İçeriğe geç

ABD’de de “Tek Adam Rejimi Var” Sanmak!..

Ülkemizin güvenliğiyle doğrudan ilgili PKK-YPG-PYD’nin de “FETÖ”nün de merkezi ABD. Ancak gün 24 saat ülkenin beka tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu anlatanlar, müttefiklik ruhuna” hâlel gelmemesine büyük özen gösteriyorlar.

Malûm, ABD ile ilişkilerde gündemin ilk sırasında yer alan konuların başında F-16 satışı geliyor; sanki adamlar, F-16’ları verseler bile, bunların kullanım ve kontrolünü bize bırakacakmış gibi!..

F-16’larla ilgili son dönemdeki gelişmeleri hatırlayalım.

Erdoğan, Haziran sonundaki Madrid Zirvesi’ne, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğini veto etme kararlılığıyla gitti. Ancak Biden’ın araya girmesiyle, iki ülkenin üyelik sürecinin başlatılmasına onay verdi. Biden’ın, Erdoğan’ı ikna etmekteki sihirli sözcüğü, bir kez daha “F-16 satışına izin verilmesine olumlu bakıyorum.” demesiydi.

Ancak peşinden, aralarında Senato Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Bob Menendez’in de bulunduğu Yunan lobisine bağlı olan milletvekilleri, Ankara’nın hevesini kursağında bırakacak bir adım atıp F-16 satışını birtakım şartlara bağlayan önerge verdi. Temsilciler Meclisi Kurallar Komitesi’nde kabul edilen bu şartlardan birisi, “F-16’ların Türkiye tarafından Yunanistan toprakları üzerindeki uçuşlarda kullanılmaması için somut adımlar atılması” idi. Bir milletvekili ise, sözkonusu maddelere ek olarak F-16’ların terör örgütü YPG/PKK’ya karşı kullanılmaması ve Türkiye’nin İsveç ile Finlandiya’nın NATO’ya üyeliğini onaylaması şartlarını koştu.

Geçen ay ise sürpriz bir gelişme yaşandı ve Biden Yönetimi, F-16 satışına yönelik o kısıtlama tekliflerinin, 2023 Ulusal Savunma Yetkilendirme yasa tasarısının Senato versiyonundan çıkarıldığını duyurdu. Bu gelişmenin sebebi, ABD ve NATO’nun İsveç ve Finlandiya’nın üyeliği için acele etmesi miydi; yoksa, Ankara’nın açıkladığı gibi, Washington’da yürütülen diplomatik çabaların etkili olması mıydı – orası meçhûl!..

Erdoğan’ın Umudu Cumhuriyetçilerin Kazanmasıydı

Bugüne gelelim.

Temsilciler Meclisi’nin -Bob Menendez ile birlikte hareket eden- Demokrat üyesi Chris Pappas, ABD Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası’nda Türkiye’ye F-16 satışına ilişkin iki şartın tekrar yer alması gerektiğini savunup bunun için Senato Savunma İşleri Komitelerine ay başında mektup yazdı.

Pappas, Erdoğan’ın Türk Devletleri Teşkilâtı Zirvesi için Özbekistan’a gitmesinden hemen önce de Türkiye’nin, Yunanistan ve Kıbrıs’ın hava sahasını ihlâl ettiğini öne sürüp, “F-16’lar da dahil olmak üzere silah sistemlerinin Türkiye’ye satılması için hiçbir sebep yok… Meclis’te bazı başarılar elde ettik ve Senato’daki meslektaşlarımızla birlikte F-16 satışlarını önlemek için çalışıyoruz.” dedi.

Washington cenahındaki bu yeniden hareketlenmeye karşın Erdoğan, Özbekistan’dan dönüş yolunda ABD’nin resmen el koyduğu F-35 ile F-16 meseleleri sorulduğunda şunları anlattı:

F-35 noktası bizi rahatsız etmekten çok aslında Amerika’yı rahatsız ediyor. Niye? Çünkü biz üzerimize düşeni yaptık. Ödemeler planında ödemelerimizi yaptık, ama bu yaptığımız ödemeler maalesef karşılığını bulmadı. Bunun üzerine F-16 talebimize ilişkin teknik çalışmalar planlandığı şekilde devam ediyor. ‘Bu işi bu şekilde yürütelim, çözelim ve dosyayı da kapatalım.’ dedik. Zaman zaman Amerika tarafı, Savunma Bakanım Hulusi Paşa’ya olumlu, güzel şeyler söylüyor. Tabii şimdi bir seçim yaşadılar. Bu seçimle birlikte, şu anda bazı olumlu haberler yine geliyor ve bu olumlu haberleri de bizler yakın takipte sürdürüyoruz. Temennim odur ki, yani önümüzdeki ay bazı müjdelerle dolu olsun ve F-16 konusunu çok daha olumlu istikamette geliştirelim. Temsilciler Meclisinde Cumhuriyetçiler açık ara işi önde kapattılar, ama şimdi tabii Senato var. Senato’da iki üç yer çok büyük önem arz ediyor. Yani bu iki üç yerde eğer Cumhuriyetçiler başarılı çıkarsa, belki iş bizim için çok daha kolay olacaktır. Şimdi süreci takip ediyoruz.”

Erdoğan’ın umudunun büyük ölçüde, ABD’deki ara seçimlerde Temsilciler Meclisi ve Senato’daki çoğunluğun Cumhuriyetçilerin eline geçmesine bağlı olduğu ortadaydı. Nitekim iktidar medyası yazarları, F-16 satışını tek başına veto etme yetkisine sahip olan Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Bob Menendez’in yerine gelebilecek Cumhuriyetçi isimleri dahi dillendirdi.

Ama beklenen olmadı; Cumhuriyetçiler Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu alsa da Senato Demokratlar’da kaldı, yani Menendez yerini korudu.

Son Buluşma

Erdoğan son olarak iki gün önce Endonezya’da Biden’la bir araya geldi; hem de İstiklâl Caddesi’ndeki terör saldırısının ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, bunun arkasında ABD’nin olduğunu açıklamasının ardından.

15 dakikalık görüşmede, ele alınan konulardan birisi yine F-16 satışı oldu.

Biden’ın, “işin tamamen elinde olduğunu, bunun hassasiyeti içerisinde olduğunu” söylediğini belirten Erdoğan, “Bu konudaki ilişkilerimizi devam ettireceğiz. Burada Dışişleri Bakanlarımızın, Savunma Bakanlarımızın da bu süreci yakından takip etmeleri suretiyle, temennim odur ki, inşallah kısa zamanda F-16 meselesini de bu vesileyle çözmüş oluruz.” mesajını verdi.

Beraberindeki gazetecilerden bazılarının yorumu da; “Erdoğan, Senato’da çoğunluğu elinde tutan ABD Başkanı Biden’ın F-16 sözünü yakın zamanda tutmasını bekliyor.” oldu.

Peki Erdoğan’ın Biden’la görüştüğü gün, Menendez başta olmak üzere Rum-Yunan lobisine çalışan diğer senatör ve milletvekilleri ne yaptı?

Rum Dışişleri Bakanı Kasulidis ile KKTC’nin 39’uncu kuruluş yıldönümü törenleriyle ilgili olarak düzenledikleri çevrimiçi toplantıda, Türkiye’yi Kıbrıs’ta işgâlci ilân edip, “Türk askeri Kıbrıs’tan çekilsin… ABD, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eline herhangi bir F-16 savaş uçağı vermemelidir. Bölge genelinde agresif tutumunu bitirene kadar Türkiye’ye F-16 satışını onaylamayacağız.” dediler.

Ankara Biden’ı Tanımıyor mu?

Erdoğan’ı aynı sözlerle oyalayan Biden’ın kim olduğunu anlatmaya gerek var mı?

Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan beri Türkiye karşıtlığı yaptığı, 12 Eylül darbesi öncesi Yunanistan’ın NATO üyeliği için çalıştığı, Fener Rum Patrikhanesi’ni sahiplenip ekümenikliğini Türkiye’nin tanıması ve Ruhban Okulu’nun açılması için bastırdığı biliniyor.

Yetmedi; Ermeni soykırım iftirasını tanıdı ve burnumuzun dibindeki Dedeağaç’ı silahlarla donattı.

Ama, görüyoruz ki, Erdoğan’ın umudu hâlâ Biden!..

Ya Biden’ı tanımıyor ya da tanısa bile onu ikna ettiği takdirde her şeyin hallolacağını, senatörlerin veya ABD kurumlarının saf dışı kalacağını sanıyor.

Biden’ın 30 Yıl Önceki Hali

Bu vesileyle Biden’a ilişkin 30 yıl öncesine ait bir anıyı paylaşalım.

Dönemin Washington Büyükelçiliği Müsteşarı Uğur Ergun’un, bu Şubat’ta yayımlanan “Kayıt Dışı Anılar-20 Diplomat Anlatıyor” isimli kitapta; “ABD Senatosu Koridorunda -Biraz da Sarkastik Tonda- Şakalaştığım Adamın Günün Birinde ABD Başkanı Olacağı Aklıma Gelir miydi?” başlığı altında anlattığı anısı şöyle:

1991-92 Körfez savaşı biterken, ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi’nde yapılan oturumu Büyükelçilik adına ben izlemiştim. BM kararıyla, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 35 ülkeden oluşan koalisyon, ABD’nin liderliğinde Saddam’a karşı mücadele vermişti. Senato, özellikle bu ülkelerden S. Arabistan ve Mısır’a Körfez Savaşı (Çöl Fırtınası) sırasındaki katkılarından dolayı milyarlarca dolarlık yardımda bulunulması konusunu ele alacaktı. Türkiye de bu savaşta büyük katkılarda bulunmuştu. ABD’de Türkiye karşıtı lobilerin ABD Senatosu ve Temsilciler Meclisi’nde destekçileri genelde hep aynı kişilerdi. Bunların listesi epey kalabalıktı. En kabadayıları arasında Robert Dole, M. Bilirakis, John Porter, Robert Torricelli, Joseph Biden gibi isimler vardı. Sözkonusu oturum başladıktan sonra Mısır ve S. Arabistan’a yapılacak yadımlar konusunda ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilisi, Senato Dış İlişkiler Komitesi üyelerine geniş bilgiler sundu ve bilahare senatörler, sırayla kendi görüşlerini içeren kouşmalar yaptılar. Oturumun sonuna yaklaşılırken Joseph Biden söz aldı ve ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilisiyle aralarında soru-cevap şeklinde bir konuşma oldu:

Biden: ‘Bu yardımlardan Türkiye yararlandırılmasın.’

ABD Dışişleri Yetkilisi: ‘Türkiye’nin bizden bir yardım talebi olmadı.’

Biden (ikinci defa söz alarak) : ‘Eğer Türkiye’nin bir yardım talebi olursa vermeyelim.’

Oturum, Biden’ın bu müdahalesiyle kapandı. Yanımda oturan, bizim Büyükleçilik için çalışan lobi firması yetkilisi Marc Feldman’la Biden’ın sözlerine ilişkin tebessümle karışık bir iki laf ettikten sonra komite salonundan ayrıldık. Koridorda yürürken, Biden karşımıza çıktı. Marc’la arkadaşlıkları varmış. Marc, beni Bidan’a Türkiye Büyükelçiliği Müsteşarı olarak takdim edince Biden biraz affalladı. Ben de gülümseyerek ve biraz da şaka yollu olarak, ‘Sizin oturumunuzu izlemek bizim için çok yararlı oldu, savaştaki büyük katkılarımıza karşın ABD yardımlarından yararlanmak hiç aklımıza gelmemişti, siz aklımıza getirdiniz. Büyükelçiliğe döndüğümde konuyu Büyükelçime arz edeceğim, Ankara artık gereğini yapar. Size teşekkür borçluyuz.’ dedim. Biden, Marc’ın ve benim yüzüme kısa bakışlardan sonra, eliyle omuzuma hafifçe dokunarak, yüzünde ‘mesajını aldım’ şeklinde bir ifadeyle aramızdan ayrıldı. Biden’ın Türkiye karşıtlığı hiç bitmedi. Vashington’daki görevimin bitiminden sonra Ankara’da Amerika Bölümünde Genel Müdür Yardımcılığı görevini sürdürürken, Biden’ın Türkiye karşıtlığının azalmaksızın devam ettiğine yakından tanık olmuş, Müsteşar Yardımcımız Korkmaz Haktanır’a Biden ve diğer Türkiye karşıtı kongre üyeleri hakkında zaman zaman bilgi notları sunmuştum.”

Ez cümle; Biden hiç değişmedi, asla da değişmez!.. Şimdilik İsveç’in ve Finlandiya’nın NATO üyeliği için Ankara’yı oyalıyor, o kadar. Bu iş bitince de sıra, ajandasındaki diğer konulara gelecek.

Buna karşın asıl önemlisi; bakalım Ankara, kendi kendini kandırmaya daha ne kadar devam edecek!..

Bir de; acaba Biden’la Endonezya’da görüşmese, Erdoğan’ın mesajları yine bu kadar ılımlı olur muydu?!

Müyesser YILDIZ
18 Kasım 2022

Kategori:Uncategorized