit Özdağ, Sedat Peker’in kardeşi, Nuh Yılmaz ile gazeteciler Hande Fırat, Nazif Karaman ve Abdurrahman Şimşek başta olmak üzere çok sayıda ismin tanık olarak dinlenmesi oldu.

TSK ve MİT Envanterinde Olmayan Roket

Sanıklardan eski kurmay albay Bilal Akyüz, sorumlu tutuldukları ölümlerden 64’ü hakkında çok kuvvetli şüpheler bulunduğunu, çoğunda TSK silahı kullanılmadığının görüldüğünü, balistik raporlarının olmadığını anlatıp, “15 Temmuz TSK’ya kurulan bir kumpastır. 15 Temmuz gerçeklerinin Türk milleti adına ortaya çıkarılması için yeniden bir soruşturma başlatılmasını istiyorum.” dedi. Akyüz şöyle devam etti:

15 Temmuz sözde darbe girişimi sırasında Jandarma’da yaşanan bir olay var. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde görevli bir polis, roket atıyor. Bu eski bir füze. 1994’te kullanımdan kalktı. 2016’da kullanıldığına göre, demek ki kalkmamış, aynen kayıp silahlar gibi. Resmiyette bu TSK’nın da MİT’in de envanterinde yok. Zaten buna ilişkin hazırlanan raporun altına el yazısıyla, ‘1993’te TSK envanterinden çıkmış’ notu düşülmüş. İşte bu roketin yanlış ateşleme sonucu infilak etmesiyle 3 sivil vatandaşımız ölüyor, muhtemelen yaralılar da var. Ama bu konuda açılmış bir dava yok ve bu üç kişi de bizim dosyaya dahil edilmiş. Roketi ateşleyen görevliden şikayetçiyim, suç duyurusunda bulunuyorum. O polis yargılanmayacaksa da en azından burada tanık olarak dinlenmesini istiyorum. Çünkü ispatlanmadığı, hiçbir illiyet bağı kurulamadığı halde ‘Darbenin yöneticisi olarak sen sorumlusun.’ mantığıyla biz yargılanıyoruz. Oysa, örneğin dönemin Emniyet Genel Müdürü Celalettin Lekesiz, Kazan Belediye Başkanı Lokman Ertürk, Meclis Darbe Komisyonu’nda kendilerini kahraman ilân etmeye çalışırken bütün suçlarını tek tek itiraf etmişlerdir. Suç teşkil eden emirler verip, kanuna aykırı şekilde halkla askeri karşı karşıya getirip ölümlere ve yaralanmalara sebebiyet verenler onlardır.”

Sanıklardan Fırat Alakuş da nasıl öldüğü bilinmeyen birilerinin faturasının kendilerine havale edilmek istendiğini belirterek, “Mahkeme adı altında bir tiyatro oyunu oynandığını ifade etmek istiyorum.” dedi.

Sabaha Kadar Akar’ın Emirlerini Yerine Getirdim”

15 Temmuz darbe teşebbüsünün “1 numarası” olarak ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan eski orgeneral Akın Öztürk ise ilk günkü ifadesi neyse 3-5 yıl sonraki ifadesinin de aynı olduğunu; 45 yıllık dostu, arkadaşı olan dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal’ın, “Ağabey, bir gidip bakar mısın” demesi üzerine Akıncı’ya gittiğini belirtip şunları anlattı:

Sabaha kadar Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve Mehmet Dişli’yle beraberdim. Sabaha kadar onun emirlerini yerine getirdim. ‘Akın, şunları ikna eder misin’ dedi, 3-4 kez gittim. Dördüncü gidişte, ‘Tamam, bu iş bitti.’ dediler. Bundan sonra Hulusi Akar, “Akın, o zaman gel, seninle olanları Başbakan’a arz edelim.’ dedi. Ama Başbakan’la görüştükten sonra, ‘Sen gelme, 1 saat sonra seni helikopterle aldıracağım.’ dedi. Mehmet Dişli’yle gittiler. Hakikaten Çankaya Köşkü’ye gidince benim ineceğim helikopter pistini ayarlamışlar. Orada birileri beni suçlayınca Hulusi Akar, ‘Saçmalalamayın, sabaha kadar benimle beraberdi. Bunları yapması mümkün değil. Öyle değil mi Mehmet (Dişli)’ diyor. Mehmet Dişli de, ‘Evet, öyle’ cevabını veriyor. Ne yazık ki, daha sonra Hulusi Akar Savcılık ifadesinde ve TBMM’ye verdiği bilgide bunlardan hiç bahsetmiyor. Enteresandır. Ben Akıncı’da kaldıktan sonra Yaşar Güler’i kurtardım. Ağlayarak bana sarıldı, ‘Sen olmasan kurtulamazdık.’ dedi. Ardından Abidin Ünal ve diğerlerini kurtardık. Ben bunlarla uğraşırken darbenin 1 numarası olduğum konuşulmuş. Haberim yok, olsa Savcılığa giderdim. Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na gittiğimizde Abidin Ünal, Cumhurbaşkanı ile görüşüp kendilerini benim kurtardığımı söyledi. Cumhurbaşkanı ise, ‘Olur mu, başında o varmış.’ diyor. İş böyle başladı, yavaş yavaş beni darbenin başına monte ettiler. İlk yayınladıkları 36 kişilik Yurtta Sulh Konseyi’nde benim adım yoktu. 1 hafta sonra 38’e çıkarıp beni de eklediler. Dava sonunda böyle bir konseyin olmadığı ortaya çıktı.”

Sözlerinin sonunda Öztürk, “Duyuyorum ki, dışarıdaki savcılar, ‘Akın Öztürk masummuş’ diyormuş.” iddiasında da bulundu.

Müvekkilim Nerede?”

Salonda hazır bulunan ve duruşmaya SEGBİS’le katılan sanıkların beyanlarının tamamlanmasından sonra avukatlara söz verildi.

Darbe bildirisinde ismi olduğu belirtilen Mehmet Partigöç’ün avukatı Ayten İzmirli, müvekkilinin duruşmaya katılmadığına dikkat çekerek, “Müvekkilim nerede?” diye sordu. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı ve Av. İzmirli arasında şu diyaloglar yaşandı:

Başkan: SEGBİS bağlantısında sorun varmış, bağlanamadık.

Av. İzmirli: Burada ben mi müvekkilim mi yargılanıyor?

Başkan: Esasa ilişkin bir işlem yapmadığımız için… Olursa hazır ederiz…

Av. İzmirli: Şimdi biz neyin yargılamasını yaptık?

Başkan: Dava bu celseden ibaret değil ki. Süren bir süreç. Sanık da bu celse yok, bir dahaki celse hazır ederiz.

Av. İzmirli: Onun yokluğunda yapılan tüm işlemleri tekrar edecek misiniz?

Başkan: Daha önce de hazır edilmeden duruşma yaptık. Hazır etmeye çalışacağız.

Av. İzmirli: Çalışmayacaksınız, hazır edeceksiniz. Daha önce hazır edilmesi için müzekkere yazdınız. Niye yok?

Başkan: Birazdan bir daha deneriz.

Av. İzmirli: Müvekkilimin şu anda hazır edilmesini istiyorum.

Başkan: Tamam, müvekkil hazır edilene kadar diğer avukatlara söz veriyorum.

Tartışmaya dahil olan sanıklardan Murat Koçyiğit, “Tekirdağ’daki teknik aksaklıklar diğer cezaevlerinde de olunca ne yapacaksınız? Sanığın ve sizin günahınız ne? Mesela Antalya ve Adana’dakiler vareste mi, teknik arıza mı var; bilmiyoruz.” diye konuştu.

Mahkeme Başkanı, “Ortada günah da yok. Esasa ilişkin işlemlerde hazır edilecekler. Diğerlerinin niye olmadığını biz biliyoruz, sizi ilgilendiren bir şey mi var?” karşılığını verirken, bir avukatın, “Burada herhalde piknik yapıyoruz.” diye tepki gösterdiği duyuldu.

Bu tartışmaların ardından duruşmaya saat 14.00’e kadar ara verildi.

Bir Tugayın Mühimmatı Kadar Mühimmat Dağıtıldı

Duruşma yeniden başladığında hem Mehmet Partigöç hem de Adana’daki ve Antalya’daki diğer sanıklar ile SEGBİS bağlantısının kurulduğu görüldü. Mahkeme Başkanı, bu isimlere yönelik “Sabah teknik arıza nedeniyle bağlanamamıştık. Bir önceki celse ile bu celse arasında fark yok.” açıklamasını yaptıktan sonra herhangi bir talepleri olup olmadığını sordu.

Sanıklardan eski kurmay Albay Cemil Turhan bu davada bir iddianame olmadığını, Genelkurmay iddianamesi üzerinden yargılandıklarını kaydedip şunları söyledi:

Ortada 250 maktulün ismi dışında bir şey yok. O liste de doğru değil. Bunlardan 42’si hakkında Genelkurmay davasında hüküm verildi. Şimdi biz geri kalan 108 maktulle ilgili yargılanıyoruz. Önceki heyet açıkça hukuksuzluk yapmıştır. Hukuka uygun bir iddianame hazırlanmasını ve asli faillerle birlikte yargılanmamızı istiyorum. Bakın, Ankara’da 149, İstanbul’da 99, Marmaris’te 2 maktul gözüküyor. İstanbul’da görülen çatı davada 89, Genelkurmay çatı davasında ise 99 vatandaşımızın öldüğünden söz ediliyor. Aradaki fark 10. Bu 10 ilave kim, Ankara bu listeyi nereden buldu? Ankara Savcılığı, İstanbul Savcılığı’nın resmi soruşturmasını dikkate almamış, siyasi mülahazalarla hazırlanan listeyi eklemiştir. Bunun darbeyle ilgisi yok. Listeye eklenen 10’a bakalım; 6’sı hakkında kamu davası açılmış değil. 2’si trafik kazasında, 1’i 17 Temmuz’da, 1’i İstanbul Atatürk Hava Limanı’nda darbeden bağımsız hayatını kaybetmiş. İnsan düşünüyor; bunlar şehit sayısının yüksek olması için mi eklendi? 6 yıldır ben bu insanları öldürmekle suçlanıyorum. Öyleyse tümünün polis tutanakları; hastane, otopsi, olay yeri inceleme raporları, kamera görüntüleri, tanık beyanları getirtilsin. Ölüm vakaları usulüne uygun incelenmemiştir. İstanbul ve Ankara Emniyetin dağıttığı mermiler var; bir tugayın mühimmatı kadar mühimmat atılmış. Bunlar nerede, kimlere atıldı; incelenmedi. Bu mermilerden hiç mi hayatını kaybeden, yaralanan yok? Eğer olayın belirsiz kalmasını, gerçek faillerin ortaya çıkmasını istemiyorsanız herkese ağırlaştırılmış müebbet verirsiniz.”

Mehmet Partigöç de sanıklar arasında ilk “sürgün” edilen isim olduğunu, hiçbir talimatın kendisine ulaşmadığını, böylece “sürgün”ün amacına ulaştığını, bu sabah da mahkemeye ulaşmak için hazırlandığını ama ulaşamadığını bildirip, “Allah rızası için bizi adam gibi yargılamak istiyorsanız adam gibi bir iddianame ortaya koyun; kimi öldürmüşüm, kimi yaralamışım bileyim.” dedi.

Partigöç’ün ardından söz alan Avukatı Ayten İzmirli, müvekkiline sabahtan beri yapılan işlemlerin tekrarlanmasını isteyip istemediğini sordu. Partigöç, “Tabii isterim. Burada bir Allah bir ben. Kuş, güneş dahi inmiyor. Onun için değil mahkemede olanlar, dünyadan haberim yok.” karşılığını verdi.

Savunmalar Alındı-Alınmadı Tartışması

Av. İzmirli, Mahkeme Başkanı’na da, “Biz burada şehitlerin şehitliğini mi araştıracağız, hepsini şehit kabul edip sanıklarla illiyet bağını mı tespit edeceğiz?” sorusunu yöneltti. Sonrasında ise şu diyaloglar yaşandı:

Av. İzmirli: Bilal Akyüz 50’den fazla talepte bulundu. Hiçbiriniz not almadınız. Kıdemsiz üye telefonuyla oynadı. Acaba telefonuna mı kaydetti, bilmiyorum. Tiyatro demek istemiyorum.

Başkan: Kişiselleştirme yapmayalım. Biz de notlarımızı alıyoruz. İşte üye hakimin aldığı notlar, 6 sayfa.

Av. İzmirli: Göremiyoruz. Belki şiir, başka bir şey yazdınız. Ne zaman baktıysam telefonla oynuyordu.

Başkan: Siz de birimize saldırmakla görev yaptığınızı sanıyorsunuz. Sıra bana gelecek, buyurun bana da ne söyleyecekseniz söyleyin.

Av. İzmirli: Sizden beklentim de umudum da yok.

Başkan: Dosyanın tarafları belli. Şehitlerin asli failleriyle ilgili davalar yürüyor. Bunun üstüne ne söylenebilir ki?

Av. İzmirli: Niye savunmalarını almıyorsunuz? Dördüncü celse; hâlâ savunmalarını almadınız.

Başkan: Tefrikten önce alınmış.

Av. İzmirli: Hayır alınmadı. Dosyayı okumamışsınız.

Sanık Murat Koçyiğit: Genelkurmay çatı davasında yaralılar ve şehitlerle ilgili ilk savunmamız a-lın-ma-mış-tır…

Başkan: Tamam, bu konuyu kapatıyoruz.

Sanık Cemil Turhan: Savunma yaptınız diyorsunuz, ama 2 yıldır da hâlâ bilgi-belge toplamaya çalışıyorsunuz. Sizce burada bir çelişki yok mu?

Başkan: Hayır yok.

Turhan: Siz kararınızı vermişsiniz.

Sanık Fırat Alakuş: Savunma yaptıysak niye tefrik ettiniz, bizi niye yargılıyorsunuz? Devletin hakimi, sanığına yalan iddiada bulunuyor.

Başkan: Ben size usulden bahsettim. Bu şekilde hitap etmenizi de çok…

Sanık Mehmet Partigöç: Hakim Bey, söz hakkı istiyorum.

Başkan: Söz hakkı yok.

Partigöç: Niye söz hakkı vermiyorsunuz?

Başkan: Giderek çirkinleşiyor. Savcı Bey, buyurun mütalaanızı alalım.

Duruşma 9 Ay Sonraya Ertelendi

Savcının, asli faillerin yargılandığı davaların sonuçlarının beklenmesi” yönünde mütalaa vermesinin ardından duruşmaya ara verildi.

Aradan sonra Mahkeme Başkanı, sanıkların bir sonraki celse duruşmada hazır edilmeleri ve asli faillerle ilgili davalarının sonuçlarının beklenmesinin yanı sıra tanık dinlenilmesi ile öldürme ve yaralama davalarının birleştirilmesi taleplerinin bu aşamada reddinin kararlaştırılarak duruşmanın 10 Temmuz 2023’e ertelendiğini bildirdi.

Müyesser YILDIZ
10 Ekim 2022

Kategori:Uncategorized